Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Hogwarts

Hogwarts

 

"Herkes beni takip etsin!"

Draco'nun eğilmiş kafası bağıran yarı dev olarak bilinen Rubeus Hagrid'i sesini duyar duymaz hızla kalkıverdi. Yarı devi gördüğü anda istemsizce paniklemeye başlamıştı. 

Ne kadar nazik bir adam olsa da kendisi her daim bu iri adamdan korkmuş ve aynı zamanda annesi ile babasının ona anlattıklarından dolayı tiksinmişti. Bundan dolayı Hogwarts'da okuduğu zamanlarda bir çok zorluk ona yaşatmıştı.

İlk yılında kendisi onun evinde tuttuğu ejderhayı ispiyonlamıştı, ikinci yıllında babasının verdiği kara büyüden yapılmış günlüğün yaptıkları yüzünden suçlanmıştı. Üçüncü yılında ise o profesör olduğunda onun eğitim amaçlı tanıştırdığı değer verdiği canlıyı neredeyse saçma bir nedenden dolayı infaz ettiriyordu.

Sonunda Draco düşüncelerini kafasını sallayarak kenara bırakmaya karar verdi. Geçmişte yaptıklarını daha fazla düşünüp moralini bozmasına izin veremezdi değil mi?

Bundan dolayı onu endişeyle takip eden Blaise ve Pansy'le birlikte onları çağıran Hagrid'i takip etmeye başladı.

Gri gözlerini çevirdiğinde Draco, daha öncesinde ilk yılında gördüğü kara gölün üzerinde yüzen kahverengi sandalları tekrardan görüvermişti.

Hagrid sandalları işaret edip "Dört kişi binecek." Demesiyle Draco durakladı. Önceki zamanda Draco ilk yılında Crabbe, Goyle ve Nott'la binivermişti. 

Ama şimdi ise o üçü onun yerine Justin adlı Hufflepuff olarak seçilecek öğrenciyle biniyorlardı. Draco kafasını yavaşça çevirip yanında gülen yüzleriyle ona bakan Blaise ve Pansy ile birlikte binmeye karar verdi.

Yanlarına ise dördüncü kişi olan Hannah Abbott katılmıştı. Neville Longbottom'un gelecekte ki eşi şuanda karşısında oturması ona garip gelmişti ama umursamamıştı.

Sonuçta gelecek o kadar değişmeyecekti. Sadece ufak bir yer değişimi hepsi buydu...Değil mi?

Draco her ne kadar şaşırmamayı denese de hala bu zamanda yolculuk meselesine istemsizce şaşırıyordu.

Hannah Abbott ya da Hannah Longbottom.

En son gördüğünde şifacı olan 20 yaşındaki sarışın kız, baş hemşireliğe yükselmek için sınava hazırlanıyordu.

20 yaşındaki sarışın şifacının şuan da 11 yaşındaki masum haliyle karşısında oturması çok garipti. Acaba o geçmişte vakit geçirirken baş hemşire olmak için hazırlandığı sınavı girip kazanmış mıdır?

Draco, 20 yaşındaki kızın 11 yaşındaki versiyonunu gördüğü anda bunu merak etmeye başlamıştı.

Kafasını hafif yana çevirdiğinde geçmiş zaman çizelgesindeki gibi beraber binen altın üçlü ve onların her daim yanlarında olan Neville Longbottom'u gördü.

Harry Potter, Hermione Granger ve Ron Weasley. 

Gelecekte her zaman birlikte olan bu üçlü dünyayı karanlık lort olarak bilinen Voldemort'un elinden kurtaracaklardı.

Draco, yeşil gözlerin ona çevrildiğini görür görmez telaşla kafasını kendi sandalında ki insanlara yönlendirdi. Ondan nefret edecek olan Harry Potter'dan mümkün olduğunca uzak durmaya karar vermişti.

Bundan dolayı Draco Malfoy, gri gözlerini gökyüzünü güzelce parlatan yıldızlara eşlik eden beyaz aya sakince bakmaya başladı.

Elinden geldiğince büyücü dünyasının kahramanından uzak durmalıydı. Ve bunun için elinden geleni yapmaya hazırdı.

Mükemmel bir hayat istiyorsa ilk iş onu mahvedecek insanlardan uzak durup kötü imajını düzeltmeliydi.

"Bundan sonrası bende Hagrid."

Sandaldan iner inmez yürüdüklerinde kapının önünde beliren beyaz saçlı gözlüklü kadın bunları söylemişti. Kadın ne kadar sert biri gibi gözükse de gözlüklerinin ardında ki yeşil gözleri nazik bir şefkatle parıldıyordu.

Draco'nun gözünde Minerva Mcgonagall her daim adil ve sert gözükse de etrafındaki insanları düşünen bir cadı olarak gözükmüştü.

Karşısındaki profesör ne kadar korkutucu gözükse de Draco onun gerçek yüzünü bildiği için artık eskisi gibi korkmuyordu.

Geçmişte Draco zorbalık ve ya acımasız şakalar yaptığında her daim onu uyaran katı ve sinir bozucu profesör gibi gözükse de aslında kendisinin gözünde Hogwarts tarihinde ki en adaletli öğretmendi.

