Holocene

Harry Potter - J. K. Rowling
F/M
Gen
G
Holocene
Summary
" Bir şey yapmam lazım. Burada kalıp kitaplara gömülemem şimdi olmaz"
All Chapters Forward

First Day of Fifth Grade

Marlene gördüğü kabustan nefes nefese bir şekilde uyandı. Gördüğü kabuslar onun uzun zamandır iyi bir uyku uyumasına engel oluyordu. Etrafına bakında arkadaşlarının hala derin uykuda olduğunu görünce kafasını yastığa geri koydu. Ancak ne kadar denemiş olsa bile uyumayı başaramamıştı. Akşamı yeniden düşünmeye başladı. Aslında her şey çok iyiydi. Tüm yazda geçen olaylar bahsedildi. Şakalar yapıldı. Çapulcularla birlikte kızlar ortak salona gelmişlerdi. Lily yanlarından erken ayrılmıştı sonuçta okulun ilk günüydü. Lily ayrıldığında Dorcas elinde olan kitabı önüne koyup dikleşmişti. Konuşmaya başladı " Bakın Lily buradayken söylemek istemedim ancak endişelensin istemedim" diyerek kendini açıklamaya çalıştı. Herkes pür dikkat onu dinliyordu. Dorcas elleriyle saç diplerine masaj yaptı. Sadece gergin olduğu zamanlarda yaptığı bir hareketti. Marlene arkadaşının halini gördüğünde hiç istemese bile ne olduğunu sormuştu. Dorcas ellerini saçlarından çekip. "Bakanlıkta kayıplar var." dedi kafasını iki yana salladı sanki bir düşünceyi defetmeye çalışıyordu. Remus oturduğu koltuktan inip yere Dorcasın yanına oturdu. Kolunu omzuna attı ve Dorcas'ın kolunu sıvazladı. Dorcas konuşmaya devam etti. " Birisi babamın arkadaşı olmak üzere 3 muggle doğumlu kayıp. İşin kötü yanı bunlar sadece bakanlık çalışanları. Babamın söylediğine göre bu bakanlık dışında daha fazlaymış" demişti. Marlene gerilmişti bunu gizlemek istemişti ve bunu başardığını düşünmüştü. Çünkü herkesin gözü Dorcas'taydı. Bir şey söylemesi lazım mıydı? Çünkü onun duyduğu kayıp değildi. O öldürülen insanlardan bahsetmeliydi. Gergin ortamı konuşarak bölen kişi Mary olmuştu. "Peki bakanlık hiçbir şey yapmıyor mu?" diye sordu. Sonuçta seherbazlar vardı ve bu işlerle özel olarak ilgileniyorlardı. Marlene konuşmak istiyordu. Ellerinden geleni yaptıklarını ama bu işin göründüğü kadar basit olmadığını söylemek istemişti. Babasının seherbaz olduğunu neredeyse hiç kimse bilmiyordu. Marlene bakışlarını yukarı kaldırdığında Sirius ile göz göze gelmişti Sirius sanki bir şeyi çözmeye çalışıyor gibiydi. Oradaki herkes bunu şimdilik bir daha konuşmamaya söz vermişlerdi. Marlene tüm konuşmaları ve babasından duyduğu şeyleri tekrar tekrar kafasında döndürüyordu. En sonunda bu kadar düşünmenin ona hiç iyi gelmediği konusunda kendini ikna edip eline şuanda okuduğu kitabı alıp ortak salona indi. Kendini en huzurlu hissettiği yerde kitabın büyülü olmayan ama bir şekilde huzurlu hissettiren o mükemmel dünyasında uyuya kalmıştı.

Uyandığında hemen salondaki saate baktı ve henüz saatin sabah yedi olduğunu gördü. Kitabı yere düşmüştü onu alıp odasına doğru ilerledi. Faslasıyla sessiz olaya çalışıyordu. Odaya girdiğinde Lily'nin uyandığını gördü. Lily sessiz bir şekilde "neredeydin?" diye sordu. Marlene kitabı yatağına bıraktı ve cevap verdi. "Dün uyuyamadım kitap okurken salonda uyumuşum." Lily anladım dercesine kafasını salladı. Yavaşça Dorcası uyandırmaya başladı o sırada Marlene'de Mary'e yöneldi ve onu uyandırdı. Daha sonrasında hepsi birlikte kahvaltıya büyük salona gittiler.

