
Chapter 41
Luna Lovegood'un Ginevra Weasley ile birlikte gülümsemesiyle yanına gelmesi Draco'yu baya şaşırtmıştı. Asla gelmesini beklemediği kızılla önünde durması haklı olarak ona sürpriz olmuştu.
"Merhaba Draco."
Draco Malfoy, sarışın kızına selamına "Merhaba." ile karşılık verirken gri gözleri istemsiz şekilde onu şüpheyle izleyen Ginny'e kaymıştı. Kızıl saçlı kızın kahverengi gözlerinde kendisini yoğun izlemesi yüzünden yansımasını net görebiliyordu.
Hatta yansımasında sarı saçlarının hafiften dağıldığını da görebiliyordu. Geçmişteki benliğinden farklı olarak jöleye bıraktığından beri saçları hep gözüne dağınık gözüküyordu.
Safkana hiç yakışmayacak görüntüydü. Ama şimdi saçma düşüncelerinin zamanı değildi asıl odaklanması gerektiği kişi karşısında Luna Lovegood'un arkasında ona dik dik bakan kızdı.
Ne yapmıştı da ondan şu denli nefret ediyordu?!
Geçmişteki gibi onunla alay etmemişti bile...Değil mi?
Çünkü kendisi hiç alay etmediğini düşünüyordu. Yoksa farkında olmadan 12 yaşına girmek üzere olan kızıl saçlı Weasley kızını sinir edecek bir şey yapmış mıydı?
"Teşekkür ederim Draco."
Luna Lovegood'un 13ncü kez kendisine 'Teşekkür ederim.' lafını duyan Draco iç çekti. Bazen yeri geldiğinde kız yapılan konuşmayı fazla abartıyordu.
"Luna zaten teşekkür ettin. Daha fazla etmene gerek yok tamam mı? Eğer ihtiyacın olursa benim yanıma gel."
Söyledikleri kızın mavi gözlerinin mutluluktan parıldamasını sağlamıştı. Luna heyecanla gülümsemesiyle başını sallayıp Draco'ya sarıldı. Uzaklaşmadan önce öfkeyle onu izleyen Ginny Weasley'nin yüzüne bakmasına neden olmuştu.
Neyse ki 2 dakika sonra ikisi el ele tutuşarak uzaklaşmıştı ve Draco rahat nefes alıp vermeye başlamıştı.
Artık rahatlayabilirdi...Yani kısa sürede olsa öyle düşünceler içerisindeydi. Harry Potter'ın elini tutup gülümsemesi onun rahatlamasını tamamen bozmuştu.
...
"Buralarda olmalı."
Çocuğun neyden bahsettiğini anlamayan Malfoy ailesinin varisi "Ne?" demeden edemedi. Harry Potter ise yalnızca gülümsedi ve ciddiyetle parlayan yeşil gözlerle onu seyretti.
"Hatırlıyor musun bana bahsettiğin Voldemort'un hortkuluklar meselesi?"
Draco başını salladı tabi ki de hatırlıyordu.
Sorunun gidişatı nereye gidecek.
Kahraman kompleksi olduğunu düşündüğü çocuğun niçin şu anda daha önceden konuştukları konu hakkında soru sorduğunu merak etmişti. Kesin tehlikeli bir şeyler planlıyordu.
"İşte bende senin söylediklerini düşündüm. Voldemort hortkuluk yaptı ve bunlar onun tamamen yok etmedikçe ölmeyeceğinin kanıtı."
Evet.
Harry Potter, acı gerçeği erken fark etmesi şaşırtıcı ve aynı zamanda üzücüydü. Çünkü şimdi çocukluğunu düzgün yaşamadan yalnızca şu lanet olası amaç için koşacaktı.
"Peki neden bu konuyu açtın?"
O anda elini sıkıca tutup koşuşturan Harry Potter durdu ve yavaşça arkasını döndü. Yüzünde ki gülümseme masum gözükse de yeşil gözlerindeki karanlık parıltı çok ürkütücü geliyordu.
"Çünkü Voldemort'un hortkuluğu buralarda."
Draco'nun ağzı duyduğu şey karşısında kocaman açılmıştı. Her ne kadar geleceği bilse de hortkulukların yerini hortkuluk avcıları ile Voldemort'un en önemli ölüm yiyenleri dışında kimse bilemezdi. Yani kısacası Draco bilgi konusunda tamamen işe yaramaz eski ölüm yiyendi.
"Neden bahsediyorsun?"
Titreyen dudakları arasından çıkan sesini elinden geldiğince düzgün çıkarmayı denemişti. Gerginliğini saklaması gerekiyordu sonuçta Voldemort'un hayata döndüğü vakit kalacağı evde yaşıyordu şu anda.
