
Kitapçıda ki Öfke
Kitapçıda ki Öfke
"DRACO!"
Draco, kafasını kaldırdığında ona gülümseyen yüzle yaklaşan 12 yaşlarındaki siyah saçlı çocuğu gördü. Sarı saçlarının altındaki kaşları endişeden çatılan Draco endişeyle "Senin burada ne işin var?" sorusunu sormadan edemedi.
Harry gülümseyen yüzle masum şekilde ona bakmak dışında hiç bir şey yapamadı. Sessizliğini korumaya devam eden çocuğu gören Draco öfkeyle iç çekti.
"Harry burası çok tehlikeli bir yer."
Şu anda ikisinin bulundukları yer çok karanlık cadıların ve büyücülerin bulunduğu ortamdı. Draco, buraya babası yanında olmadan asla gelmiyordu. Büyücülük dünyasının kahramanı ise böyle tehlikeli ortamda onu öldürmek için çabalayanların yanına tek başına gelmişti.
Şu çocuğun cesareti bir gün kesinlikle Draco'yu panikten öldürecekti. Ne kadar ölmeyeceğini bilse de kendisinden küçük çocuğun gözü önünde yaralanmasını asla istemezdi.
Harry, ağzını açmadan önce Draco'ya bakıp baştan aşağı süzdü.
"Ne işin var burada Draco?"
Çocuğun kendisiyle aynı soruyu sormasına Draco, kaşlarını çatmadan edemedi. Sonunda daha fazla çocuk tarafından ona yöneltilen meraklı yeşil gözlere dayanamadıktan sonra ağzını açmaya karar verdi.
"Babamla geldim...Onun dükkanda işi vardı."
Harry'nin kaşları aldığı yanıt karşısında çatılmıştı. "Anlıyorum." kelimesini söylerken Harry'nin yüzünde düşünceli bir ifade olması Draco'nun gözünden kaçmamıştı.
Draco, bir süre ağzını açıp kapatmasının ardından kelimeleri zihninde toparlayıp konuştu.
"Dobby adına üzgünüm."
Harry yeşil gözlerini merakla kırpıştırırken "Ne?" sorusu ağzından çıkıvermişti. Draco, kuzgun saçlı çocuğun şaşkınlıkla karışık meraklı yüzünü görünce gülmeden edememişti. O kadar komik gözüküyordu ki kahkahasını zar zor durdurmuştu.
"Dobby o...Malfoy ailesinin ev cini."
Harry'nin ağzı şaşkınlıktan kocaman açılmıştı.
Bu sefer daha yüksek sesle söylenen ikinci kez "NE?!" kelimesi Draco'nun kulağına ulaştığında neredeyse kulakları fazla gürültüden kanamaktan sağır olacakmış gibi hissetmişti.
Draco hiç bir şey demeden şaşkın olan çocuğu seyretti. Teknik olarak onun hatası olmayan bir şey adına özür dilemek ona fazla zor geliyordu.
...
"Efendi Draco bana iyi davrandı! Dobby çok mutlu!"
Bunu 100ncü kez söyleyen ev cinine karşılık Draco iç çekti. Anlaşılan sadece 'Lütfen' kelimesini söylemek ya da 'Kafanı duvarlara vurma' sözlerini söylemek Dobby'nin gözünde nazik ve iyi efendi yapmasını sağlıyordu.
Bu kadar çabuk geçmişteki benliğinin kabalığını kabul eden ev ciniyle nasıl konuşacağını Draco bilememişti. Birinci yılına döndüğünde annesi ile babası sürekli yanında olduğu için mümkün olduğunca sessizliğini o gelince korumuştu. Peki ama şimdi ne değişti...Aptal Draco koca çenesini kapatamamıştı.
Her şey saçma nezaketiyle başlamıştı. O günden beri Dobby onu arkadaş kategorisine koymuştu. Yani sanırım öyle.
...
"Dobby yani senin ev cinin mi?"
Harry Potter'ın soruna yanıt olarak başını salladı.
"Yani eskiden öyleydi."
Draco, Harry'nin meraktan kocaman açılmış yeşil gözlerini fark ettiğinde kıkırdadı. Eskiden kendisine ait olan özgür ev cini adına özür dilemek ne kadar ona garip gelse de yaptığı işlerden sorumluluk alıp özür dilemeyi öğrenmişti.
"Artık özgür."
Draco, yürümeye başladı. Harry ise şaşkınlıkla onun ismini söylemeye denedi ama başkasının sesi onun sesine ağır bastı.
"Draco."
İsminin seslenmesi kulağına ulaşır ulaşmaz arkasını dönen sarışın çocuk, onun arkasındaki çocuğa garip şekilde izleyen babasıyla karşılaştı.
"Baba?"
Lucius Malfoy'un yukarıdan bakan gri gözleriyle Harry'nin kısılmış yeşil gözleri birbirleriyle çarpışmıştı. Draco ikisi arasındaki düşmanlığı azda olsa sezmeye başarmıştı. Daha şimdiki karşılaşmalarında düşman olmaları onu fena halde şaşırtmıştı.
"Hadi gidelim."
Draco kaşlarını çattı ve onun gitmesini engellemek için elini tutan Harry Potter'a döndü. Çocuğun yüzünde büyük bir endişe vardı. Draco, endişenin nedenini anlamamıştı. Büyücülük dünyasının kahramanı ağzını açıp "Gitme." kelimesini söyleyinceye kadar Draco Malfoy sessizliğini korumaya başarmıştı.
"Endişelenme Harry. O benim babam."