Büyük salon her zamanki gibi kalabalıktı hemen masada ki yerlerini aldılar. Lily ile Mary Marlene il Dorcas yanyana oturmuşlardı. "İlk dersimiz iksir söylenene göre Profesör Sloughorn özel bir açılış yapmayı planlıyormuş" dedi Lily. Dorcas kafasını salladı. "Biliyorum ama bunu sadece Slug klubündede yapabilir. O konuda pekte net konuşmadı." dedi daha sonra tabağındaki domatesten bir parça ağzına attı. Mary ise "Umarım bu sadece ona göre iyi olan bir şey değildirde. Hepimizin hoşuna gider" dedi kızlar gülüşmeye başladı. Marlene ise " Slug kulübünde bazen neler yaptığınızı merak ediyorum. Daha sonra Profesör Sloughorn'un süpriz anlayışı aklıma geliyor ve eğlence anlayışının nasıl bir şey olduğunu düşünmeye korkuyorum" dediğinde Lily hariç diğer kızlar güldü. Lily Slughorn'u seviyordu. Onun bazı açılardan tuhaf olduğunu reddetmiyordu. Ancak iyi bir insan olduğunu ve öğrencilerine değer verdiğinin farkındaydı. "Profesör Sloughorn gayet şık ve eğlenceli partiler düzenliyor" dedi Dorcas ise onu onayladı " Düşünüldüğünden daha eğlenceli aslında." O sırada içeri Remus ve James girdiler James Lilynin yanına Remus ise Dorcas'ın yanına oturdu. Dorcas çatalı bırakıp Remus'a döndü ona sarıldı. Remus utangaç bir şekilde gülümsedi. Hala herkesin önünde bu kadar yakın olmaktan hoşlanmıyordu. Dorcas ise umursamıyordu. Marlene ve Mary ikilinin haline gülümsedi. Lily ise James ile bir konu hakkında tartışıyordu. Marlene omzunda hissetiği el ile arkasına döndü. Karşısında Ravenclaw'dan Anna Henderson duruyordu. Kıza gülümsedi. "Merhaba" dedi Anna Marlene'de ona aynı şekilde karşılık verdi. "Merhaba" Anna sıkıntılı bir şekilde " Biraz gelirmisin?" diye sordu. Marlene'in kaşları çatılmıştı. Ayağa kalktı ve masadakilere " Bir iki dakikaya gelirim. Yerimi kapanın canını yakarım" dedi. Masadakiler onayladı. Dorcas ise Marlene'in kolunu sıktı ve " Burası senin tahtın kraliçem merak etme asla kimseye vermem" dediğinde James hemen söze atlayıp "Ben şovalye olarak orayı koruyacağım eski dostum" dedi. Marlene gülmekten kendini alamadı. Elini kalbine götürüp dramatik bir şekilde "Ah kahramanlarım benim" dedi ve masadan ayrıldı. Anna ile bir köşeye geçtiler Marlene gittikçe meraklanmıştı. Zaten pek sabırlı biriside sayılmazdı. Sonunda Anna konuştu. " Bunu nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama ben bir iddia kaybettim." dedi. Marlene bu söylediğinin onu nasıl ilgilendirdiğini pek anlamadı. "Ne iddiası?" diye sordu Marlene. Anna ise "İddia'nın konusu önemli olan olay değil aslında" dedi. Marlene "evet olay nedir?" diye tekrar sordu. Bunun garip olduğunun farkındaydı. Ancak yazın girmiş olduğu iddia sonucu bunu yapacağına söz vermişti en azından deneyeceğine. Hızlı bir şekilde " Elizabeth Delphine'i biliyorsun. Ben ona bir iddia kaybettim. O seninle arkadaş olduğumuzu biliyordu ve senden Sirius ile onları tanıştırmanı istememi istedi." dedi. Marlene tüm cümleleri tam olarak kavradığında Ravenclaw masasına baktı. Biraz göz gezdirdikten sonra Elizabeth ile göz göze geldi ve ona gülümsedi. Sonra ise Anna'ya döndü "kendi ağzı yokmu?" diye dalga geçti. Anna ise "utanıyor sonuçta o Sirius Black" dedi. Marlene utanarak kendine bakan arkadaşına baktı biraz düşündü. Kafasını olumlu manada salladı. "Tanışmalarını sağlarım ancak geri kalan her şey o ikisi arasında olur." dedi. Anna gülümsedi. "Teşekkürler ben gerçektende yapamaz diye düşünmüştüm" dedi. Marlene neyi diye sormak istesede sormadı. Onun yerine " ben sirius ile konuşurum. Sonrası için yanına gelirim" dedi. İkiside görüşürüz dedikten sonra Anna masaya yönelmişti. Masada Elizabeth'e baktığında ise yüzündeki gülümseme fazlasıyla belli oluyordu. Marlene bir erkek için böyle uğraşılmasını görmekten hoşlanmıyordu. Onun yerine küçük saf hareketleri seviyordu. Peşinden koşmak veya onun peşinden koşulması sevdiği bir