
McKinnon Family Past
Bayan McKinnon koşa koşa yatağından fırladı ve sesin geldiği odaya doğru koştu. Kapıda Charlie'yi gördü. Charlie "O kabus görüyor" dediğinde Eleanor omzuna dokundu "sen git uyu ben hallederim" cevabını verdi. Charlie biraz tereddütle de olsa oradan ayrıldı. Eleanor hemen Marlene'in yanına koştu. Kızının saçını yavaşça okşamaya başladı. Marlene hıçkırıyordu. "Marlene uyan" dedi Eleanor. Marlene hala ağlayıp çığlık atıyordu. "Marlene" dedi bu sefer birazcık kızını sarstı. Marlene sonunda gözlerini açtı ama hala ağlamaya devam ediyordu. Eleanor ona sarıldı "geçti güzelim geçti". Eleanor sıkıca sarıldı. Marlene yatıştıktan sonra "mutfağa geç sana sıcak çikolata yapacağım sonrada konuşacağız" dediğinde Marlene kafasını salladı. Birlikte mutfağa geçtiler. Eleanor asasının tek bir hareketiyle suyu kaynamaya bıraktı. Marlene annesinin ondan bir açıklama beklediğini biliyordu. Ama susmayı tercih etti. "Ne gördün Marley" dediğinde Marlene bakışlarını ellerine çevirdi. Eleanor kakaoyu ekledi ve karıştırdı. Bardağa döktü ve Marlene'in önüne koydu. "İlk başta takip edildiğime dair bir histi" diye itiraf etti Marlene. Eleanor sandalyeye oturdu ve kızının elini tuttu. "Daha sonra kendimi hogwarts'ta buldum. Kendimi ve Dorcas'ı gördüm. Dorcas yeniden bir araya geleceğimizi söylüyordu" Marlene duraksadı. Rüyanın sonrası onun içinde bir gizemdi ama annesine anlatabileceğinin farkındaydı. "Sonra hiç bilmediğim bir yerdeydim kahve yapıyordum. Biri bana arkadan sarıldı" gözünden bir damla yaş geldi. "kim bilmiyorum. Tanıdıktı o his onu biliyorum ama" dediğinde Eleanor cümlesini tamamladı "ama bildiğine neredeyse eminsin". Marlene kafasını salladı göz yaşları istemsizce dökülüyordu. Uyandığından suçluluk duygusu onu yiyordu. Marlene gözlerinden akan yaşları sildi "bu ilk kez değil anne" dedi devamında "sene başından beri bu tür kabuslar görüyorum. Bazıları birer anı bazıları ise sanki çözülmesi gereken birer gizem" dedi ve şuana kadar gördüğü rüyaları bazı detayları es geçerek anlattı. Bittiğinde Eleanor kızına sarıldı. "Zaten rüyalar böyle şeyler değiller midir? Zihnimizin bize oyunları. Ama bunların hiç anlamı olmadığı da yanlış bir düşünce. Rüyalarımız en derin arzularımız ve en derin korkularımızı içerebilirler." Marlene kafasını salladı. "İşe geri dönmem ve yazın babanın daha fazla çalışması tetiklemiş olabilir. Takip edilme hissi" dediğinde Marlene gülümsedi. Annesinin söylediği şeyler ona çok mantıklı geliyordu. Eleanor Marlene'e artık yatması gerektiğini söylediğinde Marlene odasına gidip yatağına yatmıştı. Kendini annesinin en son ona söylediği sözleri düşünürken buldu. Marlene annesine bir kez daha hak vermişti. Uzun bir düşünce harbinin sonunda uykunun tatlı kollarına kendini teslim emişti.
Eleanor McKinnon aceleyle odasına gitti. Eline bir kağıt aldı. Sakin olması gerektiğini biliyordu ama yine de konu kendi çocukları olduğu için sakin değildi.
Marlene'in kabusları yeniden başladı. Sana ihtiyacı var.
