Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Chapter 40

 

Blaise Zabini masasının üzerindeki devasa kağıt yığınıyla uğraşınca iç çekmemek için kendisini zor tuttu. Neden işleri şu denli birikmek zorundaydı ki.

Neredeyse yorgunluktan inleyecek kıvama gelmişti. Düşük enerjisi ta ki ofisinin kapısı çalıncaya dek devam etmişti. Büyüzoolog'un ofisi nadiren çalardı...Kim gelmişti ki?

Tıklatılan kapının açılmasıyla içeri giren kişi koyu tenli genç adamı fena halde şaşırtmıştı.

"Sen?!"

Blaise Zabini yorgunluğunu hiç umursamada hızla ayağa kalktı ve kapıyı kapattıktan sonra masanın karşısındaki siyah sandalyeye oturan genç adama baktı. Yüzünde korkutucu derecede soğuk ifade vardı.

"Merhaba Zabini."

Harry Potter'ın onun ofisinde ne işi vardı?

...

 

-AZKABANDA KORKU!!-

Çılgın ölüm yiyen çifti kaçtı!

Bellatrix Lestrange ve Rodolphus Lestrange kaçtılar!

Azkaban artık güvenli değil mi?!

...

Gazete manşetlerine yazılan korkunç yazı Draco'nun yüzünün renginin solmasını sağlamıştı. Annesinin işkence manyağı kız kardeşi teyzesi ile kocası kaçmıştı.

Azkaban o kadar güvenli değil mi?!

Hayır tabi ki de güvenli değildi. Eğer güvenli olsaydı şu anda özgürlüğünü kazanmış olan orijinal zamanda zaman çizelgesinde kaçak olarak yaşayan annesinin kuzeni ve Harry Potter'ın vaftiz babası Sirius Black kaçmamış olurdu.

Merlin aşkına annesinin soyunda kesin problem vardı. Hepsi çılgın ve manyaklardı!

Draco'nun yüzü hastalıklı derecesinde solmuştu ama Neville'ın yanında normal gözüküyordu. Zavallı çocuk annesi ile babasını delirten iki ölüm yiyenin kaçma haberini görür görmez vücudu kaskatı şoktan kasılmıştı.

Draco onun bakış açısından bakınca hak vermiyor değildi. Sonuçta ebeveynlerine acı çektiren teyzesi Azkabandan kaçmıştı. En korunaklı bilinen hapishaneden kaçmıştı.

Kendisinin bile korkup geri çekildiği teyzesinin hapishaneden kaçması pek iyiye alamet değildi. Peki ama nasıl kaçmıştı?

Voldemort dirilinceye dek özgür olmaması gereken teyzesi artık özgürdü. Bu Draco için korkunç bir kabustu.

Şimdi ne yapması gerekiyordu.

Hiçbir fikri yoktu. Eve dönerse onun suratıyla karşılaşma fikri bile tüylerini diken ediyordu. Merlin aşkına şimdi ne yapacağım?

İlk defa ne yapacağını bilemeyecek kadar korkunç durumda olduğunu hissediyordu. Kesinlikle lanetlenmişti. Draco Malfoy sarı saçlarını yolmamak için kendisini zor tutuyordu.

Zamanı değiştirmesinden dolayı Tanrı onu cezalandırıyordu! Başka açıklaması olamaz.

Şimdi ne yapacağım...

Ne yapacağını düşünmesi gerekiyordu. Düşünme evresi yalnızca 2 dakika sürmüştü. Arkasından birinin "DRACO!" ismini söyleyerek heyecanla sarılması düşüncelerini şoktan geride bırakmasına sebebiyet vermişti.

Draco Malfoy panikle "HARRY POTTER!" gizlice arkasından sarılan çocuğun adını haykırdı. Aldığı tek tepki ise sadece masum kıkırdamaydı.

...

"Şimdi ne yapacağız?"

Harry Potter'ın koridorda yürürken sorduğu soruya karşılık olarak sarışın "Ne konuda?" sorusuyla yanıt vermişti. Tepki olarak Harry Potter ise sadece iç çekti.

"Draco! Azkabandan kaçanlar ölüm yiyen değil mi?"

Draco Malfoy gri gözlerini, azkabandan kaçan teyzesi ve onun kocası hakkında konuşulduğunu fark ettiği anda sağa doğru kaçırdı. Anlaşılan kaçanların ölüm yiyen olduğunu anında ona söylemişlerdi. Bütün okul bunu konuşuyor sonuçta öğrenmesi gayet normaldi...Değil mi?

Gözlerini kaçırması ve derin sessizliğini korumasıyla birlikte solunda duran Harry Potter'ın kendisine şüpheyle seyretmesini sağlamıştı.

"Neden böyle davranıyorsun?"

Draco Malfoy ise sessizliğini korumayı bir süre devam etti. En sonunda Harry Potter'ın defalarca kez  "Draco." adını söylemesine dayanamadığından yüksek sesle patladı.

"Azkabandan kaçan benim teyzem ile onun kocası! Yani Sirius Black'in kuzeni!"

Ani patlaması garip şekilde Harry Potter'ı şoke etmişti.

"NE?!"

