Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Her şeyin başlangıcı

31 Temmuz'a geri dönüş

 

Draco Malfoy, gri gözlerini açtığında karşılaştığı ilk şey uzun zamandır görmediği beyaz tavandı. 

Şuan da evindeydi. Neredeyse 2 yıldır görmediği yıllarca yaşadığı Malfoy malikanesindeydi. Eski evini görmeyeli uzun zaman olmuştu.

Odasını incelediğinde odasının sanki kasvetli bir karanlıktan arınıp eski mükemmel ihtişamına kavuşmuş gibi hissiyat veriyordu.

Draco 2 yıla yakındır eve gelmese bile evinin bu kadar çabuk Voldemort'un yarattığı karanlıktan arınamayacağını biliyordu. Hatta malikanenin durumunu eskisinden daha kötü olmasını bile ümit ediyor olabilirdi.

Ayağa kalktığında gri gözleri kestirdiği bir şey yüzünden titremeye başladı.

31 Temmuz 1991 yılı

Draco'nun duvara asılmış olan yeşil ve siyah renkteki takvimde gördüğü tarih buydu. Neden takvimde böyle bir şey yazıyordu ki?! 

Draco'nun gri gözleri titrerken 'Ne oluyor böyle!' Diye içinden haykırdı. Kendisi şuanda zaman da yolculuk yapmıştı. 9 yıl öncesine dönmüştü.

Bu demek oluyor ki şuanda 11 yaşındaki vücudundaydı. Draco korkudan yutkundu. Bu durum onu fena halde gerip korkutmuştu.

Tüm bunları daha demin gördüğü kahrolası kabus gibi rüyanın devamı olduğunu düşünüyordu. Ama değildi.

Bu inkar dolu düşüncesi aynanın karşısında ki 11 yaşındaki minik yüzüyle bütünleşmiş kısa boylu vücudunu görünce tamamen parçalanmıştı.

Gerçekten de zamanda yolculuk yapmıştı.

Şuan da geçmişteydi.

Bu garip durumda normal insan nasıl tepki verirdi. Korkar mıydı yoksa şok olup birinden yardım mı alırdı?

Yoksa şuan da Draco'nun yaptığı gibi aynanın karşısında kendisini seyredip kahkaha mı atardı? Bunu başkasının başına gelinceye kadar yorumlamak imkansızdı.

Draco Malfoy dışında kimse zamanda yolculuk yapıp çocukluğuna dönmediği için şuan ki normal davranışın ne olacağını Draco'nun kendisi dışında başka kimse bilemezdi.

"Bu gerçek mi?"

Aynanın karşısındaki yansımasına bakarken bir taraftan da gerçekliği sorgulamak için elini suratına yaklaştırıp yanaklarını çimdikliyordu.

"Acıdı!"

Yanağındaki acıyı hissettiğine göre anlaşılan bu bir rüya değildi. Tamamen yaşadığı şeyler gerçekti.

Gerçekten de zamanda yolculuk yaptım!

Büyüye bile inanmayan Muggle'rın zamanda yolculuk yapıp çocuğa dönüştüm hikayelerini her daim saçma ve abartı bulmuştu. Zamanda yolculuk gerçekten de büyü dünyasında vardı bunu biliyordu.

Fakat uzun süreli zamanda geriye gidip geçmişte ki benliğinin vücuduna girmek bu durum büyü dünyası için bile abartı olabilirdi.

Ama belki de düşündüğü kadar imkansız değildi. Belki de dahi olarak bilinen bazı büyücüler ve ya insanlar gizlice zamanda yolculuk yapıp genç benliklerinin vücuduna girdiğini saklamıştır.

Böyle düşününce hiç bir şey imkansız ya da abartı gelmiyordu artık.

Draco'nun yüzünde mutluluktan neredeyse güller açılıyordu. Beyaz dişlerini gösteren sırıtmasıyla tam aynada duran 11 yaşındaki genç benliğinin vücudunu tekrar tekrar incelerken kapı açılıverdi.