olay değildi. Ancak bunu çocukluk arkadaşı James Lily'ye yaptığı zaman olduğundan bin kat daha güzel geliyordu. Masaya döndüğünde Sirius ve Peter'ında gelmiş olduğunu gördü. Kocaman bir gülücük yerleştirip Sirius'un omzunu sıktı ve hemen onun yanında olan eski yerine geçti ama sofraya dönmek yerine Sirius'a dönük durdu. O sırada Mary'e bu akşam yapacakları şakayı anlatan Sirius durdu. Marlene hala gülmeye devam ediyordu. Sirius "Selam McKinnon rüyanda beni mi gördün?" diye sordu. Marlene gözlerini devirdi. Elleriyle Sirius'un cübbesinin yakasını düzeltti. Sonrasında "şimdi bana teşekkür etmelisin Black" dedi. Bunu yapmasının sebebi onu meraklandırıp biraz eğlenmekti. Sirius ise "nedenmiş McKinnon?" diye soru yöneltti. Marlene masadakilere baktı herkes kendi halindeydi. Şakayı Sirius yerine James anlatıyordu. Lily umursamıyormuş gibi yapsada şakayı dinliyordu. Dorcas ve Mary gülme şaşırma ve endişe ile şakayı dinliyorlardı. Remus Dorcas'ı izliyor. Peter ise tabağındakileri yiyor ve aynı zamanda James'in anlatımını süslüyordu. Marlene herkesin dikkatinin orada olmasına sevinerek. Siriusa döndü yeniden " Dönemin ilk buluşmanı ayarladım pati." dedi. Normalde pati demezdi. Soyadıyla hitap etmek hep daha eğlenceli geliyordu. Ancak bunu arkadaşı için yapıyordu ve eğlenmek ilk planda yoktu. En azından henüz yoktu. Sirius şaşırsada bozuntuya vermedi. Geniş bir şekilde gülümseyip. "Hangi şanslı kızı böyle harika bir ödüle layık gördün McKinnon. Umarım standartlarımı sağlayan birinden bahsediyorsundur." dedi. Marlene gülümsedi " Kendisi bir Ravenclaw bizimle yaşıt." dedi ve duraksadı elini Sirius'un omzuna koydu ve "ben onu sana layık bulduğum için değil Black o iddiayı kazandığı için bu buluşma olacak" dedi ve kahvaltı tabağına döndü. Sirius ise bu sefer kendini daha fazla yana çevirdi. "Ne iddiası ve kız kim? Yada bu senin şakalarından biri mi Mckinnon" diye sordu. Marlene omuz silkti ve konuştu. İddianın ne olduğunu bilmiyorum. Ama ödülü senin için benimle konuşmakmış. Kızın adı ise Elizabet Delphine hani şu sarışın düz saçlı kız" dedi. Sirius hemen arkasına döndü. Marlene bu duruma hiç şarşırmadı onun yerine gözlerini devirdi. Bu sefer onu omuzlarından tutup sarsan kişi Sirius oldu. Ayağa kalkmıştı Marlene'in kulağına doğru eğildi. "Saol Mckinnon" dedi ve arka tarafa doğru ilerledi. Marlene'de hemen arkasına döndü. Siriusun kalkması üzerine gruptaki herkes Sirius'a bakmaya başlamıştı. Sirius Ravenclaw tarafına çoktan gitmişti. Elizabeth Delphine'in yanına gitti. Marlene onu nasıl tanıdığını anlamamıştı. Elizabeth'in yüzünden anlaşıldığı üzere Oradaki olaylar gayet güzel gidiyordu. Sirius'un yüzü tam olarak görünmese bile hareketlerinden flört ettiği anlaşılıyordu. Anna ise Marlene'e bakıp gülümsedi. Marlene'de aynı şekilde karşılık verdi. Marlene yemeğine geri döndü. Daha fazla izlemeye gerek yok diye düşündü Marlene. Sonuç itibariyle yapması gereken görevi yapmıştı. O sırada Dorcas Sirius'u izlemiyordu gözü daha çok Marlene'deydi. Konuşmalarını dinlemişti Marlene'in bunu ilk yapışı değildi. Ama bunu isteyen genelde Sirius olurdu. Marlene'in yemeğiyle oynamasını izlerken arkadaşının son iki gündür olan hareketlerinin nedenlerini düşündü. Eskisine göre sessizdi. Akşam uykusunda sayıklamıştı ve sabaha karşı uyandığı zaman yatağı boştu. Remus'ta önüne dönmüştü. "Sanırım Pati oyalanacağı bir şey buldu" dedi. James ise kolunda olan saate bakıp " Bu bir rekor pati için bile" dedi. O sırada Sirius gelmişti bile. Arkadaşlarının sözlerine "Bu sefer cazibeme ek olarak Mckinnon çöp çatanlığı vardı." dedi. Marlene gülümsedi. Bütün bu olanlara Lily bir yorum yapmak yerine "Hadi derse on dakika kaldı. Eğer şimdi çıkmazsak yılın ilk dersine geç kalmış olacağız." dedi. James hemen ayaklandı. Herkes onun bu haline güldü. Ayaklanıp, zindanlardaki sınıfa doğru yol aldılar.

