Holocene

Harry Potter - J. K. Rowling
F/M
Gen
G
Holocene
Summary
" Bir şey yapmam lazım. Burada kalıp kitaplara gömülemem şimdi olmaz"
All Chapters Forward

Girls Just Want to Have Fun

Okul açıldığından bu yana yaklaşık olarak 2 ay geçmişti. Herkes okulun koşuşturmasında yılın başında konuştukları o konuyu az çok unutmuşlardı. Marlene'in kabusları azalmış ve kendini arkadaşlarına ve Quidditch'e vermişti. Tabikide birazcıkda derslerine. Bu haftasonu hogsmade'de bir randevusu vardı Marlene'in. Hufflepuff'dan Riley Xander adında Muggle doğumlu bir büyücü ile çıkacaklardı. Henüz duyguları konusunda pek emin olamasada çocukla konuşurken eğleniyordu. Son iki ayda Riley Marlene'i etkilemek için bir çok deneme yapmıştı. En sonunda Marlene arkadaştan birazcık daha ileriye gidebileceklerine emin olmuştu. Bu olayın şuanda gerçekleşme sebebiyse ufak bir Quidditch kazasıydı.

Gryffindor takımı hazırlanmış bir şekilde Quidditch sahasında antreman sıralarını bekliyorlardı. Marlene ve James herzaman olduğu gibi karşı takımı izliyor ve onları yorumluyorlardı. Çapulcuların geri kalanı ise yukarıda antrenmanı izleyebilecekleri bir yere oturmuş sohbet ediyorlardı. Onların antreman sırasına çok kısa bir zaman kalmıştı. Marlene o sıralar bir çok açıdan ondan hoşlandığını belli etmiş ve onunda hoşlanmaya başladığı Riley'i izliyordu ve bir yandanda James'i dinliyordu. Marlene James'in yaptığı komik bir yoruma en içten olan gülümsemesini vermişti. Ancak o sırada Marlene'i izleyen Riley için pekte hoş bir an olmamıştı. Kızın gülümsemesine bakan Riley'nin süpürgesi birden bire garip bir şekilde hareket etmeye başlamıştı. Riley kontrolü sağlayamadığı için alçalsada kendini düşmekten kurtaramamıştı. Çocuğun düştüğünü gören James Marlene ve bir kaç Gryffindor çocuğa doğru koşmuştu. Marlene hemen yere çöküp çocuğun kaskını dikkatle çıkardı. O sırada Marlene ile göz göze gelen Riley sanki hiç canı yanmamış gibi gülümsemişti. James " İyimisin Xander" demişti. Riley ise gözlerini Marlene'den ayırmadan kısa ve net bir şekilde. "Evet Potter" cevabını verdi. O sırada Hufflepuff'larda aşağıya çoktan inmişlerdi. Marlene çocuğa elini uzattı "kalkmak istermisin?" diye sormuştu. Çocuk ise gülümseyerek eli tutmuş ve ayağa kalkmıştı. Hufflepuff takım kaptanı onu yanına almış ve kontrol için hastane kanadına götürmüş. Gryffindor'lar ise antremana başlamışlardı. Gryffindor antremanı bittiğinde Marlene ve James kaskları çıkartıp antremanı yorumlarken yanlarına Riley gelmiş ve Marlene ile konuşmak istediğini söylemişti. Marlene kabul ederek James'in yanından ayrılmıştı. Riley sonunda cesaretini toplamayı başararak "bu hafta sonu Hogsmade'e birlikte gidelim mi?" diye sormuştu. Marlene uzun zamandır bu soruyu sormak için beklediğinin farkındaydı ve o'da bunun nasıl sonuçlanacağını merak ediyordu. "Olur" deyip gülümsedi. Riley ilk başta inanamasada daha sonrasında konuşmayı yeniden başarabilmişti. O sırada üst taraftan pür dikkat onları izleyen çapulcuların farkına bile varmamışlardı. En sonunda Marlene giyinmesi gerektiğini söyleyip yanından ayrılmıştı.