"Draco tatlım! Kalkma vakti."

Draco'nun şok olmuş suratı karşısındaki kadını görünce kızarmaya başlamıştı. Narcissa Malfoy daha demin gördüğü manzara karşısında gri gözleri titremeye başlarken bir taraftan da neredeyse sırıtmak için yukarı kalkan ağzını saklıyordu.

"Anne!"

Siyah saçlarının altında saklanan gri gözlerini kapatan Narcissa gülmek üzere olan ağzını eliyle kapatıp "Diagon yolu için hazırlanmanı söylemek için gelmiştim." Dedi.

Draco'nun kızarmış yüzünde bir somurtma belirmişti.

"Niye kapıyı çalmadın ki?"

Narcissa gizlice gülümseyen ağzını saklamaya kesip sevgili oğluna doğru eğilirken konuştu.

"Senin hala uyuduğunu sandım tatlım. Bundan dolayı uyandırmak istedim."

Draco'nun kaşları annesinin hala hafiften sırıtan yukarı doğru kıvrılmış dudaklarını görünce çatılmıştı. Ayna karşısında kendisine garip bir şekilde izlediğini görmesi onu fazlasıyla utandırmıştı.

Bu durum o kadar utanç vericiydi ki solgun yüzü hala daha deminki yaşadığı utançtan dolayı kıpkırmızıydı.

Şuan da bu yüz kızartıcı utanç durumdan kurtulmak için uygun bir bahane bulması gerekiyordu. Tekrardan yeşil renkteki takvimin üzerinde ki 31 temmuz 1991 yılı yazan yazıyı gördükten sonra aklına harika bir bahane gelmişti.

"Ben sadece Hogwarts için heyecanlı olduğumdan dolayı görünüşümü hazırlamayı deniyordum."

O an Narcissa Malfoy'un gri gözleri oğlunun söyledikleriyle yumuşamıştı. Draco ister istemez bebeksi derice de yumuşak çıkan sesiyle annesini etkilemişti.

"Tatlım. Bu gayet normal bir heyecan. Ben Hogwarts'a başlamadan önce hatta tüm gün boyunca ayna karşısında saçımı hazırlayıp konuşmalarımı hazırlıyordum."

Draco Malfoy'un bahanesi başarılı geçmişti. Annesinin şuan da hala geçmişte yaşadığı Hogwarts heyecanını anlatması bahanesini ne kadar mükemmel olduğuna dair vazgeçilemez bir kanıttı.

"Pekala. O zaman bu heyecanlandığın Hogwarts için eşyaları gitmek için hazırlansan iyi olur."

Narcissa sarı saçlarının değdiği alnını öpmeden önce bunları söyledi. Draco ona sadece kızarmış yanaklarıyla bakınmakla yetinmişti. Kendisinin düşüncelerini neredeyse tamamını anlayan annesine gerçeği öğreneceğinden korktuğu için bakınmaktan çekiniyordu. 

Narcissa çıkmadan önce kapıyı gülen yüzüyle 11 yaşındaki sarışın olan oğluna baktı. Draco gözlerini yere doğru çevirirken kapı yavaşça Narcissa Malfoy'un gitmesinin ardından kapanmıştı. 

Draco Malfoy, yine koskocaman olan odasında bu sayede tek başına kalmıştı. Gri gözlerini hızla beyaz dolabına çevirip ne giyeceğine karar verdi.

Önceki geçmiş hayatında siyah gömleğin üstüne ceket, altına da siyah şort ve onunla uyumlu olan siyah ayakkabısını da giymişti. Tamamen siyahlar içerisinde kalmış olgun kişiliğe sahip örnek soylu çocuğu gibi olmuştu.

O zamanlar hep annesi ile babasının giyimini taklit edip duruyordu. Ama şimdi her şey farklı olacaktı. Artık onların giyimini taklit edemezdi.

