
Weird Way The Find Happiness
Marlene yavaşça gözlerini açtı. Sirius onu sımsıkı sarmıştı ve hareket edemiyordu. Yinede bunu umursamadı. Onun yerine uyuyan Sirius'u izlemek daha çekici bir seçenekti. İlk defa uykusundan Sirius'tan önce uyanmıştı. Çocuğun saçları dağılmıştı ve düzenli nefesi Marlene'in yüzüne vuruyordu. Marlene şu haliyle onu çizebilmek isterdi ama bu hallerini bozmak asla olmasını istemediği bir şeydi. Sirius hakkında bir çok şeyi biliyordu. Bundan önce az daha Severusun -James gelmese- ölmesine neden olacağı zaman yaşadığı pişmanlığı biliyordu. O zamanlar nedenini bilmiyordu ama öğrenmişti. Regulus ile olan ilişkilerinde yaşadığı sorunları yada ailesi ile olanları hepsini. Aynı zamanda Sirius'ta onun hakkında her şeyi biliyordu. Ailesinin seherbaz olduğunu bilen nadir insanlardandı. En kötü zamanlarında yanında olmuştu. Marlene bazen onun hakkını nasıl ödeyeceğini düşünüyordu. Çünkü onu en kötü hislerinden kurtarmıştı. Ne kadar süre öyle izlediğini bilmiyordu ama Sirius yavaşça hareketlenmeye başlamıştı. Marlene onu tutan kolların sıkılaştığını farketti. "Günaydın Marls" dedi Sirius hala gözlerini açmamıştı. "Günaydın Siri" diye cevap verdi. Sirius onu biraz daha kendine çekti "saat kaç" diye sordu. Marlene kolunu Sirius'tan kurtarıp kolunda ki saate baktı "11 buçuk kahvaltıyı kaçırmışız" dedi. Sirius "zaten yetişemeyeceğimizi biliyordum" dedi gülerek. Marlene'de gülmüştü. Sonra aklına gelen şeyle yatakta doğruldu "ikimizde ortada görülmezsek şüphelenirler. Lily benim biriyle takıldığımı biliyor" dediğinde Sirius omuz silkti. "Benim bahanem hazır. Kuzenime gittiğimi sanıyorlar" dedi. Marlene bunun üzerine rahatlamıştı. "O zaman Lily beni kurtarır" dedi gülerek. Kendini yeniden yatağa bıraktı. Sirius ona sıkıca sarıldı. "Dün akşam çok eğlendim Sirius" dedi Marlene esneyerek. Sirius ise "bende eğlendim Marls" dedi.
Mary uykulu bir şekilde yemekhaneye geldiğinde kızgın bir Lily ile karşılaştı. İşaret parmağını -biri eksik- çapulcular arasında dolaştırıyordu. "Eğer sizin yüzünüzden puan kaybettiysek söyleyin. Yemin ederim öldüremeyeceğim" dediğini duydu. Sonra ise yanında oturan James mırıldanmıştı "süründüreceksin o zaman" Lily sevgilisinin dediği şeyi duyduğunda James'in omzuna vurdu. O sırada James'i kurtarmak isteyen Remus konuştu "Lily gerçektende bizim bir suçumuz yok. Pati Andromeda'nın yanında" dedi. Lily kaşlarını çattı "bu nasıl bir bahane" dedi. Peter ise gözlerini kocaman açarak Lily'e baktı "bizim pati'yi aldatacağımızı nerden çıkardın" dedi. James ise elini dramatik bir şekilde kalbine götürdü "biz onsuz bir şaka yapalım ve o bizi öldürsün bunu mu istiyorsun Lily çiçeğim" diye sordu. Remus kafasını iki yana sallayıp "bizi hiç tanımamışsın Lily" dedi. Mary konuşulanlara gülerek yerine oturdu. "Günaydın gençler" dedi. Herkes ona günaydın dedikten sonra Lily üçlüye baktı sonra kafasını yukarı kaldırıp sabır diledi. En sonunda ellerini masaya vurdu "tamam size inanıyorum" dedi. Ağzına domates attı. Puan kaybetmekten nefret ediyordu. Tabi Marlene'inde hala ortalarda görünmemesi onu deli ediyordu. Mary kahvaltısını yapmaya başlamıştı ve uykusuzluk yüzünden gerçektende etrafında olan konuşmalara dikkatini verememişti. Slytherin masasından ona belirli aralıklarla bakan kişileride farketmemişti. Onun yerine bunu farkeden kişi Peter oldu. Mary'e baktığında tabağıyla ilgilendiğini gördü. Umursamadı onların olduğu tarafa bakmalarının bir çok nedeni olabilirdi. James kahvaltısını eden gruba baktı ve çocukluk arkadaşının olmadığını farketti hızla Lily'e döndü "hey Marls nerde" diye sordu. Lily ise aklında dolaşan onlarca düşünceye rağmen "çok uykusu vardı uyandıramadım" cevabını verdi. Onun bu yalana inanmasını istiyordu. James ise onun ne kadar uykucu olduğu ile alakalı bir anı anlatmaya başlamıştı bile. Lily sevgilisinin değişik mimiklerle anlattığı hikayeyi gülerek dinlemeye başladı. Mary Lily'nin yalan söylediğini biliyordu. O gece Marlene odaya hiç gelmemişti ama bir şey söylemedi.
