Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Chapter 31

 

Onun kılığında ne kadar daha olmayı planlıyor.

Sahtekar!

O gerçek değil!

Aynı değiller!

Harry Potter öfkeyle haykırdı. Hermione ile Ron ise sadece üzgün yüzle onun haykırışlarını dinleyip "Biliyoruz." diyerek karşılık vermişlerdi.

Nedense arkadaşlarının onunla aynı fikirde olması Harry'i hiç rahatlatmamıştı. Hatta tam aksine içinde az da olsa yeşeren umudu tamamen paramparça etmişti.

...

"Merhaba Draco."

Draco Malfoy kafasını kaldırdığında geçmiş yaşamında ondan her daim kaçınan Neville Longbottom'un masum gülümsemesiyle karşılaştı.

"Merhaba Neville."

Draco, kendisine selam veren çocuk için yana doğru kaydığında çocuk heyecanla onun boşalttığı sandalyeye oturdu. Draco gülümseyerek gelecek kendisine tek nazik davranan geçmişte zorbalık yaptığın çocuğun masum gülümsemesiyle kitabını açıp iksirler dersinde altını çizdiği soruları ona sormak için gösterdiğinde gülümsedi.

Gün geçtikçe Neville Longbottom'un ona karşı utangaçlığı azalmıştı ve artık rahatlıkla ona anlamadığı soruları istediği gibi soruyordu.

Draco o gün onun yanına gidip bu sözleri söylediği için kararından bir kez daha sevinmişti.

...

"Neville? İyi misin?"

Draco, dışarıdaki ağacın arkasında oturan ve yüzünü gizleyen çocuğu görünce endişelenmişti. Daha önce ne kadar zorbalık yapsa da onu bu şekilde hiç görmemişti. Neville Longbottom'un Draco'nun yanına yaklaşması ve endişeli yüzle onu izlemesiyle başını kaldırdı.

Kızarmış gözlerinden akan yaşlar yanaklarından süzüldüğünde Draco'nun kaşları endişeden çatılmıştı.

"Ne oldu?"

Draco'nun endişeyle sorduğu soruyu yanıtlamadan önce zavallı çocuğun ağlarken büzülen dudakları açılmadan önce titredi.

"Profesör Snape...Çok korkutucu."

Draco'nun gri gözleri ani farkındalıkla açılmıştı. Neville'nin yanına oturan Draco, nazik yüz ifadesiyle onu izleyip göz yaşları içerisinde ağlayarak içinde uzun zamandır tuttuğu hisleri dökmesini sessizce dinledi.

Draco o anda bu çocuğa yardım etmesi gerektiğine karar verdi. Daha fazla onu bu şekilde ağlarken görmek istemediği için ağzını açıp arkadaşlıklarını daha da geliştirecek ve çocuğun kendisine güvenini arttıracak teklifi ağzından çıkardı.

"Biz arkadaşız Neville. Anlamadığın bir şey olduğunda ya da bir derdin olduğunda yanıma gel. Sana yardım edeceğim."

Draco bu sözleriyle ona hayranlıkla bakan tombul çocuğun hayatını değiştireceğinin farkında değildi. Farkında olsa dahi umursamazdı. Sonuçlar iyi bittiği sürece Draco seçimlerinden tamamen memnundu.

Draco Malfoy'un Neville Longbottom ile arkadaş olmasıyla eskiden ürkek olan çocuğun cesareti artmıştı ve altın üçlü dahil herkesle daha rahat konuşmaya başlamıştı. Hatta Draco o günden itibaren Neville Longbottom'un onlarla beraber takılıp maceraya atıldığını görebiliyordu.

...

Draco Malfoy, 2nci yılın başlarında yaşadığı anıları hatırlayınca gülümsedi. Artık Neville Longbottom mutlu bir okul yılı geçiriyordu. Pişmanlıkları gün geçtikçe şu anda yaptıkları sayede azalıyordu. Neville ile çalışma bittikten sonra Draco, heyecanlı gülümsemesiyle koridorda yürüdü.