Zamanı değiştirmek istiyorsa ilk baş bugün karanlık olan giyimini biraz düzeltmesi gerektiğine inanıyordu.

Potter ile ilk defa bugün karşılaşacağım.

Madam Malkin'in dükkanında Harry Potter ile ilk karşılaşmasını yaşayacaktı. Bundan dolayı Harry Potter'ın karşısına çıkacaksa daha iyi görünümle çıkması gerekiyordu değil mi?

Sonunda Draco'nun gri gözleri beyazlar içerisindeki güzel giysileri görünce parıldamaya başlamıştı. Yüzünde büyük bir gülümseme belirmişti.

Bu gülümseme dıştan çocuğun tatlı yüzüyle masum gözükse de içten aslında o kadar da masum değildi.

Gülümsemenin içinde geleceğe dahil büyük stratejik hamleler yer alıyordu.

...

Sonunda Draco Malfoy, merdivenlerden inerken güzel beyaz gömleğinin üstüne mavi düğmeli yeleğe benzeyen süveter ve altına ise kahverengi şort ile siyah ayakkabısını da kendisiyle uyum içerisinde getirmişti. Tamamen mükemmel olmuştu.

Yine koyu renkler seçmişti ama eskisi gibi tamamen karanlık renkler değildi en azından. Az da olsa yüzüne hafifte olsa aydınlık getirmişti.

Narcissa'nın gri gözleri oğlunun giydiği giysi uyumunu görünce mükemmel bir şekilde mutlulukla parıldamaya başlamıştı.

Merdivenden inmesinin ardında oğlunun kendinden emin halde karşısında görünce yüzünde büyük bir gurur belirtisi olan gülümseme belirmişti.

Hızla sağ elini oğluna uzatıp onun güzel parlak olan beyazımsı sarı saçlarını düzeltmeye başladı. Ne kadar soylu bir büyücü kadın gibi gözükse de karşısında ki 11 yaşında girmiş olan bu minik sarışın çocuğun annesi olduğu su geçirmez bir gerçekti.

Annesinin elini tuttuktan sonra Draco, kendisini hızla Diagon yolunun kalabalık olan sokaklarında buluvermişti.

Evden ayrılmasının ardından 11 yaşındaki çocuk sonunda eskiden heyecanlandığı bu sokaklarda tekrardan kendisini buluvermişti.

Ama artık eskisinden farklı heyecanlanmıyordu. Onun yerine çocuk görünümüne uyum sağlasın diye kendisini heyecanlanmış gibi gösteren bir maske takıyordu.

Eskiden mutlu olduğu bu sokağın artık onu mutlu etmemesi ne acıydı. Bu acı durum Draco'nun ağzında kötü bir tat bırakmıştı.

"Gel tatlım ilk baş kazanlarını sipariş ederim."

Draco başını sallayarak annesini takip etti. Siyah saçlı kadın, hızla bir dükkana girip orada bulunan kasada ki kişiyle konuştu.

Hogwarts mektubunda yazan listede ki kazanları söyledikten sonra kasada ki adam hızla mürekkebe batırılmış tüy kalemini çıkartıp daha verilmesi için hazırlanacak olan kazanı not aldı.

Anlaşılan babası onlar alışverişi yaparken bu kazanları alacaktı. Adam gülen yüzüyle notunu almasının ardından siyah gözleri Draco'nun masum gözüken yüzüne kaydı.

Yaşlı adamın gülümsemesi küçük çocuğun parlak gri gözlerini görünce daha da büyümüştü. Dükkandan annesinin heyecanla elini tutup çıkartmasıyla Draco, daha demin yaşadığı duruma karşılık şaşkınlığını rahatça belirtmek için kaşlarını çatmaya başladı.

Daha önceki zaman çizelgesinde o yaşlı adamın ona bu şekilde gülümsediğini asla hatırlamıyordu. Kıyafetleri yüzünden bu kadar durum değişmiş miydi? Yoksa sadece kendisinin fazla takması yüzünden abartılı bir düşünce miydi?

