
Chapter 38
Bir şeyler kesinlikle tersti ama Draco Malfoy bunu sorgulamamayı karar vermişti. Çünkü ne zaman sorgulasa her şey ters ve sıkıntılı gidiyordu.
Bundan sorgulamaktan ve sinir bozucu şu konular *Özellikle Harry Potter* düşünmemeyi karar vermişti.
Artık tamamen boş verecekti. Rüyasında bile rahat bırakmayan adamı düşünerek kendisini yormayacaktı.
Kendisini şimdi masum gözüken ama aslında sinsi ve karanlık gülümsemesiyle onu izleyen Harry Potter'ı kesinlikle umursamayacaktı.
"İyi misin Draco?"
Ne kadar umursamamayı denese de maalesef ki şu anda yüzünün dibinde iken biraz zordu. Tanrım biraz uzaklaşamaz mı?
"İyiyim."
Elinden geldiğince gerginliğini göstermeyen ses tonuyla sorusunu yanıtlamaya denemişti. Ama anlaşılan Harry Potter'ın ağzından çıkan 'Hmm...' sesi verdiği yanıttan pekte takdim olmadığını belirtiyordu.
"Anlıyorum." sözlerini büyücülük dünyasının kahramanı düşünceli yüzle mırıldanırken Draco gri gözlerini devirdi.
Bir kere de bir şeyleri sorgulamasa şaşardım.
Büyücülük dünyasının kahramanı her zaman ondan şüphelenirdi. Ne kadar hiçbir şey yapmasa bile...
Draco daha dün gibi 6ncı yılında ne yaşadığını hatırlıyordu. Harry Potter'ın onu nasıl kanlar içerisinde tuvalette bıraktığını ve vaftiz babası Severus Snape'in kendisini nasıl kurtardığını...
Draco hatırladığı acı hatıraya karşılık kaşlarını çatmadan duramamıştı. O günkü güçsüzlüğü onun baya sinirini bozmuştu. Ama onun asıl sinirini bozan şey güçsüzlük değildi...Voldemort idi.
Albus Dumbledore'un gözleri önünde acı sesiyle yalvarırcasına 'Severus.' vaftiz babasına seslenişi ve ardından Draco'ya hüzünle bakıp hafiften tebessüm etmesi...Draco yaşlı adamın mavi gözlerinde ki parıltı da kendisini asla suçlamadığını anında anlamıştı.
Draco'nun kalp atışı sinir bozucu derecede acı olan anıları hatırladığından dolayı stresten hızlı atmaya başlamıştı.
"Draco?"
Kendi ismini seslenen Harry Potter'ın bir süre ne dediğini anlamadığından ve duymadığından dolayı kafasını kaldırır kaldırmaz "Ne?" sorusunu kısaca sordu.
"İyi misin?"
Draco gri gözlerini devirdi. "Bu soruyu daha öncede yanıtlamıştım iyiyim."
Aldığı yanıtla Harry Potter dudaklarını büzüp sarı saçlı 12 yaşlarında duran çocuğu inceledi. Sessizliğini yalnızca bir kaç dakika koruyabilmişti.
"Planımız ne?"
"Ne planı?"
Harry resmen adeta 'Ciddi misin?' dermişçesine ona bakış atıyordu. Draco ise neden bahsettiğini anlamaması yüzünde yalnızca büyücü dünyasının kahramanının yüz ifadesindeki değişikliği izledi.
"Draco...Biz Voldemort'un günlüğünü yok ettik."
Draco başını onaylarcasına salladı. Evet yok etmişlerdi sorun neydi ki?
"Yani...Senin dediğin şekilde anlatayım onun hayatta kalmasını sağlayan hortkuluğu yok ettik."
Draco yeniden başını salladı.
Evet yaptık özet yapmayı keser misin?
Yukarıdaki düşüncesini yüksek sesle söylememek için kendisini zor tutuyordu. Çünkü yüzüne bir yumruk yemekten korkuyordu. Ya da boğazının sıkılmasından...
Draco yalnızca ofladı.
"Somurtmayı kes Draco! Voldemort'un birçok hortkuluğu olduğunu söyledin! Ve sen bu hortkuluğu baban Ginny'e verirken gizlice alıp yok ettin!"
Draco elinden geldiğince kıyamet ateşiymişçesine parlayan yeşil gözlere bakınmaktan çekindi. Bu sebep yüzünden başka tarafa bakışlarını yöneltti.
