
Yüzleşme
1943-1944, Hogwarts
İlk parşömen parçası, kitaplarımın arasından düştü. Buruş buruştu, özensiz bir biçimde büyük bir sayfanın köşesinden koparılmıştı. Yazı aceleyle yazılmış gibiydi ama yine de okunaklı ve düzgündü:
Ne sakladığını biliyorum, Ethel. Dikkatli ol.
***
Kendini bildin bileli sürekli diken üstünde hissetmenin, içinde sürekli kötü bir his olmasının ve duygularını kontrol etmeye çalışırken bocalamanın yorucu bir yanı vardı. Elbette, herkesin kendi hakkında şikayet ettiği ve değiştirmeyi dilediği en az bir özelliği olurdu. Kendinden tamamen memun birinin varlığı ütopik görünüyordu. Benim de kendimle ilgili hoşlanmadığım bir şey vardı. Fakat bana öyle geliyordu ki, bu şeyin adını koymak yıllarımı alacaktı.
Bu yüzden, zihnimde o sabah yapmam gereken şeylerin net bir listesiyle uyandığımda, alışık olduğum huzursuzluğa aldırış etmedim. Tek yapmam gereken listeyi takip etmek, rutinime göre davranmaktı. Durup dururken huzursuz hissetmenin bir anlamı yoktu.
Yatakhaneye giden yolu arşınlarken gözlerimi zemine diktim. Adımlarım fazla hızlı olduğundan birilerine çarpmamak için üstün çaba harcıyordum. Kafamın içinde yapmam gerekenlerin listesi dönüp duruyordu ve acilen bir şeyler atıştırıp dinlenmeye ihtiyacım vardı. Birkaç gecedir çok az uyuyordum ve bu da daha gergin olmama sebep oluyor, istediğim verimde çalışamamı zorlaştırıyordu.
Ara sıra dönüp omzumun üzerinden geriye, hâlâ takip edilip edilmediğime bakıyordum.
Kitaplarımı göğsüme bastırıp omzuma asılı çantayı düzelttim ve yeniden geriye baktım. Riddle, benim aksime sakin bir tempoyla yürüyor ve mesafeyi koruyordu. Yanında hiçbir arkadaşı yoktu. Kalabalığın arasında özellikle beni izliyormuş gibi de görünmüyordu. Beni takip ettiğini işaret eden tek bir şey bile yoktu, bu durumda yersiz bir korkuya kapılmam da gülünçtü.
Kuruntu. Yine kuruntu yapıyor olmalıydım. Riddle benimle uğraşmayı çoktan bırakmıştı, nihayet benden ümidi kesmiş olmalıydı. Arkadaş ararken neye dikkat ettiğini bilmesem de, onun için iyi bir arkadaş olamayacağım ortadaydı. Aile olmadan büyümek, diğer öğrencilere kıyasla daha başarılı olmak ve profesörler tarafından sevilmek dışında ortak noktamız olup olmadığı bile muammaydı. Üstelik bu kadar yoğun bir dönemden geçerken odaklanmam gereken tek şey görevlerimdi. İyi bir öğrenci olmaya ve fazla dikkat çekmemeye özen göstermem yeterliydi. İlgilenmem gereken başka bir şey yoktu.
Kısa kafa karışıklığımdan kurtulmuş olmama sevinemeden, bir öğrencinin omzuma çarpmasıyla tökezledim. Dikkatsizliğimden dolayı özür dilemek için çarptığım kişinin yüzüne baktım ama ismi hakkında hiçbir fikrim yoktu. Okulda gördüğüm ama konuşmadığım Slytherin öğrencilerinden biriydi. Hemen yanında, çok daha iyi tanıdığım ve pek de hoşlanmadığım Rowan dikiliyordu.
Bakışlarım bir saniye için sol omzumu tutan ele kaydı. Refleksle yaptığı bir hareket olmalıydı.
Bu yüzden aceleyle, "Kusura bakma."dedim. "Dikkatim dağılmış."
İlerlemek için bir adım attığımda, tutuşu anında sertleşti. Yüzümdeki ifadenin değiştiğine emindim çünkü hareketi beni öfkelendirmişti. Gözlerimi yüzüne dikip ismini anımsamaya çalıştım. Solgun bir yüzü, dümdüz sarı saçlar ve buz gibi, gri gözler...
"Bir mesele mi var, Malfoy?" dedim, sesimin ağzımdan buz gibi çıkmasına engel olamayarak.