Mcgonagall masadan kalktı ve ilk olarak Slytherin masasına gidip Edmund Mulciber'ı yanına aldı. Mulciber şaşkın veya üzgün durmuyordu hatta gülüyordu. Barty Mcgonagall'ı umursamamıştı. Yakalanacak bir şey yapmamıştı. Bu nedenle dikkatini Evan'a vermişti. Ancak Mulciber'ın sesiyle tüm dikkatinin yönü değişmiş ikiliye dönmüştü. "Mary'le aynı cezayı mı alacağız" diye sormuştu Mulciber. Barty başka bir Mary olabilir diye düşündü. Onun Mary'siyle Edmund'ın ne işi olabilirdi ki? Daha sonra Mcgonagall'ın cevabına kulak kesildi. "Mr Mulciber sizinle Ms McDonald ile hangi cezayı alacağınızı tartışmayacağım şimdi lütfen beni takip edin" Barty duyduklarını sindirmeye çalıştı. Neden Mary'i sormuştu. Mary ne zaman ceza almıştı. Mcgonagall ve Mulciber'ın Gryffindor masasına gidişlerini izledi. Mary'nin arkadaş grubunun yaşadığı şaşkınlığı izledi. Sonra Mary'nin başını öne eğip kalkmasını kaçamak bir bakışla ona bakmasını. Kapıdan çıkarken Mulciber'ın Mary'nin beline elini koymasını. Barty içine dolan öfkeyi hissediyordu. Elindeki çatalı sinirden bükmüştü. Evan'ın ona sorduğu soruyu dinlememişti bile ani bir hareketle masadan kalktı. Hızla büyük salonu terk etti.
Mary ve Edmund ödül odasına geldiklerinde Mcgonagall ikiliye ciddi bir şekilde baktı. "Ms McDonald siz şuradaki duvarı" eliyle sağ tarafta dolu olan dolabı gösterdi "Mr Mulciber sizde karşıda ki duvarı temizleyeceksiniz. Büyü yok." İkili kafalarını salladı. Asalarını aldı. "Yarın ise Profesör Sloughorn'a malzemeler için yardımcı olacaksınız." dedi ve onları yalnız bıraktı. Mary elini alnına vurdu. Ceza alması problem değildi. Asıl problem bunu arkadaşlarının öğrenmesiydi. Barty'nin giderken ona bakışını yakalamıştı. "Orada öyle durarak dün yakalanmamızı geri alamazsın" dedi Mulciber masaya otururken. Çok rahat duruyordu ve bu Mary'i sinirlendirmeye yetiyordu. "Nasıl bu kadar rahatsın herkes şimdi neden ceza aldığımızı sorgulayacak" dedi bıkkınlıkla. Mulciber ile yanyana adının anılmasını istemiyordu. Mulciber'a güvenmiyordu. Mulciber oturduğu yerden kalktı Mary'e yaklaştı "neden ceza aldık" diye sordu. Mary ona biraz daha yaklaşıp "senin bizi Mcgonagall'ın önüne atman yüzünden" dedi. Mulciber başını iki yana salladı "hayır başka" diye soru yöneltti. Mary ise "seninle karşılaştığımızda hemen yapmam gerektiği gibi hızla oradan ayrılmadığım için" diye cevap verdi. Mulciber başını yeniden salladı ve yaklaştı aralarında sadece bir kaç santim vardı. "Çünkü ikimizde yasak saatinde okul koridorunda dolaşıyorduk" dedi yavaşça. Mary başını önüne eğdi çocuk haklıydı. Yakalanmıştı çünkü hediye için geçe kalmıştı. Hatta Edmund onu kurtarmaya bile çalışmıştı. Mary içinden ona soyadı yerine adını kullandığı için hayret etti ama umursamamaya çalıştı. Mulciber kızın eğik başını kaldırdı. "Şimdi lütfen şu işi bitirelim canım" dedi. Mary yakınlığın farkına ilk o anda vardı ve hemen geri çekildi. Mulciber bunu farkettiğinde güldü ama ağzını açıp tek bir kelime bile etmedi. Mary kenarda duran bezleri eline aldı birisini Mulciber'a verdi ve eliyle onu itti. "Hadi o zaman ne duruyorsun" dedi. Mulciber ise gülerek "peki canım" diye karşılık verdi. Mary ona canım demesini sevmiyordu ama bu seferlik boş verdi sadece çocuğun haline gülümsedi.
