
Başlangıç 3
Başlangıç 3
Eve gelir gelmez Draco'nun yaptığı ilk iş üzerindeki siyah ceket ile beyaz gömleği çıkartıp banyoya koşmak olmuştu. Aynanın karşısında daha demin kahraman olarak anılan Harry Potter'ın elleri tarafından sıkılmış olan kızarmış olan boynunu dokunduktan sonra musluğu açıp elini yüzünü yıkadı.
Kızarmış gri gözlerinde şuan da çok yoğun bir yorgunluk akıyordu. Elini yüzünü yıkamasının ardından musluğu kapatıp lavabonun yanına asılmış olan beyaz havluyla yüzünü kuruladı.
Aynadan bir kez daha kendisine baktığında Draco'nun görebildiği tek şey yorgunluktan tamamen pes etmiş bir adamdı.
20 yaşında olmasına rağmen artık kendisini bir genç olarak görmüyordu. Yüzü ne kadar genç ve güzel gözükse de kendisini artık eskisi gibi muhteşem biri olarak görmüyordu.
Onun gözünde tüm inandığı her şey Hogwarts savaşının sonunda tamamen paramparça olmuştu. Geriye kalan tek şey ise boş olan gereksiz Saf kan olduğuna dair sözlerdi.
Artık kan durumunu ne kadar gereksiz ve önemsiz olduğunu anlamıştı. Ne kadar geç olsa da sonunda anlaması onun gibi bir aptal için bir mucizeydi.
Ne kadar anlasa da zihninde hala 'Bulanık' diyen sesler yankılanıyordu. Geçmişte ki halinin sırf muggle doğumlu cadı ya da büyücü olduğu için herkese söylediği o kelime şuan korkunç bir şekilde zihninde yankılanıyordu.
Özellikle Granger'e o sözü söylediği o anı düşününce ister istemez öfkeleniyordu.
Geçmişte ki halimi görürsem onu bu kelimeyi söylediği için yumruklayacağım.
Draco bunu düşünürken Hermione Granger'ın onu yumruklayıp burnunu kanattığı o anı aklına getirdi. İster istemez sıkılan dişleri arasında bir sırıtma ortaya çıkıvermişti.
"Zaten bir kere yumruk yemiştim. Ona rağmen yine de dersimi almamıştım değil mi?"
Ne kadar dayak yerse yesin geçmişteki halinin asla akıllanmayacağını biliyordu. Eğer akıllansaydı Potter'ın ona verdiği derslerle akıllanırdı değil mi?
Sonunda tuvaletten çıkan Draco, karanlık olan salonuyla bütün olan sade mutfağına geçip ışığı açtı.
Işığı açtıktan sonra buz dolabını açıp soğumuş olan sürahi de ki suyu aldı ve dolaptan aldığı bardağa boşaltıp hızla içmeye başladı.
Hava soğuk olsa da Draco'nun içi bugün yaşadığı tüm stresten dolayı yanıyordu. Ve bunu ne kadar soğuk olsa da bir soğuk su çözemezdi.
Onu çözebilecek olan şey şu anda bu dünyada yoktu...Değil mi?
Üstünü çıkarıp beyaz pijamalarını giyer giymez Draco, sarı saçlara sahip olan kafasını heyecanla yastığına koydu.
Yarın neyse ki izin günüydü bu sayede azda olsa dinlenip sinir bozucu işten kurtulacaktı. Hafta sonu iki gün boyunca izinliydi.
Ne kadar kısıtlı bir sürede olsa rahat bir nefes alıp dinlenecekti. Hatta belki bu izin günlerini fırsata çevirip memur olarak çalışan Blaise ile St. Mungo'da şifacı olarak çalışan Pansy'i ziyaret etmek için kullanabilirdi.
Bu sayede ona karşı ikisi bir daha birleşip söylenmezlerdi. Rahat bir nefes aldıktan sonra Draco gri gözlerini ağır bir şekilde yavaşça kapattı.