Tüm sabah derslerle geçmişti. Marlene arkadaşlarından ayrılmıştı. Göl kenarına gidip biraz nefes almak istemişti. Hava hafiften soğumuş olmasına rağmen hala ceketsiz bir şekilde gezilebilecek durumdaydı. Etrafta kimse yoktu. Ağaca sırtını dayamıştı elinde kitabını döndürdü. Son yirmi sayfası kalmıştı. Bitirmek istemiyordu. Bir kitabı bitirmek ve oradaki dünyadan kopmaktan hiç hoşlanmıyordu. Kitabı açtı ama tam okumaya başlayacakken gelen çıtırtı sesiyle kitabı kapattı. Sesin geldiği tarafa doğru döndüğünde Regulus Black ile karşılaşmıştı. Regulus Marlene'i görmeyi hiç beklemiyordu. Aynı şey Marlene içinde geçerliydi. İkiside hiç kıpırdamadılar. Geçen sene olan olaydan sonra hiç görüşmemişlerdi.

Aslında geçen yılki olaya kadar aralarında bir problem yoktu. Regulus ile Marlene karşılaştıklarında konuşur hatta dertleşirlerdi. Regulus ile Sirius arasındaki sıkıntıları her iki taraftanda dinlerdi. Sonra ise Regulus iki arkadaş arasındaki bağı koparacak o şeyi yapmıştı. Ona kanı bozuk demişti ama en kötüsü bu değildi. Ona büyüyle saldırmıştı aynı zamanda. Marlene ne olduğunu tam olarak hatırlamıyordu. Uyandığında başında feci bir ağrı vardı. Sirius'u hemen yanı başında görmüştü. Sirius'un elleri saçlarındaydı. Marlene kımıldandığında Sirius hemen ona döndü. "Sakın kımıldama Madam Pomfrey'i çağırıcam" demişti Sirius ve hemen ayağa kalktı geldiğinde Madam Pomfrey'de hemen yanındaydı. Kadın gülümsemiş ve Marlene'i incelemeye başlamıştı. Sirius dikkatlice onları izlemişti. Madam Pomfrey işi bitince doğruldu. "Bu akşam burda kalacaksın " Daha sonra Sirius'a dönüp "Ellerine bakmama izin vermelisiniz Sirius" demişti Marlene o ana kadar ellerindeki yaraları farketmemişti. Marlene endişe ile Sirius'a bakmıştı ama ani hareketi ile vücudundaki sızı artmıştı. Sirius onun ani hareketlenmesini görünce ona hızla yönelmişti. "Ani hareket yok McKinnon" demişti. Daha sonra Madam Pomfrey'e dönerek " ben iyiyim Popy daha kötüleri ile kaç defa geldim hatırlamıyormusun?" diye sorduğunda Madam Pomfrey yanlarından ayrılmıştı. Sirius aniden " Özür dilerim bunu nasıl yapar anlamıyorum. Sizin aranız bizden bile iyiydi." demişti. Marlene affallasada "Sorun değil o sadece yanındakilere uydu" demişti. Canının yanmasından çok Sirius'un haline üzülüyordu. Kardeşini onlara benzemekten alıkoyamamasının acısını görüyordu. Sirius kafasını iki yana salladı " O aptala söyledim onlarla olmamalıydı eğer James oraya varmasaydı asıl o zaman görecekti." derken Marlene sözünü kesti "Ne yaptın ona Sirius o bilmiyor ne yaptığını bile bilmiyor." demişti. Sirius sinirli bir şekilde Marlene bakmıştı " O sana lanet attı Marls o bunu yapmamalıydı. Sen ona iyi davranıyordun. Ama o bunu parçaladı. Bu olmamalıydı." dediğinde Marlene'in gözünden yaş gelmişti. "Üzgünüm" demişti Marlene. Sirius ise " bende" diyip anlını öpmüştü.