Marlene yataktan kalkmış ve üstünü düzeltmişti. Sirius ise hala yatıyordu. "Hadi kalk artık Sirius gidelim" dedi. Sirius yüzünde ki muzip gülümsemeyle "ben akşama kadar buradan çıkamam Marls kuzenimdeyim unuttun mu?" Diye sordu. Marlene gözlerini devirdi. "İyi o zaman ben gidiyorum." Dediğinde Sirius onu elinden çekerek durdurdu. "Ne bu acele Marls" diye sordu. Marlene ise "benim senin gibi bir bahanem yok" cevabını verdi. Sirius ise "Lily seni idare etmez mi" diye sordu. Marlene ise "eder etmesine ama akşama çok ciddi bir konuşma yaparız" dedi yüzünü buruşturarak. Sirius ofladı ve Marlene'i aniden çekip öptü. Onu öpmek uzun zaman önce yapması gereken bir şey gibi geliyordu. Bu nedenle asla vaktini boşa harcamıyordu. Ayrıldıklarında ikiside gülümsüyordu. "Görüşürüz Marls" diye fısıldadı. Marlene de "görüşürüz Sirius" dedi yanağına bir öpücük kondurup oradan hızla çıktı.
Ortak salona girdiğinde yüzünde bir gülümseme vardı. Yavaşça odalarına gitti. Bu saatte kimsenin olmayacağını düşünüyordu. Ancak yanılmıştı. Lily yatağında kitap okuyordu ve Marlene'in geldiğini görünce kitabı kapattı. Lily ilk başta duvarda olan saate baktı sonra Marlene'e döndü. "Bu bir rekor" dedi. Marlene şirin bir şekilde gülümsedi. Kollarını kocaman açarak Lily'e doğru gitti. Lily'e sarıldı. Lily "yemezler canım şimdi dökülüyorsun" dedi. Marlene yavaşça ondan ayrıldı ofladı ve "bana güzel bir sürpriz yaptı. Tüm akşam beraberdik film izledik ve uyuduk" dedi kısaca. Lily kafasını salladı. "Yani diyorsun ki tüm gün ortada yoktum ama hiçbir şey yapmadım" imayla soru sordu. Marlene gözlerini kocaman açtı ve "sen sen Lily Evans nasıl böyle bir şey söylersin. Ben gayet edepli bir hanımefendiyim" dediğinde Lily kıkırdadı. "İnan bana Marls inanmak isterdim ama Sirius'un pekte temiz bir sicili yok" dediğinde Marlene gözlerini devirdi. "İlk olarak burada benden bahsediyoruz ve Si" dediğinde durdu ve ne dediğini idrak etti. Lily tek kaşını kaldırmış gülüyordu. Onu yakalamıştı "Sirius?" diye sordu. Marlene hemen toparladı "Sirius ne alaka" diye sordu. Lily gözlerini devirdi. "Bu söylediğini zekama hakaret olarak algılıyorum. Dün akşam senin gideceğini biliyordum. Şans eseri tam vaktinde ortak salona gelmişim. Sirius'un elinde hiçbir valiz çanta yoktu. Beni görmedi ve salondan çıktı. James'e sorduğumda Onun kuzenine gideceğini söyledi. Sonra ise birlikte ortadan kaybolduğunuz zamanları hatırladım. Parçaları birleştirmek zor olmadı" dedi. Marlene ağzını açtı ama verecek bir cevabı olmadığını fatkettiği için yeniden kapattı. Lily Marlene'in haline güldü. "Seni yargılamıyorum Marls. Aslında Sirius olması belli açılardan rahatlattı. Sirius ile aranızda her zaman özel bir bağ vardı. Sana değer veriyor bunu görmemek için kör olmak lazım. Adınıza mutluyum" dediğinde Marlene minnettar bir şekilde gülümsedi. "Yinede James bunu öğrendiğinde vereceği tepkiden korkun derim" dediğinde Marlene'in omzuna elini koydu. Marlene ise elini alnına vurdu. Lily onun bu haline güldü. İkiside James'in böyle bir durumda Drama kraliçeliğini Sirius'tan devralıp onların başını şişireceğini biliyorlardı.
