Holocene

Harry Potter - J. K. Rowling
F/M
Gen
G
Holocene
Summary
" Bir şey yapmam lazım. Burada kalıp kitaplara gömülemem şimdi olmaz"
All Chapters Forward

One With The Holiday

"Gerçekten burada kalmak zorunda değilsin Mary. Bizim ev ne güne duruyor?" diye sordu Marlene. Mary'nin büyükannesi rahatsızlandığı için ailesi onun yanına İskoçyaya gitmişlerdi. Mary bu nedenle okulda kalacaktı. "Beni seve seve misafir edeceğinizin elbette farkındayım Marls ama burada kalacağım" dedi Mary. Marlene'in suratı asılmıştı en yakın arkadaşlarından birini burada bırakmak pek içine sinmiyordu. "Neden yani ne yapacaksın yalnız bir şekilde burada?" diye sordu. Mary yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi. "Yalnız olacağımı nerden çıkardın acaba?" diye sordu. Marlene kaşlarını yukarıya kaldırdı. "Sormaya korkuyorum ama" Marlene duraksadı ellerini Mary'nin omzuna yerleştirdi onu biraz sarsarak "lütfen bana şu Ravenclaw'ludan bahsetmediğini söyle" dedi. Mary gülümsedi Marlene'in onu tutan kollarını sıktı ve aynı şekilde sarstı "merak etme Peter'da burada kalacakmış yani bana arkadaş olarak o var." dedi. Marlene kaşlarını çattı "o niye kalıyormuş?" diye sordu. Mary omuzlarını silkti. "Sormadım ama annesi hakkında bir şey galiba" dedi Mary. Marlene başka bir şey söylemedi. İkili birlikte büyük salona girdiler. Marlene gözlerini salonda gezdirdi. Hufflepuff masasında sevgilisini gördüğünde Mary'e geleceğini mırıldandı ve sevgilisinin yanına doğru ilerledi. Mary son zamanlarda bu olaylara alışmıştı. İkili çıkmaya başladıklarından beri Marlene onu gördüğü anda yanına gidiyordu. Mary masada her zamanki yerini aldı. Riley gülerek arkadaşına bir şeyler anlatıyordu. Marlene'in geldiğini bile farketmemişti. Marlene Riley'in omuzlarını sıkıp ona yükünü verdi. Riley hemen arkasına döndü ve kız arkadaşına baktı. Saçlarını dağınık topuz yapmıştı Marlene. Önlerden ise küçük saçları dışarı çıkmıştı. Marlene kendisine dikkatlice bakan sevgilisine gülümsedi ve kendini geri çekti. Riley yavaşça ayağa kalktı. Kızı kendine doğru çekti ve sarıldı. Marlene hemen karşılık verdi. "Birazcık kenara gelirmisin" Marlene Riley'nin kulağına doğru fısıldadı. Ayrıldırlar ve salonda kenara geçtiler. "Tatilde ne yapacaksın acaba?" diye sordu Marlene. Riley kızın ellerini tuttu. "Ailemle birlikte oturup seni düşüneceğim" dedi gülümseyerek. Marlene başını önüne eğdi. Riley her zaman bunu yapıyordu. Onun içini eritecek güzel şeyler söylüyordu. Ancak buradaki en büyük sıkıntı Marlene'in tüm bu konularda oldukça başarısız olduğu gerçeğiydi. Duygusal konularda hiçbir şekilde iyi değildi. "Peki ya sen?" diye sordu Riley. Bunu sormasının sebebi sessizliği bozmaktı. "Abim ve kız arkadaşı dur daha doğrusu nişanlısı geleceklermiş tüm McKinnonlar olarak bir arada olacağız. Hatta amcamlarda gelebilirmiş. Yani ev başımıza yıkılmazsa vaktimi onlarla geçireceğim." diye cevap verdi. Daha sonra Riley'nin söylediği şeyi hatırlayıp "ve birde seni düşüneceğim" dedi hızlı bir şekilde. İkiside gülümsedi. Marlene içten içe kendine kızıyordu. Orjinal ve güzel bir şey söyleyemediği için. Birazcık daha konuşup masalarındaki yerlerini aldılar.

