
Soru?
Soru?
Hogwarts başlamıştı. Draco ona garip gözlerle bakan ailesinden ayrıldıktan sonra kendisini tekrardan Hogwarts'ın kırmızı treninde buluvermişti.
Neyse ki bu sefer Hermione Granger yanında yoktu. Bu sayede onu endişeli gözlerle inceleyen Blaise ve Pansy ile rahatlıkla tatilde anlattığı olaylar hakkında konuşabilirdi değil mi?
Zavallı iki çocuk öğrendikleri karşısında hala o kadar şaşkın ve gergindiler ki ne yapacaklarını ve nasıl konuşmaları gerektiğini bilmiyorlardı. Sanki tek bir hatalı konuşmalarıyla Draco onların yüzüne bakmayacakmış gibi geliyordu.
Bundan dolayı Draco her ne kadar tatilde ki olay hakkında konuşmak istese de Blaise ve Pansy bu durumdan sarışın çocuğu kızdıracak ya da kıracak saçma sözler söylememek için kaçınmaya deniyorlardı.
Draco iç çekti. Nedense sıkıntıdan çektiği iç çekişi koyu tenli çocuk ile siyah saçlı kızı germişti. Onların yüzünü görünce Draco anlatmak da iyi mi kötü mü yaptığını artık anlayamıyordu.
Belki de anlatmasaydı onlar için daha iyi olacaktı değil mi?
Tam asasını sıkıca kavrayıp Nott'a daha önce yaptığı 'Unutmak' büyüsünü yapmaya hazırlanacakken Blaise vagonda ki derin sessizliği ağzını açarak bozdu.
"Draco. Gelecekte biz..."
Her daim sessiz olan çocuk elinden geldiğince vagonda ki gerginliği almak için Draco'yu kızdırmak istemeyecek bir soru sormayı deniyordu.
Draco kafasını merakla eğip koyu tenli çocuğa gri gözlerini çevirdikten sonra "Biz?" Sorusunu sordu. Çocuk gerginlikle ağzını açıp kapatmasının ardından sorusunun devamında ne getireceğini düşünürken Pansy'nin koyu gözleri gergin çocuğun üzerinde gezindi ve ağzı aceleyle açılıverdi.
"Gelecekte bizler nasıl olacağız?!"
Kızın ani heyecanla sorduğu soru o kadar yüksek sesle çıkmıştı ki sesi neredeyse tüm vagonda yankılanmaya başlamıştı. Sarı saçlı çocuk koyu tenli çocuğa ardından da soruyu tamamlayan siyah saçlı kıza baktıktan sonra çenesini düşünceli şekilde ovuşturdu.
"Mükemmel olacaksınız. Blaise sen ileri de büyüzoolog olacaksın. Pansy sen ise şifacı olacaksın."
Pansy ona şaşkınlıkla bakakala kalmıştı.
"Şifacı mı?"
Büyük ihtimalle kendisini asla bu tarz işi yaparken hayal dahi edemiyordu. Draco bildi bileli Pansy hep aktris olmak istiyordu ama Hogwarts savaşından sonra Pansy eski halinden eser kalmamıştı. Aktris olmak Pansy yerine olgunlaşıp şifacılıkta rütbe atlamayı deneyen Pansy karşısına çıkıvermişti.
Büyük ihtimalle Voldemort yüzünden Slytherin evinde ki safkanların imajı o kadar kötüye doğru yönelmişti ki Pansy istediği hayalinde ki mesleği yapamayacağını anlamıştı.
Hayalinden vazgeçmek onun için çok zor olmuş olmalı.
Draco, Pansy'nin hayal kırıklığına uğramış yüzüne bakınca düşüncesinin doğru olduğunu anlamıştı. Sessizce düşünceli bir şekilde Pansy ile kendisini izleyen Blaise baktıktan sonra Draco kafasını hızla hogwarts'ın kırmızı treninde güzel manzarayı gösteren cama doğru baktı. Bir kaç dakika sonrasında ise sessizliğin hakim olduğu vagonda Draco'nun ağzı tekrardan açıldı.