Eleanor McKinnon
Marlene uyandığında kendini rahat hissediyordu. Annesi ile konuşmak ona iyi gelmişti. Yataktan belli bir miskinlikle çıktı. Pijamalarını değiştirip saçlarını tepeden topladı. Odasından çıktığında evin garip bir şekilde sessiz olduğunu fark etmişti. Aşağıya indiğinde ise yanıldığını anladı. Mutfaktan gelen sesler onun yanıldığını net bir şekilde gösteriyordu. Yavaşça mutfağa girdiğinde hiç kimse onu fark etmemişti. Charlie ve ikizler kahvaltı hazırlıyor gibi görünüyordu. "Günaydın uykucu" dedi Charlie onu ilk fark eden o olmuştu. Marlene gözlerini devirdi. "Günaydın annemler nerede" diye sordu Charlie'ın sataşmasını es geçerek. Charlie "annem sürpriz bir misafirimiz olduğunu söyledi. Babamla beraber alışverişe gittiler" dedi. Marlene gözlerini kıstı tam kim diye soracakken odadan gelen sesle beraber odaya koştular. Charlie ikizlerin önüne geçmiş ve tehlikeye karşı onları korumaya hazırdı. En önde giden kişi ise Marlene'di. Marlene ikizlerin mızmızlandığı duyuyordu ama umursamadı. Eli asasında bekliyordu. Marlene tam koruma büyüsü atacakken karşılarında ki kişinin dayıları Tom olduğunu fark ettiler. Bunu ilk anlayan Charlie rahatlayıp ikizleri serbest bıraktı. Marlene kim olduğunu anladığında ona doğru koşup sarıldı. "sanırım sizin evinize davetsiz misafirlerin pek iyi karşılanmadığını hatırlamalıydım." dedi çocukların gergin halini gördüğünde. Çocuklar sırayla ona sarıldı. Tom "sanırım ablam geliyor" dediğinde kapı açılmıştı çoktan. Eleanor McKinnon onu gördüğünde gülümsedi. "erkencisin Tommy" dediğinde ikizler kıkırdadı. "Sanırım sofra hazırdır" diye sorduğunda Charlie koşarak mutfağa gitti. Tom ise Marlene kolunun altına aldığında "hiçbir şey değişmemiş" dedi. Marlene gülerek kafasını salladı.
James ve Sirius hiç sesi soluğu çıkmayan Marlene'i ziyaret etmeye karar vermişlerdi. Resimlerini çizdikleri günden sonra işler sebebiyle gidememişlerdi. Eve geldiklerinde kapıyı açan kişi ikizlerden Sam'di. "Hoş geldiniz iki gündür yoktunuz bizde size ne olduğunu düşünüyorduk" dedi gülerek. James Sam' kafasını okşayıp saçlarını dağıttı "ikinci bir pelerin turu ihtimalini çöpe attın ufaklık" dedi içeri geçti. Sirius onu takip etti hala James kadar rahat olamıyordu. James içeri girdiğinde Eleanor McKinnon ile karşılaştı "hoş geldiniz çocuklar" dedi Mrs McKinnon daha sonra çocukların ne soracağını fark ettiğinde "arka bahçedeler gelin bende oraya gidiyordum" dedi ve çocukları arka bahçeye yönlendirdi. Bahçeye girdiklerinde Marlene dayısı ile hamakta oturmuş konuşup gülüyorlardı. Tom onun omzuna kolunu atmış bir espiri yapıyordu Marlene ise Kahkahalarla gülmekle meşguldü. Sirius uzun süredir Marlene'i bu kadar gülerken görüp görmediğini düşündü. Cevap hayırdı bunu fark ettiğinde bunu başka birinin yapmasına sinirlendiğini de anladı.James Mrs McKinnon'a döndü ama kadın o sırada Sirius'un bakışlarını izlemekle meşguldü. Bunun iki nedeni vardı. İlk neden yılbaşından beri kızıyla olan yakınlığını fark etmesiydi ve ikincisi ise geçen gün eve gizlice Marlene'in izniyle girmiş olmasıydı. Mrs McKinnon bunu görev sonrası eve döndüğünde fark etmişti. Çocuk