Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Chapter 34

Başka bir zamanda işler çok farklı ilerliyordu. Karanlık ve sessiz koridorda yürüyen siyahlar içerisindeki biri kapıyı açtı ve dağılmış olan evin içerisine doğru adım attı.

Pelerin giymiş Daphne Greengrass'ın baygın vücudundan uzaklaşıp yerde yatan başka kişiye yaklaştı. O kişi Draco Malfoy idi.

Ona doğru eğildi ve öfkeden kararmış yeşil gözlerini ona yoğunlaştırdı.

"Daha ne kadar bu numaraya devam edeceksin?"

Sarı saçlı 20 yaşındaki adamın yüzüne sertçe asasını bastırmadan önce ağzını açıp alaycı ifadeyle tek bir kelimeyi söyledi.

"Sahtekar."

....

"Yani günlük artık yok mu?"

Daphne Greengrass'ın heyecanlı sorusuna yanıt olarak Draco Malfoy iç çekip tekrardan yanıtladı.

"Evet Greengrass son kez söylüyorum yok."

Nedense söylediği bu söz yanında oturan iki çocuğun dudaklarını büzmesine ve somurtmasına neden olmuştu.

"Bizsiz yok ettiğine inanamıyorum Draco."

Pansy'nin itirazının yanında Blaise üzgün ifadeyle ağzını açtı.

"O kadar da macera için hazırlanmıştık."

Draco Malfoy, 2 küçük çocuğun hayallerini parçalayan zalim biri haline gelmişti. Gülümseyerek omuzlarını silkti ve yerine oturduğu anda Pansy ve Blaise'in acı dolu inlemeleri kulaklarına ulaşmıştı.

O sırada anlaşılan tek kendisinin bu durumda olmadığını fark etmişti.

"Bizsiz bunu yaptığınıza inanamıyorum Harry!"

Öfkeli yüzle azarlayan Hermione Granger'ın sesi ile arkasından telaşla gelen kızıl saçlı çocuğun sesi boş olan sınıfta yankılandı.

"Evet! Bunu birlikte yapacaktık!"

Boş olan sınıfa erken gelmesini beklediği en son kişiler gelmişti. Hermione Granger'ın erken gelmesini bekliyordu ama...Weasley ile Potter'ın asla bu kadar erken gelmesini beklemiyordu.

Harry ve Draco birbirlerinin yüzlerine baktılar ardından ise yanlarında şikayet eden arkadaşlarının suratlarını bakıp iç çektiler.

"Bol şanslar."

"Sana da."

İki çocuk bütün gün en yakın arkadaşlarının homurdanmalarını ve öfkeli bağrışlarını dinlemek zorunda kalmıştı.

...

SIRIUS BLACK MASUM!

Ölüm yiyen olmakla 11 yıldır suçlanan adam, kahraman olarak anılan ölü sanılmış Merlin ödülü almış adam tarafından tuzağa düşürülmüş masumdu!

Posta güvercinin getirdiği gazete ile bütün ortak salonda fısıltılar yükselmişti. Draco, kuşun getirdiği gazeteyi eline alıp annesinin kuzeninin aklanmasını gösteren büyülü fotoğrafın hareketlenmesini seyrederken "DRACO! SEN YAPTIN!" çığlığı duyuldu.

Draco arkasını panikle döner dönmez sıkı bir kucaklanmanın içerisinde kendisini buluvermişti.

"Masum bir adamı kurtardın! Hem de sıradan masum bir adam değil! Benim vaftiz babam!"

Draco gri gözlerini sessizce bir süre kırptı.

"NEE?!"

Bu bilgiyi kendisi yeni öğreniyordu. Harry'nin Black ailesinin evine sahip olduğunu biliyordu ama bunun nedeninin Sirius Black'in ona normal şekilde bırakması yüzünden olduğunu varsayıyordu. Yani asıl nedeni vaftiz oğlu olması mıydı?

Vay canına.

Kesinlikle Draco adına bu durum şok edici bir gerçekti.

"Artık onunla yaşayacağım!"

Draco başını salladı. Onun için sevinmişti. Sonunda kendisine acı çektiren acımasız akrabalarından kurtulup kendisini seven kişiyle beraber olacaktı.

Draco gülümsedi.

"Bu harika bir haber Harry."

Harry'nin yüzü bir süreliğine sarışının gülümseyen yüzünü fark ettiği anda kızarmıştı. Kısa süren kızarmanın sonunda Draco kendisini tekrardan sinir bozucu derecede sıkı olan kucaklanmanın içerisinde buluvermişti.

Draco artık kendisinde Harry Potter'a karşı koyacak gücü kendisinde bulamıyordu. Bundan dolayı hiç bir şey yapmadan sessizce çocuk kendisini bırakıncaya kadar olan durumu seyretti.

