
Chapter 8
Kurt, blaine'i bıraktıktan sonra dükkâna dönmüş ve sabaha kadar içmiştir. Olan biten her şeyin sebebinin kendisi olduğunu kabul etse de bu hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordur. Onun söylediklerinde ne kadar haklı olduğunu düşünür ne kadar iyi bir pislik olduğunu ama aklında ki esas sorunu ona söyleme cesaretini gösterememiştir. Onunla konuşmak ister tüm korkularını anlatmak belki de ilk defa vazgeçmiştir artık güçlü olmaya çalışmaktan pislik gibi görünmekten vazgeçmiştir. Kararlı bir şekilde okula gider ama blaine tahmin ettiği gibi gelmemiştir. Tam üç gün boyunca okula gelmez ve kurt derslere girmeden okul bahçesindeki ağacının altında günlerce onu bekler. Okul idaresinden telefonunu bulur ve ona sayısız mesaj atar onu merak ettiğini konuşmak istediğini ve özür dilediğini söyleyen binlerce mesaj ama blaine hiçbirine cevap vermez defalarca arar ama asla telefonlarına cevap alamaz..
Onu kırdığının farkındadır ama ne yapması gerektiğini bilmiyordur. Her gece evine gidip onu görme umuduyla saatlerce karanlıkta evlerini izler. Sonra bir gece blaine'nin balkonda oturduğunu görür. Bahçe o kadar karanlıktır ki kurt görülmediğine emin olduğu bir yere oturur ve saatlerce onu izler. İyi olduğunu bilmek ona iyi gelmiştir. Günler birbirini kovalarken kurt bunu alışkanlık haline getirmiş ve her gece blaine'i izlemeye başlamıştır. Sadece iyi olduğunu bilmek istiyordur. Onunla konuşmasa bile hatta belki de onu asla affetmeyecek olsa bile. onu seviyordur artık bunu itiraf etmekten kaçmıyordur.. Bir gece yine aynı yerde onu izlemeye başlar üzerinde pijamalarıyla balkonda oturuyordur. Kurt o an onun elindeki bardağı fark eder ve blaine'nin alkol alması fikrinin ona ne kadar tuhaf geldiğini düşünür. öylece onu izlemeye devam eder..
Blaine bacaklarını uzatarak eline kitabını aldığından beri boş bakışlarla sayfalara bakmayı sürdürüyordur, elindeki çikolatayı en sonunda bıraktığında başını geriye yaslayarak havayı içine çekmeye çalışır, haftalardır o kadar berbat hissediyordur ki yatağından bile çıkamamış ve teyzesinin yakarışlarına tepkisiz kalmıştır, hayatının mahvolduğunu herkesin bilmesine gerek yoktur sonuçta, kendisi biliyordur ya... Geceleri balkona çıkarak rahatlıyor ve geceyi izlemeye devam ediyordur. Ama bunun dışında gününün çoğunu edward'a küfürler sıralayıp ‘jacob seni seviyor’ diye bağırmakla geçirmiştir. Vampirlerin başından beri ilgisini çektiği bir insan olarak bu yaşadığı yıkımın en büyük kanıtıdır, Yavaşça telefonunu çıkarır ve defalarca dinlediği sesli mesajları tekrar açar, özür dileyişleri kulaklarına tırmandığında sinirle gülmeye başlar ve kahkahaya dönüşen sesleri gözlerinin dolmasına neden olur, bir kere hıçkırır ve bir kere daha...
Hıçkırıkları arttıkça ağlamaya dönüşen kahkahaları arasında fısıldar “pişmanmış” kendini tutamayarak bir kez daha acıyla sırıtır. Kafasını bacaklarına gömerken elindeki bardağı hızla duvara geçirir, gerilmiş yüz hatlarının arasından ne kadar aciz göründüğünü düşünerek gözyaşlarının arasından dudaklarının kıvrımlarına izin verir, gerçekten sinirleri bozulmuştur ve mesaj sesi olduğu gibi devam ederken telefonu da hızla bardağın yanına yollar. “bende pişmanım! Bir şey değiştirmiyor ama ve aptalım, kendimle konuşuyorum sanırım deliyim de” elindeki saçlarını yolacak gibi çekiştirirken ağzına bir çikolata daha atar, dişlerini haykırmamak için sıkıyordur “en azından bella var.”
