
One With Unexpected
Marlene öpücükten sonra geri çekildiğinde bir sessizlik oluşmuştu. İkiside çıtlarını çıkarmıyorlardı sadece mesafelerini açmadan duruyorlardı. Marlene beyninin bir an için düşüncelerinden dolayı patlayacağını sandı yada bir rüyada olduğunu. Ancak rüyada değildi. Sirius gözlerini Marlene'den ayırmıyordu. Vereceği herhangi bir tepkiyi bekliyordu. Marlene gözlerini yerden kaldırdı ve Sirius'a baktı. Sirius "Marls" dedi ama sözü yarıda kesildi çünkü bu sefer onu öpen Marlene olmuştu. Bu ilk öpüşmeleri gibi kısa değildi. Sirius Marlene'i kendine çekmişti ve Marlene ellerini Sirius'un saçlarında gezdiriyordu. Nefes almak için ayrıldıklarında Sirius Marlene'in bukleleriyle oynamaya başladı yüzünde bir gülümseme vardı. Marlene "bu" dedi ama devamında ne diyeceğini bilemedi. Onun yerine konuşan Sirius oldu. "Benden neden kaçıyordun Marls" diye sordu. Marlene gözlerini yere indirdi. "Bu yaptığımız şey daha doğrusu çekim olmamalıydı" dedi Marlene sessizce. Sirius elini Marlene'in saçlarından çekti "ama olduğu gerçeğini değiştirmez" dedi. Marlene ise "yinede olmamalı" dedi Marlene. Sirius'un kaşları çatıldı. "Neden" diye sordu. Marlene ise cevap vermedi. Sirius ona doğru eğildi "bak seni zorlamıyorum Marls. Sadece senden uzak kalmak istemediğimi biliyorum" dedi. Marlene onun gözlerinin içine baktı "senden uzak kalmaya çalışmak çok zordu" dedi ve güldü "sürekli yanımda bitiyordun" diye ekledi. Sirius kızın söylediklerine gülümsedi "kaçmakta düşündüğün kadar yetenekli değilsin" dedi. Marlene ise "kaçmak en kolay yoldu her zaman" dedi ve "yokmuş gibi davranmak" diye ekledi. Sirius kızın yüzüne elini koydu yavaşça yanağını okşadı "benden kaçma Marls" dedi sessizce Marlene gözlerini yumdu. Kafasını onaylar bir şekilde salladı.
Mary kütüphanede kitaplar arasında geziniyor ve tılsım dersi için ihtiyacı olan kitabı arıyordu. Tam köşeyi dönmüştü ki Edmund Mulciber ile çarpıştı. Mary "özür dilerim" dediğinde Mulciber ona baktı ve Mary'nin ondan asla beklemeyeceği tepkiyi verdi. Ona gülümsedi ve "sorun yok" dedi. Bu durum Mary'nin kaşlarını çatmasına sebep oldu. Yinede umursamadan yanından geçti. Mulciber ise "yinede" dedi. Mary onun konuşmaya devam ettiğini duyunca arkasına döndü. "Mary önüne dikkat et bazı kişiler bu aralar fazla agresif canım" dedi ve kızın yanından ayrıldı. Mary'i şaşkın ve durumun şokunda bıraktı. Canım mı diye sordu kendi kendine kaşları çatılmıştı ve adınıda biliyordu. "Mary" adının seslenilmesiyle seslenen kişiye baktı Peter elinde aradığı kitabı tutuyordu. Mary düşüncelerinden sıyrılıp Peter'ın yanına gitti.