gizlice evdeki camdan kaçıyordu. Bu onu kızdırmak yerine güldürmüştü. Mrs McKinnon "Tommy bak burada kim var" diye sordu. James Tommy kelimesini duyduğunda "Tom dayı" diye sevindi. James Tom'u çok küçükken tanımıştı. O yaramaz bir amcaydı çocukalara rahatlık tanır ve eğlenmeleri için elinden geleni yapardı. Tom hamaktan yana baktı ve onlara bakan üçlüyü gördü. Kollarını açtı "dostum Jamie" dedi ve ona sarıldı. Daha sonra olanları şaşkınlıkla izleyen Sirius'u gördü elini uzattı "selam genç arkadaşım seni burada ilk defa görüyorum. Ben Tom Robinson" dedi daha sonra "Marley'in amcası" dedi. Marlene gözlerini devirdi. Yine Marley'e dönülmüştü. Sirius toparlandı ve gülerek "Sirius Black efendim" dedi. Tom gözlerini kocaman açtı dalga geçer bir biçimde "bir Black McKinnon topraklarına girip bir Muggle doğumlu ile konuşuyor ha" dedi. Sirius kendini biraz rahatsız hissetti. Bunu fark eden Marlene dayısını dirsekledi. Tom hemen "favori Black'im ile tanıştım galiba" dedi ve Sirius'un omzunu sıktı. Sirius gülümsedi. Mrs McKinnon konu dağılsın diye "atıştırmalık getiriyorum ve sende benimle geliyorsun sevgili kardeşim" dedi Tom'u alıp oradan uzaklaştırdı.
James, Marlene ve Sirius üçlüsü James ortaya geçecek şekilde hamakta oturuyorlardı. "Onu özlemişim." dedi James gülerek. Marlene'de kafasını salladı "bende öyle" . Sirius ise "bir dayınız olduğunu bilmiyordum. Ne sen Ne de çatalak bana bahsetmemişti" dedi. Marlene ise ona bakıp "pek buralara gelemez ben daha çok küçükken çok sık geliyordu. Sonra birden işleri arttı ve yılda bir yada iki kez gelir oldu." dediğinde James ise "geçen sene hiç gelmedi mesela. Onun geldiği günleri iple çekerdik. Geldiğinde hep komik şeyler olurdu çünkü" dedi. Marlene derin bir nefes verdi "ailemizin ihtiyacı olan o damar onda var" dedi. Daha sonra işaret parmağıyla kafa gitmiş işareti yaptığında üçlü güldüler. James lavaboya girmek için Sirius ile Marlene'in yanından ayrıldı. Sirius "aylak yazdı Dorcas ile buluşmuşlar" dediğinde Marlene kaşlarını çattı "iyide nasıl Doe burada değil" dediğinde Sirius kızın omuzuna vurdu "Remus'un annesinin işi nedeniyle Amerika'ya gittiklerinde buluşmuşlar Marls sakin ol." dedi gülerek. Marlene en yakın arkadaşını göremediği için üzgündü. "üzülme Marls seni görmeden Doe hiçbir yere ayrılmaz" dedi Sirius tekrardan. Marlene gülümsedi bunu biliyordu. Sirius kafasını salladı. "bir keresinde olayı bilmeden sırf senin için bana saldırmışlığı bile olan o kızdan bahsediyoruz" dedi. Marlene neye gönderme yaptığını biliyordu. Üçüncü yıllarında Marlene'in dedesi vefat ettiğinde Marlene en ufacık şeyde bile ağlama yada saldırma eğilimindeydi. Bir gün Sirius onun kafasını dağıtmak için bir espri yapmıştı. Ancak espriyi duyan Marlene ağlamaya başlamıştı. Bunu gören Dorcas Sirius'a sataşmıştı. Marlene kendine gelip anlatana kadar Dorcas Sirius'a ölümcül bakışlar atmıştı. Bunu hatırlayan ikili kahkahalarla gülmeye başladılar. İçeriden James'in geldiğini gören Sirius Marlene'e baktı "bu gece yarısı benimle bahçe önünde buluş" dedi gülerek. Marlene şaşırmıştı ama Sirius ile eğlence fırsatını kaçıramazdı ve kaçırmayacaktı.