...

Sirius Black'in masumiyetinin kanıtlanması büyük bir yankı uyandırmıştı. Draco, tatil için evine dönmesini sağlayacak Hogwarts trenine binmeden 1 hafta önce sessizce yoldan geçerken etrafında ki öğrencilerin fısıltılarını dinledi.

Bu fısıltılar ta ki Cedric Diggory önüne çıkıncaya kadar kulaklarına ulaşmaya devam etmişti.

"Merhaba Draco."

Nazikçe kendisine gülümseyen çocuğun yüzüne baktı ardından ise kendisinden daha farklı tonlardaki masumiyetle parlayan gri gözleri bir süre izledi.

"Merhaba Diggory."

Kahverengi saçların altındaki gri gözler bir süre kırpıştırılmasının ardından kahkaha sesi koridorda yankılandı.

"Sadece Cedric lütfen. Diggory demen bana garip hissettiriyor."

Draco memnuniyetle bu tavsiyeye uyup başını salladı.

"Ne yapıyorsun Cedric?"

Sorulan soruya karşılık kahverengi saçlı safkan kollarını beline koyup heyecanla "Quiditch antrenmanına gidiyorum!" yanıtını verdi. Draco'nun gri gözleri seğirmeye başlamıştı.

"Okullar 1 hafta sonra tatil olacağını biliyorsun değil mi?"

Cedric başını merakla yana eğip "Yani?" sorusunu sorunca Draco iç çekti.

"Belki biraz arkadaşlarınla takılsan daha iyi."

Sessizliğin 1 dakikalığına hakim olduğu koridorda yeniden kahkaha sesi yükselmeye başlanmıştı. Bir elin kendi sarı saçlarını okşamasının ardından "Çok naziksin Draco." sözlerini söylemesi Draco'nun kaşlarını çatmasına neden olmuştu.

Nazik olacak bir şey yapmamıştı ki. Sadece son günlerini iyi geçirmesini istemişti....Sonuçta...Yakında o...Ölecekti.

Dördüncü yıla geldikleri anda Cedric Diggory, dirilmiş olan Voldemort'un yardımcısı yakalattığı Peter Pettigrew tarafından öldürülecekti. Hem de Harry Potter'ın gözleri önünde.

Cedric Diggory tam heyecanlı sırıtışıyla "Draco sen-" diyecekken sözü Draco'nun onu yoğunca izleyen suratıyla yarıda kalmıştı.

Cedric merakla "Ne oldu?" sorusunu sorduğu zaman Draco'nun ağzından tek bir şey çıkıverdi.

"Dikkatli ol."

"Ne konuda?"

Cedric 12 yaşındaki sarışının neden bahsettiğini merak etmişti. Bu merakı ne yazık ki Draco'nun uzaklaşırken söylediği sözlerle daha da artmıştı.

"Voldemort."

Cedric'in tüyleri duyduğu isimle diken olmuştu. Draco Malfoy'un söylediği isim büyücülük dünyasında yaşayan herkesin en çok korktuğu kişi olan 'İsmi lazım değil' olarak anılan kişiye aitti.

...

Draco hogwarts trenine binmeden önce hiç beklemediği kişinin yanına gelmesini şaşkınlıkla izledi.

"DRACO!"

Harry Potter heyecanla onun yanına gelip, Hermione Grange ve Ron Weasley ile birlikte onun yanına oturmuştu. İşin kötü yanı Blaise ve Pansy'de onun yanındaydı. Çok dikkatli şekilde karşısındaki 3 güç Gryffindor'u seyrediyorlardı.

Draco ağrıyacağını hissettiğini başını şimdiden ovmaya başlamıştı. Stres onun için yüklenmeye başlamıştı.

Geçmişte de gelecekte bu altın üçlü ona rahat veremez mi?!

Tanrım ne tür bir günah işledim!

İçten içe ne zaman onlardan kurtulacağını merak ediyordu. Ama...Ne yazık ki kurtalamayacaktı. Draco bu durumu kesinlikle hak ettiğinin farkındaydı. Eğer her şeye maydanoz olup burnunu sokmasıydı bunların hiç biri olmazdı.

Değil mi?

Ama...O zamanda geçmişte olmanın anlamı onun adına olmazdı değil mi?

Sonuçta buraya gelmesinin ana nedeni...Sinir bozucu karanlık geçmişini değiştirmekti. Draco kafasını cama doğru çevirip düşündü.

Gelecekte ki bedeni şu anda güvende miydi acaba?

Nedense içine çok korkunç bir his düşmüştü ama bunun nedenini bir türlü anlayamamıştı. Draco, içindeki kötü hissin asla gerçekleşmeyeceğini umut ediyordu.

...

 

Forward
Sign in to leave a review.