Lost Memories

Harry Potter - J. K. Rowling
G
Lost Memories
Summary
Zamanda geri gitme hakkı kazanan 20 yaşındaki Draco Malfoy, 9 yıl önceki geçmişe yolculuk yaparken geleceğin akışını yavaş yavaş değiştirecektir.Eksik bölümler eklendi. Kazayla 31 Temmuz adlı 5nci bölümü yüklemeye unutmuşum yükledim.
Note
Uyarı: Hikayenin bazı bölümleri yetişkinlere yönelik olabilir. Daha karar vermedim ama böyle olacağını düşünüyorum.
All Chapters Forward

Başlangıç 2

Başlangıç 2

28 Temmuz yıl 2000 (Cuma günü)

 

Gri gözlerini açtığında Draco'nun yaptığı ilk iş şuan da çalan sinir bozucu alarmı kapatmak olmuştu. Başı çok ağrıyordu.

Sadece bir kadeh içmiştim neden bu kadar ağrıyor.

Draco dün sadece bir kadeh kırmızı şarap içmişti neden bu kadar ağrıdığını bundan dolayı bir türlü anlamıyordu.

Kafasını kaldırır kaldırmaz ağrıyan başını ovalamaya başladığı sırada Draco'nun gri gözleri daha demin gürültülü bir şekilde alarm çalan saatine odaklandı. Kırmızı renkte koskocaman sayılarla 08:30 yazdığını gördüğünde ise tüm baş ağrısını birden unutuverdi. 

Kahretsin!

Hazırlanmasına sadece yarım saat vardı. Saçlarını yapmak bile 40 dakikasını alıyordu. Sadece yarım saatte hem saçlarını toplayıp hem de kıyafetlerini giymeyi nasıl başaracaktı.

Korku insana her şeyi yapmasına sağlıyordu. Draco bunu insanların abarttığını düşünüyordu ama yanılmıştı.

25 dakika saçlarını düzenleyip kıyafetlerini giydikten sonra bakanlığın önüne cisimleşince tüm bunların abartı olmadığını anlamıştı.

O kadar ayna karşısında elini yüzünü yıkayıp hızlı dişlerini fırçalamıştı ki ağzında hala macunun tadını alabiliyordu. Ellerinde ki ıslaklığı ise hala hissedebiliyordu.

Son 5 dakika kala bakanlığa hızlıca girip ofisinin kapısını açtı, siyah ceketini kapısının arkasına astı ve kağıt yığınıyla çevrili masasının arkasına saklanmış olan kırmızı sandalyesine oturdu.

Bugün çok uzun gün olacak.

Draco içinden bir şeyler olacağını daha işe başlamadan hissedebiliyordu. Bu kağıt yığınını görünce eve ne kadar geç gidebileceğini şimdiden tahmin edebiliyordu.

Kafasını yığınla dolmuş beyaz kağıtlardan kaldırdığında ise camın arkasında olan hiç bir şey olmayan bomboş masa dikkatini çekti. 

Orası Harry Potter'ın masasıydı.

Draco ne kadar çok iş yapsa da Harry Potter'ın işi o kadar yoğun geçmiyordu. Hatta çoğunlukla ona hayran olan insanlar ondan gizlice onun işlerinin bazılarını alıp kendi aralarında bölüştürüyordu.

Kendilerine ait olan kalan işleri ise yapmadıklarından dolayı bakan yapabilecek tek kişi olan Draco Malfoy'a veriyordu.

Yani baştan aşağı iş arkadaşlarının ona verdiği gereksiz derecede fazla olan yığınla iş yüzünden Draco'nun tüm hayatı zorlaşıyordu.

Bu durum ne kadar sinir bozucu da olsa Draco bunu kabul etmek dışında başka hiç bir şey yapamıyordu.

Geçmişte yaptıklarından dolayı kendisi bunu hak ettiğini düşünmeye başlamıştı. Ona  göre şuan yaşadıkları tamamen geçmişte yaptıklarına karşılık geri dönen bir karmaydı.