...
*Drrrr*
*Drrr*
Gri gözlerini açtığında Draco, aceleyle gürültülü alarmının sesini kapattı.
Ne çabuk sabah oldu sanki daha bir kaç dakika önce uyumuş gibi geliyor. Diye düşünüp esnerken pencereden kapkaranlık gökyüzüyle karşılaşıverdi.
Daha gecenin hakim olduğu ve ayın tepede olduğu saatteydi. Kafasını çevirip gri gözlerini saatte yoğunlaştırdığında kırmızı yazılarla kocaman şekilde 12:00 yazdığını gördü.
Daha saat gecenin 12'siydi. Daha sabah olmayı bırak uyuyalı sadece 3 saat geçmişti. Merakla alarmını kaldırıp bakındıktan sonra bir problem bulamayan Draco, sarı kaşlarını çatıp "Bozuldu mu acaba?" Diye söylenmeye başladı.
Daha önce alarmı böyle bir şey yapmamıştı. Neden durup dururken bunu yaptığını bir türlü anlamamıştı. Sonunda ise çok uykusuz olduğundan dolayı umursamayıp yatmaya geri döndü.
Sıcacık olan beyaz yatağı her daim onu gülümsetmeyi başarıyordu. Draco Malfoy tatlı uykunun tadını memnuniyetle çıkarmaya karar verdi.
Saatler ilerlerken ve gökyüzündeki yavaş yavaş batmaya başlarken Draco'nun gri gözleri açılıverdi.
Daha alarm çalmadan önce açılan Gri gözler, etrafı gördüğünde şoktan titremeye başlamıştı.
"Burası neresi?!"
Meraklı bir şekilde etrafına bakınıp kafasını bir sağa bir sola çevirdi. Gördüğü tek şey beyaz bir içlikti.
Bu bir rüya mı?
Beyaz boşluğu görür görmez Draco'nun aklına tek gelen şey ise zihninin ona bir oyun oynadığıydı. Ona göre bu sessiz yer sadece garip bir rüyaydı.
Yani başka bir açıklaması olabilir miydi ki?
Ya ondan intikam almak isteyen cadı ya da büyücüler onu buraya getirip hapsetti. Ya da hepsi sadece saçma bir hayal gücüydü.
Ayağa kalkıp etrafına bakınıp yürümeye başladığında ağzından "Hayal gücüm de amma garipmiş." Cümlesi çıktı.
Ona göre kimse onu buraya hapsetmemişti. Sadece zihninin ona oynadığı saçma bir oyundu. Biri ondan intikam almak için buraya hapsetseydi eğer yapacağı ilk iş ondan intikam alıp geçmişteki yaptıklarından dolayı acı çektirmek olurdu.
Ama buraya geldiğinden beri 10 dakikadan fazla geçmişti ve kimse ona işkence edip saldırmıyordu. Draco kaç dakikanın geçtiğini bilmese bile içinden bir his etrafı incelerken sürenin bu kadar geçtiğini söyleyebiliyordu.
Tam pes edip geriye doğru adım atacağı sırada siyah bir kedi ortaya çıktı. Draco bu kediyi daha önce görmüştü. Mavi gözleri parıldayan bu kedi yüzünden bir kaç saat önce Potter onun boğazına yapışmıştı. Şimdi onu sinir bozucu duruma sürükleyen kara kedi şuan da karşısında kocaman mavi gözleriyle ona bakıyordu.
Sanki davranışlarını ve hareketlerini koskocaman mavi gözleriyle izliyormuş gibiydi. Ne yapacağını izleyen bu kedi ona korkutucu gelmişti.
Nedense ondan uzaklaşmak istedi. İçinden bir his o kediden uzak dur demesine rağmen Draco Malfoy bunun saçmalık olduğunu düşündü.
