
Hogwarts 2
Hogwarts 2
"Patma Patil"
"Ravenclaw!"
"Patma Parvati."
"Gryffindor."
Draco şuan da Mcgonagall ile seçmen şapkanın seslendiği sesleri umursamıyordu. Bunun nedeni ise çağrılan isimlerle o kadar yakın olmamasıydı.
Daha doğrusu diğer beklediği isimlerle de o kadar yakın değildi ama bu ikisinin zaten nereye gideceğini biliyordu bundan dolayı merak etmiyordu demek ona göre daha doğru kelimeydi.
"Harry Potter."
İşte beklenen isim gelmişti. Draco beklediği ismi duymasıyla hızla bomboş olan yemek masasından kafasını kaldırıverdi. Kaldırdığı anda ilk zaman çizgisinde ki gibi gergin olan çocuğu gördü.
Draco tekrardan bu gergin çocuğu görebileceği aklının ucundan geçmezdi. Her daim ona kafa tutan çocuk, Karanlık lort olarak adlandırdığı Voldemort'u yenen çocuk şuan da sıralama töreninde gergin bir şekilde yürüyordu.
Eğer Mcgonagall ve diğer profesörler şuan da onu izlemeseydi Draco bu garip duruma karşılık gülecekti.
Ama maalesef ki gülümsemesini içinde tutmak zorundaydı. Eğer tutmakta başarısız olursa büyük ihtimalle herkesin dikkatini çekip rezil olacaktı.
Draco bunun olasılığını bile düşününce yüzünde utançtan bir kızarma belirmişti.
"Gryffindor!"
Seçmen şapkayla bir kaç dakikalık konuşmanın ardından sonunda beklenen ev seçilmişti. Draco beklediği evin okunmasını duyar duymaz rahat bir nefes almaya başlamıştı.
Sakinleştikten sonra gri gözlerini tekrardan sıralamaya çevirdiğinde çoktan bir kız tabureden kalkmış ve onu alkışlayan Ravenclaw evine koşuyordu bile.
Kız Lisa Turpin idi.
Draco, kızın gitmesiyle gri gözleri aceleyle gerginlikle karışık heyecanlı kızıl saçlı çilli çocuğa kaydı.
Sonunda Weasley'nin sırası geldi demek.
Draco, ne kadar Weasley'e sinir olsa da onun masum bir çocuk olduğunu bilecek kadar olgundu artık.
Annesi ile babasının sözlerini dinleyen şımarık, ukala olamazdı artık.
Weasley ailesinin en küçük oğlu heyecanla tabureye oturur oturmaz Mcgonagall'ın kafasına taktığı şapka "Bir Weasley daha." Dediği tüm salon tarafından duyulmuştu.
Bu sözlerin ardından geçen bir kaç saniyenin sonunda ise seçmen şapka daha gür sesiyle "Gryffindor!!" Diye haykırdı.
11 yaşındaki kızıl saçlı çocuk o kadar çok rahatlamıştı gerginlikten kasılan omuzları aşağı doğru düşmüştü. Draco her daim onun haddini bilen kızıl saçlı çocuğu inceledi.
Gerçekten de cılızdı. Ne kadar uzun boylu olsa da zayıf olduğu aşikardı. Ona rağmen bu zayıflığıyla çok yiyordu.
Draco onun bitmeyen iştihana bir çok defa şahit olmuştu. O da mecburiyettendi. Maalesef ki Potter gibi o da seherbazdı...
"Blaise Zabini."
Sıralama töreninde tek başına kalmış gergin koyu tenli çocuğun kahverengi gözleri ilk baş onun gerginliğini atmak için gülümseyen Draco'ya kaymıştı.
Çocuk Draco'nun gülümsemesiyle o kadar çok mutlu olmuştu ki hızla gerginliğini üzerinden atıp onu bekleyen profesörün yanındaki tabureye oturuverdi.
Ve tabi ki de koyu tenli çocuğun oturmasıyla seçmen şapkanın gür sesi de ani bir hızla duyuluvermişti.
"Slytherin!"
Anlaşılan Blaise Zabini, Draco Malfoy'dan farklı olarak baştan aşağı Slytherin idi. Draco ondan öğrenecek çok şeyi vardı. Geçmişte bile her daim tarafsızlığıyla kendi canını rahatça kurtarmaya başarmıştı.
Draco içten içe onun kendisinden daha olgun ve zeki olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Çocuk gibi gözüken ama aslında yetişkin olan sarışının düşüncelerinden haberi olmayan koyu tenli çocuk heyecanla onun yanındaki boş yere oturup gülümsedi.
"Şölen başlasın!"
Mcgonagall'ın gür sesiyle tüm hanelerdeki büyük masalarda yemekler donatılmaya başlamıştı. Draco azda olsa şaşıran Blaise ile Pansy'nin yüzüne gülmemek için kendisini zor tutmuştu.
Ne kadar büyücü ailesinden olsalar da şuan Gryffindor hanesinde ki aniden ortaya çıkan yemeklere şaşıran Potter gibi gözüküyorlardı.
Draco bu düşüncesini içinde saklamalıydı. Gri gözleri bir taraftan yanında oturan iki çocuğa bir taraftan ise şölen için heyecanlanan kuzgun saçlı çocuğa kayıyordu.
Draco arkasına geri dönmeden önce kuzgun saçlı çocuğun yeşil gözleri hafif heyecan parıltısıyla onu inceledi.
Draco onu umursamayarak önüne geri döndü. Mümkün olduğunca garip gryffindorlardan kaçmakta kararlıydı.
Sonuç olarak Draco geçmişteki evine geri dönmüştü. Ne kadar seçmen şapka geçmişteki gibi onu Hufflepuff'a sokmayı denese de tekrardan eski evine geri dönmeyi başarmıştı.