Marlene kendini mutlu hissediyordu. Sirius ile birlikte orada biraz daha takılmış daha sonra ise odalarına gitmişlerdi. Aslında Marlene birlikte uyumayı teklif etmeyi düşünmüştü. Çünkü Sirius ile uyumak ona huzur veriyordu yinede sormaktan çekindiği için odasına gitmişti. İkisi dün akşamki aralarında gelişen şey konusunda tek bir konuda anlaşmaya varabilmişlerdi o şey ise bunun aralarında kalmasıydı. Marlene gülümseyerek kütüphanede Mary ve Peter'ın yanına oturmuştu. Üçlü ders çalışırken yanlarına Remus ve Sirius gelmişti. Marlene gelenleri görünce içinde ki heyecana rağmen sakin kalmayı başarmıştı. Remus Marlene'e döndü "Dorcas ile hiç konuştun mu" diye sordu. Marlene kafasını iki yana salladı "ne oldu önemli bir şey mi var" diye sordu. Merak ediyordu. Remus ise güldü "merak etme önemli bir şey yok. Sadece bana yazdığı mektupta senide sormuş" dedi. Marlene'in içini bir rahatlama aldı. "Ah anladım" dedi. Sirius Marlene'in karşısına oturmuştu. Marlene Sirius'a bakmamaya çalışıyordu ama Sirius onunla uğraşmaktan geri kalmıyordu. Marlene onlara doğru gelen Hufflepuff binasından bir çocukla göz göze geldi. Gözleri hemen Sirius'a döndü. Ancak Sirius o sırada Remus'la konuşuyordu. Kendini telkin etmeye çalıştı. Duygularını kontrol edemezsin. Yinede dört bir yanı suçluluk duygusu ile kaplanmıştı. Bu yüzden "ben bir kitaba bakıp geliyorum" diyerek yanlarından ayrıldı. Sirius Marlene'in kalkışıyla meraklansa da dikkat çekmemek için hareket etmedi.
Mary astronomi kulesine doğru hızlıca ilerlemeye başladı. Barty'i bu gün neredeyse hiç görmemişti ve onu özlemişti. Kuleye vardığında orada çoktan başka birinin olduğunu gördü. Mulciber kuleden dışarı bakıyordu. Bu gün onu ikinci görüşüydü. Onunla konuşmak istemiyordu. Bu yüzden sessizce kapının orada durdu. Düşündüğü kadar sessiz değildi ki Mulciber kafasını çevirip ona baktı. "Orada duracak mısın" diye sordu. Mary yerinde rahatsızca kıpırdandı. "Burada birini beklemiyordum" dedi Mary. Mulciber alaycı bir şekilde güldü. "Farkettim canım." Mary "ben gideyim" dedi ve arkasını döndü tam gidecekken Mulciber'ın sesiyle durdu "hemen kaçacak mısın canım. Ne o bir Slytherin ile birlikte takılmaktan rahatsız mı olursun" diye sormuştu. Mary ise sinirli bir şekilde ona döndü. Nasıl onu ayrımcılıkla suçlardı ki? "Bunu bana benim gibilerin Hogwarts'ta olmaması gerektiğini söyleyen sen mi diyorsun" diye sordu. Mulciber kaşlarını yukarı kaldırdı. Kahverengi gözleri parlıyordu. "Peki bunu benim ağzımdan çıkarken duydun mu" diye sordu. Mary'nin kaşları çatılmıştı. "Bunu duymama gerek yok Marlene'e saldırdınız" Mulciber ise "bu tam olarak doğru değil" dedi. "Cezayı üçünüz aldınız" Mary Mulciber'a güvenmiyordu. Mulciber omuz silkti "eh bir kaç cezadan bir şey olmaz değil mi" dediğinde Mary'nin kafası karışmıştı "yani sen yapmadın" diye sordu Mary Mulciber ona yaklaşmıştı kulağına doğru "arkadaşları için her şeyi yapan sadece siz değilsiniz canım" dedi ve kızdan uzaklaştı Mary biraz affalamıştı. "İyi geceler" dedi ve merdivenlerden inmeye başladı. Mary olduğu yerde durmuş düşünüyordu. Sonunda Barty geldiğinde kendine gelebilmişti. Barty yolda Edmund'a rastladığını ve biraz konuştuklarını söylemişti. Mary ise ona bu konuşmaları anlatmamıştı. Nedense Barty'nin hoşuna gitmeyeceğini düşünüyordu.
