
Picture Of Our Hearts
Hogwarts'ta ilk dönemin son sınavları başlamış tam hızıyla devam ediyorlardı. SBD'lerin sonuçlarını beklemek çoğu öğrenciyi fazlasıyla geriyordu. James ve Marlene birlikte Quidditch antremanından çıkmış. Yarın yapılacak olan ve ilk dönem şampiyonunu belirleyecek Gryffindor ve Hufflepuff maçı hakkında konuşuyorlardı. James Marlene'i kızdırmak için "Bak Marls Riley karşı takımdan tamam mı?" diye sordu gülerek. Marlene ise elinde olan ceketi James'e vurdu. "Hayır Jamie inadıma ona atacağım topu" dedi. James Marlene'e sarıldı. "Tamam tamam şiddet yok" dedi . Marlene kendini James'ten ayırdı ve yüz ifadesini olabilecek en ciddi hala getirdi. "Peki çatalak Lily konusunda ne yapacaksın" dedi. Jamesin yüzü düşmüştü ensesini kaşıdı. Marlene devam etti " çünkü duyduğuma göre ki Mary'den duyduğuma göre" olabildiğince yavaş ve sessiz bir şekilde konuşuyordu. James Marlene'in her şeyi bildiğini anlamıştı. Yüzü kıpkırmızıydı ama Lily'nin ondan daha kötü halde olduğunu gayet iyi biliyordu. Çünkü Lily'i tanıyordu. Marlene susmuştu ama James düşüncelerinde boğulduğu için bunu farketmemişti bile. Saçlarını karıştırdı ofladı ve en sonunda hızlı bir şekilde "Evet evet onu öptüm tamam mı?" diye çıkıştı Marlene onun bu haline kahkahalarla birlikte güldü. James'in saçlarını eliyle düzeltti. "Lily bize bir şey anlattı diyemem genelde Mary konuştu ama Lily etkilenmişe benziyordu. Bu yüzden sana bir iyilik yapacağım. Lily şuan kütüphanede. Mary onu o kadar sık boğaz ettiki Lily'de çözümü kaçmakta buldu. Şimdi onun yanına git ve uzun zamandır yaptığın şeyi bir daha yap" dedi ve James'i orada yalnız bıraktı. James dün akşam olanları düşündü.
James ve Lily ortak salonda oturmuş ders çalışıyorlardı. James hiç ses çıkarmıyordu. Daha çok derse odaklanmıştı. Lily James'in bu haline şaşırsada ses çıkarmamıştı. James yorgunlukla elindeki kitabı kenara bıraktı. Lily hala kitaba odaklanmış bir şekilde bakıyordu. James acıkmıştı Lily'e mutfağa gidelim derse Lily'nin kızacağını düşünüyordu. Ama bilmediği bir şey vardı. Lily'ninde karnı acıkmıştı. James en sonunda "hey Lily ben acıktım mutfağa gideceğim. Gelmek ister misin?" diye sordu. Lily ise "olur bende acıktım" demişti James'in şaşkın halini gördüğünde "görünmezlik pelerininden haberim var James onunla gideceğimizi ve yakalanma ihtimalimizin az olduğunu biliyorum." diye ekledi. James kafasını salladı odasına çıktı yatağının altında olan valizini açtı. Valizdeki gizli bölümden pelerini çıkarttı. Lily'nin yanına geldiğinde yüzündeki gülümsemeye engel olamıyordu. Lily ile birlikte yalnız başlarına geceleyin yasak saatte mutfağa gideceklerdi. Lily onunla beraber bir kural çiğneyecekti. Lily merdivenlere doğru baktığında James'in dalmış bir şekilde onu izlediğini görmüştü. "James gidiyor muyuz?" diye sordu Lily. James hipnotize olmuş halinden hızla çıktı. Pelerini kaldırdı ve "hadi gidelim" dedi. Birlikte pelerinin altına saklandılar. James oldukça gerdindi. Lily'i kızdırıp bir lanet yemek istemiyordu. Her şeyden önce onu etkilemek istiyordu. Yıllardır yapmaya çalıştığı şey buydu. Lily'i etkilemek. Mutfağa vardıklarında dev gibi mutfakta ne yapacaklarına karar verememişlerdi. Çok ses çıkartmamaları gerektiği için bir kavanozdaki kurabiyeleri yemişlerdi. Bu sırada James Lily'i güldürmek için binbirli türlü espri yapıp hikayeler anlatıyordu. Lily James'in söylediği her şeyden keyif almıştı. Sanki bu akşam ikiside yenilenmiş gibiydiler. Lily James'in derslerde nasıl başarılı olduğunu merak ederdi ama bu akşam bunu anlamıştı çünkü dersler konusunda yaptıkları derin sohbette onun aslında göründüğünden çok daha akıllı ve çalışkan olduğuna emin olmuştu. Sadece aynı zamanda eğlenmeyide çok sevdiğini ve bundan vazgeçmek istemediğinide anlamıştı. Ortak salona vardıklarında Lily camdan dışarı bakmış ve ayı görmüştü. "Beş gün sonra dolunay var." dedi. James ensesini kaşıdı. "Evet var" dedi. Lily "bu sefer beni unutamazsınız değil mi?" diye sormuştu. Bunun nedeni ise geçen ay onlarla gelip ani müdahele gerektiren durumda yanlarında olmak istemişti ama çapulcular onu tehlikeye atmamak için erkenden çıkmışlardı. James"bu bizim