Lily ve Marlene dönemin son dersi olan Kehanet'e gidiyorlardı. "Bu dersi neden aldım ki ben?" diye söylendi Lily. Marlene ise gülümseyerek Lily'e "çünkü beni çok seviyorsun" cevabını verdi. Lily elindeki kitabı sıkarak "maalesef öyle" dedi ve iki kız gülerek sınıfa girdiler. Her zaman ki yerlerine oturan ikili ellerindeki kitapları masaya bıraktı ve hocalarının gelmesini beklemeye başladılar. Marlene kehanet dersinde fazlasıyla başarılıydı ve kehaneti fazlasıyla ciddiye alırdı. Lily ise sırf o derste yalnız kalmasın diye bu dersi alıyordu. Oldukça yaşlı öğretmenleri sınıfa girdiğinde gözlerini kapattı ve ellerini havada gezdirmeye başladı. Lily gözlerini devirirken Marlene gülüyordu. Adamın bu halleri ve şovmenliği Marlene için bir eğlenceydi. Profesör Gordon gözlerini yavaşça açtı ve sınıfın ortasına oldukça yavaş adımlarla geldi. Sınıfa göz gezdirdi. Titreyen sesi ile "Merhaba çocuklar dönemin son dersine hoş geldiniz. Eminim hepiniz tatilinizi düşünüyorsunuzdur." dedi ve ön sıralarda oturan Ravenclaw'dan Jones Madden'a doğru ilerledi. Belli bir süre çocuğun yüzüne baktı. "Ah Mr Madden ablanıza onu tebrik ettiğimi iletin lütfen" dedi ve geriye çekildi. Arada sırada öğrencilere böyle kehanetlerde bulunuyordu. Bazen korkunç ötesi kötü şeyler oluyordu bunlar bazende ufak güzellikler oluyordu. "Herneyse sınıf bu gün hepinizden. Kürelere bakıp neler gördüklerinizi anlatmanızı isteyeceğim ama başka şeylerde araya karışmasın diye her birinizi tek tek alacağım. İşi bitenin derside biter ve gitmekte özgürdür." dedi gülümseyerek. Sınıftaki herkes buna sevinmişti çünkü bu onun konuşmalarını çekmek zorunda olmadıkları manasına geliyordu. Profesör Gordon sırayla herkesi almaya başladı. Marlene sıra kendine geldiğinde örtülerle ayrılmış olan bölüme girdi. Yuvarlak bir masa iki sandalye vardı bu ufak kısımda. Boş olan sandalyeye oturdu ve Profesör Gordon'a baktı. "Evet Marlene zihnini boşalt ve hislerine güven" dedi ve gülümsedi Profesör Gordon. Profesör Gordon Marlene'i seviyordu onun yeteneği olduğuna inanıyordu ve bunun için onun gördüklerine değer veriyordu. Marlene ise bu konuda oldukça tereddütlüydü çünkü bazı şeyler yanlışta okunabilirdi. Marlene derin bir nefes aldı ve verdi. Gözlerini küreye çevirdi. Kürede bir duman oluştu. Ve Marlene'in kalbi tekledi. Çünkü bu o gölgelerdi ama bu sefer başka bir yerdeydiler ve orada siyah bir köpek vardı. Marlene bunun ecel olduğunu biliyordu. Hızla gözlerini kapattı. Profesör Gordon "ne gördün evladım" diye sorduğunda Marlene kafasını iki yana salladı "hiç hiç bir şey efendim kendimi iyi hissetmiyorum çıkabilirmiyim" dedi ve hemen ayağa kalktı. Profesör Marlene'i sakinleştirmek için kolundan tuttu ama bir anda dondu. İç çekerek "kendine dikkat et Marlene." dedi ve kızın kolunu bıraktı ve sıradaki öğrencinin adını seslendi. Marlene hızla sınıftan çıktı ve arkasında ona hayretle bakan bir Lily bıraktı. Kendini hemen okul dışına attı. Kara gölün oraya doğru hızlı bir şekilde gitmeye başladı. Profesör Gordon'un dediği şey kulağında çınlıyor gördüğü görüntü ise zihninde tekrar tekrar oynuyordu.

Marlene göl kenarında ne kadar süre kaldığını bilmiyordu. Bildiği tek şey havanın kararmış olmasıydı. Tüm bu süre boyunca kendi düşünceleriyle kendi beynini yemişti. Sakinleşmeye çalışmış ama başaramamıştı. O eceli görmüştü ve gölgeleri. Marlene gördüğü rüyaların rüya olup olmadığını sorgulamaya başlamıştı. Lily'nin ona çok kızacağının farkındaydı ama gitmek için ayağa kalkacak gücü bir türlü kendinde bulamıyordu. Beynini meşgul eden görüntüler onu aynı zamanda sanki felç ediyordu. Derin bir nefes aldı ve titreyen vücudunu yerden kaldırdı. Bu soğuk havada bu kadar ince bir ceketle çıktığı için kendine saydırdı. Şimdi birde hasta olacaktı. Bunu düşününce içine bir rahatlama doğdu belki de Profesör kendine dikkat et derken bundan bahsediyordu diye düşündü. Bu düşünceyi mantıklı hale getirecek bütün nedenleri kafasında sıralamaya başladı. Belki de kendi kendini korkutmuştu. Sonuçta insan zihni garip bir şeydi ve o bir kehanet uzmanı değildi sadece bir öğrenciydi. Hızla kaleye yöneldi.