Marlene herkese erken yatacağını söyleyip yatağına geçmiş perdelerini çekmişti. Hayır uykusu yoktu sadece tüm gün hissettiği suçluluk duygusu ile savaşıyordu. Riley ölmüştü ölmesinin sebebi kendisiydi ve şu anda öleli bir yıl bile olmadan önce başkasıyla öpüşmüştü. Herkes ona hayatına devam etmesini söylüyordu ama kolay olmuyordu. Normalde olsa ihtiyaç odasına gider bir kaç resim çizerdi. Ama Sirius orayı biliyordu. Keşfetme şekli çok hoşuna gidiyordu. Orayı bilerek bulmamıştı. Onun yanında olmak istediği için bulmuştu. Yinede bazen yalnız kalmak istediği zamanlarda gittiği bir yeri kalmamıştı. Sonunda kaçmanın bir yolu olmadığını biliyordu. Yataktan yavaşça kalktı ve ortak salona indi. Arkadaşlarının orda koltukta oturup sohbet ettiklerini gördü. Mary ortada görünmüyordu. Marlene artık Mary ile cidden konuşması gerektiğini biliyordu. Marlene yavaşça Remus'un yanında ki boşluğa oturdu. "Sonunda Marls" dedi James Marlene kaşlarını kaldırdı "ne" dedi. James ise eliyle arkadaşlarını işaret ederek "burada ki arkadaş görünümlü düşmanlar benim asasız bir şekilde kendimi düşmekten kurtardığıma inanmıyorlar" dedi. Bu Marlene'i güldürmüştü. James doğruyu söylüyordu aslında. Küçükken süpürgeyle uçuş denemesi yapıyorlardı. James süpürgenin dengesi etrafta uçan bir kuş nedeniyle kaybetmiş ve aşağıya düşüyordu. Mesafe çok yüksek değildi. Düşse en fazla bir yeri çatlardı ama düşmekten son anda kurtulmuştu. Düşüşü bir anda durmuş ve yavaşça yere inmişti. Daha sonra Marlene'e hava atmıştı. "Aslında haklı gerçektende yaptı". James "teşekkürler Marls" dedi.
Yasak saati geldiğinde herkes odalarına dağılmıştı. Lily ve Marlene odalarına girdiklerinde Mary'nin hala odaya gelmediğini farkettiler. "Tamam artık görmezden gelemeyeceğim" dedi Lily kızgınlıkla işaret parmağını Marlene'e doğrulttu. "Siz ne yapıyorsunuz. Geceleri uyanıyorum ve ortada yoksun" sonra diğer eliyle Mary'nin boş yatağını gösterdi "ve Mary akşamları 9 buçuk civarı Ravenclaw'dan yada Hufflepuff"dan arkadaşlarıyla buluşmak üzere gidiyor." Marlene korkuyla kızgın arkadaşına bakıyordu. Lily ise konuşmaya devam etti. "Yalan söylüyor. Nereye gidiyor ne yapıyor bilmek istiyorum çapulcu haritasından bakmayı bile düşündüm. Ama bu ona saygısızlık olur dedim. Bize anlatır dedim" yatağa oturmuştu Marlene'in gözlerinin içine baktı. "Senin içinde aynı şeyi düşündüm. Hani biz arkadaştık" dediğinde Marlene suçlulukla başını eğdi. "Ben uyuyamıyordum geceleri kafamı dağıtmak için odadan gidiyorum" diye anlattı yalan değildi. "Ben birisinden hoşlanıyorum" dedi sonunda Marlene. Lily şaşkınca baktı "ve" diye sordu. Marlene'de kendi yatağına geçti elleriyle yüzünü kapattı "kim olduğunu sorma lütfen" dediğinde Lily kafasını iki yana salladı "sormam". Marlene dağılmış saçlarını arkaya attı "uzun zamandır reddettiğim bir şeydi. Çünkü olması çok saçma olmamalıydı" diye kendiyle kavga ederken Lily onu durdurdu "kim demiş" diye sordu. Marlene ise "içimde ki susmayan o ses ve yüce Merlin onunla öpüştüm" Lily anın şaşkınlığıyla tiz bir sesle "ne" diye bağırdı. Marlene ise yerin dibine girmek istiyordu. "Ona değer veriyorum ama suçluluk duygusu beni yiyip bitiriyor Lils." Lily Marlene'in yanında oturdu onu kendine çekti. "Mutluyum ve mutlu olmayı hakettiğimden emin değilim. Onun hislerinden de emin değilim. Bu gün kütüphanede Riley'i gördüğümü sandım" Lily sözünü kesti "bu yüzden bu akşam ilk başta gelmedin" Marlene onayladı. Lily bu sefer "bak zor olduğunun farkındayım. Anlıyorum demiyorum. Ancak buradasın ve eğer sen o kişiye karşı hislerim var diyorsan önemli olanda bu değil mi?" Sorduğu sorunun cevabı basitti. "Öyle sanırım" dedi Marlene. Lily ise "güzel" dedi. İkili kapının yavaşça açılmasıyla açan kişiye baktılar. Mary yüzünde kocaman bir gülümseme ile geliyordu.
