Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Chapter 33

"Pekala nereye gidiyoruz?"

Harry Potter'ın sorusuna Draco Malfoy'un yanıtı "Sırlar odası." olmuştu. 12 yaşındaki çocuğun sarışının verdiği cevaba karşılık tepkisi tek "Harika." kelimesiydi.

Harry Potter sırlar odasının ne olduğunu bilmiyordu. Bundan görünmezlik pelerinini eline alıp Draco'nun peşinden heyecanla koştu.

Sarışın büyücü kuzgun saçlı çocuğun elindeki görünmezlik pelerini gördüğü anda ilk tepkisi paha biçilemezdi.

...

"DRACO!!"

Draco Malfoy telaşla arkasını döndüğünde karşısında gördüğü tek şey derin sessizlik ve boşluktu. Kimseler yoktu. Sessiz koridorda tek başınaydı. Elindeki asayı geleceğin seherbazı, saldırı için hazırlardığı vakit, birden bir çocuk karşısında beliriverdi.

O kişi onun tepkisini kıkırdayan 12 yaşındaki Harry Potter idi.

"Korktun mu?"

Draco geleceğin kahramanının sorusuna karşılık sadece iç çekip arkasına dönerek uzaklaşarak tepki verdi. Zavallı çocuk ise "Bekle beni!" diye defalarca kez sözlerini söyleyip arkasından onu takip ediyordu.

...

Bir *ÇIt* sesini gelmesiyle iki çocuk telaşla arkalarını döndü. Draco, tam asasını sıkıp gelen kişiye karşı hazırladığı zaman Harry Potter, elindeki pelerini kendisi ile Draco Malfoy'u kapatacak düzeyde üzerine çekti.

Draco pelerinin altından tedirgin bir şekilde 12 yaşındaki çocukla gelen kişiyi seyretti. Gelen kişi Gilderoy Lockart idi.

Lockart'ı gördüğü anda Harry'nin gözleri seğirmişti. Dudakları ise büzülmüştü. Anlaşılan Draco daha demin büyücülük dünyasının kahramanının en  nefret ettiği profesörü öğrenmişti.

Birinci sıra- Gilderoy Lockart

İkinci sıra tabi ki de...Severus Snape idi. İtiraf etmek gerekirse vaftiz babası bu sırayı hak etmişti. Geçmişte yaşadığı olayları küçücük çocuklara zorbalık yapmak için asla kullanmamalıydı.

Draco, Gilderoy Lockart'ın gitmesini sessizce izlediği sırada büyücülük dünyasının kahramanı asasını pelerinin dışına kaldırıp bir büyü mırıldandı. Söylenen kısık sesli büyü anında aptal ve bir o kadarda narsist olan profesörün yere düşüp bayılmasına neden olmuştu.

Draco, şok olmuş şekilde önünde gerçekleşen olayı izlerken Harry pelerinin altında kahkahalar atıyordu. En sonunda pelerini kaldırıp şaşkınlıkla yere düşen profesöre bakan Draco'nun elinden tutup koşmaya başladı.

Koşmaları ta ki mızmız Myrtle'ın bulunduğu kullanılmayan kızlar tuvaletine kadar sürmüştü. Harry duraksayıp merakla "Burası mı?" sorusunu soruncaya kadar Draco, hiç açmamıştı.

Harry'nin sorusuyla kendisine gelen Draco sonunda daha demin veremediği tepkiyi verme vakti gelmişti.

"Harry Potter! Daha demin bir profesöre mi zarar verdin!"

Harry, bir süre yeşil gözlerini kırptıktan sonra Draco'ya bakıp gülümsedi.

"Draco...Tepkin fazla geç oldu sanki."

Draco ise sinir bozucu alaycı cevaba tepkisi sadece homurdanmak olmuştu. İç çekmesinin ardından kullanılmayan ikinci kattaki kızlar tuvaletine girmeden önce Draco, Harry Potter'ın daha demin sorduğu yanıtlama kararı aldı.

"Evet burası."

Harry heyecanla sarı saçlı çocuğu takip etti. Kızlar tuvaletinden içeri girer girmez etrafına bakınan Harry, ne yapacaklarını düşünürken Draco, kendisine yaklaşan mızmız Myrtle'ın sinir bozucu konuşmasına hazırlanıyordu.