Yemek masasına geldiğinde mümkün olduğu kadar arkadaşlarının bakışlarını umursamadan oturdu ve tabağını doldurmaya başladı. Üzerinde olan gözleri hissedebiliyordu. Muhtemelen berbat görünüyordu. Yine de henüz hiç kimse bir şey sormaya kalkmamıştı. Bu onu rahatlamıştı. Lily "neredeydin sen yemek vakti gelene kadar Riley'nin yanındasındır diye endişelenmedim ama onu gördüğümde seni sabahtan beri görmediğini söyledi" dediğinde erken sevindiğini anladı Marlene. Kaşığını elinde çevirdi. "Profesör Gordon biraz sinirimi bozdu ve bende göle gittim. Orada takıldım ama zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım affedersin" dediğinde Lily'nin kaşları daha fazla çatıldı. Marlene işte şimdi öldüm diye düşündü. "Bu saate kadar bu ince ceketle dışarıda mıydın?" diye sordu. Masadan hemen doğruldu elinin arkasını Marlene'in alnına dayadı. "Donmuş olmalısın delirdin mi Marls" dedi ve yavaşça yerine oturdu. "İyiyim ben" dediğinde Remus "hiçte öyle durmuyorsun" dedi Marlene tam cevap verecekken omzunun üzerine bir şey konulduğunu hissetti. Dorcas kendi kalın cübbbesini Marlene'e vermişti. Marlene gülümsedi. "Ben iyiyim Remmy ve sağol Dorcas" dedi.

Mary hariç odadaki bulunan iki kızda valizlerini hazırlıyorlardı. Marlene ne kadar uğraşsa da Mary'i ikna edememişti. Marlene valizi kapattı ve yere resmen attı. Diğer kızlar sese dönseler de hemen işlerine geri döndüler. Marlene "affedersiniz" dedi ve kendini yatağına attı. Lily "sorun değil." dedi ve valizini kapattı hemen Marlene'in yanına oturdu. "Bana şimdi tam olarak ne olduğunu anlatabilir misin?" diye sordu. Soruyu duyan Mary yatakta kendini düzeltti ve dikkat kesildi. Marlene anlatmak ile anlatmamak arasında kararsızdı. Sonunda konuşmaya karar verdi. "Bana kendine dikkat et dedi ve bende bazı kötü şeyler gördüm." dediğinde Lily gözlerini devirdi. "Hadi ama Marls daha geçen sene bana da kendime dikkat etmemi söyledi. Kehanet hiçte güvenilir bir dal değil" dediğinde Marlene gülümsemeye çalıştı. Mary ise "ilk ders senemizde bana da büyükannen ölecek demişti ve bilin bakalım kim hala hayatta" dedi kahkaha atarak. Aslında bu kahkahanın iki temel sebebi vardı. İlki Mary büyükannesini hiç sevmezdi. İkincisi ise bu olay üzerinden iki yıldan biraz daha fazla geçmiş ve kadın ilk defa şimdi hastalanmıştı. Lily güldü ve " o adama hiç güvenmiyorum hep olasılığı yüksek şeylerden bahsediyor ve asla net konuşmuyor." dedi. Marlene kafasını salladı ama ne kadar kafa sallamış olsa da o Profesör Gordon'a güveniyordu.