Her zamanki iç çekişiyle Draco masanın üstündeki siyah tükenmez kalemini alıp işinin başına geri döndü.

Hogsmade Dükkanların kontrollerinin sonuçları

Karanlık eserleri hakkında bilgiyi onaylatma

Knockturn alley'de tehditlere karşı önlemleri

Kaçak ölüm yiyenlerin listesi

Sırayla kağıtların üzerindeki tüm yazıları okuyup yapacak görevlerini anlamayı denedi. Son okuduğu kağıtta ki yazıyı gördüğünde bu kağıdı ona inat verildiğini biliyordu.

Kaçak ölüm yiyenlerin listesi

Kısacası hala onların gözünde Draco, bir ölüm yiyendi. Ve bu ünvandan ölse dahi asla kurtulamayacaktı.

Nasıl Harry Potter kahraman ya da kehanetin çocuğu olarak anılmaktan kurtulamıyorsa Draco Malfoy'da ölüm yine ya da hain olarak anılmaktan kurtulamayacaktı.

Bu sonsuza kadar sürecek bir sesleniş olacaktı onun için. Geriye doğru yaslanıp ağrıyan başını rahatlatmak için işaret ve baş parmağıyla burun kemiğine bastırıp masaj yapmaya başladı.

Burun kemiğini yavaşça ovalarken bir taraftan da geriye yaslandığı sırada karşısında beliren beyaz tavana bakıyordu.

Bu tavanı 2 yıldır o kadar çok görüyordu ki artık bu duruma alışmış gibi hissetmeye başlamıştı.

Nerede hata yaptım ben.

Draco her gün bu beyaz tavana baktığında bunları düşünüp duruyordu. 'Nerede hata yaptım?' Zihninde her daim bu soru hep yankılanıp duracaktı.

Ve bu sinir bozucu sorudan asla kurtulamayacaktı. Sonunda Draco işine geri döndüğünde yığılmış beyaz kağıtlar yavaş yavaş azalmaya başlamıştı.

Her dakika kağıtları okuyup imzalarken bir taraftan da yeni şeyler yazıyordu. Böylece her zamanki gibi günlük rutin olan işini akşama doğru bitiriyordu.

Son kağıdı okuyup yeni cümle yazdıktan sonra imzalayan Draco kafasını hızla kaldırdı. Sonunda tüm kağıtlardan kurtulmuştu artık tamamen bu sinir bozucu işten bugünde kurtulmuştu.

Yarın izin günü olduğu için tüm gününü sinir bozucu bakanlık kağıtlarından uzak olup hayatının tadını çıkartırken dinlenecekti.

Draco'nun durumu iyiydi. Maddi durumu da yerindeydi. İstese işi bırakabilirdi. Harry Potter'ın sahip olduğu Potter ve Black ailesinin kasası kadar olmasa da maddi durumu güzel durumdaydı.

Ölüm yiyenlere katıldığından dolayı bakanlık Malfoy ailesi son durumda onlara yardım ettiğinden dolayı azkabana atmamıştı onun yerine gringotts kasalarından ceza olarak yüklü miktarda para almıştı.

Babası çok çalışıp eskisi kadar olmasa da paraları yerine koymuştu. Eski şatafatlı zenginliklerine sahip olmasalar bile Draco yine de zengindi.

Bundan dolayı istemezse çalışmayabilirdi. Ama kendisi çalışmak istiyordu. Ne kadar yorucu da olsa kendi ayakları üzerinde durmak zorundaydı.

Zor olsa da yaptıklarının karması olarak cezasını çekmek zorundaydı. Azkabandan ziyade bakanlıkta yoğun bir şekilde çalışmak onun için vazgeçilemez bir lütuftu.

Draco Malfoy memnuniyetle bu lütfu kabul ederdi.