Geçmişte tuvalette acı çektiğini gören tek kişinin o olması Draco'nun hala sinirini bozuyordu ama aynı zamanda kıza karşılık sempati hissetmesine neden olmuştu.

"Merhaba Myrtle. Sana bir şey sorabilir miyim?"

Direk nazik görüntüsüyle yanına yaklaşan hayaletin "Tabi ki sorabilirsin Draco." cevabıyla Draco ağzını açtı.

"Nasıl öldüğünü hatırlıyor musun?"

Bu soruyu duyan Harry, telaşla Draco'ya yaklaştı.

"Draco bu fazla kişisel soru."

Draco, tam kaşlarını çatıp 'Geçmişteki sen büyük ihtimalle bu yolla günlüğü yok etmiştin!' düşüncesi içerisindeyken mızmız Myrtle üzüntüden büzülmüş dudaklarını araladı.

"Her şey çok ani oldu. Gördüğüm tek şey çalınan kapıyı açtığım anda bir çift sarı gözdü. Ondan sonra ölmüştüm...Cesedimi saatler sonra buldular."

Draco, hikayeyi duyduğu anda kaşlarını çattı. Bu korkunçtu. Voldemort herkesin hayatını mahvetmişti. Zavallı masum bir öğrenciyi hatta kehanet yüzünden arkasında duran 12 yaşındaki çocuğu 1 yaşındayken öldürmeye deneyecek kadar ileri gitmişti.

O kimsenin sempatisini hak etmeyen bir canavar.

"Böyle önemli bir şeyi bizlerle paylaştığın için teşekkürler Myrtle."

Draco içten içe merak etmişti. Ne zamandan beri Harry Potter bu kadar nazikti. Orijinal zamanda her daim öğrenmek istediği şeylerin sorularını kabaca soran çocuk nedense şu anda çok kibardı. Acaba ona bir şey mi olmuştu?

Yoksa hepsi kendisinin suçu muydu?

Onunla fazla mı takılmıştı.

"Hadi Harry."

Harry, merakl yanına gelip "Neye hadi?" sorusunu sorduğunda Draco eliyle sırlar odasının gizli kapısını işaret etti. Harry Potter'ın çatal diliyle açması gerektiği kapı şimdi karşısındaydı.

"Bu kapıyı aç."

Harry kafasını merakla yana doğru eğdi.

"Nasıl?"

"Çatal diliyle."

Duyduğu yanıtla afallanan Harry, panikle "Neden bahsediyorsun?" diye telaşla sordu. Zavallı çocuğun gerginlikle karışık paniğini umursamayan Draco sadece omuz silkti.

"Yılanlarla konuşabiliyorsun değil mi? Şimdi çatal dilinde bu 'Kapıyı aç' de."

Harry'nin ağzından yeniden "Nasıl?" sorusu çıktığında Draco alaycı şekilde gülümsedi.

"Sadece bir şeyleri fark eden sen değilsin."

Günlüğü herkesle paylaştığı gün babasının Ginny Weasley'nin kazanına koyduğu günlüğü gizlice kendisinin aldığını herkesin içerisinde söylediğinde ki alaycı sırıtmayı şaşkınlıkla şu anda onu izleyen kahramana geri iade ediyordu.

Yanlış anlamayın Draco kindar biri değildir. Sadece 12 yaşındaki küçük çocuğun kendisiyle alay etmesine sinir olmuştu hepsi bu.

Harry yüzündeki şaşkınlık ifadesini geri çekip gülümsedi ve iç çektikten sonra  ağzını açtı. Ağzını açar açmaz duyulan tıslama Myrtle'i şoke etmişti.

"O günde bu garip konuşmayı duymuştum!"

Tıslamanın ardından açılan kapıyla daha deminki sözler yüzünden Myrtle'i korkuyla izleyen Harry'nin bütün dikkati dağılmıştı. Draco zavallı çocuğun neden korktuğunu anlayabiliyordu.

Kendisinin sahip olduğu güç başka birinin ölümüne neden olan bir yetenekti. 12 yaşındaki bir çocuk için daha deminki durum korkunç farkındalıktı.

