Holocene

Harry Potter - J. K. Rowling
F/M
Gen
G
Holocene
Summary
" Bir şey yapmam lazım. Burada kalıp kitaplara gömülemem şimdi olmaz"
All Chapters Forward

Everything I Want

Marlene ellerini ve yüzünü yıkadı. Dün akşam bir daha uyuyamamış kendini perdelerin arkasına saklamış ve cenin pozisyonunda eli karnında yatmıştı. Gördüğü kabusun her bir ayrıntısını düşünmüştü. Aynada kendine baktı "iyisin sadece bir kabus" diye fısıldadı. Kendini ikna etmeye çalışıyordu. Kafasını salladı sanki düşüncelerini bu şekilde boşaltabilecekmiş gibi. Yararı olmadığını anladığında elleri ile şakaklarını ovaladı. Aynada son bir kez kendine baktı iç çekti ve oradan ayrıldı. Üzerine günlük ve onu sıcak tutucak kıyafetlerini giydi. Ceketini eline alıp odadan sessiz bir şekilde çıktı. Riley ile buluşmasına daha iki saatten fazla vardı. O yüzden ortak salonda şöminenin karşısına geçti. Şöminenin onu sakinleştirmesini bekliyordu. Yataktan kalktığından beri özenle elini karnından uzakta tutmaya çalışıyordu. Elini karnına koyarken "saçmalık" diye söylendi. O sırada arka taraftan bir ses " saçmalık olan ne Mckinnon" diye sormuştu. Marlene elini aniden karnından çekip arkasına döndü. Ona gülerek bakan bir Sirius Black görmeyi hiç beklemiyordu. "Hiç hiç bir şey" dedi Marlene. Ona kabuslardan bahsetmeyecekti. Tam olarak neden olduğunu bilmesede bunu duymak istemeyeceğini düşünüyordu. Sonuçta rüyalar insanın beyninin ona oynadığı oyunlardı. Sirius "kesinlikle bir şey var desene" dedi kıza yaklaşırken. Marlene oturduğu yerde dikleşmişti. Herhangi bir el şakası kurbanı olmak istemiyordu. "Önemli bir şey değil" dedi Marlene konuşmanın bitmesini istiyordu. Sirius kızın yanına oturdu. Marlene ona baktı üzerinden hala pijamaları vardı. Saçları dağınıktı. Buraya neden inmiş olabileceğini düşündü saat daha çok erkendi. Sirius'da kıza daha dikkatli baktı. Marlene'in hali hoşuna gitmemişti. Kızın büyük babasının öldüğü zamana benziyordu. Gözleri mor ve halkalıydı. Saçları eskisinden daha kabarık ve dağınıktı. Yanında ellerini sıkıyordu. Aynı o zaman olduğu gibi kendini bastırmaya çalışıyordu. Marlene aynen böyleydi. Uyumamıştı belliydi. "Bana anlat Marls" dedi. Marlene gözlerini kapattı. Sirius kıza baktı. Karar vermeye çalılıyordu elleri hala sımsıkı kapalıydı. Boğumları beyazlaşmıştı. Sanki ellerinin bir şeyi yapmasını engellemeye çalışıyordu. Sirius kızın elini tuttu. Marlene şaşırsada bir şey söylemedi. Sirius Marlene'in konuşmasını bekledi ona diklenip cevap vermesini ama kız bunu yapmak yerine esnemişti. Marlene'in omzundan tuttu ve onun kafasını bacağına yatırdı. Belli ki kızın uyuması gerekiyordu. Marlene kalkmaya çalışmadı. Saçlarında gezinen eller onun uykusunu daha çok çağırmıştı sanki. "Teşekkürler Sirius" diye mırıldandı. Sonra kendini uykunun güzel kollarına bıraktı. Sirius kızı uyurken izliyordu. Saçlarıyla oynamaya devam ediyordu. Buraya gelme nedeni dün akşam ona amcasının hediyesi olan yüzüğü kaybetmiş olmasıydı. Ama kızı gördüğü anda ilgi alanı dağılmıştı. Kız saçmalık dediğinde bir erkek için bu hale geldiğine inanamamış ve onu sinir etmek için harekete geçmişti. Ama kızın hali onu korkutmuştu. Kucağında uyuyan kıza baktı ve esnedi onunda uykusu vardı. Kızı diğer eliyle belinden tuttu düşmesin diye ve gözlerini kapattı. Yüzüğü illaki bulacaktı ama şimdi uyumalıydı.

