Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Chapter 36

 

"Draco!"

Draco artık bu sesin kime ait olduğunu biliyordu. Çünkü defalarca kez kendisini bu şekilde seslenen kişiyi dinlemek zorunda kalmıştı. Sakin yüzle "Merhaba Harry." der demez kendisini sıkı bir kucaklamanın içerisinde buluvermişti.

Tanrım niye herkes ona bu kadar sarılıyordu ki?!

"Vay canına Harry o kadar hızlı koştun ki sana yetişmekte zorlandım!"

Siyah saçlı adamın koşarak Harry'nin arkasından gelmesi ardından ise Draco'nun tanıdığı  "Çünkü yaşlandın Sirius." sözlerini söyleyen orijinal zaman çizelgesinde 3ncü sınıfta karanlık sanatlar profesörü olan kurt adam Remus Lupin gelmişti.

Draco, Remus Lupin'in kurt adam olduğunu ilk başlarda öğrenince çok korkmuştu. Peki ya şimdi nasıl hissediyordu...Hiç bir şey.

O adamdan korkmaması gerektiğini biliyordu. Orijinal zamanı tekrardan düşününce onun ne kadar nazik bir insan olduğunu anlayabiliyordu.

Sirius Black ile Remus Lupin karşısındaydı. Harika Yalnızca Harry Potter ile değil aynı zamanda onun bakıcılarıyla da uğraşması gerekiyordu.

"Sirius, bu Draco! Senin masum olduğunu kanıtlanmasını sağlayan arkadaşım! Draco sana bahsettiğim Sirius Black. Yanındaki de babamın diğer arkadaşı Remus Lupin."

Remus Lupin isminin söylenmesinin ardından nazik yüz ifadesiyle ve içten sesle "Merhaba Draco." derken Sirius Black onu gözlemliyordu. Sonuçta Black ailesinden atılmış ve ailesinin katıldığı ölüm yiyen grubu yüzünden kardeşi olarak gördüğü arkadaşını kaybetmişti...Tabi ki de masum yere azkaban da yattığını unutmamak lazımdı.

"Merhaba bay Lupin, bay Black."

Harry, sarışın çocuğun nezaketine karşılık kıkırdadı.

"Draco çok resmi konuşuyorsun."

Harry'nin itiraz dolu eleştirisine tepki olarak Draco omuz silkip öfkeyle kaşlarını çattı.

"Harry bu genel nezaket kuralıdır.

"Ama Sirius ve Remus nezaket kurallarını umursamıyorlar."

Draco dudaklarını büzdü. Harry Potter'ın sözlerine yanıt bulamamaktan nefret ediyordu. Bundan konuyu başka yöne çekti.

"Bana gönderdiğin mektupta neydi öyle? Çok kısaydı ve...Düzgün şekilde hiç bir şey açıklanmıyordu!"

"Yani mektubumu okudun mu?! Neden cevap vermedin!?"

Konuyu değiştirmeye denemek Draco için anlaşılan kötü sonuçlanmıştı. Mektuba cevap vermediğini unutmuştu. Lucius onu cezalandırdığı zaman öfkeden aklından çıkmıştı. Ne kadar cezalı da olsa mektup yazmasına karışmamıştı.

Ama önünde öfkeli suratla onu seyreden çocuk bunu bilmiyordu değil mi?

Belki bilmemesini avantajına kullanabilirdi.

"Cezalıydım." İşte konu bu şekilde tamamen değiştirilmişti. Harry Potter'ın yüzündeki öfke bir anda kaybolmuştu. Onun yerine endişe dolu ifade ortaya çıkmıştı. Hatta arkasında duran Remus Lupin  ve onu gözlemleyen Sirius Black'in bile yüzünde hafif endişeli yüz ifadesi belirmişti.

"Neden? Ne oldu?!"

Draco iç çekti ve bir süre ne anlatması gerektiğini düşündü. O sırada ortaya çıkan derin sessizlik onu endişeyle izleyen çocuğu daha da panik olmasına neden olmuştu.

"Günlük olayı ve de...Hafiften babama kızmış olabilirim. Biraz patladım..."

Draco'nun kendinden emin olamayan konuşması derin sessizliğin çökmesine sebep olmuştu. Sanki ortamdaki bütün mutluluk bir anda ruh emiciler tarafından emilmiş gibi sönmüştü.

Draco endişeyle önündeki çocuğu seyretti.

Acaba dediklerine inanmamış mıydı?

Belki daha iyi bahane bulmalıydı?

Tam bunları düşündüğü vakit bir çift el onun elini sıkıca tutup kavradı.

"Draco o ev tehlikeli!"

Draco gri gözlerini şokla kırpmasının ardından "Efendim?" kelimesini soru sorarcasına söylemeden edemedi. Sonunda gerçekten de büyücülük dünyasının kahramanı kafayı yemişti değil mi?

"Sen...Onlardan farklısın. Orada yaşayamazsın."

Pekala Draco adına şu anki durum garipti. Harry Potter ne zamandan beri böyle garip düşüncelere ve tepkilere sahipti.

Draco iç çekip ellerini kendisinin ellerini sıkıca kavrayan Harry Potter'dan kurtardıktan sonra sıkıca kapattığı dudaklarını açtı.