Harry'nin eli zorda olsa Draco'nun elinden geri çekilmişti. Dudakları büzülmüştü ve kaşları da önünde yürüyen babasını gördükçe daha fena çatılmıştı. Draco, gitmeden önce çocuğun yeşil gözlerinde babasına yönelik bir öfke fark etti.
Draco, neden şimdiden bu kadar babasına düşman olduğunu anlayamamıştı. Kendisi dışardayken babası dükkandan kendisi gibi çıkan Harry ile birlikte kavga mı etmişti?
Neyse daha fazla sorgulamasına gerek yok. Nasıl olsa yakında öğrenebilirdi. Şimdi en büyük problemi düşünmesi lazım. Şu anda babasının elinde gizlice tuttuğu Voldemort'un günlüğü. Draco, bir şekilde onun küçük Weasley kızının kazanına konulmasına engellemesi gerekti.
Ya da belki de...
...
"Bakın burada kimleri görüyorum."
Yine başladılar.
Draco önünde yaşanan olaya somurtmadan edemedi. Merdivenden inmesinin ardından Draco, kazanlarda ki kitaplarını almış bütün çocukların bakışlarını ona yoğunlaştığını hissedebiliyordu.
Bu durum nedense Draco'yu gerip kötü hissettirmişti. Draco duyulabilecek kadar yüksek sesle iç çekiverdi. Arthur Weasley ile babasının neredeyse başlayacak yumruk kavgasını bu sayede engellemeyi başarmıştı.
Lucius onun iç çekişi yüzünden merakla döndüğünde Draco, öfkeli yüzünü ona gösterdi.
"Buraya kitap almaya geldim. Başkalarını zorbalık yapışını değil."
Söylediği son sözler herkesin ona şaşkınlıkla babasının ise ona dehşetle bakmasına sebep olmuştu. Lucius tam ağzını açacağı anda Draco, safkana yakışmayacak şekilde elini kaldırıp onu susturdu.
"Önce kitabı yerine koy."
Lucius elindeki kitaplara dönüp baktığında Draco onun elindeki kitapları aldı ve 11 yaşına yeni girmiş küçük kızın kazanına geri koydu.
Draco "Hadi gidelim." derken babasının rahatlamış yüzünü fark etti. Draco'nun gri gözleri ilk baş rahatlamış yüzünden kazana ardından ise elindeki kitaplar arasında hızlıca sakladığı siyah kitaba döndü.
Draco sırf bu sebepten dolayı eline bir sürü kitap almıştı. Herkes onu çok kitap okuyan sansa da aslında pekte doğru değildi.
Harry'nin yeşil gözleri Draco'yu hayranlıkla seyrettiğinde sarışın çocuk şoke olmuştu. Neden bu kadar heyecanlı halde onu seyrediyordu ki. Draco mümkün olduğunca gözlerini onu izleyen çocuktan uzaklaştırıp Ron'un babası bay Weasley'e alaycı öfkesini yöneltmiş babasına çevirdi.
"Baba. Eğer 'Arkadaşım' olarak gördüğüm kişilerin aileleriyle kavga etmek için benimle geliyorsan bir dahakine seni yanımda istemiyorum. Tek başıma gidebilirim."
Konuşmaları Ron'un yüzünde büyük bir gülümseme sağlamıştı. Draco bunun ana nedenini 'Arkadaşım' kelimesi olduğundan emindi. Draco tekrardan iç çekti. Bugün ikinci kez yorgunlukla karışık öfkeli iç çekişini yapıyordu.
Arthur Weasley'nin onu oğlunun yaptığı gibi seyretmesi baya garip gelmişti. Bundan dolayı hemen buradan çıkması gerektiğini karar verdi. Çünkü herkes ona hayranlıkla karışık garip duygularla seyrediyordu. Hermione Granger bile. Geçmişte düşman olduğu ona yumruk atan kızın böyle yüzle kendisini izleyeceği aklının ucundan bile geçmezdi.
Tabi ki en çok şaşırdığı gelecekte hep kendisinin boğazını yapışan Harry Potter'ın gülümseyerek onay verdiği suratıydı. Draco bir an önce lanet olası kitapçıdan çıkmak istiyordu.
"Draco ben-"
Draco aceleyle Lucius'un konuşmasını dinlemeden kitapçının kapısından çıktı. Lucius'u ise arkasında şok ifadesiyle bırakıvermişti.
Acaba biraz fazla mı acımasız davrandım?
Her seferinde yukarıda yazan düşünceyi düşündüğü anda aklına geçmişte babası yüzünden ölüm yiyenlere katılıp acımasız olaylar yaşadığı aklına geliyordu.
Draco'nun zihninde aklınaa gelen anılar yüzünden tek bir şey yankılanıyordu.
Az bile yaptım.
Bugünkü garip olaylar Draco'yu baya zorlamıştı. Daha düşünmesi gerektiği başka olaylar vardı. Örneğin o gün Blaise ile Pansy'nin kendisinin uyandıktan sonra söylediği korkutucu meşhur sözler...
"Draco sen bize hiç bağırmadın ki bütün gün baygındın."
Draco, Blaise'ın söylediği o sözü aklına getirdikçe ürperiyordu. Nasıl olabilirdi ki? O gün yaptıklarından kesinlikle emindi.
Bir şeyler ters gidiyordu. İlk baş Potter'ın boğazına sıkması sonrasında gördüğü garip kedi ve ardından birinci yıla dönüş. Daha Daphne Greengrass olayından ya da ikinci yılına döndükten sonra yaşadığı garip olaydan bahsetmiyordu bile.
Sanırım Draco delirmişti. Yoksa şu anda yaşadıklarının başka açıklaması olamazdı.
Değil mi?
...