için bile güvenli değil. Sen animagus değilsin" demişti Lily ise " ama iyi bir büyücüyüm ve her şeyi kendim çözdüm bunu unutma" demişti. Lily bütün bunları iki ay önce dolunay akşamı farketmişti. O gece ortak salonda ders çalışıyordu. Birden bire ortak salonun kapısı açılmış içeri yırtık ve kanlı kıyafetlerle üç çapulcu girmişti. Lily'e ne deselerde Lily olayı çözmüştü. Çapulcularda ona her şeyi baştan sona anlatmışlardı. Lily ertesi gün soluğu Remus'un yanında almış ve ona destek olmak için orada vakit geçirmişti. Lily o zamandan beri Remus için daha fazla bir şeyler yapmak istiyordu. Bu yüzden hiçbir hayır onu bu olaydan uzak tutamayacaktı. James ısrar etmek istedi ama kızın kararlı duruşu onu geri çekmişti. Birlikte camdan dışarı bakmaya başlamışlardı. Belli bir süre sonra James sadece Lily'i izliyordu. Lily anlık bir hareketle kafasını James'e doğru çevirmiş ve onun gözleriyle karşılaşmıştı. Lily ilk defa o akşam James'e tam olarak hayranlıkla bakıyordu. Onu bir çok kez takdir etmiş ve aynı zamanda azarlamıştı. Ama bu akşam bakışlarında ilk defa çocuksu bir inat yerine gerçektende sevgiyi görüyordu. James ona doğru yavaşça yaklaştı Lily ne yapacağını ilk defa kararlaştıramıştı. Normalde basit bir lanetle James'i savururdu. James elini Lily'nin yanağına koymuş sonra ilk defa dudaklarını onun dudaklarına bastırmıştı. Hemen ardından geri çekilmişti. Lily ne yapacağını bilemeden bir iki adım geri gitmiş arkasını dönmüştü kalbi sanki ellerinde atıyordu. Tam odasına gidecekken ani bir karar değişikliğiyle arkasına dönmüş kafasını yere eğmiş olan James'e hızla yaklaşmış ve kafasını kaldırıp onu bu seferde o öpmüştü. James hemen karşılık vermişti ayrıldıklarında hala olayın şokunu atlatamamışlardı. Lily kesinlikle yaptığı şeyi neden ve nasıl yaptığını anlayamamıştı hemen James'in yanından ayrılmış merdivenlere doğru gitmiştiki orada gülmemek için kendini sıkan Mary ile karşılaşmıştı. İçinden tamda görmesi gereken kişi sendin demişti. Hızla onu yukarı doğru ittirmişti. James ise o akşam pencerenin yanından hiç ayrılamamıştı ve tabikide uyuyamamıştı.
Marlene Dorcas Remus ve Riley birlikte oturmuşlardı.Remus ve Dorcas ders çalışıyordu. Marlene elindeki parşomenlere çizimler yapıyordu. Riley üstten üstten Marlene'in yaptığı çizimlere bakıyordu ama onun dışında KSKS dersine çalışmaya çalışıyordu. Marlene'in resimde odak noktası şuan Remus'tu onun kitabını okurken ki olan halini çiziyordu. Remus kıpırdandığı zaman ona hemen yanında olan diğer kalemi fırlattı. "Remus kıpırdama çok az kaldı." dedi. Çizimine geri döndü. Aslında onunda ders çalışması lazımdı ama onun yerine kafasını dağıtacak bir şeyler yapmayı seçmişti. Marlene Remus'a baktı daha sonra ise çizdiği resmine gülümsedi ve resmi Remus'a uzattı. "Bir şaheser diyemem ama bence gayet güzel oldu" dedi Remus resmi aldı ve baktı. Marlene'in yeteneği onu her zaman etkilemişti. "Hayır bu harika olmuş hatta bir şaheser" dedi. Marlene ona gülümsedi. Dorcas Remus'un elinden resmi aldı ve resmi inceledi. "Her zaman ki gibi sıra şimdi bende" dedi. Marlene gülümsedi yeni bir parşomen aldı. Riley'e baktı sonrasında Dorcas'a beni affet bakışlarıyla baktı "sıranı Riley'e versek" dedi. Dorcas dalga geçerek "Bana iki çizim borçlu olursun" dedi. Marlene yan tarafına Riley'e döndü. Riley rahatsızca kıpırdandı. Marlene "kıpırdama yaptığın işe devam et sadece ders çalış." dedi. Riley gülümseyerek ona baktı . Marlene'de onun gülüşüne aynı samimiyetle karşılık verdi. Dorcas ikiliye bakıp gülümsedi. O sırada Mary aceleyle yanlarına gelmişti "Lily ve James kütüphanede gayet sakin bir şekilde konuşuyorlar." dedi aceleyle. Marlene hızla Mary'e döndü ve "Lily James'i öldürmedi mi?" diye sordu Remus ona katılarak "herhangi bir lanette mi atmadı" diye sordu. Mary kafasını iki yana salladı. "Hayır şuanda gülerek konuşuyorlar hatta Sirius ile Peter hala orda onları izliyorlar." dedi. Marlene Remus'u dürttü diğer eliyle ise Riley'i "hadi kalkın gidelim onları görmeliyim". Dedi Riley ise "ben burada kalayım." dedi. Marlene ısrar etmedi. Riley'nin yanağından öptü ve Mary'nin koluna girdi. Ve dörtlü birlikte hızla büyük salondan çıktılar.