Açılan kapıdan içeri giren iki çocuk, aceleyle aşağı indiklerinde karşılaştığı tek kimsenin olmadığı mağara gibi bir yerdi. Harry hayranlıkla etrafını izlediği sırada Draco, tişörtünün altına gizlediği günlüğü çıkardı.

O anda Harry'nin beti benzi akmıştı.

"Öyle tehlikeli bir şeyi kıyafetinin arasına soktuğuna inanamıyorum!"

"Saklamanın tek yolu buydu."

"Draco sen...Neyse."

Draco, gri gözlerini çocuğa doğrulttu.

"Ne diyecektin?"

Harry ise soruya yanıt olarak homurdanıp başını başka yöne çevirdi. Draco "Harry." ismini merakla söyleyen Draco'nun dikkati ta ki korkunç gürültülü sesin duyulmasına kadar devam etmişti. Dev yılanın sarı gözleri onu pür dikkat izliyordu.

Harry, panikle karşısındaki dev basilisk'i seyrettiği zaman Draco onun önüne geçti ve tek bir şeyi söyledi.

"Arkamda kal."

Harry öfkeyle "NE?!" dedi.

Kuzgun saçlı çocuğun onun omuzlarından tutup geri itene kadar Draco sakinliğini ve ciddiyetini korudu. 12 yaşındaki çocuğun onu arkaya itmesiyle Draco öfkelenmişti.

"NE YAPIYORSUN SEN?!"

O sırada soru sorduğu çocuğun cevabı basit ve paha biçilemezdi.

"SENİ KORUYORUM!"

Draco öfkeden bembeyaz olan dişlerini sıktı.

"Harry geri çekil."

"Hayır!"

Draco, ani gelen öfkeyle basilisk'in olduğu yerdeki çocuğu kenara itti. Harry ise itilmeye karşılık öfkelendi ve sinirden yumruklarını sıktı.

"DRACO!! BENİ ARKA PLANDA BIRAKMAYI KES!"

Draco öfkelendi. Bu sefer gerçekten öfkelendi.

"Ben seni arka planda bırakmıyorum seni kenara çekiyorum!"

"Ben güçsüz değilim korunmaya ihtiyacım yok!

"Ben de değilim Potter! Kendi başımı koruyabilirim!"

Harry dişlerini öfkeyle yumrukları kadar sertçe sıktı.

"Demek öyle! Hatırlatırım yılanlarla konuşabilen benim sen değilsin! Bu odanın kapısını da açan benim! YANİ KORUNMASI GEREKEN SENSİN!"

Draco son söze atak olarak tam diyecek bir şey bulmaya çalıştığı vakit Basilisk kafasını kaldırdı ve onlara doğru yaklaştı. Draco o anda kaskatı kesilmişti.

Sıçtık! düşüncesi içerisindeyken Harry kolunu Draco'nun önüne atıp önüne geçti. Draco ise öfkeyle "HARRY ÇATAL DİLİ!" sözlerini haykırdı.

O anda Harry öne doğru çıktı ve ağzını açıp konuştu.

...

İki çocuk sonda nefes nefese kalmıştı. Basilisk'in zehriyle korkunç işaretli dumanın etrafı sarmasıyla iki çocuk sonunda rahat nefes alıp kendilerini yere bırakmışlardı. Basilisk ise tekrardan sarı gözlerini kapatıp...Derin bir uykuya dalmıştı.

Draco orijinal geçmişten farklı olarak öldürülmeyen Basilisk'e baktı.

Sanırım bir canlının hayatı kurtulmuştu. Ne kadar korkutucu canavarda olsa o bir canlıydı sonuçta değil mi?

O sırada yerde uzanan Harry Potter ise kahkaha atmaya başlamıştı. Draco panikle yanında kahkaha atan çocuğu izledi.

Sanırım Harry Potter bozuldu.

Artık 12 yaşındaki kahramanın delirdiğine inanmaya başlamıştı. Onun adına başka bir açıklama olamazdı.

Bu olaylar gerçekleştiği zamanlarda Sirius Black'in duruşması çoktan başlamıştı...

 

Forward
Sign in to leave a review.