Marlene o gün neden olur dediğini tam olarak anlamamıştı. Ama akşam yeniden karşılaşıp konuştuklarında anlamlandırabilmişti. Çocuk onun ilgisini çekiyordu ve bunu inkar edemezdi. Marlene büyük salona akşam yemeği için geçmişti. Yanında Sirius ve Peter vardı. Sirius yeni takıldığı kız hakkında konuşuyor Peter onu hayran bir şekilde dinliyordu. Marlene ise ne kadar iğrenmiş görünmeye çalışsada Sirius'un bu halini seviyordu. Diğer kızlara davrandığının aksine Sirius ona tam manasıyla düzgün ve iyi bir şekilde davranıyordu. Sirius ona anlatabileceği herşeyi anlatıyordu. Sadece yazın neler olduğunu tam olarak anlatmamıştı. Marlene ne kadar ısrar etsede Sirius tek kelime dahi etmemişti. Yemek masasına oturduklarında yemek tabaklarını doldururken Sirius hala konuşuyordu. Marlene Peter'a bakıp "Diğerleri ne zaman gelecek?" diye soru yöneltmişti. Peter ise omuz silkti. "Remus, Dorcas ve Lily kütüphanede ders çalışıyordu. James ise baykuşhaneye gitti. Sanırım ilk o gelir" dediğinde Marlene yanında oturan Sirius'a bakıp "Umarım yakında gelir. Yoksa daha yemek yiyemeden midemi boşaltacağım" dedi. Peter güldü. Sirius ise alınmış taklidi yaparak "Öyle mi Mckinnon emin olabilirsin senin yerinde olmak isteyen bir sürü kız tanıyorum değil mi kıl kuyruk" diyip ciddi bir şekilde Peter' a bakmıştı. Marlene gözlerini devirip "Emin ol onlar benim yerimde değil o bahsettiğin kızın yerinde olmak isterler." dediğinde Sirius yüzüne pis denebilecek bir gülümseme yerleştirip yüzünü Marlene'e yakınlaştırdı. "İstersen onuda yapabiliriz McKinnon" dedi. Marlene eliyle Sirius'u uzaklaştırıp iğrenmiş gibi bir yüzle "Yok Black kalsın." dedi. Peter onların bu hallerini gülerek izliyordu. O sırada gözü arka taraftan gelen Hufflepuff'lı Riley'i gördü. Marlene'e dönüp " Marls seninki geliyor" dediğinde Marlene ve Sirius aynı anda arkaya döndüler. Marlene'in yüzüne sıcak bir gülümseme yayılmıştı. Sarı kıvırcık saçlı çocuk ellerini saçlarından geçirmiş ve kızın gülümsemesine samimi bir şekilde karşılık vermişti. Marlene'in tam o sırada içinden geçen şey Merlin çok tatlı düşüncesi oldu. Quidditch antremanında onu izlemişti. Düştüğünde bir endişe vardı içinde ama şimdi tam olarak içini ısıtan bir his vardı. Ayağa kalktı ve onun yanına yaklaştı. Daha sonra salonun bir köşesine geçtiler. Bu sırada onları izleyen Sirius'un yüzü kasılmıştı. Peter onlar yerine Sirius'u izliyordu. Arkadaşının söz konusu Marlene olduğu zaman hep koruyucu bir tavır sergilediğini biliyordu. Ancak son iki aydır Riley ile Marlene resmi olarak diyoloğa girmeye başladığı andan itibaren Sirius olduğundan daha gergin ve sinir bozucu hale gelmişti. Çocukla uğraşmak için bir çok plan ortaya atmıştı ancak hiçbirisi grup tarafından onaylanmamıştı. Sirius'un neden bu çocuğa bu kadar taktığını kimse anlamamıştı. Sirius bile tam olarak emin değildi. Bildiği