"Yani?"
Harry'nin siyah kaşları acı olayın hatırlatırmışçasına çatılmıştı ve gözleri ise hüzünle kısılmıştı.
"O evde güvenli değilsin."
İşte söylenilen son sözler Draco'nun büyücü dünyasının kahramanı Harry Potter'ın üzgün yüzüne bakmasına sebebiyet vermişti. Nedense içinde garip burukluk vardı.
Bunun nedenini şu anlık çözemediğinden sessizliğini 1 dakika boyunca korudu.
"Harry."
Draco Malfoy iç çekti.
"Ben iyiyim. Endişelenme."
Beyaz yatağından ayağa kalkmadan önce karşısındaki sandalyede oturan çocuğa gülümsedi.
"Boşuna endişeleniyorsun. Şu anda kendin için endişelenmelisin."
Şimdi merakla başını yana eğme sırası Harry idi.
"Ne demek istiyorsun?"
Draco Malfoy'un yüzündeki gülümseme daha da büyümüştü.
"Vaftiz babanla kalmayı başladın. Ve kalmaya devam edeceksin. Heyecanlı değil misin?"
Harry'nin yüzünde o anda masum bir çocuğunu sevinci belirmişti.
"Senin sayende Draco."
Yanakları son söylediği şey yüzünden kızarırken Draco tepki olarak siyah saçlı çocuğun saçlarını nazikçe okşadı.
Adeta bir yetişkinin çocuğun saçlarını okşuyormuşçasına dağınık saçları okşuyordu. Harry kafasını kaldırıp onu seyrettiğinde Draco beyaz dişlerini sırıtışıyla gösterdi.
"Saçların çok dağınık Harry."
Son söze 12 yaşındaki çocuk kıkırdamadan edememişti. Revir odasında kahkaha sesleri o an duyulmaya başlanmıştı.
...
Ginevra Weasley her daim Harry Potter'dan hoşlanıyordu. Draco buraya gitmeden önce Ginny Weasley'nin Harry Potter ile çıkmak istediğini dünmüşçesine hatırlıyordu. Nedense Harry Potter bunu kabul etmiyordu.
Yanlış hatırlamıyorlarsa yalnızca bir kere çıkmışlardı ve sonrasında ise Harry Potter ondan ayrılmıştı. Nedenini Draco Malfoy asla öğrenmemişti. Yalnızca Harry Potter'ın kendisi bilebilirdi.
Ama ona asla soramayacığını biliyordu çünkü o ondan nefret ediyordu.
"Draco!"
Kendisini derin düşüncelerden uzaklaştırıp gri gözlerini kırpıştırdığında kendisini beşinci defa ismini seslenen çocuğun yüzünü seyrederken bulmuştu.
"Efendim." cevabını verdiği anda Draco, siyah saçlı çocuğun oflayıp iç çektiğini duydu.
"Hiç beni dinlemiyorsun."
Dudaklarını büzüp yanaklarını şişirirken söylediği son sözler Draco'nun şaşırmasına sebep olmuştu. Harry Potter bana somurtuyor mu?!
Kesinlikle doğru düşünüyordu. Hem de bu her zamanki attığı triplere benziyordu. Ne yazık ki 12 yaşlarında gözüken 20 yaşındaki seherbaz bunu geç fark etmişti. Tanrım kendisine her zaman somurtup öfkelenen çocuğun hislerini yeni mi fark ediyordu?
Draco Malfoy kesinlikle aptaldı ve kendisi bunu yeni fark ediyordu.
"Draco."
Draco Malfoy kafasını kaldırıp Harry Potter'ın yeşil gözlerine baktı. İçerisinde bir hüzün parıltısı vardı. Sanki önemli şeyler söyleyecekmiş gibi ağzı aralanmıştı.
"Neyse boş ver."
Sarışın çocuk kaşlarını merakla çattı. 'Neyi boş vermeliyim?' Çocuğun garip davranışı onu kuşkulandırmıştı.
"Ne oldu?"
Şüpheleri çocuğun "Yalnızca bir kabus hakkındaydı umursama." cevabını vermesiyle daha da artmıştı. 11,12 yaşlarındaki çocuk ne hakkında kabus görmüş olabilirdi ki?
