
Asıl Gizemin Başlangıcı
Asıl Gizemin Başlangıcı
"Üzgünüm."
"Beni terk etme."
"Lütfen."
Bu sözler rengi belli olmayan gözlerinden akan yaşlar karanlıkta gizlenmiş, belirsiz yüzün yanaklarından süzülürken titreyen dudaklardan yalvarırcasına tekrar tekrar çıkıp duruyordu.
Draco yüzü belli olmayan kişinin ona yalvarırcasına ağlayarak kendisine söylenen yalvarışları dinledi.
Kimdi onu tutan kişi?
Şuanda biri onun omuzlarını sıkıca kavrayıp tutuyordu. Nedense yaşadığı hissiyat ona tanıdık gelmişti.
"Gitme."
Neden ona gitmemesi için yalvarıyordu. Draco anlamıyordu. Şuan da karşısındaki görüntülerin anlamını bilmiyordu.
Niye birisi ona gitmemesi için yalvarsın ki?
Gitme. Kelimesi tekrardan söylendiği anda Draco düşündü. Kulağına ulaşırken yankılanan ses, aşırı derecede çok tanıdık geliyordu. Sanki mağarada yankılanıyormuşçasına duyduğu ses daha önce konuştuğu birine aitti.
Ama sesin sahibi kim olduğunu tam olarak anlamıyordu.
Tam zihninde beliren görüntüler kararmaya başlamışken tekrardan söylenen 'Gitme.' kelimesi kulağına ulaştı. Draco'nun kenetlenmiş dudaklarından o an yaşlarla birlikte parlayan yeşil gözleri gördüğü anda panikle nefes vermek için açılıverdi.
Draco'nun dünyası kararmadan önce dudaklarından çıkan tek isim, onu tutarak yalvaran kişinin ismiydi.
...
Draco, titreyen gri gözlerini ani şokla açtığında "DRACO!" Diye seslenen ağlayan annesinin yüzüyle karşılaşmıştı.
Tekrardan...
Ne olmuştu ona en son üstünü giymek için dolabına yürüyordu. Neden yeniden yataktaydı.
Draco, iç çekip alnından akan terleri umursamadan ağrıyan başını ovuşturup etrafına bakındığı sırada gözleri ağlamaktan kızarmış gözlerle üzgün yüzle onu izleyen iki çocuğa kaydı. Babası ciddi suratla beyaz yatağına oturup diğerlerinden farklı olarak şüpheyle onu incelediği sırada annesi masaj yapmayı kestiği alnındaki terleri nazikçe siliyordu.
Harika babasını fena halde şüphelendirmişti!
Neden annesi şu görevi her zamanki gibi ev cinlerine ya da hizmetçilere bırakmıyordu ki?
Draco, daha önceki zaman çizelgesinde görmediği ilgiyi niye şimdi gördüğünü sinir bozucu düşünceleri ve bakışlarla boğuşurken merak etmeye başlamıştı. Ne değişmişti?
Kişiliği her şeyi aynıydı. Tek değişen şey...Biraz daha olgun ve sorun çıkarmamasıydı. Ama sorun çıkaran geçmişteki hali asıl daha fazla ilgiliyi çekmesi gerekmiyor muydu?
Neden asıl 12 yaşlarındaki çocuk olan haline bu kadar ilgiyi vermeyen ailesi 20 yaşındaki kendisine veriyordu.
"Draco..."
Tam düşünürken gergin bir ses endişeyle onun ismini seslenip bembeyaz yatakta yorgun vaziyette oturan yanına yaklaştı.
"Efendim, Pansy."
Pansy ve Blaise bir süre birbirlerine baktıktan sonra tam ağzını açıp 'Bizi kızgın mısın?' sorusunu soracakken sarı saçlı çocuğun ağzından "Üzgünüm." Sözü çıkıverdi.
İki çocuğun şok olmuş yüzlerini umursamamak için kafasını üzerine örtülen beyaz örtüye doğru eğen Draco, aklına gelen sözlerini içtenlikle söylemeye devam etti.
"Sizi çok kırdım. Üzgünüm."
Draco, hüzünlü gülümsemesiyle kafasını kaldırıp "Beni affedecek misiniz?" Sorusunu sorduğu anda iki çocuğun ağlayan suratlarıyla karşılaştı. Draco şok olmuş halde onları izlediği sırada iki çocuk titreyeven vücutlarıyla yatakta yatan sarı saçlı çocuğa sıkıca sarılıp "DRACO!" ismini mutlulukla göz yaşları içerisinde bağırmışlardı.