Bunu fazla kafaya takmamam lazım. Diye düşünen Draco Malfoy annesinin elini tutarak yürürken arkasında kalan kazanı satın aldığı dükkana bir daha da bakmadı.

Arkasında kalan garip dükkanı daha fazla umursamak istemiyordu. Sonuçta kendisinin düşünecek başka şeyleri vardı.

Sonunda Draco'nun asıl düşünmesini gerektiren olayların asıl başlangıcı olan dükkanın önüne gelmişti.

Madam Malkin'in kıyafet dükkanı.

Burada bir çok cadı ve büyücü Hogwarts kıyafetlerini özel olarak diktirip satın alıyorlardı. Kendisini en büyük büyücü dünyasının kahramanıyla tanıştıran bu dükkana Draco Malfoy 7 yıl boyunca gelmişti.

İşte başlıyoruz.

Annesiyle birlikte dükkanın kapısından girmeden önce Draco içinden düşündü.

Kıyafetlerin güzelce sergilendiği güzel mistik hava yayan o meşhur dükkana sonunda geri dönmüştü. 2 yıl boyunca uğramadığı bu dükkana tekrardan bu şekilde uğrayacağı aklının ucundan dahi geçmezdi.

Zamanda yolculuk yapıp geçmişteki benliğinin vücuduna girdikten sonra bu dükkana tekrardan uğramak kimin aklına gelirdi ki? Şahsen Draco'nun aklına gelmezdi.

"Hoş geldiniz."

Gözleri olan bodur yaşlı kadın gülümsemesiyle ikisini de onlara doğru yaklaşırken bunları söylemişti.

Narcissa Malfoy başını yanıt olarak sallayıp minik oğlunu onlara gülümseyen yaşlı kadının karşısına çıkardı.

"Oğluma uygun kıyafetler almak için geldik."

Madam Malkin gülen yüzüyle "Tabi ki Bayan Malfoy. Uygun kıyafetler bizim dükkanda en çok olan şeydir." Dedi.

Narcissa yaşlı kadının söylediklerine gülümsedikten sonra minik oğluna doğru eğildi. Oğlunun beyaz gömleğini düzeltirken "Ben listede ki bazı şeyleri alırken sen burada beni bekle." Dedi.

Draco burada 'Hayır.' demek isterdi ama maalesef ki böyle seçeneği yoktu. İstese de istemese de orada oturan büyücü dünyasının kahramanı olan kehanette ki çocuğun yanında ki sandalyeye oturup annesini bekleyecekti.

Sonunda annesinin çıkması ile 11 yaşındaki Draco Malfoy Madam Malkin'in dükkanın tek başına kaldı.

Yaşlı kadın nazik sesiyle "Oturabilirsin tatlım." Dediğini duyduğu anda Draco Malfoy iç çekişini içinde saklayarak kahverengi sandalyeye oturuverdi.

Yanında kendisine büyük gelen kıyafetleri giyen dağınık siyah saçları olan çocuk ona bakarken Draco'nun gerginliği istemsizce artıyordu.

Yani kim kendisinin boyuna yapışan kahramanın genç versiyonunu onu izlerken görmek ister ki?!

Şahsen Draco değil.

Şimdi sıçtık.

Sinir bozucu derecede olan gergin düşüncelerini kenara bırakmaya karar veren Draco, gri gözlerini hızla onu yoğunca izleyen çocuğa doğru çevirdi.

"Hogwarts'a mı?"

Çocuk heyecanla başını sallayınca Draco masum bir şekilde sanki gerçekten 11 yaşındaki çocukmuş gibi gülümsedi.

"Adım Draco."

Çocuk ağzını bir kaç kez açığ kapattıktan sonra sonunda yumuşak sesiyle ismini sessiz olan kimsenin olmadığı kıyafet dükkanında duyurdu.