O gün Avery ve Lestrange ikilisiyle birlikte yaptıklarından sonra Marlene'den özel olarak kaçmıştı Regulus. Abisinin korkusu yüzünden değildi. Değer verdiği birine yaptığı şeyler yüzündendi. Marlenin yüzüne baktığında bir ifade aradı nefret, korku veya öfke ama onun yerine gayet sakin bir halde karşısında oturuyordu. Marlene ise Regulus'tan kaçmamıştı hatta bir kaç kez yüzleşmek istemişti. Ama buna başta Sirius ve bizzat Regulusun kendisi izin vermemişlerdi. Marlene ilk konuşan oldu. "Karşındaki bir insan Reggie tehlikeli bir yılan değil hareket ettiğin anda sana saldırmam merak etme" demişti. Marlene bile neden böyle bir şey söylediğini bilmiyordu. Ayağa kalktı ve Regulus'a yaklaştı geçen seneden beri sormak istediği o soruyu sordu "Neden Regulus?" Regulus sanki tüm hücreleri buz tutmuş bir haldeydi. Beyninde annesinin ona söylediği o sözler vardı. Aynı o günde olduğu gibi. Ağzından tek bir kelime bile çıkmamıştı. Marlene ise ondan bir kaç adım uzaklaştı. "Bu ifadeyi biliyorum. Belkide nedenini sormak aptallıktı. Sonuçta ailenin kuralları var değil mi?" dediğinde Regulus'un eli asasına gitti Marlene küçümseyici bir gülücükle karşılık verdi. Onun abisine benzemesini çok istemişti oysaki. Ona yaptığı lanet için kızgın değildi. Kızgındı çünkü elinde abisi gibi bir şans varken o ailesinin izinden gitmeyi seçmişti. Regulus "eğer ben bir şey yapmasaydım daha kötüsünü yapacaklardı." dedi. Marlene onun yüzünü dikkatlice izledi. Aynı onun resmini çizdiği zamanlarda olduğu gibi. "İlk başta bende öyle düşündüm. O yüzden seninle konuşmak için uğraştım ama sen kaçtın." dedi Marlene yerdeki kitapları topladı ve son defa Regulus'a dönüp "Hiç bir şey için geç değil. Doğru olanı yapmak için şansın var." dedi. Arkasını döndü ve okula doğru yürümeye başladı.

Günün sonunda ortak salonda kahkaha şöleni yaşanıyordu. Sabah bahsi geçen şaka başarıyla uugulanmıştı. Okuldaki herkes bundan bahsediyordu. Tabikide McGonagall şakacıların kim olduğunu anlamış ve onlara yılın ilk cezasını ilk okul gününün sonunda vermişti. Ancak bu morallerini bozmayı başaramamıştı. Uzunca bir sohbetin ardından herkes yataklara gitmeye karar verdiler.

Forward
Sign in to leave a review.