Marlene ve Lily kompartmanlarda Dorcas'ı arıyorlardı. Dorcas sabah Remus ile birlikte çıkmıştı. Marlene ve Lily Mary ile biraz fazla vakit geçirmişti. O yüzden fazlasıyla geç kalmışlardı ve çoğu kompartman çoktan dolmuştu. Marlene, Remus ve Dorcas'ı gördüğünde "sonunda" diye söylendi ve kapıyı açtı ve o anda Dorcas'ın yer tutmadığını anladı. Çünkü bu kompartman çapulcularla doluydu. Marlene sorun etmedi. James gülümseyerek Lily'e bakıyordu Lily kızarmış bir şekilde gülümsedi ve onun yanına geçti. Marlene ise Dorcas ve Remus'a baktı " aşk kuşları siz birbirinize sahip olduğunuza göre cam kenarını bana armağan edebilirmisiniz acaba?" dedi gözlerini hızla kırpıştırarak. İkisinin de kapı tarafına kaymasıyla cam kenarındaki boş kısma yerleşti. Yanında ki Remus'a baktı ve gülümsedi. O sırada Sirius "ben bu grupla arkadaşlığa daha ne kadar devam edebilirim bilmiyorum" dedi. Marlene gülümsedi " evet Black sana birini ayarlarım." dedi. Sirius gülümsedi ve öne doğru eğildi. "Sana ihtiyacım olduğunu kim söyledi Mckinnon" diye sordu. Marlene'de onunla aynı şekilde öne doğru eğildi. "Hep bana ihtiyacın olacak Black istediğin kadar inkar et." dedi. Sirius kahakaha attı "bunun tam tersi olmasın." diye sordu Sirius. Marlene gözlerini devirdi. "Ancak rüyanda" diyerek geri çekildi. "Ama hala birisini ayarlama konusunda ciddiyim şimdiden kafamda iki kişi var" dedi Marlene. Sirius kaşlarını kaldırdı munzur bir gülümseme ile Marlene baktı "bu sefer kim ne iddiası kaybetmiş?" diye sordu. Marlene gözlerini devirdi. Bu gün bunu ne kadar çok yaptığını anladığında kendine kızdı. "Bak iddia işi değil Black ve iki kızda oldukça güzel. Ama biri konusunda endişelerim var" dediğinde Sirius keyiflendi " Ah Marls benim için endişelenmene gerek yok" diye söylendi elini kalbine koyarak. Marlene ise kaşlarını kaldırdı. "Eğer sana aşk iksiri içirmek isteyen birisi ile birlikte olmak sorun değilse endişelenmem merak etme." dedi. Sirius daha da gülümsedi. James ise "onu daha önce yaptı kızın ona gönderdiği aşk iksirini fark etti ve numara yaptı." dediğinde Lily onun gülerek anlattığı bu olaya karşılık ensesine tokat attı. James kendini topladı ve Lily'e masum bakışlar attı. Marlene en sonunda şaşkın bir şekilde "sana inanamıyorum Black" dedi. Sirius ise omuz silkti ve "ona istediği her şeyi verdim" dediğinde bu sefer Lily Sirius'un omzuna yumruk attı. Sirius "tamam tamam özür dilerim Lils" dedi ve Marlene'e döndü. "Peki onlar kim?" diye sordu. Marlene " ikisi de Hufflepuff dan zaten bu sayede öğrendim. Kızlar Riley'e sürekli benim ve senin ilişkimizi soruyorlarmış. Riley ona soranlardan bazılarını gösterdi ve iki kızı seçtim." dediğinde Sirius'un keyfi kaçmıştı. "Ah o zaman kalsın Xander'ın zevkini biliyorum" dedi ama dediği an pişman oldu. Düşünmeden konuşmuştu ve lafın kime vardığını düşünmemişti. James, Lily ve Dorcas korkarak Marlene'in kızarmış suratına baktılar. Remus ise korkudan daha çok kırılan arkadaşına her an destek olmak ister gibi bakıyordu. Marlene derin bir nefes aldı. Sirius tam atılıp konuşacakken Marlene onu susturdu gülümsedi ama bu gülümsemede gram mutluluk yoktu ve vagondaki herkes bunun farkındaydı. "Peki kendin bilirsin. Bana emin olabilirsin senin fikrine ihtiyacım yok Black. Hatta bunu okulun geri kalanına da söyle en azından kızların nefret dolu bakışlarından kurtulurum." dedi ayağa kalktı. Sirius konuşmak istiyordu ama konuşamadan Marlene kompartman dan çıktı. Remus ve Dorcas aynı anda gitmeyi düşündüler ama vazgeçtiler. Lily harekete geçen ilk kişi oldu. Sirius'un omzuna yumruk atmaya başladı hem de sert bir şekilde. "Sen ne yapmaya çalışıyorsun Black" diye sordu. James en yakın arkadaşının haline acıdı ve Lily'nin kollarını sıkı sıkı tuttu. Dorcas ise en kötücül bakışlarını atıyordu Sirius'a.