Cevap vermek yerine omzumun üstünden koridora baktı ve başıyla birine selam verip elini omzumdan çekti. Koridor çoktan boşalmaya başlamıştı. Neyle yüzleşmem gerektiğini bilerek, huzursuzluk ve belki biraz da korkuyla, geri çekilmeye çalıştım. Fakat sırtım Riddle'ın göğsüne temas ettiği anda, Malfoy arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı.
Riddle koridorda yanlışlıkla çarpışmışız gibi kısık sesle gülüp özür diledi. Bu defa yalnız değildi, Avery onun biraz daha arkasındaydı ve duvara yaslanmış bizi izliyordu. Riddle yüz yüze bakmamız için uzanıp omzuma dokundu. Tek elimle cübbemin içindeki asayı kavradığımı fark etmemesi için diğer elimi de cebime sokup ona döndüm.
"İyi akşamlar, Ethel."dedi, gülümseyerek. Bana ilk ismimle hitap etmesine karşı bir şey söylemek istedim ama konuşmama fırsat vermedi. "Biraz vaktin varsa konuşalım mı?"
Rahatsız edici arkadaş çevresinden dolayı paniklememe sebep olmuyormuş gibi etrafa bakındım. Dumbledore, Dippet ve Slughorn, koridorun diğer ucunda hararetle bir şeyler konuşuyorlardı. Onların biraz ötesinde üç öğrenci bir yığın kitabı aralarında paylaşıyorlardı. Yalnız değildik ve bu beni tahmin ettiğimden daha mutlu etmişti.
"İyi akşamlar, Riddle. Maalesef vaktim yok." dedim. "Gitmeliyim, kusura bakma."
Biraz daha yaklaşıp, "Yapma lütfen."dedi. "Sadece birkaç dakika ayıramaz mısın?"
"Profesör Dumbledore ile konuşacağım bir şey vardı, Riddle."dedim. "Şu sıralar derslerimle ilgileniyorum. Eminin senin programın da benimki kadar yoğundur, belki daha sonra."
"Ethel,"dedi, açıkça uyaran bir tonla. "Böyle davranmana anlam veremiyorum. Yapma. Farkında olmadan kendine zarar veriyorsun."
"Ben yapamıyorum."dedim aceleyle. "Olmuyor, olması da gerekmiyor."
"Denemedin bile."
"Denemek istemiyorum, uyum sağlayabileceğimi de zannetmiyorum." Kendimi savunmak için daha katı bir sebep arayarak, "Slytherin ya da safkan bile değilim. Arkadaş grubuna katılsam ne olur katılmasam ne-"
"Evini mi küçümsüyorsun?"dedi, eğlenir gibi. "Hem başka evlerden, başka kan statülerinden arkadaşlarımız olmadığını da kim söyledi?"
"Hayır. Mantığımla ve zekamla hareket ettiğim için o eve seçildim. Zekamı da asla küçümsemem."
"Eh, seni koridorda diken üstünde yürürken görünce, kuleye zorla gittiğini zannettim. "
"Elbette, hayır." dedim, savunmaya geçmemeye çalışarak. "Evimle gurur duyuyorum. Sadece ısrarcı insanlardan hoşlanmıyorum, canımı sıkan bu. Walpurgis Şövalyeleri bana uygun değil, sosyalleşmek istersem başka seçenekler ararım."
"Benim de canımı sıkan bazı şeyler var." O şeylerin ne olduğunu sormadığım halde, "Beni sabote ediyor gibisin."dedi.
Dehşetle, "Hayır." diye atıldım. "Seni sabote etmiyorum. Hiçkimseye bir şey yaptığım yok."
"Yapıyorsun."dedi, inkar etmemin bir önemi yokmuş gibi. "Bundan hoşlanmıyorum. Hem önemli teklifleri reddedip hem de ne yaptığımı sorguluyorsun."
"Arkadaşlarınla tanıştım ve onlardan hoşlanmadım. Seninle de bundan daha samimi olmak istemediğimi söylediğime göre, rahatsız edici olmayı bırakma nezaketi gösterirsin herhalde."
Göz ucuyla izleyicileri yokladıktan sonra fısıltıyla, "Seni rahatsız etme kabalığını gösterdiysem affet lütfen. Fakat, kabul etmelisin ki, bana hak ettiğimden daha sert davranıyorsun."dedi. "Bu kadar kırıcı olman için geçerli bir sebebin bile yok. Senin gibi biri için epey düşmanca bir davranış sergiliyorsun. "
"Düşmanca davranmıyorum, Riddle."diye kendimi savundum. "Sadece birkaç şeyi merak ettim o kadar. Merakımı giderdim, fazlasını da merak etmeyeceğimden emin olabilirsin."