Peki niye Draco üzgündü.
Draco bu duruma karşılık mutlu olmalıydı değil mi?
Ama mutlu olamıyordu. Bunun nedeni ise şuan da olduğu hanenin gelecekte neler yaşayacağını bilmesi yüzündendi.
'Karanlık Lort' adıyla bilinen Voldemort yani Tom Riddle gelip her şeyi mahvedecekti.
Draco zor bir kader bekliyordu. Artık uğraşmak istemediği kaçmayı denediği geçmişle tekrardan geri yüzleşmeliydi.
Bu onun için çok zor olacaktı.
"Draco!!"
Her zamanki gibi heyecanla olan kızın ona sarılmasına karşılık Draco sakinliğini korumaya devam etti.
Artık onun can yakıcı derece de belini sıkan sarılmalarına alışmıştı. Sonuçta çocukluğundan beri arkadaştı.
Ve gelecekte de Blaise ile birlikte en yakın arkadaşı olmasından bahsetmiyordu bile.
Sonunda Pansy'nin elinden kurtulan Draco "Aynı evdeyiz." Diyen Blaise'in masum yüzüyle karşılaştı.
Bu çocuk nasıl Slytherin'e girmişti.
Draco hala şoktaydı. Geçmişte ki Blaise o kadar masum gözüküyordu Draco bu masum çocuğun Ravenclaw ya da Hufflepuff olmasına şaşırmazdı.
Draco seçmen şapkanın artık gerçekten de yaşlandığına inanıyordu. Başka açıklaması yoktu. Kendisi gibi hırslı birini Hufflepuff'a almak isterken böyle masum bir çocuğu Slytherin'e almasından şapkanın ne kadar yaşlandığını anlamıştı.
Lanet olası şapka.
Draco içten içe onu böyle garip hissettiren şapkaya küfürler ediyordu. Ne kadar safkan ailenin biricik çocuğu olsa da Draco küfür etmeyi biliyordu.
Normalde safkan aileler küfre karşı çok katı ve kuralcıydı ama Draco bir şekilde gizlice kullanmayı öğrenmişti.
...
Harry yatağına heyecanla uzandı. Şuan da Hogwarts idi. Kendisi bir büyücüydü. Ve bugünden itibaren en ünlü okulda büyü öğrenecekti.
Her daim dilediği şeye sahip olmuştu.
Hep hayalini kurduğu şeylerin gerçekleşmesinden o kadar çok heyecanlıydı ki bir türlü uyuyamıyordu. Sonunda kafasını bir sağa bir sola çevirdikten sonra hızla yastıktan kaldırdı.
Ne kadar uğraşırsa uğraşsın uyuyamıyordu.
Kendisi bir büyücüydü. Harry Potter bir büyücüydü.
Ve yarından itibaren ünlü büyücü okulunda ders almaya başlayacaktı. Bunca zaman kendisini şanssız olarak gören Harry'nin tüm şansı tek bir günde dönmüştü.
Hayatı tamamen tek bir günde Hagrid adlı yarı devin onun kapısına gelmesiyle değişmişti. Harry o gün en iyi doğum günü hediyesini almıştı.
Hagrid, Harry'nin gözünde sadece bir değil birden fazla doğum günü hediyesi vermişti.
Biri Hogwarts mektubu diğeri ise 'Mutlu yıllar Harry' yazılı tatlı bir pastaydı.
Harry'nin mutluluktan parıldayan yeşil gözleri lambanın yanında duran masanın üstündeki gözlere doğru çevrildi.
Gözlükleri eline aldığı anda Harry'nin bugün başına gelen garip ama büyülü olay aklına gelmişti. Harry asla o garip anı unutabileceğini sanmıyordu.
Kıyafet dükkanında onun doğum gününü kutlayan çocuk...
Kızıl saçlı arkadaşının uzak durması gerektiğini söylediği sarı saçlı çocuk bir anda ona yaklaşıp asasını yüzüne doğrultmuştu.
Harry o an o kadar çok korkmuştu ki neredeyse tüm hayatı gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçecekti. Sonunda Harry gerginlikle ne yapacağını bilemeyip yeşil gözlerini sıkıp Mcgonagall'ın gelmesini beklerken bir şey oldu.
Sanki hafif bir ses kulaklarına ulaşmıştı.
Harry, korkudan kapattığı yeşil gözlerini açtığında dünyaya bakış açısı tamamen değişmişti. Neredeyse bildi bileli taktığı kırık gözlüğü o kadar iyi yenilenmişti ki Harry dünyayı bunca zamandır nasıl o gözlükler altında gördüğünü merak etmişti.
Yeşil gözlerini rahatsız eden çizikler yoktu. Kırık gözlüğü artık herkesin dikkatini çekmiyordu. Harry'nin dünyaya karşı gözlemi sadece bir kaç saniyede bu eski gözlüğün yepyeni olmasıyla değişmişti.
Harry o garip anıyı hatırlamasının ardından doğum gününü kutlayan sarışın çocuk sayesinde yepyeni olmuş eski gözlüğünü eline alıp gülümsedi. Bugün gerçekten de onun için en iyi gündü.
Artık hayatının tamamen değiştiğini Harry anlamıştı.
Asla uyuyamayacağını sanan Harry gözlüğünü ani bir heyecanla tutarak gülümseyen yüzüyle derin bir uykuya dalmıştı.
Anlaşılan bu derin uykusu asla yapmam dediği şeyleri yapacağının başlangıcıydı. Harry hakkında her şey Hogwarts'a başladığı anda değişecekti ama Draco bunu daha fark etmemişti.