Peter ve Sirius kitaplıkların arkasından konuşan ikiliye bakıyorlardı. James heyecanlıydı el hareketleri çok fazlaydı. Sirius bir ara Lily'nin gözünü çıkartacağından bile endişelenmişti. Ancak öyle bir olay olmamıştı hatta hiçbir şey olmamıştı ne bir tartışma nede bir lanet ikiside gayet güzel bir şekilde konuşuyorlardı. O sırada yanlarına ekibin geri kalanıda gelmişti. "Neler oluyor" diye sordu Dorcas. Peter ise "bilmiyoruz duyması imkansıza yakın" dedi. Marlene heyecanlı bir şekilde onlara baktı. James'in Lily'i ne kadar çok sevdiğini biliyordu ve artık ikisinin birlikte mutlu olmasını istiyordu. James ile Lily o akşam olan o olay hariç her şeyden konuşmuşlardı. James Marlene'in dediklerini hatırladı. O haklıydı şuana kadar Lily ona çok iyi davranmıştı. Dün akşam olan o an aklına geldi ve tüm cesaretini toplayıp o soruyu sordu. "Lily ben seni seviyorum. Bilmiyorum belkide deli olduğumu düşünüyorsun ama seviyorum. Gülüşünü, zekanı, cesaretini, mükemmel bir insan ve arkadaş olmanı, insanların içindeki iyiliği görmeni hepsini seviyorum. Lütfen benim sevgilim olur musun?" dedi. Evet söylemişti yeni bir lanet yada bağırma bekledi ama hiçbiri olmadı. Onun yerine Lily gözlerinin içine bakıyordu. Lily en sonunda bunu istediğini biliyordu. Tüm gece ve gündüz derslerde ve yalnız bunu düşünmüştü. Uzun zamandır kendine sunduğu bahaneleri sonunda sunamayacak raddeye gelmişti. Cevap çok basitti. "Olurum" dedi Lily. James olayı biraz geç anladı heyecanla masadan aniden kalktı ve Lily'e sarıldı. Lily'de ona sarıldı. Uzunca bir süre öyle kaldılar. Onları izleyen arkadaşları ise kahkahalarını bastırmaya çalışıyorlardı.
O akşam çapulcular için kutlama vaktiydi. Lily çok fazla abarttıklarını düşünsede bir şey demiyordu. Marlene ve Sirius Lily'i taklit ediyorlardı. James Lily'nin her tavrını dikkatle izliyordu. Sanki tüm bunların rüya olmasından korkuyordu. Herkes mutluydu ama bunu olabildiğince gizli tutmaya çalışıyorlardı. Çünkü bunu duyurmak demek bütün gözlerin onlara dönmesi demekti. Lily bundan pek hoşlanmıyordu. Çapulcular gece yarısına kadar orada oturdular. Daha sonra herkes odalarına dağıldı
Marlene acele ile boş duvarın önünde üç defa ileri geri gitti. Resim yapabileceğim bir yere ihtiyacım var. Diye içinden geçirdi. Boş duvarda bir kapı belirdi Marlene gülerek içeriye girdi. İçeride bir sürü resim malzemesi vardı. Marlene bir sürü tuval'in arkasında bulunan kartonu kaldırdı. Orada bulunan tuvali aldı onu şövale'nin üzerine koydu. Yaptığı resme baktı. İşin çizim kısmı bitmişti. Bütün bu çizim işini olabildiğince ertelemişti. Marlene rüyalarını kafasından çıkartmak için çizim yapardı. Ancak o üç gölge ile olan öldürüldüğü anın resmini yapmak için hiç istekli değildi. Ailesi ile olan kısmı ise hiç bir şekilde çizmeye yeltenmemişti. Ama bu anı çizmek istiyordu. Sanki burada çözmesi gereken bir bilmece vardı. Resmi renklendirmeye başladı. Rüyayı hala sanki daha bir dakika önce yaşamış kadar canlı bir şekilde hatırlıyordu. Marlene yorulduğunu hissettiğinde resmi aldı ve yine ilk aldığı yere koydu. Kutuyu üzerine geçirdi birisinin onu bulmasından korkuyordu. Bulunduğu yere kendini bıraktı. Başı çok fazla ağrıyordu. Bu resim üzerinde çalıştığı her zaman kendisini halsiz ve ağrılı hissediyordu. Oturduğu yerden kalktı. Üzerini silkeledi. Yavaş adımlarla odadan çıktı. Etrafta biri varmı diye bakındı kimsenin olmadığını görünce rahatlamış bir şekilde ortak salona doğru ilerledi.
