
Chapter 39
Gölge mevzusundan bu yana 1 hafta geçmişti. Hala Luna Lovegood ara sıra Draco Malfoy'un yanına geliyordu. Nedense artık platin sarısı saçlı çocuğun yanında kendisini daha rahat hissedip konuşuyordu.
Geçmiş yaşamında onun yanında olmaktan bile çekinen kız artık rahatça kimsenin inanmadığı şeyleri bile ona söylüyordu. Ve sarı saçlı çocuk ise hiç 11 yaşlarındaki kızı durdurmadan konuşmasına hafif tebessümle izin veriyordu.
Safkanların çoğu birbirleriyle akrabaydı. Luna Lovegood'un annesi kızlık soyadı Greengrass olan Pandora Lovegood'un annesi Büyükbabası Abraxas Malfoy ile kardeşlerdi. Yani Luna kesinlikle Draco'nun kuzeniydi.
Ginny Weasley dışında hiç arkadaşı yoktu.
Geçmişteki yaşamından farklı olarak Draco Malfoy, kızıl saçlı Weasley kızının şu anda Luna'ya daha çok koruyucu olduğunu fark etmişti. Geçmişte de her daim 11 yaşındaki sarı saçlı kızın yanındaydı ama şu denli koruyucu olup olmadığını hatırlamıyordu.
...
"Peki ne düşünüyorsun Draco?"
Draco Malfoy gri gözlerini zarifçe meraklı ifadeyle kırptı.
"Ne konuda?"
Yine acaba hangi doğaüstü varlıktan bahsediyordu.
"Gerçekten de eşyaları çalan küçük varlıklar var mı?"
"Küçük varlıklar mı...Nargle'den mi bahsediyorsun?"
Kız başını salladığında Draco, kızın hangi konuda konuştuğunu fark eder etmez yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluşmuştu.
"Gerçekten var. 1 aydır en sevdiğim çorabı hala bulamadım."
Kızın mavi gözlerindeki "Gerçekten mi?" sorusuyla beraber ortaya çıkan heyecanlı parıltıyı görünce Draco, kızın sorusunun sorma nedenini anında fark etti. Yanında oturan kızın arkasında uzak mesafede durup alaycı kahkahalarıyla seyreden kendisinden 2 yaş büyük Ravenclaw kızlarını gördüğü anda kaşları çatılmıştı.
Ravenclaw kızların arasında Cedric Diggory'nin sevgilisi ve eskiden Harry Potter ile de kısa süreliğine sevgili olmuş Cho Chang'de vardı.
"Ama artık çalmıyorlar çünkü onlarla konuştum."
Luna'nın meraklı göz kırpışının ardından Draco kızın kendisine benzer sarı saçlarını yavaşça okşadı. Daha 11 yaşında küçük bir çocuktu.
"Senin içinde konuşayım mı?"
Luna tatlı yüz ifadesiyle başını salladığında Draco'nun yüzünde Ravenclaw'ın 3 kızıyla karşı karşıya geldiğinde soğukluk vardı. Luna koşarak yanından uzaklaşıncaya dek yüz ifadesi devam etmişti.
Ondan sonrasında ise gri gözleri Cho Chang'in zevkle koştuğu Cedric Diggory'e kaydı. Draco Malfoy oraya doğru yavaş adım attı ve Cedric Diggory'nin gri gözleriyle bir süre izledi.
"Merhabalar Diggory."
Cedric Diggory, başını nazik gülümsemesiyle beraber ona çevirdiğinde Cho'nun yüzündeki gülümseme biraz düşmüştü. Draco'yu baştan aşağı süzdü. Nedense biraz kızgın gibi gözüküyordu.
Draco ne yapmıştı ki bu kadar kızgın gözüküyordu?
"Merhabalar Draco. Lütfen tekrardan ismimle seslen uyarısını söylemeden önce doğrusunu söyle."
Draco Malfoy yorgunlukla iç çekti.
Zaten uyarıyı söyledin.
"Cedric."
Niçin herkes 'İsmimi söyle' meraklısıydı ki. Şahsen Draco birisi ona 'Malfoy' diye seslense asla rahatsız olmazdı. Sonuçta varisi olduğu evin adıydı ve yıllardır herkes hep 'Malfoy' ismiyle seslenmişti.
Artık alışmıştı.
"Senden bir ricada bulunabilir miyim?"
Cedric Diggory gri gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdıktan sonra "Tabi ki." yanıtını verince Ravenclaw kızı kaşlarını çattı.
Draco Malfoy hiç kendisinden ricada bulunacağını Hufflepuff çocuğu asla beklemiyordu.
"Ravenclaw'dan bir arkadaşım var Luna Lovegood. Onun eşyalarını birileri saklayıp duruyor. Onlarla konuşmamdan yardımcı olur musun?"