Marlene ve Sirius gölün kenarında oturmuşlardı. İhtiyaç odasında geçirdikleri o akşamdan sonra ilk defa bu gün yalnız kalabilmişlerdi. Bunun en büyük sebeplerinden biriside Marlene'in Sirius'a kendince süre vermiş olmasıydı. Sonuçta Sirius pişman olmuş olabilirdi. "Ne okuyorsun" dedi Sirius Marlene'in elinden kitabı alırken. Kitaba baktığında aritmansi olduğunu farketti. Kitabı Marlene'in önüne atıp sanki pis bir şeye dokunmuş gibi elini üstüne sürdü. "Ders mi çalışıyorsun McKinnon" diye sordu. Marlene onun bu tavırlarına güldü. "Bazılarımızın doğuştan gelen bir yeteneği yok" dedi. Haklıydıda Sirius ders çalışmayı pek sevmesede derslerde çok iyiydi. Kollarını kafasına koydu ve gülerek çimlere uzandı "haklısın McKinnon biraz çalışsan iyi olacak" Marlene söylediği şeyi algıladığında ağzını açtı ve kapattı sonra elindeki kitabı Sirius'a vurup söylenmeye başladı "pis egolu herif" Sirius gülerek duruşunu düzeltti ve kitabı tuttu "cık cık cık McKinnon senin gibi bir hanımefendiye yakışmaz". Marlene durdu düşünür gibi yaptı sonra Kitabı aniden çekip "annemin dediğine göre bir hanımefendiden çok uzağım zaten" diyip yeniden vurmaya başladı. İkiside gülüyordu. Sirius sonunda kitabı Marlene'in elinden aldı ve kenara fırlattı. Marlene'i kollarından tutup yere yatırdı. Marlene hala "kitabım" diye söyleniyordu. Sirius Marlene'e yaklaşıp "ne yapsak seninle McKinnon" dedi düşünür gibi. Marlene kurtulmak için çabalıyordu. Sirius ona izin vermedi. Marlene kafasını kaldırmaya çalışınca yüzleri birden bire çok yakınlaştı. Sirius kızın gözlerine ve dudaklarına baktı. Sonra birden kızın kollarını bırakıp saçlarını karıştırdı. Marlene ani şokla onu itti ve bu sefer o Sirius'un saçlarına saldırdı. İkili yorulduklarında yere oturdular. Marlene Sirius'un omzuna başını yatırdı. Sirius kızı kendine çekti. Aralarında sessiz bir anlaşma vardı. İkiside bozmak istemiyordu. Sirius en sonunda "bu akşam ihtiyaç odasında ol" dedi. Marlene şaşırsada bir şey demedi kafasını sallayıp onayladı.
Marlene ihtiyaç odasına giderken düşünceliydi. Yinede içinde olan heyecan duygusunu bastıracak kadar değildi. Sirius saati söylediğinde şaşırsada -çünkü düşündüğünden erken bir saatti- onaylamıştı. Lily'nin onu idare edeceğini biliyordu. Yavaşça duvara geldi kimsenin olmadığını gördüğünde hemen içeri geçti ve kapıyı kapattı. Karşılaştığı manzara nedeniyle nutku tutuldu. Sirius Marlene'i gördüğünde haline güldü "burası gerçektende harika bir yer" dedi. Marlene'in elini tuttu ve içeri çekti. Yanan şöminenin yanında bir masa vardı. İki sandalye ve bir pikap vardı. Marlene çalan şarkıyı tanıyordu ve bu onun gülmesine sebep oldu. Sirius gerçektende Muggle'larla ilgili şeyleri seviyordu. Başını biraz yana çevirince koltuk ve beyaz bir perde gördü ve geride kalmış iki kişilik bir yatak. "Sanırım tüm akşam buradayız" dedi Marlene Sirius onu sandalyeye oturması için yönlendirdi. "Tam olarak öyle Marls" dedi ve Marlene'in önündeki tabağı açtı. Marlene "nasıl yemek aldın" diye sordu. Sirius ise "mutfaktaki cinlerden biriyle aram iyi diyelim" dedi gülerek. Marlene'de güldü. "Burayı çok güzel ayarlamışsın" dedi. Sirius etrafı gözden geçirdi. "Burasının büyüsü inanılmaz sadece planı düşünmem yetti" dedi işaret parmağını anlına dayayarak. Marlene kafasını salladı. "Burayı ilk bulduğumda hiçbir şeyin farkına varamamıştım" dedi ve kapıyı gösterdi. "Tam çıkacakken arkamda bir ayna belirdi. O anda içimden keşke yüzümün halini görebilsem diye geçirmiştim ve birden ayna çıktı. Sonra ise araştırmaya başladım." diyerek bitirdi. Sirius "Sanırım bunu bulanın biz olmamamıza biraz alınmıştım ilk başta" dedi sonra ise Marlene'in gözlerine bakıp "ancak şuanda bulanın sen olması harika bir şey" dedi. Marlene güldü.