Marlene Dorcasın sesiyle gözlerini açtı. Kalkmak için hareketlensede bir el bunu engelledi. Dorcas Sirius'u dürttü. Sirius gözlerini olabildiğince yavaş bir şekilde açtı. Marlene ise kendini onun kolundan ayırdı. Sirius gülerek Marlene'e baktı "iyi uyudun mu Mckinnon" diye sordu. Marlene kafasını evet manasında salladı. Dorcas "Marls yaklaşık beş dakika içinde Riley'nin yanında olmalısın" dedi. Marlene acele ile ortak salondaki saate baktı "ah lanet olsun" dedi. Hemen yere düşmüş montunu aldı. Sirius'un yüzü ciddileşmişti. Ama bunu farkeden Marlene olmamıştı. Marlene önce Dorcas'a sonra Sirius'a sarıldı. Sirius'un kulağına "Sağol pati" diye fısıldadı. Ve hemen yanlarından ayrıldı. Marlene tablodan çıktıktan sonra Dorcas Sirius'un yanına oturdu. Sirius dalgın görünüyordu. "Sirius" dedi Dorcas. Sirius gözlerini daldığı yerden çekip kıza baktı. "Riley'i rahat bırak olur mu?" dediğinde Sirius'un kaşları çatıldı. "Eğer Mckinnon ile çıkabileceğini düşünüyorsa onun arkadaşlarınıda çekmeli." dedi gayet eğlenir bir şekilde. Dorcas gözlerini devirdi. "Marlene'in şuanda ihtiyacı olan şey kafa dağıtmak ve Riley ona iyi geliyor. Eğer cidden onun için yapıyorsan o çocuktan uzak durursun" dedi ve söylediği her şeyde ciddiydi. Dorcas kalktığında tam gidecekken Sirius'un sesi onu durdurdu. "Onun neyi var?" diye sormuştu Sirius. Dorcas arkasını döndü ona Marlene'in anlattığı kabusları anlatabilirdi. Ancak Marlene ona anlatmadığına göre bunları söylememeliydi. "Eğer anlatmak isterse o anlatır." dedi ve yukarı çıktı.

Marlene hızlı adımlarla birlikte bahçeye çıktı. Sirius sayesinde uykusunu alabilmişti. İki saatlik ama kesintisiz bir uyku onu o kötü ruh halinden çıkarmıştı. Sirius onun en kötü anlarında hep yanında olmuştu bütün bu anlarda ona huzur sağlamıştı. Sanki o uykuda o gölgelerden korunmuş gibi hissetmişti kendini. Bahçede gözlerini gezdirirken sonunda Riley'i görebilmişti elinde bir piknik sepeti vardı. Diğer elini cebine koymuştu. Ona bakan gözleri farkeden Riley'nin yüzünü kocaman bir gülümseme aldı. Aynı zamanda bir rahatlamada çünkü Marlene'in onu ekebileceği fikrinden korkuyordu. Marlene hızlı adımlarla Riley'nin yanına vardı. "Günaydın" dedi Marlene. Riley konuşmayı yeni akıl edebilmiş bir şekilde tüm dişlerini gün yüzüne çıkartarak gülümsedi "günaydın" dedi. Marlene elini saçlarından geçirdi. "Afedersin geciktim uyuya kalmışım" dedi. Riley hala gülümsüyordu. "Burdasın" dedi kısık sesle daha sonra normale döndürdüğü sesiyle "önemli olan bu" diye ekledi. Marlene gülümsedi. Riley'nin bu tavırları onu çok iyi hissettiriyordu. Övülme kısmı değil. Riley'nin içindeki çocuksu utangaçlık onun hoşuna gidiyordu. Riley elindeki sepeti yukarı kaldırdı ve "hadi gölün oraya gidelim." dedi Marlene sırıttı "ah yüce merlin tamda istediğim şey" dedi. Riley ile göl kenarına kurulup kahvaltılarını yapmaya başladılar. Riley'nin espirileri ile Marlene gördüğü kabusu neredeyse unutmuştu.