Draco sadece gülümseyerek ona sarılan iki çocuğun sırtını sıvazladı. Sanırım bazen özür dilemek o kadar kötü değildi. Normalde gururlu olan Draco için 'Özür' kelimesi denilmesi baya zor kelimeydi.
Ama Draco yine de geçmişteki tüm ön yargılarını yenip ağzından çıkaramadığı zor kelimeyi ağzından çıkmasına izin vermişti. Ne kadar ön yargılarını yenip asla kullanmadığı kelimeyi söylese de Draco, kendisinin şimdiki davranışları yüzünden baya şaşırmıştı.
Anlaşılan ağzından çıkan kelimelere şok olan tek kendisi değildi ağlayan Blaise ve Pansy kadar şımarıklığını ve sinir bozucu velet haline alışmış ailesi de baya şok olmuştu.
Zavallı çift o kadar garip şekillerle oğullarını seyrediyordu ki Draco ailesi onu izlediğinde sanki anlaması güç gözüken büyü ya da iksirmiş hissiyle kızarmış suratla boğuşmak zorunda kalmıştı.
Harika babasının daha çok şüphe gösterecek ilgisini çekmişti.
Merlin aşkına çok utanç verici.
Draco, şimdi odasında yaşananlardan o kadar çok utanmıştı ki her daim solgun tenli hayalete benzeyen yumuşacık pürüzsüz yüzü kıpkırmızı olmuştu. Yaşadığı utanç verici duygular yüzünden başka hiç bir şey düşünemiyordu. Draco, telaşla domatese benzeyen kızarmış suratını başka yöne çevirip saçma durumdan kurtulmaya denedi.
Anlaşılan pek mümkün değildi.
Draco iç çekti. En son doğum günü kutlamasında bu kadar fazla utanmıştı.
...
"Doğum günün kutlu olsun Draco!"
Draco, gri gözlerini yorgunlukla açıp ovuşturduğu anda korkutucu yüzleriyle gülümseyen 10 kişiden fazla 11,12 yaşlarındaki çocukları önünde buluverdi. Yarı uykulu haldeki gri gözleri yaşadığı garip an ile tamamen ayıldıktan sonra panikten titremeye başlayıp etrafını incelediğinde çığlık atmak için ağzı açılmıştı.
Tanrım! Karanlıkta onu uyuduğu sırada izleyerek gülen suratlar o kadar korkutucuydu ki işte o ani panikle hissettiği tüm korku ve dehşet duyguları Draco'nun doğum gününü kutlamasını isteyen çocuklara utanç verici davranışta bulunmasına neden olmuştu.
2 yıldır Seherbaz olan kendisi doğum günü için uyandıran arkadaşlarını görünce çığlık atmıştı! Aman tanrım ne kadar korkunç derecede utanç durumdu!
Kafasını yastıktan kaldırır kaldırmaz asasını almak yerine yaptığı ilk şey çığlık atmak olmuştu!
Eğer gerçekten düşman olsaydı ne yapacaktım!
Anlaşılan geçmişe dönmesi sadece bedenini değil zihninde ki olgunluğu beyniyle de değiştirmişti. Draco, onun tiz çığlığına karşılık kıkırdayan slytherin çocuklarına karşılık sadece kızarmış yüzünü kafasını üzerine örtülmüş yeşil renkteki slytherin örtüsüne eğmek ya da yana çevirmek ile yetinmişti.
Tıpkı şimdi yaşananlar gibiydi...
Nedense bugün yaşadığı utanç verici olaylar ona doğum gününü hatırlatmıştı. En kötüsü ise Potter ve çetesi onu dudaklarını büzerek öfkeli ifadelerle ertesi gün yanına gelip doğum gününü daha önce söylemediği için homurdanmıştı.
Özellikle en çok homurdanıp öfkelenen Potter idi.
"Sen benim doğum günümü bilip kutlarken benim senin doğum gününü bilip kutlamamam çok kötü bir ironi değil mi?!"
Tanrım 12 yaşındaki çocuk niye böyle karışık cümle kullanıp ona bağırıyordu ki! Neden her şeyi saçma derecesine abartıyordu!