Bundan dolayı Draco'nun içi rahattı. Ne kadar soyadı yüzünden kötü ve soylu imajı da olsa Minerva Mcgonagall her daim adaletli davranıp onunla ilgilenecekti.

Bu onun aslında geçmişte kıymetini bilemediği bir şeydi.

Ne üzücü.

Kadını takip ederken Draco istemsizce düşündü. O sırada ise Mcgonagall "Bunlar Gryffindor, Hufflepuff, Ravenclaw ve Slytherin. Burada kaldığınız sürece bölümünüz sizin aileniz olacak." Diye başlayarak daha önceki zamanda duyduğu şeyleri tekrardan söylemeye başladı.

Tekrardan aynı şeyleri duymaya başladığı için sıkılan Draco ise etrafına bakındı. Şuan da gerçekten de geçmişteydi. Onun için bu durum hala sıra dışı geliyordu. Yani bir zaman döndürücü olmadan nasıl zamanda yolculuk yapmış olabilirdi ki?

Zamanda yolculuk yapmam kolumdaki bu sayıyla ilgisi var mı acaba?

Sol kolunda yazan 3 sayısı Draco'yu meraka düşürmüştü. Bu garip siyah dövme en son daha önceden onun çıkardığı gürültü yüzünden Potter'ın boğazına sıkmasını neden olan siyah kedinin gördüğü garip rüyada kendisini tırmalaması yüzünden olduğunu düşünüyordu.

Şimdi düşününce Draco'nun aklına gelen fikir büyü dünyasında yaşayan bir büyücü için bile saçmaydı. Yani kim gördüğü kedinin rüyasına girip ona zamanda geri gitme şansını elde etmesini sağlayacağını düşünür ki.

Bunu hiç bir büyücü bile düşünmezdi.

Voldemort ve Dumbledore bile buna inanmazdı.

Konuşmasını bitiren Mcgonagall "Ben hemen geliyorum. O zamana kadar beni bekleyin." Deyip tüm öğrencileri uyardı. Ardından ise ayağına giydiği siyah topuklu ayakkabıların yere sertçe çarpmasını sağlayarak hızlı adımlarıyla onu heyecanla bekleyen öğrenci kalabalığından uzaklaştı.

Profesörün gitmesiyle rahat nefes almaya başlayan Draco, diğer öğrencilerin fısıltıların altında gerilmiş olan Blaise ve Pansy'nin yanına gitti.

"Heyecanlı mısınız?"

İki çocuk da birbirlerine gergin bakışlarını doğrulttuktan sonra başlarını hızla salladılar. Ne kadar büyü dünyası içerisinde yaşayan bir safkanlı ailenin çocukları olsa da daha asalarını yeni alıp 7 yıl boyunca kalacakları ortama yeni ayak basmış 11 yaşında iki çocuklardı.

Draco'nun yüzünde nazik bir gülümseme belirmişti.

"Endişelenmeyin. İyi geçecek."

Hiç bir kanıtı bile olmayan bu sözler iki çocuğu nedense sakinleştirmişti. Yüzündeki gerginlikten arınmış olan Blaise ve Pansy'nin yüzleri gülümsemeye başlamıştı.

Bu rahatlığın ardındaki gülümsemeyi gören Draco ise çok sevinmişti. Tam ağzını tekrardan açıp konuşmaya başlayacaktı bir başka ses duyuluverdi.

"Şey merhaba"

Draco arkasını döndüğünde gergin bir şekilde ona bakan Neville Longbottom ile karşılaştı.

"Merhaba."

Draco sesini sakinleştirmeye deneyerek elinden geldiğince küçük çocuğun gerginliğini sakinleştirmeye deniyordu.

"Tekrardan trende yaptıkların için teşekkürler."

Draco gülümsemesiyle başını sallayarak "Önemli değil. Herkesin yapabileceğini yaptım." Dedi. Yani haklıydı gerçekten de herkesin yapacağı şeyi yapmıştı değil mi?

Ama daha demin ki söyledikleri gür saçlı kızın ilgisini çekmesine yardımcı olmuştu.

"Herkesin yapacağını mı? Çağırma büyüsüyle bir canlıyı çağırdın! Bunu bir çok büyücü yapamaz!"

11 yaşındaki küçük kızın bağrışı o kadar yüksekti ki tüm öğrencilerin kendisini duymasını ve dedikodu yapmalarını sağlayacak olan sinir bozucu fısıltıların yükselmesine neden olmuştu.

Draco fısıltılara doğru kafasını çevirirken kızıl saçlı çilli çocuk "Bence ona yaklaşmasan iyi olacak." Diye söylendi.

Hermione Granger gür kahverengi saçlarının arkasında saklanmış olan kahverengi kaşlarını çatarak "Nedenmiş?" Diye sorduğunda ise mavi gözlü çocuğun gözleri öfkeyle kısıldı.

"Çünkü o...Boş ver."

Normalde Ron Weasley o soruya yanıt olarak 'Malfoy.' ya da 'Ölüm yiyen.' Diyecekti ama tüm öğrencilerin onlara baktığını görünce vazgeçti.