Marlene kompartımanların yanından öylesine dolaşıyordu. Daha önce tipine yapılan hiç bir hakaret onu rahatsız etmemişken bu direkt olmasa bilene Marlene'e yapılan bu hakaret diğerlerinden çok daha ağır gelmişti. Bütün bunları umursamamalıydı ama umursamıştı kalbinde bir ağırlık hissediyordu. Lanet olası Black. diyerek söylendi içinden. Boş bir yer bulabilmek için biraz göz gezdirdi. En sonunda iki birinci sınıf öğrencisi kızın bulunduğu yere geldi. "Oturabilir miyim?" diye sordu. Kızlar şaşırsa da bir şey dememişlerdi. Siyah saçlı kız gülümsedi "tabi" diyerek kahverengi saçlı kızın yanına geçti. Marlene içeri girdi kapıyı kapattı. Kendini bir hışımla koltuğa bıraktı. Kızları umursamadan camdan bakmaya başladı. Yolculuğu burada geçirmek fazlasıyla mantıklı geliyordu. Belli bir süre sonra gözlerinin ağırlaştığını hisseden Marlene uykuya daldı. Kolunun dürtülmesi ile uyanan Marlene karşısında Remus'u bulmayı beklemiyordu. Hafifçe gülümsediğinde Remus'ta gülümsedi. Kızın gülümsediğini görmek içini rahatlatmıştı. "Vardık mı?" diye sordu kız. Remus kafasını iki yana salladı "hayır Marls seni bulmak için geldim. Dorcas meraktan çatlayacaktı" dediğinde Marlene güldü. Kendini doğrulttu. "Siz ne yaptınız" diye sordu Marlene sanki hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu. Her şeyin önünde bu Marlene için bir savunma mekanizmasıydı. Yokmuş gibi davran ileride gerçekten yok olur. "Lily az daha patiayağın kolunu koparıyordu. Çatalak onu kurtardı. Şuanda Lily ve Dorcas onu gözleri ile öldürüyorlar." dediğinde. Marlene kahkaha attı. Yan tarafa kızlara baktı "misafirperverliğiniz için sağ olun kızlar." dedi. Remus ayağa kalktı ve elini Marlene'e uzattı. Marlene onun elini tuttu ve ayağa kalktı. Sonra birlikte asıl kompartımanlarına doğru ilerlediler.

Marlene'in içindeki kırgınlık hala olduğu yerde duruyordu ama bunu belli etmek istemedi. Sirius'a kırılmamış olmalıydı ve böyle davrandı. İçeri girdiklerinde Sirius özür dilemeye çalışmıştı Marlene ise gülerek "umrumda değil Black böylesi benim için daha iyi" demiş ve kızlar hakkında bilgileri vermişti. Sirius bu bilgilerin hiçbirini dinlememişti çünkü odak noktası kızın asla ona direkt olarak bakmayan gözleriydi. Sirius'un sinirle söylediği yalan Marlene ile aralarını bozmuştu. Tren yolculuğu bittiğinde herkes duvara doğru ilerledi. Marlene karşısında gördüğü kişi ile bavulunu bıraktı ve koşarak abisi Charlie'nin boynuna atladı. Charlie'de onu sıkıca sardı. "Beni bu kadar özleyeceğini düşünmemiştim baş belası" dediğinde Marlene güldü. "Evet ama bunu evde kesinlikle inkar edeceğimi biliyorsun" dediğinde Charlie'de güldü "evet biliyorum" dedi. James Marlene'in valizini getirdi ve Marlene'in yanına koydu. James ve Charlie merhabalaştı. Marlene Charlie'ye arkadaşlarını tanıttı Sirius'ta dahildi tabiki de. Daha sonra abisinin arabasına bindi ve eve dönüş yolculuğu başlamış oldu.