Kurt bir şeylerin ters gittiğinin farkındadır. Onun telefonla konuştuğunu düşünür bir süre ama sonra sadece dinlediğini ve kendi kendine söylendiğini fark eder. Blaine onun sesli mesajlarını dinliyordur tekrar tekrar kurt sıkıntıyla cebinden bir sigara daha çıkarır ve sonra ne olduğunu anlamadan kırılma sesini duyarak gözlerini endişeyle yeniden balkona çevirir. Blaine gerçekten berbat görünüyordur ‘ve belki birazda sarhoş’ diye düşünür. Ona neler yaptığını izliyor olmak canını yakıyordur.
Kendi kendine söylenmelerini ve saçlarını çekiştirmesini gördüğünde ne yapacağına artık karar vermiştir. Bir süre daha bekler ve blaine içeriye girdiğinde yavaşça bahçeye süzülerek balkonuna tırmanır. Bunu kimseye görünmeden ve sessizce yapmaya özen gösterir çünkü şuan isteyeceği son şey gecenin ikisinde ortalığı birbirine katıp blaine'i ailesine karşı küçük düşürmektir. Sessizce balkondan içeriye doğru yürür ve kapıdan içeriye baktığında blaine'nin başucu lambasından süzülen cansız ışığı fark eder ve yatağında uyumaya çalışan blaine'i. bir süre tereddüt eder. Belki de onu görmekten memnun olmayacaktır hatta belki de bağırıp çağırarak onu kovacaktır ama denemek zorundadır. Sessizce parmak uçlarında içeri süzülür. Balkon kapısı yatağın yan tarafına geldiği için doğrudan onun uyanık olup olmadığını görmüyordur ve titrek bir sesle her şeyin yolunda gitmesini umarak seslenir ve yatağa yaklaşır "anderson uyanık mısın?"
Blaine duyduğu sesle yastığa daha da sokulur ve bilinçsizce mırıldanır. “rüyama girmekten vazgeç ve git kendini becer”. Burnunu kırıştırır ve uykuyla dudaklarını şapırdatır “ben daha uyumadım ki” ne dediğini farkına vararak birkaç saniyelik arayla gözlerini hızla aralar ve yataktan fırlayarak ona bakar. Çabuk hareketiyle başının sızlamasına engel olamasa da fal taşı gibi açılmış gözlerini üzerinden çekemiyordur, yutkunarak dudaklarını ıslatır ve şok anını geçirmeye çalışırken geveler “Se-senin ne işin var burada?” Vücudu sinirle sarsıldığında ondan bir cevap beklemeden devam eder “çık dışarı! Dışarı çık! Lanet olsun kim olduğunu sanıyorsun sen” başının çatlamasına aldırış etmeden dudakları titrer “buna- buna haneye tecavüz derler!” derin bir nefes alarak duvara tutunur “lanet olsun neden karşıma çıkıyorsun? Tamam anladım, bir kerelikti” ağlamaklı bir sesle devam eder “Neden benimle oynuyorsun Ku..-Hummel?” gözlerinin dolmasını önemsemez ve tekrar ona bakar keskin bir şekilde “peki.. Halimi mi görmeye geldin?” sesi artık fısıltı gibi çıkıyordur. “gördüğün hoşuna gitti mi bari?”
Kurt onun böyle bir tepki vermesini beklese de onun bu histerik hali elini ayağına dolaştırır. Bir kaç saniye ne yapacağını düşünmeye çalışır ama bunun bir faydası olmuyordur. Cevap vermek için bir adım ilerlediğinde onun gözlerinin dolduğunu fark eder ve daha fazla düşünmeden hızla ona doğru sokulur ve onu kollarının arasına alarak çenesini onun başına dayayarak onu sakinleştirmeye çalışır "lütfen bak niyetim bu değil, ne olur açıklamama izin ver ben gerçekten üzgünüm.." bir şeyler gevelese de o kollarında çırpınmaya ondan kurtulmaya çalışıyordur ve son anda bir kez daha yüksek sesle kulağına doğru fısıldar "blaine lütfen.."
Blaine kendi adını duyarak duraksar ve onun ellerinden sıyrılarak dikkatle onu inceler, bir adım gerilemiş ve titremeye başlamış bedeninden gözyaşlarının akmasına izin vermiştir, derin bir nefes alarak fısıldar “her şeyi yaptım, sana yakın olabilmek her şeyi yaptım” kendini yatağa bırakarak sakinleşmeye çalışır “değişebileceğine inandım ama sen... Benden utanıyorsun!” avuçlarıyla yüzünü ovalayarak sırtını yatağa bırakır “benimle görülmekten utanıyorsun, kurt..” gözlerinden yatağa doğru düşen gözyaşını engelleyemez ve gözlerini kapatarak devam eder “Söylesene benim ne hissetmem gerekiyor?”