"Her daim aktris olmak isterdin. Ama büyük ihtimalle yaşadığımız bir çok şey seni değiştirdi. İyi mi kötü yönde mi bilmiyorum ama şuan ki halinden sanki biraz daha farklıydın."
Pansy koyu gözlerini merakla kırpıştırdıktan sonra nazikçe gülümsedi.
"Draco'nun beni tanıdığına sevindim."
Nedense daha demin söylediği sözler Pansy'i çok mutlu etmişti. Neden mutlu ettiğini anlamadığı için gri gözlerini koyu tenli çocuğa çevirdiğinde karşılık olarak sadece yüzünde mutlu bir gülümseme olan Blaise Zabini'nin yüzüyle karşılaştı.
Sanırsam Draco farkında olmadan onları gerçekten arkadaşı olarak görüp bağlanmıştı.
...
"Draco!"
Hermione Granger onu görür görmez sarılmadan önce gülümsemesiyle ismini bağırdı. Draco ise hiç bir şey demeden onun boğucu sarılmasına izin verdi.
"Uzun zaman oldu Draco?!"
Draco gülümsemesiyle başını salladı. Aslında o kadar uzun zaman geçmemişti ama arkadaşı olmayan yalnız başına olan 12 yaşındaki bir kız için baya uzun zaman geçmiş olmalıydı. Ve bu kız özellikle büyü dünyasını yeni öğrenen muggle doğumlu ise...
"Noelin nasıl geçti?"
Noel demek...
Draco'nun noeli ailesinin şüpheci bakışlarını saymazsak güzel geçmişti. Blaise ve Pansy'e gerçeği anlatarak üzerindeki tüm ağır yükten kurtulmuştu. Aynı zamanda noel de ona mektup yazan kişilere de cevap yazarak geçmişte ki yaşamından farklı olarak daha aktif bir şekilde kutlamış oldu.
Her daim ona düşman olan Harry Potter, Ron Weasley ve geçmişte zorbalık yaptığı Neville Longbottom bile onun noelini kutlamıştı. Draco için gerçekten de garip ve bir o kadar da sıra dışı durumdu.
Theodore Nott bile ona yazmıştı. Geçmiş yaşamında sessiz kalan şuan da onun geçmiş yaşamında ki zorba kişiliğe sahip olan Theodore Nott ona yazmıştı. Kesinlikle her şey tamamen farklı ilerliyordu.
Nott zaten zorba olacak insan değildi.
Draco içten içe ona sert davranmaya deneyen sarışının kendisi gibi zorba olmayacağını biliyordu. Bundan dolayı hem onun gerçek kişiliğini bildiği için hem de bir kaç ay önce onun hafızasını sildiği için Noel mektubu yazmaya karar vermişti.
Hatırlatma Draco, Theodore Nott'un hafızasını silmesinin nedeni Hagrid'in ejderhasını altın üçlü saklamaya denerken öğrenmesi yüzündendi.
Bu yüzden Draco, Nott'a karşılık hafifte olsa bir pişmanlık duyuyordu. Ondan dolayı da noel mektubunu ilk baş kendisi yazmaya karar vermişti. Tabi ki de Theodore Nott'a ona karşı yanıt vermişti. Aslında 20 yaşında olan 11 yaşında ki sarışın çocuk her ne kadar itiraf etmek istemese de kendisinin yazdığı noel mektubuna yanıt geldiği için sevinmişti.
Draco Malfoy için noel sonunda bitmişti. Artık yeniden Hogwarts'da ki 1'nci senesine kaldığı yerden devam edebilirdi.
...
"Merhaba."
Tılsım dersine gitmek üzere olan Draco Malfoy'un arkasına dönmesine neden olan selamlamaydı. Draco arkasına döndüğünde kuzgun saçlı çocuğun ona baktığını gördü.