Marlene ile Riley kahvaltılarını bitirmiş. Gölü seyredip sohbet ediyorlardı. Marlene ona ikiz kardeşlerinin yaptığı yaramazlık vakasını anlatıyordu ki ağaçların oradan iki Slytherin'li öğrenci çıktı. Marlene ile Regulus gözgöze geldiklerinde Marlene ona gülümsedi Regulus ise gözlerini kaçırmıştı. Marlene bu duruma göz devirirken Avery pis bir sırıtışla Marlene'e bakıyordu. " Ah bakıyorum buraya gelme cesaretini bulmuşsun. Ama tabikide yalnız gelmek kadar çok değil. Baksana bu bir Gryffindor'a yakışıyormu cidden" diye sordu Avery. Marlene gülümsedi ama daha çok alaycı bir gülümsemeydi. "Evet çok korktum çok. Hatta o yüzden burada oturup" eline çilek aldı ve ağzına attı bitirdikten sonra " karşınızda yayıla yayıla bir şeyler yiyebiliyorum." diye konuşmasını bitirdi. Avery sinirlenmişti ama Regulus daha çok eğleniyor gibiydi. Avery'nin asasına davranacağını farkeden Regulus onu durdurdu. "Başımı yeniden belaya sokmak istemiyorum. Sende sokmamalısın." dedi ve Avery'i alıp gitti. O sırada Riley elinde sıkı bir şekilde asasını tutuyordu. Marlene ise uzanmış onları izliyordu. Tam giderlerken Marlene "rica ederim Reggie" diye bağırdı. Regulus umursamadan yoluna devam etti. Kızın ne demek istediğini biliyordu. Şuanda atılmamış olmasının sebebiydi kız. Ona yaptığı şeyden sonra bile onu korumuştu. Marlene ona bakan Riley'nin bakışlarını farketti. "Eskiden olan bir olay var aramızda belki duymuşsundur. Hastane kanadındaydım belli bir süre geçen sene" dedi rahat bir şekilde Marlene sanki lanet yememişte yüzüne bir iki yumruk yemiş gibi anlatıyordu olayı. "Duymuştum. Regulus ile aranızı açan olay bu galiba yoksa sizi bir çok kez birlikte görmüştüm. Tabi Potter'lar ile gördüğüm kadar diyemem" dedi. Kız başını salladı ama bir şey söylemedi. Riley ise Avery'nin hareketlerine bakarak bir tahminde bulundu. "Avery'mi yapmıştı. Üçüde ceza aldı diye hatırlıyorum." dedi Riley. Marlene buruk bir gülümseme ile o gün Dumbledore'a söylediği yalanın aynısını Riley'e söyledi. "Üçü birden farklı lanetler attı. Beklemiyordum ve korunamadım asam kitapların üzerindeydi." dediğinde göle bakıyordu. Riley ise onu izliyordu. Marlene Riley'e döndü yalanına inandığını gördü. Dumbledore'un aksine o inanmıştı en azından. Gülümsedi "hadi günümüzü mahvetmeyelim saatte geldi sayılır Hogsmade'e gidelim." dedi. Riley kafasını salladı ve sepeti doldurdular. Riley sepeti bırakmak için odasına gitti ve Marlene onu beklemeye başladı. Riley geri geldiğinde Hogsmade'e giden kalabalığın arasına karıştılar.

Hogsmade'e geldiklerinde neredeyse tüm dükkanları gezdikten sonra dinlenmek için üç süpürgeye gitmeye karar verdiler. Üç süpürgeye gittiklerinde Marlene neredeyse tüm arkadaşlarının orada oturduğunu farketti. Riley'e baktı onların yanına oturmak istermi diye düşünürken. Riley ondan önce davranıp "İstersen hep birlikte oturabiliriz" dedi. Marlene gülümsedi. Onların yanına doğru ilerlediler onları ilk gören Mary oldu " hey nerelerdeydiniz sizi hiç görmedik?" diye sordu Mary. Masadaki herkes onların tarafına bakıyordu. "Tüm dükkanları gezdik ve çok güzel bir kitap aldım." diye karşılık verdi Marlene. Hemen yandan boş bir sandalye çekip oturdular. Masa çok kalabalık olmasına rağmen sığmayı başarmışlardı. Konuşmaya başladılar ve dönme vakti gelene kadarda devam ettiler. Riley masayı ilk başta yabancılasada eğleniyordu. Marlene'in gözleri istemsizce Sirius'a gitti çok sessizdi. Aslında bu gün bir kız ile birlikte randevusu var zannediyordu Marlene. Ama masada birbirlerine çok uzaktaydılar ve sormak için beklemek istedi. Bu uzaklık ona garip gelmişti. Sonuçta hep birlikte takılırlardı ve hep birlikte oturduklarında yanında Sirius olurdu. Sirius masada konuşmak yerine yapmak istediği şeyler için kendini dururmaya çalışarak geçirmişti. Riley'e ısınamıyordu. Ama masaya bakıldığı zaman herkesin ona çoktan ısındığı belliydi. Özelliklede Marlene'in çünkü onun yaptığı espirilere samimi bir şekilde gülüyordu. Lily Riley'i sınamak için aralara sorular sıkıştırıyordu. "Gelecekte ne yapmak istiyorsun Riley" diye sordu. Marlene çocuğa döndü çünkü bu konulardan hiç konuşmamışlardı. Riley ensesini kaşıdı. "Bakanlıkta çalışmak istiyorum. Sihirli yasal yaptırımlar dairesinde çalışmak harika olurdu" dedi. Sirius Marlene ile konuştukları bir anıyı hatırladı.