Tatilin ilk birkaç günü oldukça boş ve sıkıcı geçmişti. Marlene James ve Sirius'tan uzak durmuş onların geldiğini anlayınca uçuç tozu ile evden kaçmıştı. Ailesi bunu farketse de Marlene'i fazla sık boğaz etmemeye karar vermişlerdi. Zaten hali hazırda ikisi de oldukça yoğun bir şekilde çalışıyorlardı. Bu durum Sirius'un canını fazlasıyla sıkıyordu. İşin özünde aslında Marlene ile çok iyi bir dostlukları vardı ve bunun bu hale gelmesi onu deli ediyordu. Marlene odasında Lily ve Dorcas'a mektup yazmış ve baykuşu ile birlikte onları gönderiyordu. Uzun süredir karşı binada ağacın orada bekleyen Sirius kızın camdan çıkışını izledi. Marlene soğuktan dolayı titremişti. Baykuşunu saldı ve uçup gitmesini izledi. Tam o sırada yağmaya başlayan kar ile yüzüne bir gülümseme yerleşmişti elini dışarı doğru uzattı ve karı teninde hissetti. Sirius kızın yaptığı her hareketi yüzünde bir gülümseme ile izliyordu. Kız en son camdan içeri hızla girince gülümsemesinin yerini çatık kaşlı hali aldı. Marlene üzerine aldığı ceketi ile kardeşlerinin odalarının kapılarını çaldı. Aileleri evde yoktu ve çocuklar yalnızlardı. "Kar yeniden yağıyor yerler zaten dolu hadi savaş zamanı" diye bağırdı. Büyük abisi nişanlısı ile aşağı kattan "biz buradayız" dedi. Küçük abisi Edward "sanki yenebilecekmişsin gibi davet etmen çok saçma Marley" dedi. Marlene gözlerini kısarak abisine baktı. Abisi gülerek ikizlerin odasına girip onların giyinmesine yardım etti. Hep birlikte aşağıya inip kapıdan dışarı çıktılar. Sirius gitmekle kalmak arasında kalmıştı. Ama gitmek istemiyordu. Marlene ile konuşup bu saçma olaya son vermek istiyordu. Tam eve doğru yönelecekken birden Mckinnon'ların evinin kapısı açıldı. İki küçük çocuk koşarak bahçe alanına geçiş yaptılar daha sonra Sirius bir kaç gün önce tanıştığı Marlene'in abisini yanında esmer bir kızla gördü. En sonunda ise Sirius'un Edward olduğunu düşündüğü kişi ile itişe kakışa kapıdan çıkan Marlene'i gördü. Gülüyordu saçları dağınıktı rastgele bir şapka geçirmişti. Yanındaki kişi ile konuşuyordu. Sonra ise yere eğildi ve eline biraz kar alıp abisine fırlattı. Bahçede herkes birbirine kar atmaya başlamıştı. Sirius buruk bir gülümseme ile izledi. Sirius ailesi ile asla böyle bir vakit geçirme şansı bulamamıştı. Daha çok zamanını kasıntı yemekler ve lanetlerle geçirmişti. Sirius kafasına gelen kartopu ile düşüncelerinden sıyrıldı. Kartopunun geldiği yöne baktığında ona gülerek bakan Marlene'i gördü. Marlene Sirius'u abisi Charlie sayesinde farketmişti ve şaşırmıştı. Sirius yere doğru eğildi ve ona bir kartopu attı. Marlene kenara kaçtı ve kurtulmuştu. Uzun süren kartopu savaşından sonra Marlene ve Sirius kara uzanmışlardı. Sirius bir kaç gündür söylemeye çalıştığı şeyi söyledi. "Sen bu dünyada tanıdığım en güzel kızsın" Marlene kalbinin teklediğini hissetti ve birden çok daha hızlı bir şekilde atmaya başlamasını. Kendini hafifçe kaldırdı ve ona baktı. O sırada zaten Sirius'un ona baktığını gördü. Yüzü her nasılsa çok daha fazla kızarmıştı. "Yalan söylemene gerek yok Black" dedi bunu söylerken içten içe yalan olmamasını istiyordu. Sirius gözlerini devirdi. "Hayır Marls bu yalan değil." dediğinde Marlene kafasını tekrar kara gömdü. "Sana inanmakta zorlanıyorum Black" diye cevap verdi. Sirius yerde oturur bir pozisyona geldi. Marlene'i kaldırdı ve oturmasını sağladı. Kızın saçında kalan karları temizledi. Marlene ise kalbinin garip tavırlarını anlamlandırmaya çalışıyordu. "Bana inanmalısın Marls çünkü tamamen dürüstüm. İnan bana o gün sadece bize ait olmasını sevdiğim bir olayın içine bir başkasının girmesine sinir oldum. " dedi. Gerçektende dürüsttü. Marlene gülümsedi "hadi içeri girelim dondun sende" dedi ayağa kalkmaya çalıştı. Ama Sirius onu durdurmuştu " bana inanıp inanmadığını söyle Marls" dedi. Marlene kafasını önüne eğdi. "İnanıyorum" dedi.