Dorcas ile Remus arkadaşlarından kaçmış ve soğuk havada birlikte dışarı çıkmışlardı. El ele tutuşarak yürüyorlardı. Dorcas gülümseyerek sevgilisine baktı. Kızarmış olan yanaklarını görünce hemen parmakları üzerinde yükseldi ve sevgilisinin bir yanağını öptü. Remus gülümsedi. "Sence bizim yokluğumuzu farketmişlermidir?" diye sordu Dorcas. Remus ise "bence farkeden ilk kişi kesinlikle Mary olur" dedi. Dorcas kafasını evet manasında salladı. "Haklısın bizim ayaklı gazetemiz kesinlikle ilk farkeden kişi olur" dedi gülerek. Remus Dorcas'ın gülen yüzüne baktı ona uzun zamandır anlatmak için beklediği sırrı söylemek istiyordu. Bunu çok uzun zamandır bekletiyordu ve artık açığa çıkmalıydı. Çünkü ilişkilerinde bir sır olması onu gerçektende yıpratıyordu. Ama söylerse ve Dorcas ondan uzaklaşırsa ne yapacağını bilemiyordu. Remus daha fazla beklerse asla söylemeyeceğine emindi o yüzden yürümeyi bıraktı ve durdu onunla beraber Dorcas'ta durmuştu. Dorcas'a döndü "Dorcas seninle bir şey konuşmalıyım" dedi. Dorcas ellerinden tuttu. "Her zaman olduğu gibi şimdi de dinliyorum" diye cevap verdi. Remus tam konuşacakken kafasına atılan bir kartopu ile susmak zorunda kaldı. Dorcas topun geldiği tarafa bakınca James'i görmüştü ve hemen yere eğilip kartopu hazırladı ve James'e attı. İlk defa iki çift olarak kartopu savaşına başlamışlardı.
Quidditch maçına son bir gün kalmıştı. James ve Lily birlikte vakit geçirmek için diğer çapulculardan ayrılmışlardı. Diğer çapulcular ise büyük salonda onların dedikodularını yapıp eğleniyorlardı. Mary "sizce şuan tam olarak ne yapıyorlar?" diye sordu. Sirius yüzünde pis bir sırıtış ile cevap verdi "bence bizim çatalak şuanda mutluluktan bayılmamak için kendini zor tutuyordur." Marlene güldü. Çocukluk arkadaşını iyi tanıyordu. James'in şuan zor bir şekilde kendini frenlemeye çalıştığına adının Marlene olduğu kadar emindi. James bu günlerin hayalini yıllardır kuruyordu sonuçta. Mary etrafa bakındı "bu gün hiç biriniz Snape'i gördü mü?" diye sordu. Marlene omuz silkti. Ondan hiç hoşlanmıyordu. Onun arası Lily ile iyiyken bile Snape'i sevmemişti. Onun için soğuk nevale'nin tekiydi. Remus "ben onu James ve Lily'nin haberi duyulduğundan beri görmedim" dedi ciddi bir şekilde. Dorcas ise "ben ona bazen üzülüyorum galiba" dedi. Bunu duyan Sirius otuduğu yerde dikleşti " o pisliğemi üzülüyorsun?" dedi ve kafasını iki yana sallayarak ekledi. "Pis sümsükus her gün bizi nasıl okuldan attırır onun için uğraşıyor farkında değilsen" dedi ve haklıydı. Snape çoğu zamanını onları gözetleyip açıklarını bulmak için harcıyordu. Marlene Sirius'un gerildiğini fark edince elini onun omzuna koydu. Masaj yaparmış gibi yavaşça ovaladı. Sirius'un tüm gerginliği yok olmuştu sanki. Belli bir süre daha devam etti ve elini geri çekti.
Peter elindeki ders notlarına anlamaz bir şekilde bakıyordu. Onun bu halini gören Dorcas "Hey pete yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sordu. Peter minnettar bir şekilde ona baktı ve elindeki kitabı uzattı. Dersten konuşmaya başladılar. O sırada ise Mary Slytherin masasına bakıyordu gözleriyle masayı taradı ve görmek istediği o kişiyi gördü Barty Crouch Jr'ı. Ondan uzun süredir hoşlanıyordu. Ancak bir muggle doğumlu olması nedeniyle bu hoşlantının gerçek bir ilişkiye dönüşmesinin asla olmayacak bir masal olduğununda farkındaydı. O hep Mulciber Avery gibi isimlerle takılıyordu ve bu isimler Mary'e bulanık diyerek hakaret eden isimlerdi. Bu nedenle Mary onu sadece uzaktan izliyordu. Şuana kadar onu unutmak için bir sürü yol denemişti. Ama hiçbirinde bir başarıya ulaşamamıştı. Çok fazla dikkatli baktığını düşündüğü için gözlerini kaçırmaya karar vermişti ama tam o sırada Crouch Jr ile göz göze geldi. Mary'nin kalbi yerinden çıkacak kadar hızlı bir şekilde atıyordu. İçinden lütfen dışarıya duyulmasın diyerek dua etmeye başladı. Crouch Jr gülümsedi bu gülümseme Mary'nin hemen orda eriyip buharlaşmak istemesine neden oldu. Ona gülümsemek istedi ama bunu yapamadı onun yerine hemen yanında duran Peter'a döndü ve kitabına bakıp oflamasını izledi. Peter Dorcas'ın anlattığı detayları anlasada hala eski tılsımları neden aldığını sorguluyordu. Mary'nin kendisine garip bir şekilde baktığını gördüğünde ona döndü. "İyi misin? Biraz önceki neşen kalmamış" dediğinde Mary derin bir nefes aldı ve gülümsedi "sadece uykum var ama yatakhaneye gidip yatmak için erken" cevabını verdi. Peter garip bir şey olduğunun farkındaydı ama sormadı. Çantasında olan hırkayı masaya koydu. "İstersen biraz gözlerini dinlendir" dedi. Mary hırkayı aldı ve üstüne örttü sonra kafasını arkadaşının omzuna koydu ve gözlerini kapattı. Onu sarsan o gülümsemeyi düşündü. O hiç sevmemesi gereken birini seviyordu ve bunun sonunun hiçte iyi olmayacağının farkındaydı.