"Öğrenmeye idda ettiğin kadar meraklı olsaydın, her şeyi öğrenmek için teklifimi kabul ederdin." dedi omuz silkerek. "Böyle çekimser olmanı anlamıyorum. Sadece arkadaşın olmaya çalıştık."
"Ben kimseye isteyerek zarar veremem."
"Ben ve arkadaşlarım da öyle." dedi. "İstediğin herkese sorabilirsin."
"Zekamı küçümsemeyi kes artık."dedim, sesimi yükseltmemeye çalışarak. "Arkadaşlarından bazılarının saldırganca tavır sergilediklerini sana anlatmam gerekmiyordur herhalde."
"Benimle zıtlaşma, lütfen. Bu şekilde iletişim kuramayız."dedi, bir adım daha yaklaşarak. "Onları pek beğenmediğinin farkındayım ama kendilerini törpüleyeceklerine de eminim. Kötü bir şöhretimizin olmasını istemiyorum. Kaba davranan biri olduğunda uyarıyorum ama etrafa emir yağdırmam da mümkün değil."
"Mr Riddle?"
Dumbledore'un ayak sesleri bize ulaştığı anda, Riddle bir rüyadan uyanmış gibi geriye sıçradı. Yüzünde ufak bir gülümsemeyle, çantasından rastgele bir kitap çıkarıp bana uzattı.
"İşte burada, Ethel. Umarım işini görür."
Kitabı elime tutuşturup profesörlere döndü. İkisini de başıyla selamladı.
"Hararetli bir sohbeti mi bölüyorum?"dedi Dumbledore, gözleri ikimizin arasında gidip gelirken.
"Sadece bir kitap hakkında konuşuyorduk. Profesör Slugborn'un ödevinde Ethel'e yardımcı olacağım."
Slughorn uzanıp kitabın kapağına baktı. Elbette rastgele bir kitap değil, haftanın ödevine uygun bir kaynaktı ve profesör başını takdirle sallamaya başlamıştı bile.
Dumbledore ikisine bakarken biraz sıkıntılı göründü ama sonra, elini Riddle'ın omzuna yerleştirdi. Riddle'ın bakışları önce Dumbledore'un eline, sonra da yüzüne odaklandı.
"Bir çeşit ekip çalışması gibi mi?"
Riddle sakin bir ifadeyle, "Hayır, efendim, tam olarak öyle olduğu söylenemez."dedi.
"Eh, o halde eminim Ethel kendi başının çaresine bakabilir."
"Öğrencilerin birlikte çalışmasında sıkıntı görmüyorum."dedi Slughorn, kocaman sırıtarak. "Bırak gençler bildiği gibi yapsın, Albus. Her zaman bu yaşlarda olmayacaklar ya."
Riddle kendine engel olamıyormuş gibi kıkırdadı ama Dumbledore sadece gülümsemekle yetindi.
"Bu derste zorlandığını bilmiyordum."dedi bana dönerek.
"Herhangi bir derste zorlandığını bilmiyorduk."dedi Slughorn, neşeyle.
"Zorlanmıyorum, efendim. İdare edebilirim."
"Elbette edersin."dedi Tom, aramıza girerek. "Bir Ravenclaw'ın yapacağı gibi. Çoğu zaman akıllıca tercihler yapar, en iyi yolu düşünür ve seçersiniz."
Bana çok uzun gelen birkaç saniye boyunca birbirimizin yüzüne baktık ama sonra Dumbledore, "Harika!"dedl. Riddle'ın omzunu hafifçe sarsarak. "Ethel ve sen, derslerinizle ayrı ayrı da ilgilenebilirsiniz. Birlikte çalışmak istiyorsanız o ayrı tabi. Yakın arkadaş olduğunuzu daha önce fark etmediğim için merak ettim."
"Bütün yakın arkadaşlar göze batmaz."dedi Slughorn. O kadar uzun süredir gülümsüyordu ki, yüzünün öylece donup kaldığına inanmaya başlamıştım.
Dumbledore onu duymamış gibi yaptı. Elini Riddle'ın omzundan çekti ve bir adım geriledi. Beni burada bırakacağından fena halde korkuyordum ama o, ismimi seslenip koridoru işaret etti.