O anda Cho Chang düşünceli yüz ifadesiyle çenesini ovuşturdu. Mavi gözlerinde geçici sinir parıltısı çok kısa süreliğine de olsa gözükmüştü.
"Ben konuşurum."
Draco şaşkınlıkla daha demin soğuk gözlerle kendisini izleyen Ravenclaw kızını seyretti. Luna'ya zorbalık yapan kızlarla konuştuğundan dolayı onunda işin içerisinde olduğunu sanmıştı ama anlaşılan sadece yanlış tahmindi.
Cho Chang'in onu izleyen nazik suratını görünce Draco Malfoy, biraz fazla önyargılı olduğunu anında çözmüştü.
Önyargısı ve tahmini çok kısa sürmüştü.
...
Luna'nın dudakları arasından çıkan acı dolu kelimeler Cho'nun ona sarılıp sakinleştirmeyi denemesiyle son bulmuştu. O anda Draco endişeden elini boynunun arkasını götürüp ovuşturan kahverengi saçlı Hufflepuff valisi Cedric Diggory gibi ne yapacağını bilememişti.
"Yani eşyalarımı çalanlar yurt arkadaşlarım mıydı?"
"Hep biliyordum ama inanmak istemedim."
"Çünkü eğer inanırsam kendimin ucube olduğunu da anlamış olurdum."
Şu şekilde son bulacağı kimin aklına gelebilirdi ki?
Şahsen Draco'nun aklına gelmezdi. Çimenlerin üzerinde oturup derin düşüncelere dalıp gözlerini kapatıp kendisini sakinleştirmeyi denedi.
Ne yazık ki "DRACO!" ismini bağıran çocuğun koşuşturmasıyla biraz zordu. Draco hızla bakışlarını başka yöne kaydırdı ve "Ne yapıyorsun?" diye soran çocuğu umursamamayı denedi.
Şimdi başka şeylerle uğraşıyordu. Harry Potter'a zamanı yoktu.
'Babamın bana dediğine inanmak istedim.'
Aklı hala Luna'nın söylediklerindeydi. Geçmişte de böyle acı çekmiş miydi?
"Luna Lovegood'u mu düşünüyorsun?"
Sarı saçlı çocuk ani farkındalıkla gri gözlerini kocaman açıverdi. 'Sen nerden biliyorsun?!' sorusunu sormamak üzere kendisini zor tutuyordu.
"Çok acımasızlar. Ginny, Luna'nın çok ağladığını söyledi."
Draco, dudaklarını büzdü. Hiçbir kelime söylemek istemedi. Harry Potter'ın yeşil gözleri Draco Malfoy'un yüzünde kısa süreliğinde gezindikten sonra parladı.
"Ama şimdi iyi olduğunu artık umursamadığını söyledi."
"Ne?"
Harry dikkatini çekmesinin sevinciyle gülümsemesini gösterdiği zaman Draco'nun dudakları aralandı.
"Luna senin baya hayranın oldu. Ginny hep senin hakkında konuştuğunu somurtarak söyleyip duruyor."
Harry Potter'ın anlatışından dolayı Draco, Ginevra Weasley'nin kendisine yönelttiği öfkeyi hissedebiliyordu. 'Benim en yakın arkadaşımı çaldın!'
11 yaşındaki kızın nedense bunları kendisine içinden söylediğini hissedebiliyordu.
Düşünceden kendisini uzaklaştırır uzaklaşmaz "Draco." adını nazikçe söyleyen çocuğun yeşil gözlerini şaşkınlıkla baktı.
Çok yakındı. Yüzüne tamamen neredeyse öpecek kadar yaklaşan 12 yaşlarındaki siyah saçlı çocuk onu tamamen şok etmişti.
Ne yapıyorsun büyücü dünyasının kahramanı?!
Zihnindeki telaşı yüksek sesle haykırmamak için kendisini zor tutuyordu.
"Luna'yı ne olarak görüyorsun?"
Nedense soruyu sorarken Harry Potter'ın yeşil gözlerinde korkutucu karanlık vardı. Aslında 20 yaşında olan 12 yaşındaki Draco Malfoy karanlığın ne olduğunu çözememişti.
"Ne demek istiyorsun?"
Harry Potter kaşlarını çattı. Yüzünde derin ciddiyet vardı.
"Onu kız kardeşin olarak mı yoksa başka rolde mi görüyorsun?"
Draco 'Ne diyorsun sen? Saçmalama!' dememek adına kendisini şimdi zor tutuyordu. Gerçekten de Harry Potter aptalın tekiydi sanırım. Başka açıklaması yoktu geçmişte ki ve gelecekteki hali tamamen Draco Malfoy ile uğraşmak için gönderilen sabır testiydi.