Yarın olacak olan Quidditch maçı yüzünden heyecanlı olan Marlene'i uyku tutmamıştı. O'da her zaman yaptığı gibi ortak salona inmişti ama orada bir adet Sirius Black bulmayı beklemiyordu. Sirius şöminenin başında oturmuş kafasını koltuğa yaslamış gözlerini kapamıştı. Marlene onun yüzünü inceledi. Tüm kızların onda ne bulduğunu çok iyi anlıyordu aslında ve onlara hak veriyordu. Biraz fazla baktığını fark edince gidip koltuğa hemen Sirius'un yanına oturdu. Sirius hareketlenme ile gözlerini açtı ama Marlene görünce yeniden gözlerini kapattı. Belli bir süre ikiside tek bir kelime dahi etmediler. Marlene Sirius'un uyuduğunu düşünüyordu. O yüzden ses çıkarmadan şömine çıtırtılarına kulak vermişti. "Yine uyuyamadın mı Marls?" diye sordu. Marlene yandan ona baktı ve "bence uyuyamamış olan sen gibi gözüküyorsun?" dedi. Sirius gözlerini açmadan güldü Marlene'in onunla inatlaşmasını seviyordu yada onunla dalga geçmesini yada yaptığı saçma espirileri hepsini seviyordu. Aynı şey Marlene içinde geçerliydi. Marlene'de ne kadar rahatsız oluyormuş gibi davransada Sirius'un yaptığı şakalardan, espirilerden, ona taktığı lakaplardan, birlikte yaptıkları gizli oyunlardan çok hoşlanıyordu. Belli bir süre yine konuşmadılar. "Burada ne yapıyorsun Sirius?" diye sordu Marlene. "Uyumaya çalışıyorum Mckinnon" dedi sahte bir bıkkınlıkla Sirius. Marlene gözlerini devirdi. "Eğer uyumak istiyorsan yatahanene çık Black" dedi. Sirius gözlerini açtı ve Marlene'e baktı "aynısını sanada öneririm" dedi. Marlene ise "belkide uyumak istemiyorumdur Black" dedi. Sirius kafasını koltuktan kaldırdı başını iki yana salladı "cık cık cık Mckinnon hiç yalan söyleyemiyorsun" dedi. Ayağa kalktı ve Marlene'ide koltuktan kaldırdı. Daha sonra yan pozisyonda koltuğa yattı. Marlene inanamaz gözlerle Sirius'a baktı. "Kovuldum yani" dedi ve arkasını döndü ama daha bir adım atamadan Sirius "hayır Mckinnon gel buraya uykun var bu belli benimde var ve şöminenin sıcağında güzel bir uyku çekmek istiyorum." dedi Marlene ona döndü "e yani?" diye sordu. Sirius "eğer yatağında uyumak isteseydin çoktan orada uyumuştun işte şimdi mızıkcılık yapmada gel uyuyalım yarın maçın var." dedi koltukta kaydı ve Marlene için yer açtı. Marlene Sirius'un haklı olduğunu biliyordu. Odasına gitse bile yatakta dönüp duracaktı. Ama şuanda burada yatsa uyuyabilirmiydi onu bilemiyordu. Sirius'a "bence ben gideyim sen uyu ben uyuyabileceğimi sanmıyorum." dedi. Sirius ofladı ayağa kalktı ve Marlene'i kucakladı ve koltuğa bıraktı yatmasını sağladı. Marlene uzandıktan sonra o'da yanına uzandı ve sessiz bir şekilde "aynı bir çocuk gibisin Mckinnon" dedi. Marlene gülümsedi. Sirius Marlene'e sarıldı Marlene kafasını onun omzuna koydu. Sirius Marlene'i kızdırmak için "bizi diğer kızlar böyle görürse kendini koru Mckinnon sana ne yaparlar bilemiyorum" dedi. Marlene eli ile Sirius'un göğsüne vurdu. "Merak etme Black senin takıntılı hayranlarından kendimi koruyabilirim." dedi. Sirius güldü onun kendini çok güzel bir şekilde koruyabileceğini biliyordu. Kafasını kızın başına dayadı. İlk başta saçların onu rahatsız etmesini beklemişti ama onun yerine aldığı koku onun uykusunu çoğaltmıştı. Garip bir şekilde huzur veriyordu. Sirius buna neden olan şeyin ne olduğunu tam olarak bilmiyordu bildiği tek şey o sabah birlikte uyudukları zaman ailesiyle ilgili kabus görmediği gerçeğiydi ve şuandada onu istiyordu. Marlene onu sıkıca saran Sirius'un kollarının arasında yatıyordu. Kalp atışlarının düzenli bir hale gelmesi ile onun uyuduğunu anlamıştı. Ona daha dikkatli bakabilmek için kafasını kaldırdı ve Sirius'a baktı daha sonra kafasını yeniden onun omzuna yavaş bir şekilde koydu. Gözlerini kapattı. Çok geçmeden o'da uyumuştu. Her ikiside kesintisiz huzurlu bir uykuya dalmışlardı aylar sonra.