Akşam olduğundan dolayı işlerinin bitmesiyle ayağa kalkan Draco, kapının arkasına astığı siyah ceketini beyaz gömleğinin üzerine giydi.

Ofisinin yanan ışığının kapatmasının ardından Draco kapkaranlık ofisinden çıkıp kapıyı da arkasından kapatıverdi.

Hızlı adımlarıyla kapanmak üzere olan asansörün kapısına elini uzatıp bindi. Arkasında her daim ona garip gözlerle bakıp izleyen iş arkadaşlarını umursamadan gideceği katın düğmesini basan Draco Malfoy derin bir nefes aldı.

Asansörün kapısının kapanır kapanmaz yoğun ve bir o kadarda rahatsız edici hava asansörün içerisinde yayılmaya başlandı. Asansörün katlarını gösteren ışığa bakan Draco, aceleyle kat sayılarının yavaş yavaş düşmesini seyretti.

İlk baş 3 sonrasında 2 ve 1. Her katta binen ve inen adamlarla 0'ncı kata gitmek Draco için epey uzun sürmüştü.

Sonunda 0'ncı katın yanmasıyla asansör kapısı açılır açılmaz Draco hızla asansörden indi ve ona garip gözlerle bakıp birbirlerinin kulaklarını fısıldayan insanları görmez geldi.

Aceleci adımlarıyla bakanlığın kapısından dışarı çıktığı anda Draco'nun ciğerlerine temiz bir hava giriverdi. Rahat nefes aldıktan sonra rahatlayan Draco, yorulmuş olan gri gözleriyle gülümseyip burnundan güzelce soluklanırken rüzgarın tatlı esintisinin tadını çıkardı.

Şuanda bugünün tüm yorgunluğunu üzerinde atıvermişti. Dışarı çıkmak o kadar iyi gelmişti ki hızla rahatlıyıvermişti.

Tam temiz hava için yürümeye karar verdiği sırada bir ses duyuverdi. Çöp kovasının gürültüyle yere düşme sesiydi.

Durup dururken düşen çöp kovası Draco'yu şüphelendirmişti.

Kesinlikle rüzgar yüzünden değil.

İçten içe Draco, kovanın düşmesinin nedeninin rüzgar olmadığını anlamıştı. Yavaş ve bir o kadar temkinli adımlarıyla düşen çöp kovasının yakınındaki duvarının arkasına saklandı.

Ardından ise hızla kafasını çevirip adımını oraya doğru atıp asasını doğrulttu. Karşılaştığı tek manzara karanlık bir boşluktu. Orada kimse yoktu. Sadece caddenin diğer tarafına doğru bağlayan bir ara sokak vardı.

Tam rahatlayıp nefes aldığı sırada tekrardan bir ses duydu. Ara sokağın öbür ucundan duyduğu rahatsız edici adım sesleri onu ürkütmüştü. Kaldırmak üzere olduğu asasını sıkıp kimse fark etmesin diye sakladı.

Adım sesleri yaklaşıyordu. Hızla kafasını çevirip adımını o tarafa yönelttiğinde siyahlar içerisinde bir adam görüverdi.

Asasını ona yöneltip yavaş adımlarla yaklaşırken "Tanrı aşkına bu çok sinir bozucu. Nereye koydum bu kağıdı." Diyen tanıdık ama bir o kadarda sinirli ses geliverdi.

Draco bu sesi duyur duymaz asasını yavaşça aşağı indirdiğinde gözlüklerin arkasında parıldayan yeşil gözler öfkeyle ona doğru çevrildi.

"Malfoy."

Öfkeden parıldayan yeşil gözleri görür görürmez "Potter-" Diye seslendiği anda kendisini hızla duvarı yapışmış şekilde bulan Draco, ne olduğunu anlamayı denedi.

Boynunu sıkıca kavrayan öfkeli eli tutup kendisinden uzak tutmayı denerken yüzüne doğru siyah bir asa çevriliverdi.

"Beni mi takip ediyordun?!"