Draco merak etmişti. Tam ağzını açıp meşhur soruyu soracakken arkadan gelen çığlık sesi iki çocuğun kulaklarına ulaştı.
Malfoy ve Potter varisi olan iki çocuk ilk baş birbirlerine yüzlerine ardından ise çığlığın geldiği yöne dönüp izlediler. Geçen saniyelerin ardından iki çocuk çığlığın geldiği yöne telaşla koştu.
Çığlık Ginevra Weasley'e aitti.
"Ginny!!"
Bağıran kızın ismini haykıran başka kızın çığlığı yükseldiğinde Draco korkunç bir şeylerin olduğuna hem fikirdi.
"Ne oldu?!"
Nefes nefese kalmış iki çocuk göz yaşlarına boğulmuş kendilerinden bir yaş küçük birinci sınıf öğrencilerinin yüzlerini incelediler. İki kız panik dolu suratla titreyerek gelen iki çocuğa sarıldı.
Ginny Weasley, Harry Potter'a sıkıca sarılırken titreyen zavallı Luna Lovegood, Draco Malfoy'un arkasına geçip titreyerek olayın şokunu atlatmayı deniyordu.
Luna Lovegood'un masmavi gözleri Draco Malfoy'un gri gözleriyle çarpıştığında Draco arkasına döndü. İki kızın neyi korkuttuğunu anlamamıştı. Kızların söylediği tek ve son şey...Bir gölgenin onları izlediğiydi.
"Gölgemsi bir şey gördük."
"İnsana benziyordu."
Luna Lovegood'un kendisine verdiği güven dolu ifade Draco'yu şaşırtmıştı. Kız neden kendisine bu kadar güvenip sarılıyordu. Anlamıyordu ve aynı zamanda şu anda umursamıyordu. Sonuçta kendisinin küçük kuzeniydi. Çok fazla iletişime geçmeseler de küçük kızı koruyacaktı.
"Endişelenme Luna."
Kızın kendisinin saçlarına yakın renkteki sarı saçlarını nazikçe okşayıp gülümsedi. Harry Potter ise karşısında oynanan sahneyi ona sıkıca sarılan Ginny Weasley'i umursamadan yeşil gözlerini devirerek seyretti.
Ginny Weasley'nin kahverengi gözleri Harry ve Draco'nun arasında gezindikten sonra kahverengi gözleri tek bir noktaya odaklandı. O da Draco Malfoy'a nazikçe gülümseyip göz yaşlarına boğulan Luna Lovegood idi.
Ginny'nin beyaz dişleri pembemsi alt dudağını ısırdığında huzursuzluk daha da büyüdü. İçinde garip hisler büyüdü.
Kolları sıkıca dolanmış Harry Potter'ın belinde ayrılır ayrılmaz sarı saçlı kızın yanına koştu ve şaşırtacak tek sözleri söyledi.
"Gidelim Luna."
Luna masmavi gözleriyle şaşkınca ne olduğunu anlamayı denerken kırptığında Draco'ya dönüp baktı. Sanki Ginevra Weasley'nin şimdi yaptığı hareketi hiç beklemiyordu. Kendisinin elini sıkıca tutup hızlı adımlarla ürkütücü derecede sessiz odadan ayrılan Luna, kızıl saçlı kızı arkadan şaşkınlıkla izlemek dışında hiçbir şey yapamadı.
Draco ise yalnızca arkadan kızıl saçlı kızın yaptığı garip anı seyretti. Harry Potter, Draco Malfoy'un yüzündeki şaşkın ifadeyi gördüğünde "Neden bu kadar şaşırdın?" sorusunu soramadan edemedi.
Daha deminki yaşanan olay Draco Malfoy adına çok beklenmedik ve aynı zamanda hızlı sonlanmıştı. Luna Lovegood'un gitmeden önce ona attığı bakışı hatırladığında tek kendisi böyle hissetmediğini anlamıştı.
Sanırım Ginevra Weasley, orijinal gelecektekine benzer halde Luna Lovegood ile büyük aşk yaşayacaktı...Değil mi?
"Peki onların bahsettiği gölge de neydi?"
Harry Potter'ın sorduğu son soru Draco Malfoy'un endişeyle arkaya dönüp bakmasına sebep olmuştu. Malfoy varisinin gri gözleri tek bir yere odaklanmıştı o da...Yukarıdaki cam benzeri aynayaydı.