Sirius etrafında konuşan seslerden rahatsız olmuştu. Ah Merlinin sakalı biraz sessiz olun burada uyuyanlar var diye içinden geçirdi ve kollarının arasındaki bedeni iyice sardı. Kafasını o sakinleştirici kokunun kaynağı saçlara gömdü. O sırada Marlene kolunu Sirius'a atmıştı ve gelen ışık yüzünden kafasını iyice Sirius'un omzunun üstünden yastığa yapıştırdı. Ortak salonda görülen bu manzara kesinlikle çok fazla yanlış anlaşılmaya ve dedikoduya müsaitti. Remus Sirius'u bulmak için merdivenlerden indi ve orada bulunan herkesin baktığı tarafa baktı. Hiçbir şey göremeyince yaklaştı ve neredeyse tam bir bütün halinde uyuyan ikiliyi gördü. İşin sonunda yine birliktesiniz dedi içinden. Sirius'u dürttü. Sirius kıpırdandı ama sesleri umursamadığı gibi dürtülmeyide umursamadı. Remus bu sefer daha sert bir şekilde dürttü. Yinede Sirius'tan bir tepki alamamıştı. Tam Marlene'i uyandırmaya çalışacakken bir kız yanına geldi. Bu kız Sirius'un dün konuştuğu kişiydi. Onlarla yaşıttı adı Courtney Jones'tu ve bu gün Sirius ile birlikte maçı izlemeye gideceklerdi. Şimdi ise Sirius maçta oynayacak olan kız ile birlikte sarmaş dolaş bir şekilde yatıyordu. Kızın sabah mutluluğu bir anda uçup gitmişti. Çok sinirli bir şekilde manzaraya bakıyordu. Remus geri çekildi çünkü bir patlama olacağını anlamıştı ve kaldırmayı denediği için Sirius onu hiçbir şeyle suçlayamazdı. Kız bir anda Sirius'a tokat attı. Sirius aniden gözlerini açtı etrafına baktı Courtney'i görünce gözlerini ovuşturdu. Hala uyku sersemiydi ve neler olduğunu anlamamıştı. Remus ise olayı gülerek arkadan izliyordu. Sirius Marlene uyanmasın diye kollarını yavaşça çekti. Marlene tam olarak yastıkla buluştu. Sirius ayağa kalktı "neler oluyor Court" diye sordu. Kız histerik bir şekilde güldü. "Dün bana geliyorsun maça birlikte gidelim diyorsun ve sonra seni bu şekilde başka bir kızla buluyorum." dedi sesi yüksekti. Sirius elleri ile saçlarını karıştırdı. İçinden daha yeni uyandım ve uğraştığım olaya bak diye söylendi. Sirius önce hala uyuyan Marlene'e daha sonra karşısındaki kıza baktı. "Bak biz sadece uyuya kalmışız abartıyorsun Courtney" dedi. Courtney ise "ah hadi ama daha inandırıcı bir şey bulamadın mı?" diye sordu. Sirius sinirli bir şekilde kıza baktı. Kız korksa bile belli etmemek için kendini dikleştirdi. Sirius konuştu "sen hangi sıfatla benim arkadaşım ile olan halime karışıyorsun bilmiyorum ama bence yol yakınken dön. Sonuçta henüz daha maça saatler var." dedi. Marlene seslere karşı yavaşça sırtüstü döndü ve gözlerini açtı. Yanında Sirius'un olmadığını farkedince kendini koltukta doğrulttu ve hemen yanında dikilen Sirius ve Courtney'i gördü. Courtney çok kızgın görünüyordu. Marlene gözlerini ovuşturdu. Acaba bu sefer ne halt yedin Siri diye düşündü. Courtney ise Sirius'a diyecek bir şey bulamamıştı. Yeniden koltuğa baktığında dikelmiş bir şekilde onları izleyen Marlene'e karşı bağırarak "ah uyuyan s*rt*k'te uyanmış. Söylesene Hufflepuff sevgilini aldatmak nasıl bir his" dedi. Marlene söylenen şeyleri ilk başta kavrayamamıştı. Remus şok olmuştu çünkü bu kız haddini çoktan aşmıştı. Marlene'e döndü ve onun herhangi bir ani hareketine karşı hazırlıklı olmaya çalıştı. Sirius yumruklarını sıkmış bekliyordu ama ondan önce atağa başka biri geçmişti.Marlene belli bir süre sonra ne demek istediğini anlamış ve anladığı an koltuktan fırlamıştı. Tam ona doğru giderken bir çift kol tarafından durduruldu. Sirius Marlene'i sıkı sıkı tutan Remus'a baktı kızın ceza almaması için bunu yapıyordu. Yavaş ama sert adımlarla Courtney'e yaklaştı. Ona zaten bu güzel uykuyu böldüğü için kızgındı şimdi ise kalkıp Marlene'e laf söyleme cürretinde bulunuyordu. "Sen Jones haddini çok aştın. Seni sadece bir Quidditch maçını izlemeye davet ettim ve sen gidip benim en yakınlarımdan birisine hakeret ettin." saçlarını sertçe karıştırdı. Sessiz ve tehditkar bir şekilde "Bundan sonra arkanı kollamalısın Jones" dedi ve kızdan uzaklaştı şuanda saçlarını mahvedecek bir büyü yapmayı ne kadar çok istesede ceza yemeye bile değmezdi. Daha sonra odada bulunan ve onları izleyen herkes'e baktı. "Oyun bitti işinize dönün" diye bağırdı. Remus'a merdivenleri işaret etti ve Remus ile Marlene yukarı çıkmaya başladı. Marlene bildiği her türlü küfrü kıza söylüyordu. Ve Remus'un elinden kurtulmaya çalışıyordu ama Remus izin vermemişti.