"Sana bir soru Draco. Voldemort sence neyi arzuluyor?"
Harry Potter'ın ürpertici gözüken gülümsemesiyle masum ses tonuyla böyle soru sorması onu gerse bile yanıtlamak için hafiften düşündü. Yalnızca 3 saniye kadar çenesini ovuşturduktan hemen sonra duraksadı ve meraklı ses tonuyla "Ölümsüzlük mü?" emin olmayan yanıtla karşılık verdi.
Harry Potter'ın kahkahaları paha biçilemezdi. Uzaktan masum 12 yaşlarındaki çocuğun kahkahasıymış gözükse de aslında karanlık ve olgun enerji yayan kişiye ait kahkahaydı.
Neler oluyordu böyle?
Niçin Harry Potter şu şekilde ona gülüyordu? Verdiği yanıt yanlış mıydı?
"Tahmin ettiğim gibi Draco çok zekisin. Voldemort'un en önemli amacını anında anladın."
Büyücülük dünyasının 12 yaşındaki kahramanı onu baya şaşırtmıştı.
Aslında 20 yaşında olan 12 yaşındaki çocuğun bedenine hapsolmuş seherbaz şaşkınlığından dolayı "Ne?" kelimesini yaşadığı şok yüzünden yüksek sesle söylemeden edemedi.
"Voldemort ölümsüz olmak istiyor ama aynı zaman başka bir şey daha istiyor."
12 yaşındaki bir çocuk nasıl böyle bilgiyi kendisinden farklı olarak deneyim yaşamadan hemen öğrenmişti. Kim ona söylemişti?
Ne kadar nefret etse de Draco Malfoy'un ağzından "Ne gibi?" sorusu çıkmadan edememişti.
Kahrolası merak!
"Voldemort'un en çok arzuladığı şey güç. Sence Voldemort gibi güce aç bir insan hortkuluk yapıyorsa neleri hortkuluk yapabilir?"
Draco düşünceden eğdiği gri gözlerini kaldır kaldırmaz kulaklarına alaycılık akan ses ulaştı.
"Yalnızca eski günlük gibi önemsiz eşyaları hortkuluk yapmak onun için çok sıkıcı olur. Değil mi?"
Gerçekten de şimdi olanlarda neydi?
Harry Potter neden farklı hissettiriyor?
Draco Malfoy zihninde derin nefes alıp verirken zihninde karanlık yeşil gözlerin ardında dudakları yukarı kıvrılmış alaycı tebessümlü kuzgun saçlı 20 yaşındaki Seherbazın sesini duyabiliyordu.
"Malfoy."
Potter ile Black ailesinin gelecek varisi büyücü dünyasının kahramanı Harry Potter'ın gelecekte ki halini düşünmek bile kendisinin başını döndürüyordu. Nefes alış verişi hızlanmaya başlamıştı.
Ne zamandan beri Harry Potter'dan bu denli korkmaya başlamıştı?
Daha öncesinde şimdiki gibi hiç gergin olduğunu hatırlamıyordu. Onun boğazını sıksa bile anında toparlanmıştı. Peki ne değişmişti?
Geçmişte ki Harry Potter ile gelecekteki Harry Potter arasında ki çarpık gelişim mi onu germişti?
Yoksa başka bir sebebi mi vardı? Belki de içten içe ondan hep korkmuştu ve duygularını şuan fark etmeye başlamıştır.
Gerçekten de sebebi bu olabilir miydi? Bugün niye zihninde şöyle çok soru yankılanıyordu ki!
"Draco! Draco!"
Omuzlarını sarsan titrek eller ve endişeli yüz ifadesi 12 yaşında ki sarı saçlı Malfoy ailesinin varisi Draco Malfoy'u baya şaşırtmıştı. Gelecekteki benliğinden farklı olarak siyah saçların altında telaşla parlayan yeşil gözler ve gerginlik karışımı surat karşısındaydı.
Draco nefes alıp verdi.
"Kurucuların eşyalarını hortkuluğa dönüştürdüğünü mü düşünüyorsun?"
Harry Potter'un yüzünde sürpriz olmuş ifadesi Draco'nun düşüncesinin doğru olduğunu kanıtlamıştı. Anlaşılan yukarıdaki soruya benzeyen cevap onun için bile beklenmedik olmuştu. Çabuk bulmasını beklemiyor muydu?
Harry Potter'ın yüzündeki gülümseme öncekinden farklı olarak daha masum aynı zamanda yumuşak gözüküyordu. Birkaç saniye öncesinde gördüğünü düşündüğü şey sadece illüzyon muydu?