"Tam da odama gidiyordum, Ethel. Sen de binana gidiyorsun sanırım."
"Evet, tabi!"dedim. Zaten nereye gittiğimi de hatırlamıyordum. "İyi akşamlar, Profesör Slughorn."
"İyi akşamlar, sevgili Ethel."
"İyi akşamlar, efendim."dedi Tom, Dumbledore'a. Sonra bana dönüp, "İyi akşamlar, Ethel."diye ekledi. "Çok yakında görüşeceğiz."
Benimle şakalaşıyormuş gibi gülümseyince, Slughorn derhal ona katıldı.
"Biraz ürkütücü bir cümle oldu."dedi. "Yarın sabah görüşürüz demek istedim. Sonuçta aynı okuldayız ve ortak dersler alıyoruz. "
"Tabii,"dedim sesimi bulunca. "Görüşürüz."
Dumbledore'un yanında hızlı adımlarla ilerlerken, ara sıra omzumun üzerinden geriye bakıyordum. Akıllıca davranıp davranmadığımı bilmiyordum ve başıma gelecek herhangi felaketten de ölesiye korkuyordum. Öyle ki, bir süre sonra nereye yürüdüğümüze bile dikkat etmemeye başladım.
Sonunda Dumbledore, "Lütfen, Ethel."dedi. "Rahatla."
"Ne yapmam gerektiğini bilemiyorum."dedim.
Onun gibi biriyle konuşurken kelimelerimi özenle seçmeye, iyi bir izlenim bırakmaya özen gösterirdim. Fakat şimdi, konuşmadan önce düşünecek kadar bile kendimde değildim.
"Neden endişelendiğimi biliyorsunuz."dedim, koridorun ortasında aniden yürümeyi keserek.
"Ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."dedi, beni taklit ederek.
"Arkadaş edinme fikri beni korkutuyor."dedim. "Özellikle de ısrarcı davrandıkları zaman."
"Beni de korkutan şeyler var."dedi. "Bazı şeylere engel olmaya çalışıyorum."
Önemli bir sır veriyormuş gibi bana birkaç adım daha yaklaştı. Mavi gözleri ışıl ışıldı ve kaşları çatıktı. Gergin ve düşünceli olduğu her halinden belliydi.
"Bazı seçimlere engel olmaya çalışıyorum ve sanırım bunu başaramıyorum."
"Ama profesör, siz-"
"Ben düşündüğün kişi değilim."dedi, başını kederle iki yana sallayarak. "Ben dahil herhangi birinin mükemmel olduğuna inanma, Ethel. Öyle olsaydım, bir şeyleri değiştirmeye hemen şimdi başlardım."
Beni koridorun ortasında bırakmadan önce, "Korkarım ki geç kaldım."dedi. "Sana iyi akşamlar, güzel bir uykuya ihtiyacın var belli ki."
Arkasını dönüp yürümeye başladı. Koridorda yalnız kalma düşüncesi beni çok korkutuyordu. Etraf biraz daha karanlık görünmeye başlamıştı ve görünürde ikimizden başka kimse yoktu.
"Profesör!"dedim ona doğru hızlı adımlarla ilerleyerek. "Beni uyarmak istediğiniz bir şey mi var?"
Yeniden bana doğru döndü. Akşam güneşi, sağ profiline vurup yüzünü aydınlatıyordu. Bir süre ne söylemesi gerektiğini düşünür gibi göründü.
"Öğrencilerin dikkat etmesi gereken bir şey mi var?"dedim. "Ya da bana anlatmak istediğiniz bir şey?"
"Rahatsız olduğunda ya da başkasının zor durumda olduğunu gördüğünde, bana ulaş."dedi. "Yapmaman gereken bir şeyi yapma."
"Kimseye hiçbir şey söylemedim."dedim. "Asla söylemeyeceğim."
Ona Riddle ve arkadaşlarını katılmaktan vazgeçtiğimi söylemek için ağzımı açtım ama öyle utanıyordum ki, hiçbir şey söylemedim. Merakıma yenilmiştim ve istemeden de olsa, güvenli alanımdan çıkıp birileriyle vakit geçirmek istemiştim. Fakat ne ben o arkadaş grubuna aittim, ne de onlar beni aralarında isterlerdi. Hem zaten, Dumbledore da her şeyden haberi varmış gibi bakıyordu.
"İyi akşamlar, Ethel."dedi, arkasını dönüp uzaklaşırken.
"İyi akşamlar, efendim."