Merdivenlerden yukarı çıkıp kızlar erkekler yatakhanesi ayrımında durdular. Sirius Marlene'in kolların tuttu. Remus ise Marlene'i saldı. Sirius "Özür dilerim Marls ben bu kadar ileri gideceğini düşünemedim. Yani böyle şeyler iddia edeceğini ve Riley eğer duyarsa ona hepsini seninle anlatırım." dediğinde Marlene ona sıkıca sarıldı. "Senin bir suçun yok ve ben Riley açıklayamayacağım bir şey yapmadım. İstediği kadar yetiştirsim sorun değil." dedi ve ondan ayrıldı. Sirius gülümsedi "sevindim" dedi. Remus ise "sizin o koltukta uyuya kalmalarınız hakkında konuşsak iyi olur galiba" dedi gülerek. Marlene yüzünü buruşturdu. Sirius ise Remus'u erkekler tarafına doğru ittirdi. Ama ikiside birlikteyken kabusların gittiğinden bahsetmediler ne Remus'a nede birbirlerine.
Remus sabah olan her şeyi tüm ayrıntıları ile Dorcas'a anlatmıştı. Dorcas ilk başta gülmüş sonra arkadaşına yapılan hakareti duyunca kızın yanına gitmek istemişti ama durdurulmuştu. Çünkü çapulcular'ın o kız için bambaşka bir planı vardı. Aslında çapulcular gerekesiz bir insanla uğraşmayı düşünmemişlerdi. Ama daha sonra bu olayın Riley'e gittiğini hatta bunu söyleyenin Courtney olduğunu öğrenmişlerdi. Birde bu yetmezmiş gibi Courtney onlar ayrıldıktan sonra kızlar yatakhanesinde Marlene'e saldırmaya kalkmıştı. Marlene onu etkisiz hale getirsede yüzüne gelen ayna parçası sebebiyle yanağı kesilmişti ve Marlene her zamanki inatçı hali ile ona bunu yapanın kim olduğunu anlatmayı reddetmişti. Sanki kim olduğunu tahmin edemeyeceklermiş gibi davranıyordu. Kendisinin bunu halledeceğini söylemişti. Dorcas bütün bunlardan sonra o kızın güzel bir ceza hakkettiğini biliyordu. Marlene eğer kendi bir şey yapmaya kalkarsa başı belaya girebilirdi ama grup olarak bir plan her şeyi çözerdi. Remus Sirius'un bir planı olduğunu anlatmıştı. Anlattığı planı beğensede aklında tek bir şey vardı Dorcas'ın ve ondan bahsetmeden yapamadı. "Ceza almayacağınız bir şey olsun yeter" dediğinde Remus kolunu Dorcas'ın omzuna attı güven verecek şekilde sıktı. "İnan bana her şeyi ile kusursuz bir plan" dedi. Dorcas ise hala emin değildi. Yinede o kızın cezasını alması gerektiğini düşünüyordu bu yüzden ses çıkartmadı. Marlene'in yapılan plandan haberi yoktu. Sirius onun karışmasını istememişti. Hatta kızlardan hiçbirinin bilmemesi planlaştırılmıştı ama kızlar yatakhanesinden bir yardım almak zorunda kalmışlardı. Remus ile Dorcas kullanılmayan kızlar tuvaletine girdiler. Saptanamaz genişletme büyüsü ile Dorcas'ın çantasına koyduğu her şeyi çıkarttılar. Bu sırada yanlarına James Sirius ve Peter'da geldi. "Bütün malzemeler tamam mı?" diye sordu James. Dorcas malzemeleri gözden geçirdi ve kafasını salladı. Remus kazanı kaynatmak için altını yaktı. "Hadi o zaman veritaserum vakti" dedi. Remus kazanın başındaydı ve James malzemeleri hazır hale getiriyordu. Peter arada gelen giden var mı diye kontrol ediyor onun dışında Mrytle'ın sorduğu saçma soruları cevaplıyordu. Dorcas ve Sirius ise oturmuş iksirin olmasını bekliyorlardı. Sonunda iksir olduğunda ufak bir şişeye döküp Dorcas'a verdiler. Eşyaları toplayıp belli aralıklarla tuvaleti terk ettiler.