Dördüncü sınıfın sonbaharıydı. Marlene ile birlikte göl kenarındaydılar. İkiside birazcık sarhoştu. Yapılan cadılar bayramı partisinden kaçıp buraya gelmişlerdi. İkiside yerde uzanmış yıldızları izliyorlardı. "Gökyüzünde olup aşağıya bakmak nasıl bir histir acaba" diye sormuştu kız. Sirius ise " bize verdiği huzuru vereceğini sanmıyorum Marls yukarısı çok güzel. Ama burası korkunç insanlar ve olaylarla dolu." demişti. Marlene birden kendini doğrultsada başının dönmesi ile geri yatmak sorunda kalmıştı. "Hayır burası o kadarda kötü değil. Güzel şeylerde oluyor. Mesela güzel dostluklar, içten gelen iylikler ve birbirini gerçekten seven insanlar var. Savaş olduğu kadar barışta var. Birbirine yardım eden insanlar var. Geldiği yer neresi olursa olsun doğru yol için çabalayan insanlar var." demişti Marlene bunu duyan Sirius'un içi ısınmıştı dışardıdaki soğuğa rağmen. "Sen varsın" diye mırıldamıştı Sirius ama Marlene anlamamıştı. "Ne dedin" diye sorduğunda ise Marlene Sirius başka bir soru yöneltmişti. "İleride hayattan ne istiyorsun?" diye sormuştu kıza. Marlene bu sefer biraz düşündü. "İstediğim her şey. Ben dünyayı gezmek istiyorum. Hem büyücü dünyalarını hemde muggle. Hiç bilmediğim şeyler öğrenmek istiyorum. Quidditch oyuncusu olarak hayatımı devam ettirmek istiyorum bir bakanlık çalışanı yada" duraksamıştı. Sirius kızın ne söylemek istediğini biliyordu ve onu bu yükten kurtarmak için o söyledi. "Seherbaz" kız gülümsemişti. "Yada seherbaz olmak istemiyorum. Kendimi tek bir şehre veya ülkeye kapatmak istemiyorum. Hayatımı doyasıya yaşamak istiyorum. Belkide belli bir süre muggle gibi yaşamak istiyorum." demişti Sirius söylediği hiçbir şeye şaşırmamıştı. Kızın söylediği şeyler hoşuna gidiyordu. Marlene ona döndü "Peki ya sen ne istiyorsun" diye sordu. Sirius hiç düşünmedi " ailemden olabildiğince uzak ve farklı bir hayat istiyorum." dediğinde Marlene kendini toparlamış ve göle bakıyordu. Sirius ise doğrulup yanına geçmişti ama o kızın aksine ona bakıyordu. Ay ışığının aydınlattığı saçlarına ve yüzüne bakıyordu. Daha sonrasında Marlene'de ona baktığında garip bir şey olmuştu. Sanki bir çekim alanına girmişlerdi ve birbirlerine çekiliyorlardı. Ancak gelen bir çıtırtı sesinden sonra Marlene ondan hafifçe uzaklaşmıştı. Sirius kendini çok daha sonra toparlayabilmişti. Bu çekim bir daha yaşanmadı.