Draco, o an nasıl erkeklerin kızları hiç bir zaman anlamayacağı gibi kendisinin de altın üçlüyü anlamayacağını çözmüştü.
O yüzden sinir bozucu olaya karşılık sessizliğini koruyup gülümseme dışında başka hiç bir şey yapmamıştı. Asla özür dilemeyi planlamıyordu.
Asla!
Böyle saçma duruma özür dilemeyi reddediyordu.
Sonuç ise...Zavallı Draco Malfoy, kuzgun saçlı çocuğun üzgünce onu izlediğini görünce sinir bozucu suçluluk hissi yüzünden 'Özür dilerim.' demek dışında başka hiç bir şey yapamamıştı. Kendisi doğum günü sonrasında yaşanan olay sayesinde asla kesin konuşmaması gerektiğini anlamıştı.
Kahrolası Potter!
O günü hatırladığında Draco dişlerini gıcırdattı.
Her daim kendisini rahatsız eden pisliğin tekiydi!
Gelecekte yaşadığı sinir bozucu olaylar Potter'a karşı nefretini ön plana çıkarmıştı. Daha çok nefretten ziyade öfke olmasına rağmen Draco, kolaya kaçıp hissettiği duygulara nefret demeyi tercih etmişti.
Draco, neden böyle garip olaylar yaşayıp durduğunu merak etmeye başlamıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse şuanda yaşadığı gizemlerden bence en büyüğü sıra dışı kategorisine giren sinir bozucu olayların onu çekmesi olduğunu düşünmeye başlıyordu artık.
12 yaşındaki Draco Malfoy, sessizliğini koruyarak elinden geldiğince önündeki sıcak ve mutluluk karışımı duyguların kaplı olduğu ortamı bozmamaya dendi.
Biraz zordu ama deniyordu.
...
Ama hala düşünmesi gereken bir gizem vardı o da...
"Merhaba Draco."
O gizem ise ona nazikçe gülümsemesiyle geçmiş olsun demeye gelen Daphne Greengrass idi. Draco elinden geldiğince politik ama aynı zamanda küçücük çocuğa karşılık sıcak gözükecek gülümsemesiyle sarı saçlı safkan kızına yanıt verdi.
"Merhaba Daphne."
Ne zamandır isimleri söyleyecek kadar samimi olduklarını bilmese Draco, kızın ismini çağırmasını nezaketle karşılık vermişti. Nedense yaptığı nazik jest kızın yüzünde ki nazik gülümsemeyi daha da büyütmüştü.
Draco gördüğü gülümsemenin karanlık mı yoksa gerçekten de küçücük 12 yaşındaki çocuğa ait sıcak masum gülümseme olup olmadığını merak ediyordu.
"Sana hediye getirdim."
Ona uzatılan hediyeyi alıp "Teşekkür ederim." Derken bir taraftan da gülümsemeyi ihmal etmeyen Draco, kızın Blaise ve Pansy'nin yanına oturup onu sessizce seyretmesini izledi.
Gerçekten de garip bir kız.
Nedense kızın Weasley'nin sıcak mavi gözlerinden farklı olan buz mavisi gözleri onu ürpertmişti. Draco neden öyle hissettiğini çözmeyi denemek için elinden geleni yapıyordu.
Ne yazık ki merak ettiği gelecekte yaşanmış durum tek bir günde çözülecek gizem olamayacaktı. Draco, şüphelerini gizleyerek sarışın kızı izlediği sırada Blaise ile Pansy yanına yaklaşıp onun gerçeklik algısını bozacak meşhur soruyu sordular.
"Draco neden bizden özür diledin?"
Draco ağzını açıp kapatmasının ardından iç çekip "Çünkü size bağırdım." Dedikten sonra kendisine yöneltilen şaşkın bakışlarla karşı karşıya kaldı.
"Draco sen bize hiç bağırmadın ki. Bütün gün baygındın."
Blaise'in son sözleri Draco'nun kafasından aşağı üzerine buzlu su dökülüyormuş gibi hissettirmişti. Draco panikten titreyen vücudunu sakinleştirmeyi denerken vücuduyla aynı şekilde titreyen bütün gün uyuduğu için susuzluktan çatlamış dudakları arasından "Ne?" sorusu çıkıverdi.
2nci yılın gizemi işte şimdi başlıyordu.