tek şey Marlene'in diğer takıldığı kişilere davrandığından daha samimi ve içten davranmasıydı. Kızın ona bakarken gülümsemesini ve kahkaha atmasını sevmiyordu. Bir şekilde satılmış olduğunu düşünüyordu. Ama Marlene hala onlarla birlikte takılıyor ve en çok zamanını onlarla geçiriyordu sadece bir kaç gündür ki bu Quidditch kazasından sonraki günlerdi. Daha sık iletişim kuruyorlardı. Sirius konuştukları tarafa bakıp sinirli bir şekilde onları izliyordu. Masaya doğru yaklaşan James'i farketmemişti James Sirius'un baktığı yeri görünce sırıttı. Masadaki yerine oturdu " Hey Pati bakışlarla birini öldüremezsin" dedi. Sirius transtan çıkıp James'e baktı yüzüne bir gülümseme yerleştirip "bu bakşılar bir çok şey yapabilir çatalak" dedi. James omuz silkip " bir şey yaparsan Marlene'in sana yapacaklarını düşünmüyorsan devam et" dedi Sirius ise onun yaptığını bilmediği şey için ona kızamayacağını düşünüyordu. Aynı Quidditch antremanında olduğu gibi. Marlene ile Riley bu gün neler yaptıklarından bahsettiler. Daha sonra ise yarın sabah kahvaltıyı beraber yapacaklarını kararlaştırıp masalarındaki yerlerine geçtiler. Marlene yüzünde kocaman bir gülücükle masadaki yerini aldı. Sirius onun bu halini gördüğünde önüne bakmaya başladı ve baktığı yerde olan Peter bu bakışların cidden onu öldürüp öldüremeyeceğini düşünüyordu. James Marlene'e "Dünyadan Marls'a çocuk yemek yiyor" dedi gülerek. Marlene ona dönüp dil çıkardı. "Yarın kahvaltıda yokum haberiniz olsun beyler" dedi. Sirius ani bir hareketle Marlene'e döndü. "Gerçektende Mckinnon daha ne kadar sürdürmeyi planlıyorsun bu iş olmayacak. Daha önce de denedin. Sen bu kadar sakin ve naif insanlarla yapamazsın. Hem sen Quidditch'te bu kadar iyiyken o daha antremanda süpürgesini kontrol edemiyor" dedi. Kaşlarını beklenti ile yukarı kaldırdı. Marlene bunun üzerine kaşlarını çatıp Siriusa baktı "Öylemi düşünüyorsun Black. Ama seni hayal kırıklığına uğratıcam. Çünkü bu sefer ilk defa tam manasıyla benimle ilgilenen biri var karşımda popüler Quidditch oyuncusuyla değil başbelası öğrenci olduğum için değil. Çünkü bütün bunlar farklı öncekiler bunun yanından bile geçemez. Kendinle beni karıştırma." dedi ayağa kalktı. Kulağına eğildi. "Ve bir daha ki sefere kafa karıştırma büyüsü kullanırken daha dikkatli ol" dedi. Masadan ayrıldı ve odasına doğru gitmeye başladı. Karnı hala açtı ancak Sirius'un onu duygusuz daldan dala koşan biri olarak tanımlaması canını sıkmıştı. Onun en iyi arkadaşıydı ve kıza yaptığı şey itam etmekten başka bir şey değildi. İki aydır Riley ile arkadaş olduğundan beri Riley'e düşman kesilmişti. Marlene bunları sorun yapmamıştı hatta süpürge olayını tahmin etmesine rağmen bir şey dememişti. Sirius her zaman gıcık bir abi gibi koruyucu olmuştu. Ama bu sefer iş değişmişti. Marlene hakkında konuşmuştu ve bu Marlene'i üzmüştü.