O sırada mutfak camından Mrs McKinnon ikiliyi izliyordu. Tom dayanamayıp kız kardeşinin baktığı yere baktı ve güldü. "Bizimkisi iyi görünüyor" dedi. Mrs McKinnon ise "eskisine göre iyi" cevabını verdi. Tom kafasını salladı o sırada bakanlıkta olan görevi nedeniyle onların yanında olamamıştı ama yeğeninin halini tahmin edebiliyordu. "Bu akşam seninle benim odamda konuşacağız Tom sakın plan yapma" dedi Mrs McKinnon. Tom kafasını salladı buraya çağrılma nedeninin farkındaydı.
Sirius McKinnon'ların evinin önünde heyecanla Marlene'i bekliyordu. Onu bu gün gerçekten ilk defa kahkahalarla gülerken gördüğünde bu akşam için olan planı yapmıştı. Biraz aceleye gelmiş bir plandı ama işe yarayacağını biliyordu. Onun bu kadar eğleneceği kişinin bir başkası olması Sirius'u rahatsız etmişti. Marlene camdan aşağıya indiğinde acele etmesi nedeniyle yere düşmüştü. Hemen yerden kalkan Marlene üstünü silkeledi ve hızla bahçeden çıktı. Sirius ona hızla silkelenerek gelen Marlene'i gördüğünde gülümsedi. "James nasıl oldu da peşine takılmadı?" Diye sordu gülerek Marlene. Sirius kolunu kızım omzuna attı "İnan bana Marls Çatalak çok meşgul." Dedi imayla. Marlene imanın Lily'ide kapsadığını anladığında güldü. "Sanırım ikinci plana atılmışsın Sirius" dedi Marlene. Sirius ise omuzlarını silkti "beni kaybeden o". Marlene gülmeye başladığında. Sirius bu gece o ve Marlene fazlasıyla eğleneceklerdi.
İlk durakları kasabanın kötü ünvanlı komşusunun evinin önüydü. Mrs Gallagher bir muggle'dı ama herkes ona cadı derdi bunun tek nedeni ise kadının küçük çocuklara karşı tavırlarıydı. Sirius'un aklına burasının gelme sebebi basitti. Geçen gün ikizleri o kadın hakkında konuşurken duymuş ve kadın aklına kazınmıştı. İlk plan James ile yapmaktı ama bu gün bunu yapacağı kişi Marlene'di. "Bu cadalozun evinde ne arıyoruz" dedi Marlene. Sirius ise gülerek çantasından tuvalet kağıtlarını çıkarmaya başladı. Marlene kaşlarını çatmıştı ama onun konuşmasına Sirius izin vermedi " bu bir muggle geleneği normalde cadılar bayramında yapılır ama biz bu sefer bunu yazın yapacağız dedi Marlene'in eline tuvalet kağıdı verdi. Sonra Marlene'e gülerek baktı "sonuçta biz cadı ve büyücüyüz bize her gün cadılar bayramı" dedi. Marlene'e göz kırptı ve ilk tuvalet kağıdını kadının evine attı. Daha sonra Marlene Sirius'un ne yaptığını izleyip elindeki tuvalet kağıdına baktı. Sonra tuvalet kağıdını hızla attı. Gülerek kağıtları atmaya başladılar. Ellerinde sadece bir tane kaldığını anladıklarında Sirius centilmenlik yapıp o kağıdı Marlene'e verdi. Marlene sessizce kıkırdadı. Sirius kızın bu halini gülerek izledi. Marlene elindeki tuvalet kağıdını attığında rüzgar nedeniyle biraz yana kaymıştı buda tuvalet kağıdının orada uyuyan köpeğe denk gelmesini sağlamıştı. Köpek havlamaya başladığında evin ışıkları açıldı. Sirius "merlinin donu" dedi ve Marlene elini tuttu koşarak kaçmaya başladılar. İkili arkalarından o muggle'ın söylendiğinin farkındaydılar ama bunu umursamadılar elele bir şekilde kahkahalarla kaçtılar.