"Harry."

Sarışın çocuğun tam ismini söylememesinden dolayı Harry Potter'da kendi ismini tam olarak söylememeye karar vermişti.

Draco bu durumu anladığı için konuşmaya devam etmedi. Bilerek tam ismini vermemişti, bu sayede konuşma uzamayacaktı ve birbirlerini düşman edecek konuşmalardan da kaçacaktı.

Draco sessizliğini korumayı karar verip annesinin bir önce gelmesini isterken Harry'nin gözlüklerinin arkasında saklanmış yeşil gözleri büyük bir parıltıyla çocuğu inceliyordu.

Çocuğun giyiminden yola çıkarak maddi durumunun iyi olduğunu anlayabiliyordu. Yani üzerindeki çocuğun giydiği beyaz gömleği üzerindeki mavi düğmeli yeleğe benzeyen süvetere bakarken nasıl durumda olduğunu herkes anlayabilirdi.

Sessizliğini korurken Madam Malkin geldi ve sihirle ortaya çıkmış havada uçuşan mezura ile ilk baş duruma ayak uydurmaya deneyen Harry'i ardından ise Draco'nun kollarını, bacaklarını, boyunu ve belini ölçüp uzaklaştı.

Daha demin ki hafif büyü gösterisinden sonra şaşkınlığını hala atamamış olan Harry'e bakan Draco, en sonunda onu umursamamaya karar verip tekrardan daha önce oturduğu kahverengi sandalyesine oturuverdi.

Daha büyünün bugün var olduğunu öğrenen Harry için her şey şuan da şaşırtıcı geliyordu. Draco istemeden çocuğun o davranışlarını gördüğünde bir taraftan güldü bir taraftan da üzülmüştü.

Ama elinden geldiğince bu hissettiklerini dışarıya vurmamaya deniyordu.

Büyücü dünyasının en büyük kahramanının eskiden böyle masum olması ne şaşırtıcı. 

En sonunda ağır geçen sessizlik annesinin kapıyı açıp "Draco hadi tatlım." Demesiyle bozulmuştu.

Yavaşça ayağa kalkan Draco, gergin olan çocuğa gülümseyerek "Doğum günün kutlu olsun Harry Potter." Dedi.

Draco ne kadar düşman olsa da Harry Potter'ın doğum gününü biliyordu. Yani kim bilmezdi ki. Büyücü dünyasında yaşayan ve büyücü dünyası hakkında bilgi sahibi olan herkes Harry Potter'ın doğum gününün 31 temmuz olduğunu bilirdi.

Buna Harry Potter'ın düşmanı olan Draco Malfoy'da dahildi.

Draco, madam Malkin ile konuşan annesinin yanına doğru yürürken siyah dağınık saçlarının arkasında saklanmış yeşil gözleri daha deminki söylediğinden dolayı büyüyen Harry Potter'ı arkada tek başına bırakmıştı.

Gülen yüzüyle Madam Malkin ile konuşmasının ardından annesiyle dükkanı terk eden Draco arkasında büyü dünyasının koskocaman kahramanını şaşırmış halde dükkanda tek başına bıraktı.

Draco'nun yüzünde Madam Malkin'in dükkanında çıkarken büyük bir gülümseme vardı. Kendisi Harry Potter ile düşman olamayacak kadar konuşmadığı için rahatlamıştı.

Kurtuldum!

En büyük düşman olmasının başlıca nedeni olan önyargılı düşüncelerinin Harry Potter'a duyurması yüzündendi.

Eğer geçmişte önyargılı düşüncelerini ona söylemesiydi her şey belki güzel bir şekilde yolunda gidecekti.

Bu onun için büyük bir adımdı. Bu sayede kendisi Harry Potter'dan uzak mutlu bir şekilde yaşayabilecekti.

Draco gülümserken elini tutan annesi onu bir sonraki dükkana doğru götürdü.

 

Forward
Sign in to leave a review.