Marlene odasında yatarken anne ve babasından uzun süredir mektup almadığını hatırlamıştı. Abileri ile bir kaç kez mektuplaşmıştı. Eline bir parça parşomen alıp yazmaya koyuldu

Sevgili anne ve babacım

Artık beni unuttuğunuzu düşünmeye başlıyorum. Abilerim olmasa sizden haber alamayacağım. Orada neler oluyor. Herhangi bir gelişme var mı? İkizler nasıl? Lütfen cevapta gecikmeyin. Yeni kitaplarla birlikte cevap gönderirseniz harika olur. Yeni gelenler çoktan bitti bile.

Sevgilerle biricik kızınız Marlene

Parşomeni alıp odasından çıktı. Herkes yemekte olduğu için heryer neredeyse bomboştu. Baykuşhaneye gitti. Baykuşunu saldı tam gidecekken karşısında Remus'u gördü. Remus Marlene'i orada görmeyi beklemiyordu. Onunda herkesle beraber büyük salonda olduğunu düşünmüştü. "Hey Marls burada ne işin var? Yemekte ilk yeri senin kapman lazım değil mi? Tabi kılkuyruk'tan sonra" dedi gülerek. Marlene'de güldü. "Onu Sirius'a sor istersen?" dedi ve gözlerini devirdi. Remus orada baykuşa mektubu verdi ve onun uçmasını izledi. "Seni sinirlendirmeyi başardı mı sonunda?" diye sordu. Marlene kafasını evet manasında salladı. "Neymiş boşu boşuna oyalanıyormuşum sakin insanlarla olamazmışım" kaşlarını çatmıştı ve farkında bile değildi. Remus gülümsedi. "Biliyorsun o sana karşı hep böyleydi." dedi. Ve kesinlikle öyle düşünüyordu. Marlene'i sürekli gıcık edip yanındaki olası tehlikeleri yani erkekleri uzaklaştırmak onun için bir eğlenceydi. "Evet biliyorum bu aslında hep hoşuma gitmiştir. Ama bu sefer direkt olarak bende sevgililik damarı olmadığını iddia etti. Yapamazmışım" dedi Marlene hızla ve sonlara doğru sesi yükselmişti. Remus arkadaşını az çok anlıyordu. "Bu seferki diğerlerinden farklı değil mi?" diye sordu Remus. Marlene başını yere doğru eğdi. Yanakları kızarmıştı. "Bilmiyorum iki aydır çok iyi vakit geçiriyorum ama bu ilk resmi buluşma" dedi . Remus hafif bir şekilde gülümsedi. Marlene'in mutlu olmasını istiyordu. "Bence sana iyi geliyorsa ne kadar sürdüğünün bir önemi olmamalı." dedi. Remus çapulcular arasında en aklı başında olan kişiydi. En zekice şakalar ve haylazlıklar onun başının altından çıkardı. En az cezayıda o alırdı. Notlarının büyük bir rolü olduğu kesindi tabi. Marlene Remusa sarıldı. "Çok teşekkürler Remmy" dedi. Remus'ta ona sarılıp. "Ne demek Marls. Sen ona bakma seni kendince koruyor." dedi. Marlene ondan ayrıldı ve gülümsedi. "Keşke normal bir arkadaş olsada aç bırakmasa" dedi elini karnına koyarak. Remus güldü ve çantasından bir kalıp çikolatayı Marlene'in eline koydu. Marlene çikolatayı görünce "çikolatalı kahramanım" dedi. İkisi beraber baykuşhaneden ayrılıp ortak salona geçtiler. Marlene ona yemek için büyük salona gitmesini söylemişti. Ancak Remus aç olmadığını söylemişti. İkisi birlikte ortak salonda oturup konuşmaya başladılar. İki paket kalıp çikolatayı ise çoktan bitirmişlerdi.

Tüm grup içeri girdiğinde Marlene yerinde rahatsızca kıpırdandı ama Remus'a hak verdiği için bir yere gitmemeye karar vermişti. Sirius'a hala kırgındı duygularını pek umursamadığı için kırgındı. Sirius onu gördüğü gibi yanına gitti. Hemen koltukta yanına oturdu. Marlene'e yavru köpek bakışları ile bakmaya başladı. Bunun tek sebebi Marlene'i yumuşatmaktı. Marlene ona ters bir bakış attı. Ancak Sirius umursamadı. "Hadi Marls üzgünüm. Onu söylemek istememiştim." dedi kısık bir sesle. Marlene ise "Ne demek istemiştin?" diye sordu sesini olabildiğince bıkkın çıkarmaya çalışıyordu. Sirius ise daha çok yanına yaklaştı kısık bir sesle "eğer olmazsa kendini üzme diye söyledim. Sen daha iyilerini hakediyorsun." dedi. Marlene ise "ben kendime göre iyi olana karar verebilirim." dedi ve Sirius'un kulağına eğilip "asıl sen Riley'le aranda ki sorunu söyle." diye ekleyip geri çekildi. Sirius ne diyeceğini bilmiyordu. Kendini toparlardı "sevemedim bir gariplik var onda" dedi. Marlene gözlerini devirdi. "Peki pati öyle olsun." dediği anda Sirius kıza sıkıca sarıldı ayrıldığında ise kızın kıvırcık saçlarını karıştırdı. Marlene sinirli bir şekilde baktı ama sonra güldü. Bir yandanda saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Sirius ise gülümseyerek kıza bakıyordu. O akşam tüm grup gece yarısına kadar orada oturdu ve sınıf başkanı onları uyarana kadar orada kaldılar.