Mary büyük salondan çıkmış ve kütüphaneye doğru gitmişti. Astronomi konusunda okuduğu son kitabı çıkardı ve masaya koydu. Daha sonra ise sandalyede yerini aldı. Mary astronomi'yi seviyordu. Yıldızlar gezegenler ve onlar hakkında olan ilginç bilgiler onu fazlasıyla cezbediyordu. Kitabı okurken yanında ki sandalyenin çekilmesi ile durdu ama Peter olduğunu düşünüp devam etti. Peter her an her yerden çıkabiliyordu. Mary bunu başlarda çok garipsemiş olsa bile daha sonra alışmıştı. "Merhaba" sesi ile Mary kaşlarını çattı bu Peter değildi. Kafasını kitaptan kaldırdı ve sesin geldiği yere baktı. Karşısında Barty Crouch Jr vardı. Şok olmuştu ama cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı. "Merhaba" diyerek karşılık verdi. Sesi titrememişti bu iyiye işaretti. "Adın Mary'di değil mi Mary Mcdonald" diye sordu Barty meraklı görünüyordu. Mary ise nedenini merak ediyordu. Neden uzunca zamandır aşık olduğu çocuk şimdi onunla konuşuyordu. "Evet" diye cevap verdi. Başka ne diyeceğini bilmiyordu. Barty elini ona doğru uzattı. "Bende Barty" dedi gülümseyerek. Mary tereddütle eline baktı ama sıkmama gibi bir şansı olmadığını biliyordu. Elini çekinerek sıktı "biliyorum" dedi ve "yani duymuştum" diye ekledi. Barty çok sesli bir şekilde güldü. Kütüphane görevlisi tarafından uyarıldı ama umursamadı. Mary ise onun bu haline gülümsemişti. Kalbi deliler gibi atıyordu ve karşısında olan çocuk bunu her seferinde daha fazla artırıyordu. Barty "ben aslında adını sorarak öğrendim" dediğinde Mary'nin kaşları çatıldı. "Neden" diye sordu anlık bir merakla. Barty'nin suratı utangaçlığa benzer bir ifade aldı. "Ben seni gördüm ve kim olduğunu merak ettim." dedi ve "tanışmak için buradayım" diye ekledi. Mary uzun zamandır istediği bu tanışmanın sevdiği çocuk tarafından da istenmesi onu inanılmaz derecede mutlu etmişti. İster istemez yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Barty onun bu haline bakarak gülümsedi. "Peki tanıştığımıza memnun oldum" dedi.

Marlene üzerindeki kıyafetlere baktı. Gayet iyi görünüyordu. Potter'larda noel yemeği yiyeceklerdi. Odasından yavaşça çıktı. Lily'de yemeğe davetliydi ve onu görmek Marlene için çok güzel olacaktı. Ailecek evden çıktılar. Marlene'in abileri başka yerlere söz verdikleri için gelmemişlerdi ki bu iyi bir şeydi. Sonuçta sekiz kişi misafirliğe gidilmesi zor olurdu. Potter'lara geldiklerinde onların ev cini ceketlerini aldı. Mrs Potter hepsini sıcak bir şekilde karşılamıştı. Marlene etrafa bakındı. "James'ler nerede." diye sordu. Mrs Potter "odasında diye cevap verdi. Marlene ise vakit kaybetmeden yukarı çıktı. James'in odasının kapısını açtı. Lily kapı açılması ile kapıya dönmüştü. Karşısında gördüğü Marlene ile gülümsedi ve iki kız sarıldılar. James ise "bensiz olmaz" diyerek iki kızı sardı. Yemeğin hazır olduğu söylenene kadar sohbet ettiler.

Mary kütüphaneden sonra Peter'ın yanından ayrılmıştı. Tam ortak salona gidecekken bir el tarafından durduruldu. Tam çığlık atacakken bir el ağzını kapattı kim olduğunu görünce istemsizce kaşları çatıldı. "Benim sadece benim" dedi Barty ve elini kızın ağzından çekti. Mary nefesini düzenli hale getirmeye çalıştı. "Ödümü kopardın" dedi birden. Barty ise sadece gülümsedi ve "bu gün hava fazlasıyla açık benimle bir yere gelir misin" dedi ve elini Mary'e uzattı. Mary ele baktı ve kulağında atan kalbini dinleyerek o eli tuttu. Birlikte astronomi kulesine çıktılar. Mary üzerinde olan cübbesine daha sıkı sarıldı. Barty onun bu halini fark ettiğinde kızın elini sıkarak *incendio dedi. Ve ikisini de sıcaklık kapladı. Büyük teleskobun yanına geçtiler. Mary ne yapmaya geldiklerini anlamamıştı. Barty ise "ben senin bu konularla ilgilendiğini anlayınca bana da öğretebilirsin diye düşündüm" dediğinde Mary gülümsedi. Çünkü Barty'i tanıyordu ve çok başarılı bir öğrenci olduğunu da biliyordu. Barty bunu kendi başına da halledebilirdi. Ama Barty ona sormuştu. Kalbinin atışını göz ardı etmeye çalıştı ve boşta olan elini teleskob'a götürdü.