"Benim işim bitti" dedi Mary bıkkınlıkla. Mulciber ise onu duymamış hala üst katlarla uğraşıyordu. Çocuğun hala çalıştığını fark ettiğinde. Merdiveni onun tarafına çevirdi. Yukarı çıkıp ona yardım etmeye başladı. Kızın ona yardım ettiğini gören çocuk "sen napıyorsun" diye sordu Mulciber. Mary ise gözlerini devirip "sana yardım ediyorum. Sence başka ne yapıyor olabilirim" cevabını verdiğinde Mulciber önüne dönüp işine devam etmeye başladı. Mary Mulciber'ın berbat bir şekilde yaptığı temizliği gördüğünde kıkırdadı. Çocuğun elini tuttu "öyle değil böyle tut" dedi bezi düzeltirken. Sonra çocuğun elini bıraktı ve kendi işine döndü. Mulciber "bana yardım etmek zorunda değilsin" dedi. Mary ise omuz silkip "sana yardım etmem benden bir şey eksiltmez" dedi. Mulciber kızın cevabı üzerine kafasını salladı ve işine döndü. Mulciber'ın tarafınıda bitirdikten sonra merdivenlerden indiler. Mary her iki tarafa dikkatlice baktı bir eksik veya yamuk bir şey varsa düzeltmek için. O sırada ise Mulciber Mary'i izliyordu. Mary Mulciber'a döndüğünde çocuğun ona baktığını gördü ve bu onun içinde garip bir his oluşmasına sebep oldu. "Bir şey mi var Mulciber?" Diye sordu. Mulciber ise kaşlarını yukarı kaldırıp "neden bana hiç Edmund demiyorsun" diye sordu. Mary soruya şaşırsada omuz silkerek "pek yakın sayılmayız değil mi" diye sordu. Mulciber ise "galiba öyle canım" diyerek karşılık verdi.
"Nasıl ya Mulciber'la ceza mı almış" diye sordu Marlene şaşkınca. Lily ise kafasını salladı "evet ama ne olduğunu kimse bilmiyor. Gece olduğu kesin çünkü uyandığımda puandan düşüş yaşandığını anladım" dedi. James ise "bu puan düşmesinin sorumlusunun biz olduğumuza emindide." Dediğinde Lily mahçup bir şekilde gülümsedi "üzgünüm demiştim" dediğinde James omuz silkti. "Düello falan mı yapmışlar nasıl yani" diye sordu Marlene. James ve Lily'nin ufak atışmasını görmezden gelmişti. Peter onları daha önce konuşurken gördüğünü ve sabah kahvaltıda onun Mary'e olan bakışlarınıda söylemeyi düşündü ama vazgeçti. Çünkü henüz kendiside ne gördüğünü yada onların ne konuştuğunu bilmiyordu. Lily kızgın bir şekilde "eğer Mary'e bir şey yaptıysa onu doğduğuna pişman ederim" dedi. Lily ve Mary okulun başından beri aynı problemlerle uğraşıyorlardı. İkiside muggle doğumlu oldukları için Slytherin tarafının baskı ve sözlü saldırılarına uğruyorlardı. Marlene "arkandayım Lils" dedi. Sirius Black büyük salona girmiş ve her zamanki yerine oturmuştu. James masaya oturan arkadaşını gördüğünde kocaman gülümseyerek "pati hoşgeldin" dedi. Sirius gülümseyerek "hoşbuldum çatalak" diye cevap verdi. Marlene yanına oturan Sirius'tan sonra Lily'e kaçak bir bakış attı. Lily sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi yemeğine bakıyordu. Marlene böyle arkadaşlara sahip olduğu için bir kez daha sevindi.