Her şey harika geçiyordu. Eğer mümkün olduğunca herkesle anlaşırsa geleceği daha iyi olacaktı. Bunun için her şeyi yapmaya kararlıydı.

"Draco!"

Sarı saçlı 12 yaşında gözüken seherbaz başını çevirdiğinde ona heyecanla koşup sarılan Pansy ile arkadan onun yanına heyecanla koşan nefes nefes kalmış Blaise'la karşılaştı.

Draco gülümsedi. Sanırım biraz yardım alma vakti gelmişti.

...

"Peki günlüğü nasıl yok edeceğiz."

Draco, Daphne Greengrass'ın sorusuyla iç çekti. Günlüğü yok etmenin tek yolu vardı o da...

"Basilisk'in zehri."

Sarı saçlı kızın gözleri duydukları karşısında kocaman açılmıştı.

"Basilisk zehri mi?! Onu nerede bulacağız!?" sorusunu sorduğunda Draco sarı saçlarının altındaki gri gözlerini devirdi.

"Basiliski bulmak istemiyorsan başka yolu daha var."

Daphne umutla mavi gözlerini kırpıştırıp "Biliyordum! Başka seçenek daha var. Peki ne?" sorusunu sordu. Draco ise omuzlarını silkip ilerlemeden önce alaycı ses tonuyla "Voldemort." ismini söyledi.

Daphne'nin vücudu daha demin duyduğu isimle kaskatı kesildiği anda Draco gülümsedi. Zavallı 12 yaşlarındaki kızın elinde tuttuğu günlüğün daha Voldemort'un günlüğü olduğunu bilmediğinden dolayı verdiği tepki Draco adına paha biçilemezdi. 

Şuan elinde tuttuğu günlüğün aslında Voldemort'un hortkuluğunu öğrense ne yapardı acaba?

Draco tepkisini merak ediyordu. Kafasını arkasında bekleyen kıza doğru çevirdiğinde solgun suratla karşılaşınca açıklama fikrinden vazgeçti. Daha ismini duyunca böyle olan kız elinde tuttuğu kitabın ismini duymaktan bile korktuğu karanlık büyücüye ait olduğunu öğrenseydi ne yapacağını düşünmek dahi istemiyordu.

Bundan dolayı Draco pes edip Daphne Greengrass'ın koşarak kendisinin yanına gelmesini sessizce seyretti.

...

Pekala bir yılanı günlüğü ısırıp yok etmesi için nasıl ikna edebilirdi. Özellikle çatal diliyle girilmesi gerekilen yerde uyuyan dev yılanı...Draco bunu hiç düşünmemişti. Geriye günlüğü yok etmesini sağlayacak tek bir seçenek kalmıştı.

O da...Malfoy Malikanesi.

Orada Basilisk zehri bulabilirdi değil mi?

Sessiz geçen koridorda Draco derin düşüncelere dalıp yürüdüğü sırada "DRACO!" diyen heyecanlı ses duyuldu. Arkasını döndüğünde Draco'nun karşılaştığı tek şey ona doğru gülen yüzüyle koşan gözlüklü çocuktu.

Harry Potter.

"Merhaba Harry."

Harry heyecanla Draco'nun yanına geldikten sonra koşmasından dolayı soluklanırken "Merhaba." yanıtını da vermeyi ihmal etmedi.

O an Draco'nun zihninde bir ampül yandı. Belki de Malfoy ailesine gitmesine gerek yoktu. Sonuçta orijinal zaman çizgisinin ikinci zamanında dev yılanla savaşarak Weasley ailesinin kızını Voldemort'un elinden kurtaran karşısında hala soluklanmaya devam eden çocuktu.

Draco, hızla Harry Potter'ın elini tuttu. Büyücü dünyasının kahramanı gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırmadan önce yanakları heyecandan kıpkırmızı olmuştu.

"Ne oldu Draco?"

Heyecanlı ses tonuyla söylediği sözler Draco'nun kulağına ulaşıldığı anda bir gülümseme belirdi.

"Bana sadece sen yardım edebilirsin Harry...Ve de diğerleri."