Masum gibi gözüken bu canlının ona zarar vermesi imkansızdı sonuçta. Sadece siyah bir kediydi değil mi?
Yavaşça eğilip elini siyah kedinin kafasına yaklaştırdığı anda bir pençe hızla onun elini tırmaladı. Draco kanayan sol elini acıyla "Acıdı." Diye ovuştururken kedi dikleşmiş siyah tüyleriyle hırlayıp onun üzerine daha önceki gibi tekrardan zıplayıp uzaklaştı.
Bembeyaz zeminde kedinin zıplaması yüzünden yapışan Draco, ayağa kalktı ve daha demin ne yaşadığını düşündü.
Yani şuan ki yaşadıkları ona biraz saçma gelmişti.
Geçmişteki halim olsaydı büyük ihtimalle bundan şikayet edip babasına koşardı.
Bu alaycı düşüncesinin ardından Draco'nun yüzünde acı bir gülümseme ortaya çıkmıştı. Neredeyse her yerde geçmişteki benliğiyle şuan ki halini kıyaslayacak garip şeyler ortaya çıkıyordu.
Bu durum onun için artık acı ve sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı. Tam tekrar adımını atıp yürümeye başladığı anda birden tüm her yer kararmaya başladı.
Bembeyaz olan garip mekan birden siyahlaşmaya başlamıştı. Karanlık tarafından yutulan bu alanda hiç bir şey göremeyen Draco tam gözünü ovuşturduğu anda bir ses geldi.
Sana 3 şans veriyorum.
İyi değerlendir.
Nazik ama korkutucu gelen bu ses Draco'nun zihninde yankılanmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlamadığından dolayı telaşla etrafına bırakan Draco "KİMSİN SEN?!" Diye bağırdı.
Ama Bedeli sonra alınacak Demesi dışında başka hiç bir yanıt alamamıştı.
Onun yerine aldığı tek şey ise tüm vücudunun çökmesi ve karanlık olan bu mekandan daha karanlık olan göz kararmasıyla boğuşmak olmuştu.
Draco'nun gri gözleri kapanmadan önce ona yaklaşan karanlıkla kamufle olmuş simsiyah kedinin mavi gözlerini izledi.
Draco Malfoy artık ne olduğunu anlamıyordu.
Tüm nefes alış verişleri kalp atışlarıyla hızlanmaya başlamıştı. Sanki vücudu ona korkunç bir şey olacağına uyarırmışçasına alarm gibi ötüyordu.
Çok kötü bir hissiyatın içerisinde kaybolan Draco, sonunda kalp atışları ve nefes alış verişleri sakinleştikten sonra ağırlaşmış olan göz kapakları hafifleşip açılmaya başlandı.
Draco Malfoy gri gözlerini açtığında bembeyaz bir tavanla karşılaşmıştı.
Ve bu tavan ona pek iyi anılar getirmemişti. Hızla büyük olan bembeyaz yatağından kafasını kaldıran Draco'nun telaşlı gözleri siyah kedinin onu tırmaladığı sol eline kaydı.
Kedinin tırmalama işareti yerine sol elinde kocaman harflerle 3 yazısı yazıyordu. Sarışın bu siyah harfle yazılmış olan bu rakamın ne anlama geldiğini anlamamıştı.
"Ne oluyor böyle?"
Etrafına bakındıktan sonra Draco'nun ağzından çıkan tek soru buydu. Şuan da eskiden yaşadığı Malfoy malikanesine geri dönmüştü.
Daha bir kaç dakika önce evinde sade beyaz yatağında yatan 20 yaşındaki genç, şimdi ise devasa bembeyaz renkte olan yatağında 11 yaşındaki vücuduyla yatıyordu.
Küçülmüş olan sol elindeki sayıya Draco Malfoy defalarca bakmaya ve ne olduğunu anlamaya devam etti.
Kendisi şuan da 9 yıl önceki zamana geri dönmüştü.
...