Yeterli uzaklığa ulaştıklarına inandıklarında nefeslerini düzenlemek için durdular. Ellerini ayırmadan aşağıya doğru eğilip soluklanmışlardı. İlk konuşan Sirius oldu "Tanrım Marls nasıl oldu da köpeğe denk getirdin". Marlene ise "İnan bana hiçbir fikrim yok" dedi nefes nefese. Sirius Marlene'in elini sıktı "büyük başarı" Marlene o ana kadar hala el ele tutuştuklarını unutmuştu. Bunu fark ettiğinde bakışları ellerine sabitlendi. İçindeki o huzuru hissetti yeniden. Bu onda kaç dürtüsünü oluşturuyordu. Bu his güzel olduğu kadar suçluluk duygusu yeniden tüm bedenine yayılıyordu. Marlene bu dürtüye uyarak elini çekti. Sirius biraz hayal kırıklığına uğramış hissetti. Yinede tek kelime etmedi. "Hadi Marls seni bir yere götüreceğim" dedi ve Marlene'i yönlendirmeye başladı.
İkinci durakları Marlene'in en çok şaşırmasına neden olan şey olmuştu. Sirius onları kasabanın arka taraflarında olan izbe bir yere götürmüştü. Marlene eğer yanında ki Sirius değil bir başkası olsa oradan acilen kaçacağını fark etti ama söz konusu olan Sirius Black ve ona hissettirdiği mutluluk duygusu olsun onunla her yere gideceğini biliyordu. Sirius buraya getirip yeni kızını Marlene'e göstermek için içeri girdi ve bir şeyi sürerek dışarı çıkardı. Üstünde örtü olduğu için Marlene bunun ne olduğunu anlamamıştı. Sirius bir sunucu gibi "evet miss McKinnon benimle beraber sokaklarda bir tura ne dersiniz?" Diye sordu motorun üzerinde ki örtüyü çekerek. Marlene şaşkınca alete baktı. Buna benzer bir şeyi gördüğünü hatırlıyordu ama adı konusunda hiçbir fikri yoktu. "Cevabınız bayan" dedi gülerek. Kızın şaşkın halini izlemek ona zevk veriyordu. "Bu bir muggle aleti" dedi en sonunda Marlene. Sirirus gülerek kafasını salladı "evet adı motorsiklet amcamın bana bıraktığı mirası biliyorsun bende ondan birazını buna kullandım." Dedi. Marlene motorsikletin etrafında döndü ve onu inceledi. Onun hakkında bir çok sorusu vardı. Ancak onları sormak yerine "nasıl tur atacağız" diye sordu. Sirius motorun üzerine bindi. "Aynı süpürgeye biner gibi bineceksin" dedi gülerek sonra "ayaklarını orada olan yerlere yerleştir" diye ekledi. Marlene heyecanla Sirius'un dediklerini yaptı. Sirius güldü "şimdi bana sıkıca tutun McKinnon" dedi. Marlene arkadan ona sarıldı çekingen bir şekilde. Sirius birden gaza bastığında Marlene irkildi. "Hadi ama Marls şu anda motor sessizde nasıl olurda irkilirsin" dedi. Sirius haklıydı motoru sırf yakalanmamak için büyü ile sesini engellemişlerdi. Yoksa Mrs Potter onları yakalar ve kullandıkları tehlikeli araç yüzünden cezalandırırdı. "Konuşmada götür bizi" dedi Marlene gülerek. Sirius "hayhay" diyerek gaza yüklendi ve Marlene'in çığlığı eşliğinde yola çıktılar.