"Merhaba?"
Soruyla karşılık 'Merhaba.' kelimesini hafif merakla kafasını yana doğru eğerken ağzından çıkardı.
"Noelin nasıl geçti?"
Draco kaşlarını merakla çattı. Uçma, dönüşüm, iksir gibi bir çok derste karşılaşmasına rağmen bu soruyu 1 hafta sonra şimdi mi soruyordu?!
Draco neden kuzgun saçlı çocuğun soruyu sorduğunu anlayamamıştı. 1 hafta geçtikten sonra ona yöneltilen bu soru saçma geliyordu.
"İyi, senin?"
Yine de meraklı çocuğun masum yüzünü görünce kırmamaya karar vererek soruyu kısaca yanıtlamaya karar vermişti.
"İyi...Şey Draco...Snape hakkında ne düşünüyorsun?"
Draco, Harry Potter'ın kendi evinin başkanı olan vaftiz babası hakkında soru sormasını asla beklemiyordu. Ondan dolayı bir kaç dakika boyunca çenesini ovuşturup düşündükten sonra "Biraz ciddi biri ve...Sanki fazla acımasız gibi geliyor. Özellikle Neville için." Cevabını verdi.
Draco, iksir dersinde sevgili iksir profesörü olan vaftiz babasının Neville ne kadar sert ve acımasız olduğunu fark etmişti. Bundan dolayı zavallı çocuğa zorbalık yaptığı için ona kızgın hissediyordu. Tabi ki tek zorbalık yaptığı kişi Neville Longbottom değildi. Şuan da Draco'ya iksir profesörü hakkında soru soran büyücülük dünyasının kahramanı da onun tarafından zorbalığa uğruyordu.
Tabi ki seçilmiş kişi olan Harry Potter, Neville Longbottom'a nazaran kendisini daha iyi koruyabiliyordu. Bundan dolayı Draco onun hakkında konuşma gereği duymamıştı.
Harry'nin yeşil gözlerinde bir süre okunamaz bir duygu ifadesi geçtikten sonra Draco'ya döndü. Draco ise sadece sessizce o yeşil gözlere izleyiverdi.
"Peki sence Quirrel mı Snape mi?"
Pekala kesinlikle bu soru garipti. Yani neyde Quirrel ile Snape idi? Zorbalıkta mı yoksa iyi profesörlükte miydi?
Kesinlikle başka bir şeyden dolayıydı değil mi?
Neden büyücü dünyasının kahramanı olan biricik rakibi ona bu tarz soru soruyordu. Yoksa olayı sonunda çözmüş müydü?
Draco içten içe 'Sen yoksa...' Dememek için kendisini zor tutuyordu. Bir şey diyemezdi. Şimdilik sadece soruyu yanıtlamalıydı.
Ağzını açtığı anda kelebeğin kanatlarını çırpışı gibi zamanda değişiklik olacağının farkında bile değildi.
"Quirrel'a karşı dikkatli ol. Snape'de biraz dikkat çekici olabilir ama Quirrel sanki..."
Harry Potter gülümsedi. 11 yaşında ki kuzgun saçlı çocuk, Draco Malfoy'un asla görmediği sıra dışı bir gülümsemeyi yüzünde ortaya çıkarmıştı. Nedense gösterilen dudakları yukarı doğru kıvrılmasıyla ortaya çıkmış o nazik gülümseme Draco'yu baya germişti.
"Teşekkürler Draco."
Sarışın çocuk sadece ona sessizce cevap olarak başını salladıktan sonra uzaklaştı. Nedense mümkün olduğunca çabuk ona nazik gülümseme gösteren Harry Potter'dan uzaklaşmak istiyordu.
Ne yapacağım?
Bir şeyler değişiyordu. Draco bunu hissedebiliyordu ve nedense bu değişkenlik onu mutlu etmek yerine baya bir tedirgin hissettiriyordu.