Öfkeden parıldayan yeşil gözlerin ardından sorulan soru Draco'yu panikleştirmişti. Aceleyle kafasını sallayıp "Hayır. Takip etmiyordum." Dediğinde boğazını sıkan el uzaklaştı. Kendini nefes nefese kalmış bir şekilde yerde bulan Draco, tam rahatlayacağı anda siyah asa onun yüzüne doğru tekrardan yöneltildi.

"Açıkla. Neden buradasın?"

Nefesini sakinleştirmeyi deneyen Draco, ne yapacağını düşünürken karşısında ona doğrultulmuş asanın parıldadığını duydu ve acele etmesi gerektiğini anladı.

"Sadece bir ses duydum diye buraya geldim."

Dudaklarından panikle dökülen tüm kelimeler doğruydu. Hepsi o çöp kovasının yere düşme sesi yüzünden buradaydı. Harry'nin öfkeden parıldayan yeşil gözleri bu sözlerle parıltısını kaybetmişti. Hala sertti ama eskisi gibi derinliklerde öfke yoktu.

Onun yerine her zamanki nefret ve düşmanlık vardı.

"Bir daha sakın arkamdan yaklaşma."

Ona doğrultulan asayı geri çekip hızla uzaklaştığı anda Draco Malfoy, tek başına kaldığı ara sokağın sonunda rahat bir nefes almaya başladı.

Daha bir kaç saniye önce ofisindeki işinden bıkan Draco, ona doğrultulan asa yüzünden daha demin az kalsın ölecekti.

Acıyan boğazından bahsetmiyordu bile. Bu onun için en korkutucu günlerden biri olarak tarihe geçecekti.

6'ncı yılındaki Potter'ın tuvaleteyken ona doğrulttuğu büyü mü daha acı vericiydi yoksa şuan ki Potter'ın yaptıkları mı diye sorsalar direk ikinciyi seçerdi.

En azından ilkinde onu kurtaracak biri vardı ama şuan kinde yardım istese bile kimse onun yanına gelmeyi cesaret bile etmezdi.

Hatta Harry Potter'ın destek olup onu işkence edip öldürürlerdi. Harry Potter ile düşmanlığının bu kadar can yakıcı olduğunu biri ona söyleseydi onun sözlerini dinleyip Harry Potter'dan korkarak uzaklaşırdı.

Bu sayede onunla düşman olmazdı ve rahat bir şekilde yaşayıverirdi. Ama artık bu tarz saçma şeyleri düşünmemeliydi.

Çünkü her daim Harry Potter ile düşman olup herkesin nefretini kazan ölüm yiyen bir Malfoy alacaktı. Acıyan boynunu tutup ayağa kalkan Draco nefesini sakinleştirdikten sonra gri gözlerinden parıldamaya başlayan yaşlarla yürümeye başladı.

Tam ara sokağın ortasına geldiği anda simsiyah bir şey onun üstünü atladı. Panik ve korku karışımı duygularıyla "SİKTİR!!" Diye çığlık atıp yere düşen Draco, dört ayağıyla yere inen siyah kedinin mavi gözleriyle karşılaşıverdi.

Kedi masmavi gözlerini ona doğrultup dikleşmiş siyah tüyleriyle hırladıktan sonra hızla koşunca Draco rahatça soluklanmaya başlandı.

Ama sarışının hızlı soluklanışları sonunda ise hıçkırıklara dönüşmüştü. Karanlığın hakim olduğu bu ara sokakta Draco Malfoy bu dünyada tamamen yalnız başına olduğunu bir kez daha anlamıştı.

Gri gözlerinden yavaşça akan yaşlarla kızarmış olan boynunu tuttuktan sonra gökyüzündeki beyaz ayı seyretti. Onun için yapıla verilecek en iyi tek şey bir şeyi seyretmekti sonuçta.

Bir kez daha karmanın korkunç bir bok olduğunu anlamıştı bu gece.

 

Forward
Sign in to leave a review.