Kurt, ne şekilde konuşması gerek ne söylemesi gerek tüm bunları düşünürken blaine'in ağzından dökülenlere gözlerini şokla açmıştır. Düşünmeden konuşmaya başlar. Sinirlenmiştir onun bu şekilde düşünebileceğini hesaba katmamıştır. " tanrı aşkına blaine ne saçmalıyorsun sen! senden utandığım falan yok benim.. Tanrım anlamıyorsun değil mi? benimle birlikte neyin içine sürüklendiğine dair hiçbir fikrin yok senin." Onu kollarından yavaşça tutar ve ona bakması için kendine doğru çeker " blaine okuldaki itibarımı biliyorsun, insanlara bu zamana kadar neler yaptığımı, insanların benden hoşlandığını mı sanıyorsun?" Onun ağlayan gözlerine baktıkça gözleri yanmaya başlamıştır ve dayanamaz ona yavaşça sarılır. Çenesini onun başına yaslayarak onu göğsüne bastırır " tanrım benimle görülürsen, yani insanlar bizi öğrenirse açık hedef olursun blaine bunu neden anlamak istemiyorsun. senden utanmıyorum" sesini bir fısıltıya dönüştürüp devam eder " seni koruyamamaktan korkuyorum.."
Blaine hıçkırıklarını gizlemek isteyerek dudaklarını ısırmaya başlar ve sadece gözyaşları akarken onun kendisine sarılmasına izin verir, duyduklarıyla titreyerek başını kaldırır ve gözlerini onun mavilerine diker “korkma, tek başının çaresine bakabilen sen değilsin!” yutkunarak devam eder ve burnunu onun gömleğine sürter “insanların senden hoşlanıp hoşlanmaması umurumda değil tamam mı? Ben sadece-“ boğazında oluşan yumruyla nefes almaya çalışarak “ihtiyacım var kurt, sana ihtiyacım varken senin de beni istediğine inanmak istiyorum.. Benimle oyun oynamana daha fazla katlanamam Kurt!”
Kurt onunla göz göze geldiği an istediğinin sadece bu olduğunu düşünür. Burada kalıp saatlerce günlerce belki de aylarca onun gözlerinin içine bakmak. Hafifçe kaşlarını çatar duyduklarıyla ve elini onun çenesine götürerek başını yavaşça kaldırır. Onun gözlerine bakmasını istiyordur. Gerçekten onu görmesini istiyordur. Ona biraz daha yaklaşır ve dudaklarına doğru hafifçe gülümseyerek konuşur. " seninle oyun oynamıyorum aptal bunu göremiyor musun?" yavaşça dudaklarına kapanır ve masum ama ıslak bir öpücükle onun kokusunun burnuna dolmasına izin verir " burada kalmak istiyorum şuan tek ihtiyacım olan yanında kalmak, benim de sana ihtiyacım var blaine"
Bliane onun dudaklarını hissettiğinde vücuduna yayılan sıcaklıkla bir kez daha titremesine engel olamaz ve ona çekimser bir tavırla karşılık verirken ellerini saçlarında gezdirir, o kadar özlemiştir ki bu hissi.. Yaşadıkları tarif edilemez bir dalgayla yüzüne vurduğunda nefes almak için geri çekilir. Sesini duyduğunda yavaşça gülümser ve kollarının arasındayken kendini geri geri iter ve elinden tutarak beraberinde gelmesini sağlar. Başını omzuna koyarak yatakta uzanır pozisyona geldiklerinde onun göğsüne dayanır ve burnunu yavaşça üzerindeki kumaşa sürter. Çatlak bir sesle mırıldanır “edward da böyle yapıyor” kurt’un kalkan kaşlarını hissettiğinde ağlamaklı bir şekilde gülümser “belli etmeden bella'nın odasına giriyor ve sadece birbirlerine bakıyorlar. Senin gözlerine bakarak günlerce yaşayabilirim biliyor musun?” kollarını beline sararak mırıldanır “sadece edward gibi bırakma beni, çünkü bir jacob'ım yok.” Gözlerindeki yaşlar dururken acıyla sırıtır ve kokusunu derince içine çeker..