Belki de Draco farkına varmadan gelecekteki Harry Potter'a olan korkusunu büyütmüştü ve bakış açısını kazayla geçmişin Harry Potter'ıyla kıyaslayarak yaşatmıştı. Harry Potter'ın bunca zamandır karanlık sandığı gülümsemesi aslında hep böyle masum gözüküyordu yalnızca fark edememişti.
Korkularının onu ele geçirmesine izin vermek aptallıktı.
"Pekala burada hangi hortkuluğun olduğunu düşünüyorsun Harry."
Potter ismiyle çağırmamak için kendisini zor tutmuştu. Gelecekte yaşadığı korkular yüzünden geçmişte hata yapamazdı. Harry Potter'ın heyecanlı ses tonuyla 12 yaşındaki çocuğu andıran merakıyla konuşması yaptığı seçimin doğru olduğunun yeterli kanıtıydı.
Harry Potter'ın nefretini kazanırsa gelecekte onu bekleyen acı olacaktı. Geleceği değiştiremem düşüncesinde artık olmayacaktı buraya gelmesinin sebebi geleceği değiştirme fikriydi.
Aptallık yapmanın zamanı değildi...Bencil olmanın zamanı gelmişti.
İlk defa o anda Draco'nun kalbindeki yük azda kalktığı hissedilmişti. O insandı bencil olmak onunda hakkıydı.
Büyücülük dünyasının kahramanı Harry Potter bile bencillik yaparken karanlık yolda yürümüş Draco niye bencillik yapamasın ki?
...
"Peki şimdi hangi hortkuluğu bulmayı deniyoruz?"
Görünmezlik pelerinin içerisindeki Harry Potter'ın gölgelenen suratındaki sinsi sırıtışı görmemesi mümkün değildi.
Tanrım bu çocuk nasıl Slytherin olmadı?
"Rovena Ravenclaw'ın tacı."
İşte son söylenen cümle Draco Malfoy'u şaşırtmayı gerçekten de yetmişti. Şimdi yaşadığı maceralar onun için artık cidden fazla gelmeye başlamıştı.
20 yaşında seherbaz olmasına rağmen bıkmıştı.
Draco Malfoy kendisini Harry Potter'ı sessiz karanlık koridorlarda görünmezlik pelerinin içerisinde takip ederken buluvermişti.
Nereye gidiyorlardı şimdi?
Ve Harry Potter Ravenclaw'ın tacının burada yani Hogwarts'da olduğunun nasıl biliyordu? Yerini gelecekteki bilgilerini beyninde saklayan Draco bile bilmiyordu.
Bir şeyler kesinlikle yanlış.
Draco her seferinde yukarıdaki sözü söylemek istemiyordu ama gerçekten de böyle hissediyordu. Maalesef ki düşüncesinde tamamen haklıydı.
...
"Merhaba Zabini."
Harry Potter'ın Blaise Zabini'nin "Senin burada ne işin var?!" sorusunu gürültüyle sormasına rağmen kulağına ulaşan sese hiç tepki vermeden masanın karşısındaki sade renkteki odaya yakışır dizayndaki siyah koltuğa oturması koyu tenli genç adamı baya şaşırtmıştı.
Siyah koltuğun üzerine oturduğunda kimsenin görmediği soğuk ama kendinden emin atmosfer odada yayılmıştı.
Harry Potter'ın yüzüne yerleştirdiği gülümsemenin ardından sol kolu koltuğun kenarına (Kolçak) üzerine konulduğunda başını yasladı. Bacak bacak üstüne attıktan sonra kendinden emin bir havayı yaymadan edemedi.
Black ailesi ile Potter ailesi...İki büyük safkan ailesinin başı şimdi onun karşısındaydı. Blaise Zabini sesini çıkarmadan geri yerine oturdu. Sessizliğin içerisinde yalnızca onu izlemekle yetindi.
"Daha ne kadar bu oyunu sürdüreceksiniz?"
Blaise yutkundu.
"Neden bahsettiğini bilmiyorum."
Harry Potter'ın yüzündeki soyluya yakışan soğuk ifade tatmin olmayan cevapla tamamen bozulmuştu. Dişlerini öfkeyle sıktı.
"NEDEN BAHSETTİĞİMİ ÇOK İYİ BİLİYORSUN ZABINI!"
Öfkeyle bağırdığı sırada hızla kalktığı yerine geri oturdu. Konuşmadan önce kendisini sakinleştirmek amacıyla derin nefes alıp vermesinin ardından sohbetine kaldığı yerden devam etti.
"O gün olanları görenler var Zabini. Artık gerçeği saklayamazsın."
"Şimdi sana tekrardan soruyorum."
Keskinlik akan sert, emir verici tonda bir ses konuşmuştu. Blaise Zabini sessizliğini daha fazla koruyamayacaktı anlaşılan.