O an Harry'nin kulaklarına Draco'nun söylediklerinin bir kısmı olan 'Bana sadece sen yardım edebilirsin Harry.' Sözü ulaşmıştı.

Harry mutlulukla başını sallayıp "Tamam." dediğinde Draco'nun yüzündeki gülümseme daha da büyüdü.

Bu sayede Harry Potter ve arkadaşları benim gelecekte o kadarda kötü olmadığımı düşünecekler.

Eğer bugün Voldemort'un günlüğünü onlarla birlikte yok ederse onların gözünde ölüm yiyen imajı az da olsa bozulurdu...Değil mi?

Draco bunu ümit ediyordu. Umarım kader ona istediğini verebilirdi.

...

"Peki planımız ne?"

Bu sefer soruyu soran Daphne Greengrass, değil Pansy Parkinson sormuştu. Draco iç çekmeden önce son bir kez daha "Pansy senin burada ne işin var?" sorusunu yeniden sordu.

Kız ise gülümsemesiyle "Bu kadar kişinin yanında Blaise ve ben olmazsam olmaz." sözüyle yanıtlamıştı.

"Peki ne yapacağız Draco?"

Pekala şimdiki soru Hermione Granger'ın ağzından çıkmıştı. Draco, sakin yüz ifadesiyle elinde tuttuğu günlüğü masanın üstüne koydu.

Masanın üstüne konulan günlüğün ardından Draco'nun ağzından tek bir şey çıktı.

"Voldemort'un günlüğü ve hortkuluğu."

Herkes şaşkınlıkla "NE?!" kelimesini telaşla bağırırken Harry, dudaklarını büzmüş vaziyette günlüğü inceliyordu.

"İsmi lazım değilin günlüğü mü?"

Zavallı Weasley çocuğunun titreyen ağzıyla söylediği soruya karşılık Draco başını sakince salladı. Herkes korkmuştu. Muggle doğumlu Hermione Granger bile şaşkınlık ve korku karışımı duygulara kapılmıştı.

Anlaşılan birinci yıldaki maceraların ardından korku duygusu birazcık daha Voldemort'a yönelik pekişmişti.

"Hortkuluk dedin. Onun anlamı ne?"

Draco bunun sorusunun sorulacağını düşünmemişti. Kazayla söylediği son kelimeyi kimsenin umursamamasını ya da duymamasını umut ediyordu. Ne yazık ki Harry Potter'ın kulaklarından bu kelime kaçamamıştı.

"Hortkuluk. Çok karanlık büyü Harry. Sadece birini öldürerek hortkuluk yapabilirsin. Ve...Ölümden korkan Voldemort için ölümden kaçış noktasıydı."

Harry tam ağzını açacağı anda Hermione Granger araya girdi.

"Böyle karanlık büyü ne işe yarıyor Draco?"

Anlaşılan 12 yaşındaki Hermione Granger hortkuluğun anlamını daha bilmiyordu. Bu iyi bir şeydi değil mi? Ne yazık ki Draco için değil. Ne yazık ki her şeyi tek başına açıklamak zorunda.

"Ruhunu parçalara bölüp belirli nesnelere ve ya canlılara koyarak..." O sırada Draco'nun gri gözleri Harry'nin yeşil gözlerine yöneltilmişti.

"Ölümü engellemesini sağlıyor. Bedeni ölse bile ruh parçaları hayatta kalacak ve tekrardan dirilmesini sağlayacak."

O an herkesin yüzünde büyük dehşet belirmişti. Draco, çok sonradan öğrenmeleri gereken bilgiyi 12 yaşlarındaki altın üçlü olarak bilenecek çocuklarla beraber slytherin öğrencilerine söylemişti.

İşin kötü tarafı...Harry'nin düşünceli yeşil gözleriyle Draco'ya ardından ise masanın üstüne konulmuş olan günlüğü seyretmesiydi. Harry'nin aklında tek bir düşünce vardı o da şimdi ağzından çıkacak olan soruydu.

 

Forward
Sign in to leave a review.