Kurt onun söylediklerini duyduğunda yüzüne istemsiz bir gülümseme yayılır az önce aklından geçirdiklerini onun dile getirmiş olması içini ısıtmıştır. Göğsündeki başına uzanır ve saçlarını okşamaya başlar. sonra kendini tutamadan güler " eğer edward olsaydım seni asla jacob'a bırakmazdım" sonrada hafif sesli şekilde güler " ama yine de bella gibi beni çileden çıkarmamanı tavsiye ederim" sonra saçlarına bir öpücük kondurur ve parmaklarıyla saçlarını okşamaya devam eder.." seni yememi ikimizde istemeyiz"
Blaine onun söylediklerine muzipçe gülümser ve kirpiklerinde kurumaya başlamış yaşların altından gülen gözlerle ona bakar “Hmm.. kendi adına konuş.” tekrar göğsüne yatarken kollarında gezinmeye başlamış parmaklarıyla iç çeker, dövmelerinde daireler çizerken mırıldanır “hepsini sen mi yaptın?” Kurt duyduğu soruyla hafifçe gülümser "hmm evet, hoşuna gitti mi?"
Blaine çocuk gibi başını sallayarak mırıldanır “evet” kollarını göğsüne dayarken hafifçe doğrularak omuzlarına doğru gelen kanat desenini takip eder ve kocaman açılmış gözlerle ona bakar “toplam kaç dövmen var?”
Onun bu meraklı tavrıyla kurt’un gülümsemesi daha da yüzüne yayılır "hmm görünen 7 ama göremediğin 2 tane daha olduğuna eminim" muzipçe elini onun dudaklarında gezdirir "o gece görmek için şansın vardı ama sanırım pek kendinde değildin ha"
Blaine usulca dudaklarında gezinen parmaklara minik bir öpücük bırakırken çocuksu bir ifadeyle ona döner. Gerçekten hafızasını zorlar “Kalçandakini gördüm” onun söyledikleriyle muzırca gözlerini kısar ve elini çenesinin altına getirir, gözleri kısılmıştır “eğer kendimde olsaydım o gece yaşanmazdı zaten Hummel” tehditkâr bir şekilde başparmağını ona doğru sallar ve elinde olmayarak gülümser “bence şansını zorlama”
Kurt, onu kızdırmak istercesine haince gülümser "bende bebeğim bende beni çok seksi buluyorum teşekkür ederim" küçük bir kahkaha atar ve dudaklarına ufak bir öpücük kondurur "sana da bir tane yapmak istiyorum aslında" çekingen bakışlarla ona bakar "bunun için harika bir vücudun var"
“Hayır” diye çıkışır blaine. Çok hızlı cevap verdiğini fark ederek boğazını temizler ve onun çekingen tavrına yumuşakça sırıtır, yine de bu fikirle yanakları kızarmıştır. O kadını kurt'ün kasıklarında gördüğünde dövmeden bir kez daha soğumuştur zaten ve her ne kadar ilgisini çekse de gerek olmadığını düşünür bu kez biraz daha sakin bir tonda konuşur. “Hayır, inan bana bunun için iyi bir vücudum yok benim. Benim vücudum şey kadar iyidir, şey” yerinde çırpınmaya başlar ve şımarık tarafının ortaya çıkmasına izin verir “evet, aslında baya iyidir, haklısın gerçekten iyi gözlem” kendini toparlayarak başını iki yana sallar “Tabi bu derimi deşmeyi gerektirmiyor”
Kurt onun kızardığını gördüğünde kaşlarını kaldırarak ona bakar ve dikkatle gülümsemesini bastırarak onu dinler. Son anda söyledikleriyle tuttuğu kahkahasını bırakır ve kollarıyla onu daha da sıkıca sarar " evet vücudun gerçekten de çok iyi özellikle kasık çizgin harika" sonra gözlerini kaçıran ona tekrar bakar ve daha kısık bir sesle devam eder " o gün kucağımdakinin sen olmasını tercih ederdim ve inan bana amacım seni deşmek değil" sonra hafifçe dudaklarını okşar " bana izin ver güven bana acıtmayacağım" haince güler " elim gerçekten hafiftir kendi üzerimde defalarca denedim" der çok bilmiş bir tavırla ve tekrar dudaklarına öpecek kadar yaklaşarak konuşur " vücudunda bana ait bir şey olmasını istiyorum"..