Yemeklerini yedikten sonra Sirius Marlene'i koltuğa götürdü. Filmi başlatıp Marlene'in yanına koltuğa geçti. Çılgın cuma filmini izlemeye başladılar. Marlene filmi dikkatlice izliyordu. Sirius daha önce izlediği için daha çok Marlene'in tepkilerini izleyip onlara gülüyordu. Marlene sinir olsada fazla tepki vermemeye çalışmıştı. Film bittiğinde Marlene "yüce Merlin harikaydı" dedi. Sirius ise ona güldü "beğenmene sevindim Marls" dedi. Sonra Marlene'in yüzüne düşen saçını arkaya attı "ilk randevumuz nasıldı" diye sorduğunda Marlene nefes alamayacak gibi hissetti çünkü randevu olarak bakmamıştı. Bu ne demek diye düşündü. Çıkıyorlar mıydı? Ama Sirius ona hiç sormamıştı. Marlene cevap vermeyince Sirius üzüldüğünü hissetti. "Beğenmedin mi" diye sorduğunda Marlene kafasını iki yana salladı. "Bayıldım.... Sadece..." dedi Sirius onu tekrar etti "sadece" Marlene başını öne eğdi ve "Sanırım randevu olduğunu anlamamıştım ve bende garip bir tepkiye yol açtı" cevabıyla Sirius güldü. "Randevudan başka ne olabilirdi?" diye sordu. Marlene kafasını salladı "bilmiyorum" dedi. Sirius Marlene'e yaklaştı "o zaman sana bir randevu olduğunu kanıtlayalım" dedi ve onu öptü.
Mary Barty ile buluşmalarından dönüyordu. Barty'e bu sefer ondan önce çıkmasını onun burada bir işi olduğunu söylemişti. Aslında iş dediği şey Barty'e bir sürprizdi. Bunun için arkada kalmıştı. Hızlı bir şekilde kuleden inerken bir karaltı gördü. Hemen duvara yaslandı. İçinden onu görmemesi için dua ediyordu. Ancak gölge yukarı çıkmaya başladı ve Mary gölgenin kim olduğunu gördü. Edmund Mulciber. Mary bu bir hafta içerisinde üçüncü karşılaşmalarından rahatsız oluyordu. O çocukta bir problem vardı. Edmund onu görünce durdu ve "senin burada ne işin var" diye sordu. Mary ise aklına gelen ilk yalanı söyledi "astronomi kulesini seviyorum. "Neden Ravenclaw değilsin merak ediyorum" diye sorduğunda Mary kaşlarını çattı "şapkaya sor" dedi ve onun yanından geçip inmeye başladı. Ancak Edmund onu bırakmamıştı. "Gece okul koridorlarında dolaşmak yasak" demişti. Mary gözlerini devirdi. "Senin içinde yasak yalnız" dediğinde çocuk güldü "Slytherin için kural bozmak kadar normal bir şey yok" dedi ve ekledi "biz kendi kurallarımızı koyarız" Mary çocuğun gülen sesine rağmen son söylediğiyle buz kesti. "Kuralları okul koyar" dedi ve adımlarını hızlandırdı. Edmund ise "orası öyle ama burada yalnızca iki senem kaldı. Bundan sonra özgürüm" dedi. Mary ise "özgür olduğunda ilk ne yapacaksın" diye sordu. Edmund güldü ve "bulacağım" dedi Mary ona ne zaman bu kadar yaklaştığını ve yürümeyi kestiğini anlamadı. Hızla önüne döndü ama Mrs Norris'i görmesiyle döndü. Kedi miyavlamaya başlamıştı. Mr Filch in sesi geliyordu. Edmund Mary'nin elinden tuttuğu gibi koşmaya başladı. Kedide onların peşinden geliyordu. Tam köşeyi döndüklerinde bir bedenle çarpıştılar. İkiside El ele durmuş karşılarında ki profesöre baktılar. Mcgonagall onlara sinirle baktı "gecenin bu saatinde burada ne işiniz var" sorusuyla ikili Mcgonagall'a baktıklar. İkiside açıklama yapmadığı için "cezalısınız" dedi Mcgonagall. Mary ise kaderin ona oynadığı bu oyuna içinden lanetler etti.