Marlene ile Sirius birlikte yaptıkları yolculuktan sonra aracı eski yerine yerleştirdiler. "Nasıldı" diye sordu Sirius. Marlene'in hoşuna gittiğinin farkındaydı. Yinede bunu ondan duymak istiyordu. Marlene ise "müthişti" dedi sesinin çok yüksek çıkmasına engel olamamıştı. Sirius kızın bu haline güldü. "Beğenmene sevindim Marls" dedi sonunda. Marlene kıkırdadı "Sağol Sirius gerçektende çok eğlendim" dedi. Birlikte evlerine doğru yürürken saçma sapan konularda konuştular. Ayrılma zamanı geldiğinde Marlene'lerin evinin önünde durmuşlardı. Marlene bu akşamın bitmesini istemediğini farketmişti. "Gelmek ister misin" diye sordu. Sirius ise gülerek "beni eve mi atıyorsun McKinnon" diye sordu. Marlene ise onun bu haline gözlerini devirdi. "İyi o zaman ben gidiyorum" dedi tam dönecekken Sirius onun kolunu tuttu ve kendine çekti. Marlene aniden Sirius'un dibine gelmişti. İkiside olayın ne olduğunu unutmuşlardı. Uzun zamandır kendini göstermeyen o çekim yeniden ortaya çıktı. Sirius ellerini Marlene'in kolundan ellerine indirmişti. Marlene bu tanıdık hissiyatla yerine çakıldığını hissetti. Buna son vermesi gerektiğini biliyordu. Marlene kendini geriye çektiğinde Sirius bir boşluğa düştüğünü sandı. Yinede bu boşluk kısa sürdü çünkü Marlene onun elini tutmuş eve doğru çekiştiriyordu.
Tom ve Eleanor çalışma odasında oturmuşlardı. Eleanor elleriyle kafasını ovuşturuyordu. Düşünmesi gereken çok şey vardı. Tom kız kardeşinin halinin iyi olmadığını anladığında omzunu sıktı "sakin ol Els." Dedi sakince. Eleanor ise "bunun tekrarlanmayacağını sanıyordum" dedi. Tom ise "bunun kalıcı olmasını bekleyemezdik. Bunu sana söylemiştik. Eleanor her şeyi hatırlıyordu. Tüm ince ve üzücü ayrıntısına kadar hatırlıyordu. Marlene 7 yaşına girdiğinde ilk bu kabusları görmeye başlamıştı. McKinnonlar bunun nedenini anlayamamışlardı. O sene mart ayında Marlene yine bir rüya görürken Tom'da oradaydı. Tom'un ne olduğunu çözmesi çokta büyük bir zamanını almamıştı. Çünkü Marlene'in gördüğü rüya gerçek çıkmıştı. Tom bunu fark ettiği anda Eleanor'u kenara çekmişti. "Eleanor onu götürmeliyim" demişti. Eleanor kaşlarını çatıp "nereye götüreceksin Tom" demişti. Tom ise "o bir kabin Eleanor ama bu onu kötü etkiliyor. Bunu düzeltecek birini bulabilirim" demişti. Eleanor küçük kızına baktı abileri ile bahçede oynuyorlardı yerde çamur havuzu oluşturmuş birbirlerine atıyorlardı. Kafasını bir kabullenişle sallamıştı. Tom o akşam küçük Marlene'i alıp uykusunda götürmüştü. Marlene eve bir hafta sonra döndüğünde dayısı ile tatil yaptığını söylemiş ve abilerine dil çıkarmıştı. O günden sonra kabuslar kesilmişti. Eleanor hatıra havuzundan çıktığından bitkindi. "Bir şey onu tetiklemiş olmalı" dedi Tom bitkince alnını ovaladı küçük yeğeni için endişeliydi "yada gücü engeli aştı" dedi. Tom bunun olmasını beklemiyordu. Çok küçükken bu kadar etki etmesinide beklemiyordu aslında. Ama hep beklentisi yanlış çıkmıştı. "Onu yeniden götürsemde bir işe yaramayacak" demişti Tom. Eleanor kafasını salladı. "Eskisi gibi değil çok uzun zamandır oluyormuş ilk başlarda uyuyamadım ama artık uykusunu etkilemiyormuş." Dedi. Tom kafasını salladı. "Ona bu kolyeyi vereceğim" dedi elindeki kolyeyi göstererek "görmesine engel olmaz ama hatırlamasını engeller" dedi Eleanor "gördüğü şeylerin gerçeklik yüzdesi kaç" diye sordu. "Kehanet kesinliğin olduğu bir alan değil Eleanor sakin olmalısın" dedi. İkiside sessiz bir şekilde duruyorlardı. Taki aniden odaya ev cinlerinden biri girene kadar "efendim eve izinsiz giriş var. Efendi Marlene odasına camdan efendi Sirius ile girdi. " Tom ve Eleanor duydukları şey ile birbirlerine bakıp gülmeye başladılar. Bu kızın asla uslanmayacağını biliyorlardı. "Sanırım bizimkinin uyumamasının nedeni başkaymış" dedi Tom gülerek. Eleanor ona vurdu "o sen değil Tom" dedi gülerek daha sonra ev cinlerine dönüp "haber verdiğin için sağol. Bundan bizden başka kimseye bahsetme" dedi. Ev cin'leri odadan ayrıldığında Eleanor kızı ile konuşmanın vakti geldiğini düşünüyordu.