Bütün herkes Hogwarts'a gitmeye başladıklarında Marlene Riley'den izin istemiş ve Sirius'un yanına gitmişti. James ve Peter o geldiğinde "Selam Marls görüşürüz Marls" diyerek oradan ayrıldılar. Sirius giden arkadaşlarına baktı. Sirius'un Riley hakkında yorum yapmadığını farketmişlerdi ve bunu pek hayra alamet olarak yorumlamamışlardı. Marlene "Hey " dediğinde Sirius kıza baktı ve kızın gülen yüzüyle oda gülümsedi. "Hey" diye karşılık verdi. "Bu gün çok sessizsin" dedi Marlene en sonunda Sirius ise "öyle miyim gerçekten"diyerek dalga geçmişti. Kız ona omuz attığında ufak bir kahkaha attı. "İşte böyle gerçekçi gül biraz" dedi Marlene. Sirius ise "emredersiniz efendim" dedi. Marlene ise "bu kız sana ne yaptıysa seni bozmuş galiba" dedi. Sirius ilk başta pek anlamasada daha sonra anladı kızın neyi kastettiğini. Hogsmade'e bir kız ile gelecekti normalde ama sabah bunu iptal etmişti. Arkadaşları ile işi olduğunu söylemişti. "Hiç bir kız beni bozamaz Mckinnon sadece amcamın hediyesi olan yüzük kayıp ve bulamıyorum." dedi Marlene ise güven verircesine omzunu sıktı. "Buluruz merak etme" dedi. Daha sonra önde giden Riley baktı ve Siriusa "şimdi ben gitmeliyim" dedi ve Sirius'u yalnız bıraktı.

Akşam yemeği büyük salonda başlamıştı. Herkes oturmuş yemeğini yiyor ve sohbet ediyordu. Lily ve Remus iksir dersi hakkında konuşuyordu. James ise Peter ve Sirius'a maç için ne kadar çalışması gerektiğinden yakınıyordu. Mary ve Dorcas ise Marlene'i sıkıştırıp ona sorular soruyorlardı. Marlene bu günü kafasında değerlendirdiğinde gayet güzel geçtiği sonucuna varmıştı. Bunu tekrarlamak istermiydi kesinlikle. Kızlara istediğini söylecekmiydi kesinlikle hayır. Duygusal yakınlık denince kimsenin aklına ilk gelecek isim Marlene değildi. Bütün bu konulardan fazlasıyla uzak duran birisiydi. Duygular hakkında konuşmaktan da hoşlanmazdı. Duygusal konularda tavsiye alınması için gidilecek birisi değildi. O daha çok eğlenmeyi seven birisiydi. Duygusal konuların yük getirdiğine inanıyordu. Bu yükü kucaklamakta ise hiçbir zaman başarılı olamamıştı. Kızlara hep geçiştirme cevapları verdi. En sonunda Lily konuya daldı ve Riley hakkında kendi düşüncesi söyledi. "Bence çok iyi bir çocuğa benziyor. Yani kibar ve okulda hiç sorun çıkarmamış birisi" dedi. Bu son kısmı özellikle vurgulamıştı çünkü saçma sapan şakalar ve diğer şeyler yüzünden puan kaybetmekten bıkmıştı. Marlene güldü "sanırım bende aynı şekilde düşünüyorum" dedi. Mary "bu harika bir şey çok yakışıyorsunuz." dedi. Dorcas ise "lütfen saçma bir nedenden dolayı çocuğu bırakma bu sefer" dedi. Marlene gözlerini devirdi. O sırada Mary Lily'e "çok yakışıyorlar sencede bu iş güzel devam ederse harika olmaz mı? Çocuklarıda sarı saçlı mavi gözlü olur. Belki bu Marlene'in tüm bu konulara olan buzlarını eritir" dediğinde Marlene yutkundu. Çocukları demişti. Elini karnına koydu. "Ben doydum siz devam edin." dedi. Daha sonra ise Mary'e doğru bakarak "böyle bir şey olmayacak Mary. Kendimi biliyorum." demişti. Oradan ayrıldı nereye gitmek istediğini bile bilmiyordu. Kötü başlayıp harika geçen bir gün yeniden kötüye evrilmişti.

Hogwarts'ta kendini en çok huzurlu hissettiği yer gölün orasıydı ama oraya gitmek istememişti. Ortak salona gitti herkes yemekte olduğu için fazlasıyla sessizdi. Koltuğa kendini bıraktı. Neden Mary böyle aptalca bir şey söyledi ki yani daha onaltı yaşındaydılar. Bunu istememesini bırak bütün bunlar için çok erkendi. Ortak salona birileri gelene kadar bekledi ve daha sonra oradan ayrıldı. Odalarına geldiğin yatağının üzerinde kitaplar ve mektup gördü. Onu buraya kimin getirdiğini merak etsede umursamadı. Ailesi iletişim konusunda bir kaç numara biliyordu sonuçta. Hemen mektubu eline aldı ve okumaya başladı.