Dorcas'ın görevi basitti doğruluk serumunu Courtney'e içirip onu ortak salonun ortasına getirmek. Dorcas Courtney'nin kaldığı odaya geldi kapıyı çaldı ve gel sesi ile içeri girdi. Odada Courtney yoktu onun yerine alt sınıflardan olduğunu bildiği bir kız ile karşılaştı. "Merhaba ben sabah ki olaydan dolayı Courtney'e bakmıştım." dedi oldukça sevecen bir sesle kız kafasını salladı."Yan oda'da" dediğinde Dorcas hemen "sen buraya çağırırmısın ve tüm bu konuşma sırasında burada bulunurmusun acaba insanların yanlış anlamasını istemem" dedi. Kız ise "tabikide yaparım hem oda arkadaşıma'da destek olmuş olurum" dedi ve odadan çıktı. Dorcas yatakları gezdi ve bir yatağın hemen yanında CJ işlemeli bir defter gördü. Onun yanı başında olan içinde çok az su kalmış şişeye iksiri boşalttı ve çalkaladı. Hemen kız gittiğinde olduğu yere geri döndü. Tam o sırada kapı açıldı. Courtney ve oda arkadaşı içeri girdi kız kendi yatağına oturdu. Dorcas ise arkaş canlısı bir tonla "sabah olan olayları duydum ve yanlış anlaşılma nedeniyle üzgünüm" dedi. Courtney ise "o bir yanlış anlaşılma değil" dedi. Dorcas "Bak şimdi aşağıya ineceğiz ve indiğimizde bir barış yapacağız ve sen Sirius ile maçı izlemeye gideceksin" dedi. Kız arkasını döndü tam o sırada Dorcas James'in icat ettiği ama çok amaçsız görünen kişinin birden şiddetle öksürmesini sağlayan büyüyü yaptı. Diğer kız duymasın diye sessizce yapmıştı. Courtney öksürmeye başladığı an serumu döktüğü şişeden suyu bardağa boşalttı ve içmesi için ona verdi. Daha sonra geri kalan su kullanılmasın diye şişeyi tam koyacakken elinden kaymış gibi yaptı. Kırılan şişeye koşan kızın arkadaşı akla pakla ile şişeyi düzeltti. Courtney normale dönünce Dorcas bir şey söylemesine izin vermeden aşağıya indirdi.
Lily Mary ve Marlene çapulcular tarafından zorla aşağıya indirilmişlerdi. Courtney ile aşağıya inen Dorcas'ı gören Marlene bir an için yerinden fırlayacaktı ki Remus yine onu tuttu. Marlene dişlerini sıkarak "bunu yapmayı kesmelisin Remmy" dedi. Sirius kıza yaklaştı ve koltuğa oturmasına yardım etti. Marlene çatık kaşlarla Sirius'un ne yaptığını izliyordu. Sirius Courtney'e döndü "hey Courtney benden hoşanıyormusun?" diye sordu. Marlene soruya gözlerini devirdi. Courtney ise kafasını salladı ama sanki yapmak istemiyor gibi duran bir halide vardı. "E-evet" dedi. Sirius kafasını salladı. "Neden bu sabah bana tokat attın?" diye sordu. Kız elleriyle bakıştı sanki söylememek istediği bir şey varmış gibi zorlanıyordu. " Çünkü seni kıskandım." dedi ama kendini zorluyordu başka bir şey daha söyleyecekti Sirius nazik bir tonla "hadi ama söyle" dedi. "O " dedi ve neredeyse nefretle Marlene baktı. "O benim hayalimi çaldı" dedi. Marlene gözlerini kıstı. "Ne?" diye sordu. Courtney bir hışımla kalktı "sen Marlene sen benim hayalimi çaldın kendi sevgilin varken benim hoşlandığım ve sonunda hayallerimin gerçekleşeceği günü benden çaldın" dedi. Marlene kalkmak istiyordu ama Remus izin vermedi. Peter "hey" dedi ve Sirius Courtney'i kendine çekti Marlene'den olabildiğince uzağa "peki bu sabah Marlene arkadaşımıza saldıran ve ona lanet atıp yanağını kesende sendin değil mi?" diye sordu gayet sesli bir şekilde. Kız ise başını yere eğdi ama serum nedeniyle kafasını evet manasında salladı "evet ben saldırdım ve evet ben yaraladım ama hepsi onun suçu" dedi tam başka bir şey daha söyleyecekken Profesör McGonagall'ın sesi onu böldü "Mrs Jones itirafınız için teşekkür ederim. Okul içerisinde sınıf arkadaşınıza büyü kullanarak zarar verdiğiniz için ceza alacaksınız" dedi Courtney tam bir şey söyleyecekken onu durdurdu. "Buyrun Mrs Jones önden gidin lütfen" dedi. Daha sonra Marlene'e döndü yanağına baktı "Ve Mckinnon bir daha ki sefere böyle bir durumda mutlaka gelip bana bildiriyorsun başkası değil" dedi ve ortak salonu terk etti. Sirius sanki tiyatro oyunundan çıkmış gibi eğilip selam verdiğinde tüm grup gülmeye başladılar. Marlene kendini hiç olmadığı kadar şanslı hissetti çünkü böyle arkadaşlara sahipti.