"Harry ben iyiyim. O kadar."

"Ama-"

Harry tam ona elini uzatıp bir şey diyeceği anda "Draco!" diye seslenen ses kulaklarına ulaştı. Arkasını döndüğünde annesinin ona ciddi yüz ifadesiyle baktığını gördü. Draco iç çekti.

Günlük olayındaki gerçekleri öğrendiğinden beri gözlerini ondan ayırmıyordu. Hatta neredeyse onu Hogwarts'a bile göndermeyecek kadar kötü durumdaydı. Neyse ki azda olsa düzelebildi.

Draco "Sonra görüşürüz Harry." sözlerini arkasına bile bakmadan söyledi. Elinden geldiğince Sirius Black'in ona olan yoğun gözlemci bakışlarından kaçınmaya deniyordu. Ne yazık ki annesi için tam tersiydi.

Kendisini yoğunca izleyen Sirius Black ile öyle korkutucu bakışıyorlardı ki Draco, birbirlerini yoğunca izleyen iki kuzenin gözlerinden öfke dolu parıltılar görebiliyordu.

Harry endişeyle onun suratına bakmadan uzaklaşan Draco'ya seslenmek üzere ağzın açtı. İstediğini söylemek için açılan ağzı Remus'un ellerini kendisinin omuzuna koymasıyla yarıda kalmıştı. 

Harry dudaklarını kapatıp kenetledi. Sessizce Draco'nun kendisinden uzaklaşmasını seyretmek zorunda kaldı.

Hogwarts'da görüşeceklerdi sonuçta bir sorun yoktu değil mi?

Kafasını çevirdiğinde Sirius'un endişe ile öfke karışımı yüzünü gördüğünde düşündüğü gibi olmasını ümit etti. Draco güçlüydü. Her şeyle başa çıkabilir.

Harry'nin düşüncesi bu yöndeydi...Ama...Yakında bu düşüncesi tamamen değişecekti.

...

Hogwarts trenine bindiği anda Draco rahat nefes alabildiğini hissedebilmişti. Annesi ile babası yani Narcissa Malfoy ile Lucius Malfoy'un yoğun gözlerimden ve cezalarından kurtulan Draco'nun kafası artık rahatlamıştı.

Hayatında ilk defa Hogwarts'a gitmek onu bu kadar heyecanlandırmıştı. Ve de okula ilk başladığı orijinal zaman çizelgesindeki olanlardan bahsetmiyordu bile.

Sonuç olarak Draco mutluydu.

Hogwarts'a geri dönmek onu azda olsa mutlu etmeyi başarmıştı.

"Peki bu nasıl?"

"Harika."

"Hmm...Fena değil."

Blaise, Pansy ve Daphne Greengrass'ın konuşmaları hareketli tren vagonunda yankılandığı sırada Draco gri gözlerini kapattı.

Tam Pansy 'Draco!' ismini haykıracakken sarı saçlı ismin sahibi olan çocuğun uyuduğunu görünce vazgeçip önüne döndü. Onun yerine daha demin ki konuşmasına devam etti ve elindeki kitapta ki şeyleri yanındaki iki çocuğa göstermeye devam etti.

4 çocuğun bulunduğu tren vagonunda üç çocuk konuşup bir çocuk uyurken bir anda her şey değişiverdi. Daha demin gri gözlerini kapatsa da üç çocuğun sesini duyan kulaklarında aniden sesler tamamen kesilivermişti.

...

Draco gri gözlerini panikle açmadan önce soğuk bir hava onun bütün vücudunu kaplayıvermişti.

Sessizliğin hakim olduğu ortam kulaklarına ulaşan "Geri dönmek istiyorum..." sesiyle tamamen bozulmuştu.

Daha ne olduğunu anlamayan Draco, açılmış gri gözleriyle etrafına bakında tanıdık gelmeyen ama aynı zamanda tanıdık gelen bulanık mekanda tanıdık bir yüz görüverdi.

Yüzü görür görmez Draco'nun dudaklarından tek bir isim çıkıvermişti.

"Harry?"

O anda sandalye de oturan gencin gözlüklerin altında kalan yeşil gözleri ciddi yüzüyle ona çevrilmişti. Draco bilincini kaybetmeden önce karşısında duran geleceğin Harry Potter'ına şokla bakıvermişti.

Asla görmeyi beklemediği kişi karşısındaydı. Tam 'Ne oluyor?' sorusunu sorup elini refleks olarak yatağının yanı başındaki lambanın altında duran masanın üzerindeki asasına almak için uzandı. Tabi ki onun yerine titreyen ellerinin karşılaştığı tek şey boşlukla birlikte ellerine çarpan rüzgarın esintisiydi.

Draco'nun eli ani güç kaybıyla aşağı doğru iniverdiğinde gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Derin yorgunluk ve uykunun arasındayken bir ses onun zihninde yankılanıp durmuştu.

Draco!

DRACO!

Lütfen uyan!

Zihninde yankılanan ses çok tanıdık gelmişti ona. Çünkü bu ses Harry Potter'a aitti. Ama asıl sorun sesin kaynağının hangi Harry Potter'a ait olduğuydu.

 

Forward
Sign in to leave a review.