Marlene siyah bir gölge tarafından kovalanıyordu. Okul koridorlarlarında koşturup yardım için çığlık atıyor ama hiçkimse ortalarda görünmüyordu. Okul forması yırtıklarla doluydu. Kolundan kan geldiğini görüyor ama acıdan çok hızla gelen bir adrenalin söz konusuydu. Marlene büyük salona giden kapıyı açtı ve içeri girdi. Bir anda hava aydınlandı. Marlene'in gözleri kamaştı ama daha sonra toparladı. Bir sahildeydi buraya geçen yaz tatiline girmeden önce gitmişlerdi.Marlene'in abisi onları oraya ışınlamıştı. Tüm grup olarak gittikleri ilk ve tek kaçamaktı ama gerekliydi. Çünkü yazın çoğunluğunda birlikte olamayacaklardı. Deniz kenarında eğlenirken ki hallerine baktı dışarıdan bir göz olarak onları izliyordu. Daha sonra aniden hava karardı hepsinin yerde yatıp sarhoş hallerine bakıyordu şimdide. Lily ve Mary ne kadar içmek istemeselerde onları ikna etmeyi başarmışlardı. Marlene o geceyi pek fazla hatırlamıyordu çünkü ateşviskisini biraz fazla kaçırmıştı. Abisi sabah onu öyle bulduğunda onu iyice azarlamıştı. Marlene kendisini ve Sirius'u göremediğini fark etti. Sanki çivilenmiş gibi durduğu yerden yavaşça hareket etmeye başladı. Neden o tarafa doğru gittiğini bilmiyordu ama ağaçlık olan tarafa doğru ilerlemeye başladı. O akşam gruptan ayrıldığını dahi hatırlamıyordu. Sadece onu çadıra Sirius'un taşıdığını hatırlıyordu. Ama sahilde kalmış olması lazımdı. Sonunda kendini bulabilmişti ama Sirius yoktu. Ağaca arkasını yaslamış gözlerini kapatmıştı. Elinde bir şişe ateş viskisi vardı. Saçlarım çok kötü diye düşündü. Sonra bir kaç dal çıtırtısı duydu. Karşısındakide duymuş olmalıki gözlerini açmıştı. Sirius görüş alanına girdi. "İşte burdasın Marls bana hatırlatta senin bir daha bu kadar içmene izin vermeyeyim" dedi ve orada oturan kızın elinden şişeyi aldı. Kız homurdandı ama bir şey anlaşılmadı. Sirius şişeyi kenara attı ve kızın yüzüne gelen saçları arkaya doğru ittirdi. Marlene'in içine bir sıcaklık hissi hakim oldu. Daha yakından bakmak için yaklaşmak istedi ama cesaret edemedi. Sirius oturan kızı kucağına aldı ve yerden doğruldu. Hiç zorlanıyor gibi durmuyordu. O sırada Marlene kendisinin bir şey söylemeye çalıştığını farketti yaklaştı ama hiçbir ses duyamıyordu. Birden yine içine bir soğukluk hakim oldu. Etrafına baktı ve gölgeyi gördü. Yeniden koşmaya başladı. Ağaçların arasından sahile doğru ve birden bire yine görüntü değişti. Bu sefer bulunduğu yer evlerinde ki odasıydı. Odadan olabildiğince sessiz bir şekilde çıktı. Alt kattan çığlık sesleri duyunca aşağıya doğru koştu ve yerde yatan ailesinin cansız bedenlerini gördü. Hatta tanımadığı ama sanki tanıyormuşcasına canını yakan küçük çocukları gördü.Sanki kendisinden bir parça kopmuş gibi bir his oluşmuştu. Yere doğru çömeldi onları sarstı ama yoktu gözlerinden yaşlar deli gibi akıyordu ayağa kalktı ve biraz daha ilerde üç gölge tarafından etrafı kuşatılmış kendini gördü. Ona bir şeyler soruyorlardı ama ne sorduklarını anlamamıştı. Kendisi hiçbir şey söylememekte ısrarcıydı. Kafasını iki yana sallayıp duruyordu. Birden bağırmaya başlayan kendine baktı. Her tarafı kanlar içindeydi. En sonunda çığlık atmayı kestiğinde eli karnına gitmişti. Marlene'de elini karnına götürdü anlamaz bakışlarla onlara bakıyordu. Daha sonra kendi yüzündeki buruk gülümsemeyi gördü. Karnına götürdüğü elinde olan yüzüğü farketti. "Üzgünüm kızım" dediği anda boğuk bir ses öldüren laneti bağırdı. Ve her yer yeşile boyandı.