Hiçbir şey söylemediğinden dolayı bakışlarıyla 'Aptal mısın sen?' sorusunu alaycılıkla iletmişti. İşte o anda kahkaha sesi Harry Potter'dan yükseldi. Daha önce hiç şu şekilde güldüğünü hatırlamıyordu.
Kahkahası yüzünden kasılan karnını tutup kapattığı yeşil gözlerindeki birikmiş yaşları silerken "Draco!" adını sarı saçlı çocuğun omuzlarına yaslanırken tekrarlayıp durdu.
Draco Malfoy ise yalnızca her zamankine benzer iç çekişiyle karşılık verdi.
Gerçekten de çok sinir bozuculardı!
Gelecekte de geçmişte de ona huzur yok mu?!
...
"Ginny?"
19 yaşlarında Ginevra Weasley nazik tebessümle dükkanın kapısını açmıştı. Sarı saçlarını arkadan toplayan Luna Lovegood merakla "Neden buradasın?" sorusunu sormadan edemedi.
Kızıl saçlı kızın kahverengi gözlerinde büyük hüzün vardı.
"Luna...O gün gerçeği gören tek sendin. Lütfen yardım et."
Sarı saçlı safkan kız geriye doğru yavaşça çekildi. Daha fazla lanet olası konu hakkında konuşmak istemiyordu. Yıllardır yeterince konuşmuştu.
"Ne konuda yardım edebilirim ki? Ayrıca tek gerçeği gören ben değildim."
Ginevra Weasley'nin acıdan buruşturduğu yüzüyle "Luna." adını söylemesi ona pek yardımcı olmuyordu. Geriye adım atan kendisine yaklaşıp sıkıca sarıldığı zaman 19 yaşındaki kız ne yapacağını bilemeyip sessizliğini korudu.
"Harry benim anılarımdan o gün ne olduğunu görmüştü. O zaman niye bana ihtiyacınız var? Sonuçta o gün ben tek değildim."
Ginevra Weasley kaşlarını çattı ve titreyen dudaklarını araladı.
"Biliyorum sahtekarın onun yerine geçtiği gün siz yalnızca gerçeğe neler olduğunu gördünüz."
Ginny titrek nefesini verdikten sonra sözlerine acı dolu ifadesiyle kahverengi gözlerini Luna'ya sarılırken sıkıca kapatıp devam etti.
"O gün olanları sadece anılarını gören Harry, sen ve de Daphne Greengrass biliyor."
19 yaşındaki kızıl saçlı Weasley kızı haklıydı. Luna ne kadar inkar etmek istese de edemiyordu. Çünkü o uğursuz günün akşamı her şey mahvolmuştu.
...
PART 2
-AZKABANDA KORKU!!-
Çılgın ölüm yiyen çifti kaçtı!
Bellatrix Lestrange ve Rodolphus Lestrange kaçtılar!
Azkaban artık güvenli değil mi?!
Büyücülük dünyasının gazetesinde kocaman manşette yazılan yazılar insanları paniğe sürüklemişti.
Gördünüz mü?
Gördüm!
Bellatrix Lestrange özgür!
Ne yapacağız?!
Azkabanın en korunaklı yer olduğunu sanıyordum!
Birbirlerine korkuyla fısıldayan öğrenciler artık tek bir şeyi merak ediyorlardı.
Diğer ölüm yiyenler kaçabilir mi?
Lestrange çifti kaçtıysa diğer ölüm yiyenlerinde kaçabileceği anlamına gelmiyor muydu?
Ron'un yüzü gazetedeki haberi okuyunca kaskatı kasılmıştı. Zavallı çocuk hala animagus sıçan olayını atlatamamıştı. Eğer bu denli tehlikeli ölüm yiyenler kaçtıysa yeni azkabana girmiş Peter Pettigrew'in kaçması da an meselesiydi.
Ama en büyük şoku yaşayan Neville Longbottom'un ta kendisiydi. Ebeveynleri Alice Longbottom ile Frank Longbottom'a işkence eden Draco Malfoy'un teyzesi Bellatrix Lestrange özgürdü.
Draco Malfoy, tatsız olayı öğrenir öğrenmez yutkundu ve teyzesinin hareket eden ürkütücü büyülü fotoğrafını gösteren gazete sayfasını Slytherin evinin şöminesine hızlıca atıp yakıverdi.
Ne oluyordu böyle?
Asla beklenmeyecek olaylar zinciri başlamıştı.
"Merlin aşkına ne yapacağım şimdi?"
Bellatrix Lestrange orijinal zaman çizelgesinden farklı olarak Voldemort daha dirilmeden önce kaçmıştı.
En çok korktuğu asıl kişi özgürdü.
Draco Malfoy artık ne yapacağını kesinlikle bilmiyordu. Bellatrix Lestrange'in özgürlüğün ardından ona eşlik eden ürkütücü kahkaha seslerini şimdiden Draco duyabiliyordu.