Sirius uyandığında hava henüz yeni aydınlanıyordu. Yanında yatan Marlene'e baktı. Huzurlu görünüyordu ve güzel. Sirius ona böyle bakmaması gerektiğini biliyordu yinede kendine engel olamamıştı. Dün gece olmak üzere olan şeyin farkındaydı ve bunu istemişti hala istiyordu. Yalnızca bunun ikisinin arasında olan bu şeyi parçalamasından ve yanıldığından korkuyordu. Gözleri kızın açıkta kalan t-shirt'üne kaydı. Yara izini yeniden görebilmişti. Bu sefer inceleyecek vakti kendinde buldu. Yavaşça yara izine dokundu. Buna neyin neden olmuş olabileceğini düşündü. Bu sırada Marlene uyanmıştı. Sirius'un elinin sırtındaki izin üzerinde olduğunu biliyordu. Bunu ona anlatabilirdi. "Babam o zamanlar bir karanlık büyücüyle uğraşıyordu" dediğinde Sirius kaşlarını çattı Marlene'e baktı Marlene yatakta doğruldu. Marlene Sirius'a bakmıyordu "bir gün annemle beraber evden çıktık. Yolda önümüz kesildi ben henüz 9 yaşındaydım mektubum falan gelmemişti yani" gülümsedi ama gözleri doluydu. "Bizi bir zindana attı anneme işkence yaptı hepsini duyuyordum. Annem hamileydi biliyor musun? Düşük yaptı. Sırf o adamın işkenceleri yüzünden. Ama bana bir şey yapmadı. Babam harekete geçtiğinde ise bana neden bir şey yapmadığını anladım" duraksadı o anı hatırlamak onu yaşamak gibiydi. Sirius onun elini tuttu ve güç vermek için sıktı "babamın geldiğini anladığında beni o zindandan çıkardı. Babamın karşısındaydım ağlıyordum kendimi çok güçsüz hissediyordum. Ne olduğunu bile bilmiyordum. Bana bir şey yaptı ne olduğunu bilmiyorum. Bir acı vardı her tarafımdaydı. Sonra her şey karardı. Uyandığımda sırtım boyunca olan bu iz vardı. Babam bizi eğitmeye böyle karar verdi zaten. Tabi Afrika'ya taşınmamızada. İşte bu yüzden karanlık sanatlara karşı savunmada iyiyim. Çünkü bir daha o kadar zayıf hissetmek istemiyorum. Karşılık verebilmek istiyorum." Sirius kafasını salladı elini daha çok sıktı. Marlene ellerini ayırdı ve sırtını Sirius'a döndü. Yavaşça t-shirt'ünü kaldırdı. Sirius izi ilk defa tam olarak gördü. Marlene yeniden konuştu "bu izi yok edemediler. Gerçi istemezdimde. Eğer yine bir karanlık büyücüyle karşılaşacaksam karşılaşırım. Sorun değil." Sirius t-shirt'ü yavaşça indirdi arkadan Marlene sıkıca sarıldı bir şey demesine gerek yoktu. Sirius buradaydı ve onu anlıyordu. Sözler sadece fazlalıktı.