Şimdi bağırma sırası anlaşılan 12 yaşlarındaki büyücü dünyasının genç kahramanıydı. Harry Potter endişeyle Draco Malfoy'a ardından ise düşünceli yüzle etrafını izledi.

"Nasıl-"

Tam soru soracakken Draco Malfoy ağzından çıkan "Sirius Black'e dikkatli olmasını söyle." cümlesiyle onun merakını yarıda kesmişti.

Tek bir soru sormasına izin vermeden ciddi ses tonuyla "Teyzem ve annemde vaftiz baban gibi Black ailesinin üyesi." dedi.

Harry Potter dudaklarını büzüp "Tamam." demekten başka hiçbir şey yapamamıştı. 

...

Harry Potter ile konuşması ne kadar beklediğinden iyi geçse de daha yapması gerektiği başka işleri vardı. O işlerden biriyse şu anda sessizce yalnız başına iksir dersini kütüphanede çalışmayı  deneyen Neville Longbottom idi.

"Neville."

Garip şekilde Draco, Longbottom ailesinin çocuğunun ismini seslenmekten çekinmiyordu. Harry Potter'dan tamamen farklı enerji yayıyordu.

Çocuk uykusuzluktan altları morarmış gözlerle ona bakıp yorgunca gülümsediğinde "Draco." adıyla seslendi. Anlaşılan Neville Longbottom'da kendisinden artık çekinmiyordu.

"İksir dersine mi çalışıyorsun?"

Sandalyeye oturmadan önce sorduğu soruydu. Zavallı çocuğun soluk yüzüyle başını salladığını görünce yanındaki sandalyeye oturup iksir dersi notlarını çıkarması çok ani olmuştu.

"Benim notlarım belki anlamana yardımcı olabilir."

Çocuğun yüzünde azda olsa bir gülümseme meydana gelmişti.

"Teşekkürler Draco."

Yukarıdaki yazılan cümleyi söylediği sırada Neville Longbottom'un yüzündeki yorgunluk gülümsemesiyle beraber azalmıştı.

Draco nazik gülümsemesiyle çocuğun yanında oturup ders çalışıyormuş gibi davranarak soru sormasını bekledi. En sonunda notlarının anlamasında yeterli olacağını fark ettiğinde ayağa kalkıp "İstediğin zaman anlamadığın şeyleri bana sorabilirsin Neville. Biz arkadaşız." cümlesini söyleyerek uzaklaştı.

Daha demin yorgunluktan ve gerginlikten solmuş suratla ders çalışan çocuğu mutlu ifadeyle iksir notlarıyla kütüphanede baş başa bırakmıştı.

Aslında 20 yaşındaki sarışının yüzündeki sırıtış 12 yaşındaki yalnız çocuğun moralinin düzeldiğini görünce büyümüştü. Sırıtışı ta ki kütüphaneden ayrıldığı vakit Hermione Granger ile karşılaşıncaya dek devam etmişti.

Yüzündeki masum ifadeyle onu inceleyen kıza "Ne?" kelimesini söylediğinde kız yalnızca omuz silkti.

"Hiçbir şey."

Kahverengi gözleri hala yoğunca Draco'yu izleyince verdiği cevabın pekte doğru olması mümkün değildi.

"Niçin öyle bakıyorsun?"

Gür saçlı kız, nazikçe kahverengi gözlerini Draco'nun suratından kütüphane masasında yoğunca ders çalışan Neville Longbottom'a çevirdi.

"Teşekkür ederim."

Kızın neden kendisine teşekkür ettiğini anlamamıştı. Maalesef ki sebebi sorma şansını kızın yanından geçip kütüphanede oturan Neville Longbottom'un yanına oturmasıyla kaçırmıştı.  Malfoy ailesinin varisi kesinlikle Hermione Granger'ın düşüncelerini anlamıyordu.

Her zaman böyle sinsi miydi?

Sorusunun cevabını alamayacağından hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Düşünmesi gerektiği başka şeyler vardı...Örneğin Lestrange çifti.

...

Gecenin ilerleyen saatlerinde ay karanlık gökyüzünü yıldızlarla birlikte aydınlattığı zamanlarda Hogwarts'ın 4 evinden biri olan Gryffindor yatakhanesinden bir çocuk hala ayaktaydı.

Kızıl saçlı çilli çocuğun horultularının kulaklarını ulaşmasını umursamadan kapalı pencerenin önüne oturup derin sessizliğini korumaya devam etti.

Sessizliği ta ki bembeyaz aya doğru yöneltilmiş kızıl taş parıldamasına kadar sürmüştü. Nicholas Flamel'ın taşı olarak bilinen kızıl taş çok güzel parıldıyordu.

"Ne yapacağım şimdi...Draco?"

Sessizce sorulan soruyu yanıtlayacak kişi yanında yoktu. Harry Potter, felsefe taşını aldı ve sessizce cebine geri koydu. Gökyüzünün güzel manzarasıyla parlayan yeşil gözlerini yorgunlukla kapattı.

Kimsenin bilmemesi gerekiyordu.

Albus Dumbledore'un bile...

Yok edilmesi gereken felsefe taşı 12 yaşındaki büyücü dünyasının kahramanının ellerindeydi.

....

 

Forward
Sign in to leave a review.