Marlene nefes nefese uyandı eli istemsizce karnına gitmişti. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Derin derin nefesler alıp vermeye çalıştı. Eli karnında gezindi. Üzerindeki kıyafetlere baktı yırtık bir yer yoktu ve yarasıda yoktu. O gördükleride neydi. Beyni niye ona böyle bir oyun oynuyordu. Ailesini görmek istiyordu. Deli gibi onları merak ediyordu. Perdeyi çekti ve karşısındaki yatakta olan kişinin ona dikkatlice baktığını görünce az daha çığlık atacaktı. Daha sonra Dorcas olduğunu anladığında derin bir nefes verdi hemen eliyle yüzünü silmeye kalktı. Dorcas ise çoktan yataktan kalkmış onun yanına geliyordu. Marlene'de yataktan kalktı ve cübbesini giydi. Dorcas kapıya doğru yürüdü ve birlikte aşağıya ortak salona indiler. Dorcas eline hemen bir bardak su alıp onu Marlene'e verdi. Ateşi yaktı çünkü daha fazla donmak istemiyordu. Arkadaşına endişe ile baktı. Marlene ile Dorcas ilk yıllarından beri çok yakın arkadaşlar olmuşlardı. Aralarında sır namına tek bir şey bile yoktu. Onlar ayrılmaz ikili birer kardeşlerdi adeta. Marlene büyük kanepede oturmuş ateşi izliyordu. Dorcas yanına oturunca Marlene onun omzuna başını koymuştu. Eli hala karnındaydı. Ama bu nasıl olabilir nasıl diye içinden geçirdi Marlene. Dorcas Marlene'i zorlamak istemesede artık öğrenmeliydi. "Ne gördün Marls?" diye sordu. Marlene bir anda irkildi kendi düşüncelerine öyle dalmıştıki Dorcas'ı unutmuştu. Marlene zorlanarakta olsa her şeyi anlattı. Yazın duyduklarını ailesinin ne kadar gergin olduğunu ve onlarla doğru düzgün konuşamamasını. Kabusları ve bu geceki şuana kadar gördüğü en gerçekçi kabusu ufak bir detay dışında her şeyi anlattı. Ona ölmeden önce söylediği şeyden bahsetmek istemedi. Marlene çocuğu bırak evlenmeyi düşünmeyen birisiydi rüyasında gördüğü şeyi yanlış yorumlayabilirdi. Dorcas her zaman iyi bir dinleyiciydi. Ancak düşüncelerini savunmak konusunda iddialı biriydi aynı zamanda. Dorcas "Sanırım ailenden haber alamamak endişeni körüklemiş Marls" dedi en sonunda. Marlene ise kafasını kaldırıp ona baktı "bende öyle düşünüyorum ama " yutkundu "çok gerçekçiydi" diye bitirdi. Dorcas titreyen arkadaşına sarıldı. Bir seherbaz aileden gelmenin zorluklarını tahmin bile edemeyeceğini düşünürdü hep. Mckinnon'lar her ne kadar rahat gibi dursalarda hep tetikte olmak zorunda olan bir aileydiler. Marlene'in ona anlattığı olaylarda kaç defa gecenin bir yarısı bakıcıyla kalmak zorunda kaldıklarını dinlemişti. Onun bu halini anlıyordu. Gördüğü gölgelerin karanlık büyücüler olduğunu biliyordu. Anlamadığı şey Marlene niye eli karnındaydı. Elini henüz hiç çekmemişti. Rüyaya göre yara almamıştı. Ufak çizikler dışında. Ama sormaktan vazgeçti vakti geldiği zaman anlatacağını biliyordu. "Marls istersen Dumbledore'a gidelim ha ne dersin ailen ile konuşmanı sağlayabilir." dedi. Marlene kafasını iki yana salladı "Hayır bu sadece saçma sapan bir kabustu aynı öncekiler gibi sadece uyumalıyım" dedi. Elini karnından hızlı bir şekilde çekti. Dorcas'a baktı gülümsedi pek inandırıcı bir gülümseme değildi ve Dorcas bunun farkındaydı. "Hadi yataklara gidelim Doe yoksa ceza yeriz yada daha kötüsü puan kaybederiz ve Lils bizi keser" dedi. Dorcas buna kahakaha atmamak için kendini zor tutmuştu. Çünkü Marlene haklıydı. Lily çapulculara bu puan kaybettirme olayı yüzünden çok kızıyordu. Birde üstüne kızlar bunu yapsa delik deşik ederdi onların hepsini. Birlikte odalarına çıkıp yeniden uyumaya çalıştılar. Dorcas dalmıştı ama Marlene o akşam bir daha uyuyamadı.

Forward
Sign in to leave a review.