Ne kadar sinir bozucu Malfoy olsa bile annesi ile babası kimseyi toplum arasında rencide etmemesi gerektiğini ona öğretmişti. Her ne kadar karşısındaki sarışın çocuğun ailesi, kendi ailesini rencide etse bile bunu yapmaması gerektiğini biliyordu.

Çünkü çocuk daha ona bir şey dememişti. Ama eğer ona hakaret ederse işte o zaman lafını söylemekten esirgemeyecekti.

Bundan dolayı Ron, ona sarı kaşlarını daha demin kaşlarını merakla çatmış Hermione Granger gibi çatan Draco'yu izleyip tepkisini ölçtü.

Çocuk yavaş adımlarla onlara yaklaştığında ise Ron'un gözleri kısılmıştı. Elinde tuttuğu asasını sıkıp tam onun suratına doğru kaldırmaya hazırlanacaktı ki başka bir asa onun yüzünün yanından geçip siyah saçlı çocuğun yüzüne doğrultuldu.

Yüzüne doğrultulan asaya yeşil gözleri titreyerek izleyen Harry şoktan ne diyeceğini bilememişti. Tam ağzını açıp "Ne yapıyorsun sen?" Dediği anda "Oculus Reparo." Diyen nazik ses duyuldu.

İşte o an asanın beyaz parıltısı ile Harry'nin dünyayı sinir bozucu şekilde çizik gösteren yuvarlak gözlüğü yenilenmişti. Daha bir kaç saniye önce dünyayı çizik çizik gören Harry gözlüğünü eline alıp inceledi.

Neredeyse 7,8 yıldır kullandığı gözlüğü şuanda yepyeni duruyordu. Bu duruma Harry ne diyeceğini bilememişti. Tam ne diyeceğini düşünmeye başladığı sırada "Böylesi daha iyi oldu." Diyen nazik ses tekrardan duyuldu.

O an Harry'nin tertemiz gözlüğünün arkasına saklanmış yeşil gözlerinde büyük bir parıltı belirmişti. Bu parıltıyı göremeyen Draco ise arkasına dönüp ona şaşkınlık ve merak karışımı duygularla izleyen gelecekte en yakın iki arkadaşı olacak 11 yaşındaki iki çocuğun yanlarına doğru yürüdü.

Nazik gülümsemesini göstererek yaklaşmış olan Draco, onu merakla inceleyen iki arkadaşına tepkilerine karşı sadece gri gözlerini kapatarak tekrardan nazikçe gülümsedi.

Diyecek bir şey bulamayan arkada kalmış Ron Weasley ise sadece yanında gülümseyerek o çocuğu izlemeye başlayan kuzgun saçlı çocuğa bakıverdi.

İlk defa Ron Weasley kendisini çok garip bir duruma düşmüş gibi hissetmişti.

Bu gerçekten de sıra dışıydı.

İstemsiz bir şekilde Ron Weasley'nin kafasında daha deminki olayın ne olduğunu sorgulayan bir düşünce belirmeye başlanmıştı.

Topuklu ayakkabıların sesinin tekrardan gelmesiyle fısıltılar kesilmiş ve tüm ilgi yeniden gözükmüş profesör Minerva Mcgonagall'a kaymıştı.

"Herkes beni takip etsin."

Sonunda asıl beklenen zaman gelmişti. Draco, heyecandan hızlı atan kalbini sakinleştirmeye denerken bir taraftan ise aceleci adımlarla yürüyen sivri şapkalı gözlüklü profesörü takip ediyordu.

Draco'nun asıl gerilmesine neden olan bir diğer şey şimdi başlamıştı.

"Seçmen seremonisi başlasın!"

Draco yutkunarak Minerva Mcgonagall'ın kurdelesini açtığında neredeyse yere gelecek olan uzun listeden isimleri okumaya başlamasını seyretti.

Draco elinden geldiğince sinir bozucu derece de her şeyi bilen yüz yıllık legillemens olan şapkaya eskiden olduğu eve geri koymasını rica etmek ve onun ilgisinden kaçınmak zorundaydı.

Albus Dumbledore asla zamanda yolculuk yaptığını bilmemeliydi.

Hatta Draco dışında kimse bilmemeliydi.

Değil mi?

Arkasını döndüğünde Draco onu heyecanlı yüzlerle izleyen Blaise ve Pansy'i gördü. Gerçekten de birisine anlatmamalı mıydı?

Güvendiği kişiler varsa anlatabilirdi değil mi?

Bu sayede belki bir şey olursa ona yardımcı olabilirlerdi. İşte o an Draco, sır saklayacak birisine söylemekte sorun çıkmayacağını düşünmeye başladı.

İlk yılını tekrardan okumaya başlayan Draco Malfoy'un seçmen şapkayı ikna ederek tekrardan okula başlama serüveni işte şimdi başlayacaktı.

İlk sıralamam da bile bu kadar gergin değildim ben.

Kahrolası zamanda yolculuk.

Zamanda yolculuk macerası onu yavaş yavaş germeye başlamıştı artık.

 

Forward
Sign in to leave a review.