Akşam yemeği beklendiği gibi sakin ve monoton geçmişti. Daha çok yetişkinler konuşmuş. Çocuklara ise okul gibi sabit konulardan sorular sorulmuştu. Daha sonra utanç verici anılara değinmişlerdi. Marlene ve James utanmak yerine gülerek bu anılara ek bilgiler ekliyorlardı. Lily ve Sirius bu konuşmalara sadece gülerek katılmışlardı. "Euphemia hatırlıyor musun? Bir keresinde sırf Marlene'in bacağı kırıldı diye James'te bacağını bilerek kırmıştı." diye sordu Eleanor Mckinnon. Euphemia Potter kafasını salladı gülerek "evet hatırlıyorum. Bunu bensiz yaşayamaz o hastaneye bende gideceğim demişti" dedi. Marlene James'e baktı "peki ya şimdi Jamie benim bacağım kırılsa bacağını yine kırar mıydın" diye sordu. James gülümsedi "her zaman Marls biliyorsun" diyerek cevap verdi. Sofrayı topladıktan sonra hepsi yine James'in odasına geçtiler. Lily ve James koltukta oturmuş dışarıya bakıyorlardı. Onların bu halini gören Marlene Sirius'a döndü "bana odanı göstersene Black" dedi ve gözleriyle birbirlerine çok yakın duran ikiliyi işaret etmeye çalıştı. Sirius onun bu haline güldü. Marlene'in omzuna kolunu yerleştirdi ve odadan çıktılar. Çıkarken James'in "sonunda" dediğini duydular. İkisi de kahkahalarla gülerek koridorda karşıda olan odaya girdiler. "İşte odam" dedi ve kendini yatağına attı. Marlene ise gözlerini odada gezdirdi. Düşündüğünden daha düzenliydi. Odada Gryffindor bayrakları asılıydı aynı James'te olduğu gibi. Ama James'in odası aksine daha az eşya vardı. Marlene'nin hala ayakta dikildiğini gören Sirius "Otursana Mckinnon" diyerek yatağı işaret etti. Marlene'de yatağa oturdu. Belli bir süre boyunca ikili sessiz bir şekilde oturdular. Sessizliği bozan kişi Sirius oldu. "Sizin James ile çocukluk arkadaşı olduğunuzu biliyordum ama sanırım ilk defa şimdi anlıyorum" dedi. Marlene meraklı bir şekilde "neyi ve neden şimdi" diye sordu. Sirius yatakta oturur konuma geldi. "Ailelerinizin birbirleriyle iletişimi, sizinle karşılıklı iletişimleri, anlattıkları olaylar. Sizin ilişkiniz hakkında bir çok garip bilgiyi." diye cevap verdi. Marlene gülümsedi "onların bilmediği şeyler var daha" dedi gülerek. Sirius ise pis bir sırıtışla "benim bildiğime eminim" dedi. Marlene kaşlarını çattı "hayır asla bilemeyeceğin şeyler var" dedi. Sirius kollarını birleştirdi "ilk kez öpüştüğünüz kişilerin birbiriniz olduğu gibi mi" diye sordu alayla. Marlene yataktan bir hışımla kalktı. "James'i öldüreceğim" dedi ama Sirius onu kollarından yakaladı. "Sakin ol veritaserum ile doğruluk mu cesaretlilik mi oynarken öğrendik bile isteye söylemedi" dedi. Marlene hala öfkeliydi ama sakinleşmeye çalıştı. "Peki bırak beni" dedi en sonunda. Sirius ellerini ondan çekti. Marlene tekrar yatağa oturdu. "Hem siz veritaserum'u nerden buldunuz" diye sordu Marlene. Sirius'ta onun karşısına oturdu ve güldü. "Pelerinle Sloughorn'dan çaldık" dedi. Marlene gülümsedü ama aklına yeni gelen şey ile aniden elini çantasına attı ve içinden küçük bir paket çıkardı. "James'inkini sen lavobodayken verdim. Umarım beğenirsin" diyerek kutuyu Sirius'a uzattı. Sirius gülümseyerek kutuyu aldı. Yavaşça açtı hareketlerinin bu kadar yavaş olması sinir bozucuydu. En sonunda açtığında saate baktı. Daha sonra Marlene'e döndü "bayıldım Marls teşekkürler" dedi. Saati koluna taktı ve "bir dakika bekle" dedi ve odadan çıktı. Marlene nereye gittiğini merak etmişti. Sirius arkasında bir şey saklayarak içeri girdi. Marlene güldü "bir şey almak zorunda değildin" dedi. Sirius arkasında ki paketi Marlene'e uzattı "buyur bakalım" dedi. Marlene hediye paketini açtı ve içinden çıkan poloroid fotoğraf makinesine gülerek baktı. "Sağol Sirius gerçektende çok beğendim" dedi ve Sirius'a sarıldı. Ayrıldıklarında Marlene Sirius'a baktı "hadi ilk fotoğrafı çekilelim" dedi ve Sirius'un yanına geçti makineyi yüzlerine ayarladı ve Sirius'un ani hareketi ile onu öpmesiyle oluşan fotoğrafa gülerek baktılar. Başka bir fotoğraf daha çekilip birisi Sirius'ta diğeri Marlene'de kalacak şekilde bölüştüler.

Forward
Sign in to leave a review.