Blaine fırsattan yararlanarak dudaklarına minik bir öpücük kondurur ve geri çekilir. Söyledikleri her ne kadar hoşuna gitmiş olsa da o bayan kalçaya dövme yaparken sergilediği nazik tavırları unutamıyordur. Bu yüzden hemen kabul etmek istemeyerek onun bilmiş ses tonuna sırıtır. “bir dövmeci olmadan önce sevgili olmayı denemelisin hummel” diyerek iç geçirirken onun dudaklarına karşı tebessüm eder “Belki bir gün, ama söz vermiyorum” konuyu değiştirmek istercesine kaşlarını kaldırır ve nefesini bırakırken Munzur bakışlarını üzerinde gezdirir “hala diğer dövmenin nerede olduğunu söylemedin?”
Kurt’un en azından bir şansı olduğunu duymak hoşuna gitmiştir ve muzipçe sırıtır "şuan bunu denediğimi sanıyordum sevgili olmayı yani eğer sende istersen tabi" sonra nazikçe gözlerini kaçırır " en azından bir süre bize özel kalmasında hala aynı fikirdeyim yalnız, korkmadığını biliyorum ama bir süre benim için yeterli olacaktır" sonra yavaşça ona uzanıp dudaklarına kapanır ve öpüşlerinin arasında belli belirsiz mırıldanır "diğer dövmeyi zaten görmüş olamazsın..umm..onu yeni yaptım çünkü"
Blaine ona anlayışla başını sallar, artık gizlenmek o kadar da korkutucu gelmiyordur ve ıslak bir şekilde alt dudağını kavrarken dudaklarına doğru eğlenen bir ifadeyle fısıldar “Sevgili olmayı denemek? Eğer istersem? hmm“ yüzü düşünüyormuş gibi bir hal alır ve gözlerini kısarak dudaklarını onun burnuna sürter “Bilemiyorum Hummel, sanırım düşünmem gerek. Yani..” masumca ellerini iki yana açar “eh, çok iyi bir sürtük olmamdan etkilendiğini anlıyorum tabi ama bağlanmak bana göre mi ki acaba? Hemm..” ellerini muzipçe boynuna dolar ve onu taklit ederek bakışlarını ona benzetir “seni isteseydim Hummel alırdım, bunu aklından çıkarma” nazikçe gülümseyerek dudaklarına bir öpücük kondurur “olur mu?”
Kurt onun eğlenen tavrını bir süre izler ama sonunda onu taklit etmesiyle gülmesini artık bastıramaz ve hızla onu tutup sırt üstü yatırarak kucağına oturur sonrada eski hain ifadesiyle gülerek dudaklarına yaklaşır "şansını fazla zorlama bebeğim" ve dudaklarına kapanır. Onu nazik ama tutkulu şekilde öpüyordur sonra kulaklarına eğilir ve yine hain şekilde fısıldar " istediğini aldın anderson şimdi mutlu musun?" onun şokla bakan gözlerini görünce gülmekten dayanamaz ve kendini onun yanına yatağa bırakır
Blaine bu beklemediği hamleyle şaşkınlıkla açılmış bakışlarını gizleyememiştir. Onun kahkahasına gözlerini kısarak karşılık verirken yatakta eski yerini alışını izlemiştir. Yine de dudaklarını yalayıp onun tadını aldığında sırıtır ve yatakta dönerek neredeyse üzerine yatar, başını omzuna dayarken Munzurca sırıtır “evet aslında mutlu sayılırım, her ne kadar bir haneye tecavüz vakasıyla karşı karşıya gelmiş olsam da..” Ciddi bir sesle mırıldanır “ özür dilerim hummel ama sana olan sinirimi telefondan çıkardım, o yüzden sanırım intikamımı alacağım.” kulağında dudaklarını gezdirirken hafifçe dişlerini sürter ve dilini bir kez kulak memesinde gezdirerek şakaklarına doğru gülümser “Mesela şuradan başlayalım..” aklına gelen cümlelerle sesini boğuklaştırır ve boynuna yavaş öpücükler kondururken mırıldanır “Bana ne istediğini söyle Hummel!”