Mary arkadaşlarını sabahtan beri görmemişti. Cezadan sonra odalarına gidecekken bir el tarafından durduruldu ve ara bir koridora çekildi. Karşısında duran kişi Barty'di. Mary karşısında Barty'i gördüğünde sevinmişti. Ancak yüz ifadesi onun sevincini kursağında bırakmıştı bile. Barty Mary'e eğildi sinirliydi ve bunu saklamıyordu. Her kelimenin üzerine vurgu yaparak "Edmund'la ne işin vardı" dedi. Mary ise onu ilk defa böyle görmenin şaşkınlığıyla duraksadı "b-ben dönerken onunla karşılaştım ve McGonaggal bizi yakaladı." Barty gözlerini sinirle kapadı. Sakinleşmeye çalışıyordu. "Peki neden bu kadar samimiydiniz" dedi gözlerine yavaşça açarak. Edmund'ın onun beline elini koyduğu sahne aklında dönüp duruyordu. Sakinleşmeye çalışsada başarılı olamıyordu. Yüzünde hala garip bir ifade vardı. Her an gidip saldırmaya hazırmış gibiydi. Mary Barty'nin bu yüzüne alışkın değildi. "Değiliz gerçektende sadece ödül odasının tozunu aldık" dedi hızla. Barty ile aralarının kötü olmasını istemiyordu. Umutla onun gözlerine baktı. Barty yavaşça doğruldu ve "bu akşam işim var sonra görüşürüz" diyerek Mary'i orada yalnız bıraktı.
Mary içinden kendine söylenerek ortak salona girmişti. Barty'nin tavırları ve olan her şeyin ilişkilerine gölge düşürmesini istemiyordu. Barty'i nasıl ikna edebileceğini düşünüyordu. O kadar dalgındı ki ona merakla bakan arkadaşlarını görmedi. Marlene ve Lily göz göze geldiler ve aynı anda koltuktan kalkıp Mary'nin koluna girdiler ve onu odalarına çekiştirmeye başladılar. Odaya girdiklerinde "şimdi bize her şeyi anlatmaya başla" dedi Lily. Mary "dün akşam arkadaşımın yanından geliyordum Edmund'la karşılaştık." Marlene ve Lily onun Mulciber'a adıyla hitap etmesi garip gelsede seslerini çıkarmadılar. "Sonra Filch'in kedisini gördük tam ters tarafa giderken Mcgonagall'ın önüne düştük ve ceza aldık." Mary ayrıntılardan kaçarak anlattığında Marlene ve Lily birbirlerine baktılar. İlk konuşan Marlene oldu "Ona Edmund dediğinin farkına ne zaman varacak dersin Lils" diye sordu. Lily ise omuz silkip "bekleyelim bence Marls hatırlarsan bazı farkındalıklar geç vuruyor" dedi. Marlene kızın yaptığı göndermeye gözlerini devirdi Lily ikisinede kızgındı çünkü ondan bir şeyler saklıyorlardı. Mary ise ne cevap vereceğini bilmiyordu. Çünkü cevap kızda yoktu. Ona adıyla seslenmiyordu hatta Edmund ona bunun nedenini bile sormuştu. Sonunda "bilmiyorum sanırım tüm günü onunla bir odada geçirince oldu" diyebildi. Lily aklında olan soruyu sordu "peki o akşam buluştuğun kişi Mulciber mıydı?" Mary hemen kafasını iki yana salladı "yemin ederim değildi sadece tesadüf" dedi. İçinden her ne kadar bu aralar çok fazla olsada tesadüf diye geçirdi. Marlene Mary'nin yanına oturdu "eh en azından kötü bir nedenle cezaya kalmamışsın. Yoksa onu lanetlemek zorunda kalırdık ve inan bana alacağımız ceza umrumuzda olmazdı." Kolunu Mary'nin omzuna atmıştı. Lily'de diğer yanına oturdu "James bir plan yapmaya başlamıştı bile buna üzülecek" dedi dudaklarını büzüp. Kızlar gülmeye başladılar. Mary rahatlamıştı çünkü arkadaşları burada onunlaydı. Barty ile arasını elbetteki düzeltecekti. Ama şimdi yapması gereken Çapulcuların yapmayı planladığı saçma planı dinlemekti ve bu inanılmaz derecede aptal kararlar verebilen arkadaşları sayesinde mutluydu. Mutluluğu bulmanın bir çok yolu vardı. Sadece inanmak lazımdı. Mutluluğu bulmanın tuhaf yolları vardı.