Sirius kısa bir süre sonra gitmişti. Bunu gören Eleanor yavaşça kızının odasına doğru gitti. Tüm gece uyuyamamıştı. Çünkü aklında yüzlerce düşünce dönüyordu. Odanın kapısını çaldı ve içeri girdi. Marlene Sirius gittikten sonra uyuyamamıştı. Çizim yapıyordu. Eleanor kızına dikkatlice baktı. Saçlarını dağınık bir şekilde toplamıştı. Elindeki kalemle çizim yapıyordu. "Günaydın" dedi Mrs McKinnon. Marlene şaşkınlıkla annesine baktı kadın çok bitkin görünüyordu. "Günaydın anne" diye cevap verdi. Kızının yanında duran koltuğa oturdu. Marlene ise annesine döndü. Eleanor kızının yüzünü inceledi daha sonra ise çizdiği resme baktı. Mutfak dolaplarının önünde duran iki kişi vardı uzun boylu olan kişi arkadan birine sarılıyordu. Marlene gördüğü rüyayı çizmişti "yeni mi çizdin" diye sordu Mrs McKinnon. Marlene kafasını iki yana salladı "dün akşam çizmiştim" dedi. Mrs McKinnon kafasını salladı "peki şu anda ne yapıyorsun" diye sordu. Marlene cevap vermedi onun yerine Mrs McKinnon konuştu "anlamaya çalışıyorsun değil mi" diye sordu. Marlene başıyla onayladı. Mrs McKinnon "kim olduğunu biliyor musun" diye sordu Marlene'e çünkü Mrs McKinnon'ın o kişinin kim olduğuna dair bir tahmini vardı. Marlene dün akşam bu cevabı düşünmüştü. Bu sabah ise Sirius ona sarıldığında rüyasında ki o hisleri yeniden yaşamıştı. Biliyordu gördüğü kişinin o olduğunu ama bunu yapamayağını'da biliyordu. Bu arkadaşlıklarının sonu olurdu ve Riley'e karşı hala ihanet ettiğini düşünüyordu. Çünkü ona olan hisleri bunun yanından bile geçemezdi. "Sanırım" diye cevap verdi sonunda. Mrs McKinnon gülümsedi. Kızının saçlarını okşadı. "Peki ona karşı ne hissediyorsun" diye sordu. İsmini sormasına gerek yoktu. Kızını tanıyordu ve görmesi gereken her şeyi görmüştü. Marlene düşündü ama söylediği tek şey "emin değilim" oldu. Mrs McKinnon ise "neyden emin değilsin" diye sordu. Marlene ise "bu hisleri hak edip etmediğimden" diye cevap verdi. Mrs McKinnon kızının baktığı yere döndü. Marlene Riley'nin ona aldığı bilekliğe bakıyordu. "Bak canım birisini sevdiğin için kimse seni suçlayamaz" dedi Marlene ona döndü Sirius'u seviyor muydu? Elbette seviyordu ama ne şekilde seviyordu? Marlene annesine döndü "babamla beraberken kendini nasıl hissederdin. Nasıldı" diye sordu Marlene. Mrs McKinnon gülümsedi "Mutlu, heyacanlı, huzurlu sanki birlikteyken bir şeyler tamamlanıyordu. Marlene baban benim için hep oradaydı. Melez bir cadı olduğum için her dışlandığımda yanımdaydı. Ortak bir düşünme tarzımız vardı. Birlikte olan bir amacımız vardı ve onun için savaştık. Hala savaşıyoruz ve pişman değilim. Hiç olmadım o beni tümüyle mutlu etti. Beni tanıyordu en kötü yanlarımı bile seviyordu ve bende onun her yanını seviyordum." Dedi gözleri dalmıştı. Yıllardır yaşadıkları her şeyi düşünüyordu Mrs McKinnon. Marlene ise içindeki sorular havuzunda yüzüyordu. Aklında iki soru vardı. Ben tüm bunları ona karşı hissediyor muyum? Peki ya o bana karşı bunları hissediyor mu? İlk sorunun cevabı basitti. Marlene inkar etmeye çalışsada her şey ortadaydı. Ancak ikinci sorunun cevabı Marlene'i korkutuyordu.