Kurt vücuduna çıkan ateşi bastırmaya çalışarak dudaklarındaki tadını yalar. Şuan bulundukları yerin farkındadır ve onun üstüne atlamak istese de kendini tutmakta kararlıdır. Onun küçük oyunlarıyla ondan intikam almaya çalışması sesli gülmesine sebep oluyordur. Oda onunla oynamaya karar verir eliyle kalçalarını yakalar ve boynunu geriye atarak sertçe inler. Sonra hızla bakışlarını gözlerine kilitler ve dudaklarına sert ve ıslak bir öpücük kondurduktan sonra kulağına doğru fısıldar " ne istediğimi mi öğrenmek istiyorsun anderson?" sonra tekrar gözlerine bakar ve yavaşça dudağını yalayarak konuşur " uyumak ?" kahkahalarını bastırmak için elini ağzına kapatır çünkü şuan gördüğü surat ifadesi bunu imkânsız hale getiriyordur.
Bliane ona gözlerini kısarak bakarken biraz ciddileşir ve sesini cilveli bir tonda tutarken üzerinde doğrulur, kalçaları yanlışlıkla olmuş gibi bir izlenimle erkekliğine sürtündüğünde hafifçe sırıtarak parmaklarını çenesinde gezdirir “Uyumak? Hmm, peki çünkü bundan sonra benimle olduğun her anı uyuyarak geçirmek zorunda kalacaksın Hummel” kendini yana atarken sırtını patpatlar gibi hafifçe erkekliğine vurur “Eminim uyumak ona da iyi gelir hem..” ona arkasını dönerek baş ucu lambasını kapatır..
Kurt ikinci defa tahrik edilmekle inlememek için kendini zor tutar ve yutkunarak ona sırtını dönüp yatmış olan blaine'e bakar. Bozulduğunun farkındadır arkasından ona sokulur ve onu hissetmesi için aralarında hiç boşluk kalmamasına özen gösterir. Arkasından ona sarılarak ellerini erkekliğinin üzerinde birleştirir ve kulağına doğru fısıldar " seni deli gibi istemediğimi mi sanıyorsun? yanlış! İstiyorum ama bu durumda ve burada değil!" Sonra derince iç çekerek konuşur " tanrım bana ne yaptığını hissedebiliyor musun?" ona biraz daha kendini bastırır ve haince gülümseyerek devam eder "ayrıca şuan son şansını tüketmiş bulunuyorsun anderson bu benimle uyuyacağın ilk ve son gece keyfini çıkar" yavaşça ellerini karnına çıkartır ve kulağının arkasını öper.
Blaine onu hissetmenin verdiği sıcaklıkla yanaklarının kızardığını biliyordur ve aralarında hiçbir boşluk kalmadığında bu gidişle uyuyamayacağını düşünerek elini bilmişce tavaya kaldırır “aa aa, bana sarılarak uyumak dediğini hatırlamıyorum Hummel ki eğer bunu söyleseydin romantik olurdu, yani uyumak için yeterince yerimiz var biraz kayar mısın acaba?” belini daha da sıkan bedene karşı içindeki sıcaklığı bastırmaya çalışarak beklediğinden tehditkâr bir sesle konuşur “bunu sen istedin, ve eğer ellerini üzerimden çekmezsen.. Evde hırsız var diye bağıracağım, ciddiyim yaparım!” Onun sabıka kaydı olduğunu tahmin ettiğinden sıraladığı bu cümleler başarılı olmuş olacak ki oflayarak yatakta gerileyen bedeni hisseder. Ve arkasını görmeden fark edebildiği gerilmiş yüz hatlarına çocuk gibi gülümser, kendini garantiye aldığı için mutludur “Bu arada.., uyuduğumda tekrar sarıl “ gözlerini kapatırken istemsizce dudaklarında oluşan tebessümle nefesini bırakan gencin varlığını hissedebiliyordur ve ilk defa iç sesiyle aynı şeyi düşündüğüne emindir, aşk arzu ve güven... Blaine, Kurt konusunda kesinlikle yanılmamıştır.
Kurt onun nefesini dinleyerek bir süre yatar ve uyuduğuna emin olduğu zaman yavaşça yatakta kayarak ona sokulur ve kollarını belinden ona dolar. Uykuyla kapanmak üzere olan gözlerine bir kez daha direnir var çenesini onun omzuna yaslayarak boynundan kokusunu derince içine çeker ve kollarındaki sıcak bedenle uykuya dalarken duyduğu son şey iç sesidir ‘belki de ilk defa olman gereken yerdesin hummel!’