Sevgili Marlene

Bizi merak etmen çok hoş ama merak etmene gerek yok biz gayet iyiyiz ve seni ınutmadık. Kardeşlerinde gayet iyi. Sen bizi hiç merak etme henüz bir şikayet gelmediğine göre uslu durduğunu varsayıyoruz. Gelecek hafta maçında başarılar. Harika bir oyun çıkaracağına eminiz. İlk olarak fantastik canavarlar kitabını okumanı şiddetle tavsiye ediyorum özel basım. Seni seviyoruz

Sevgilerle annen ve baban

Marlene kitaplarına baktı bu özel basımı daha önce okumuştu. Kitabı eline aldı ve sayfaları karıştırdığında içinde ufak bir kağıt buldu.

Bu gece saat 2 buçukta şöminede ol.

Yazıyordu ailesi onunla konuşmak için bu yöntemi tercih ediyorlardı ama bu sene ilk defa kullanacaklardı. Marlene odada ki saate baktı. Eline yeni gelenlerden bir kitap aldı ve okumaya başladı

Kızlar yemekten geldikten sonra bir daha o konuyu açmadılar. Onun yerine James'in bir kez daha bu gün Lily'e çıkma teklifi etmesi hakkında konuştular. James'e ne kadar üzülsede Lily'e bu konuda yorum yapmanın hata olduğunun farkındaydı ve ölmek için çok genç olduğunu düşünğyordu. Lily James'i tatlı buluyordu hatta komik ve eğlenceli ama hareketleri ve davranışları onun ona olan sevgisinin gerçekliğinden şüphe uyandırıyordu. Çocuksu bir takıntı olduğunu düşünüyordu ve bunu düşündüğü için asla kabul etmiyordu. Lily her zaman olduğu gibi savunmasını şöyle yaptı "o beni sevmiyor sadece onu kabul etmediğim için yapıyor" demişti. Dorcas ise "bu çocuk daha ne yapsın da seni inandırsın acaba" diye sordu. Lily ise "birazcık uslu dursun." dedi. Bunun üzerine Marlene yastığını Lily'e doğru fırlattı. Tüm akşam Lily'i ikna etmeye çalışmakla geçmişti. En son bütün kızlar uyuduklarında Marlene uyanıktı. Zaten öyle bir not almasada uyuyamayacağına emindi. Sirius ile uyuduğu zaman iki saatlik uyku bile iyi gelmişti. Şimdi ise uykusu yoktu ve uyumaktan korkuyordu. Kabuslarının şuana kadar ki en kötüsünü görmüştü. En sonunda beş dakika kala yataktan kalktı cübbesini giydi ve ortak salona indi. Şömineyi yaktı.

Şöminede bir yüz görünmeye başladı. Marlene babasını görünce gülümsedi. Babası "merhaba kızım yalnızsın değil mi?" diye sordu. Marlene kafasını evet manasında salladı "yalnızım" dedi. Babası derin bir nefes aldı. Söyleyeceği şeyi nasıl söylemesi gerektiğini düşünüyor gibiydi. " Kızım burada işler pek iyi gitmiyor. Kayıplar artmaya başladı. Bakan hala gizli tutmak için elinden geleni yapıyor." dedi. Marlene'in içinde ki korku geri gelmişti. "Tam olarak ne oluyor baba" diye sordu. Babası söylemek konusunda çekingen davransada söylemeye karar verdi. "Bir safkan yapılanması var gibi duruyor. Bakanlık işten ayrılan seherbazları bile yeniden göreve çağırmaya başladı." dediğinde Marlene bunun ne demek olduğunu anladı. "Annem" dedi sesi istediğinden fazla çıkmıştı. Kendini toparladı "annemde geri döndü değil mi?" diye sordu. Babası "evet" dediğinde Marlene kalbinde bir ağırlık hissetti. Sanki gölgeler yeniden yanı başındaydılar. Babası " artık gitmeliyim. Bakanlık herşeyi gizliyor ve seherbazların mektup trafiği izleniyor o yüzden mektuplarda dikkatli ol biz iyiyiz sizi seviyoruz. Güvendeyiz" dedi. Marlene'i rahatlatmaya çalışıyordu ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Marlene "görüşürüz" dedi. Babasının görüntüsü bir anda yok oldu.

Forward
Sign in to leave a review.