
Chapter 4
Kurt beyni yerinden çıkacak gibi hissediyordu. Anlaşılan gece yeterince içmediğini düşünerek kendine haksızlık etmişti. Yattığı yerden kalkıp tuvalete gitmek için yeltendi ama başı resmen zonkluyordu ve tek gözünün açılmadığına da emindi. Yatağın yanındaki bira şişelerini iterek kendine yürüyecek yol açıp tuvalete gitti. Gören tek gözüyle gördüğü tek şey vardı o da önünden geçtiği mutfağı böcek basmak üzereydi. Şuan bu manzarayı seyretmek akşamdan kalma midesine hiç iyi gelmiyordu. Hızla işini bitirdi ve duş aldı. Yaklaşık on beş dakika sonra okula gitmek için dükkandan çıktı.
Hala başının ağrısından önünü göremiyordu ve tek eliyle gözünü ovarken dükkanın önündeki koliye tosladı. Lanet! Anlaşılan Edgar yine onu uyandıramamıştı ya da belki de denememişti bile o lanet ihtiyar bunu alışkanlık haline getirmişti. Kolinin çalınıp çalınmaması umurunda değildi o da herkes gibi kurt’le konuşmadan işini yapmak derdindeydi. Kurt, ayağıyla koliyi dükkânın içine iteledi ve ardından kapıyı kilitleyerek okulun yolunu tuttu.
Motorunu otoparka park etti ve etrafındaki gereksiz olduğunu düşündüğü kalabalığa karıştı. Bunca insan, bu salak liseli tipler hayatlarının en boktan senelerini bu boktan okulda geçiriyorlardı ve asıl garip olan hepsinin bundan memnun olmasıydı. Ailelerinin yanında evcil hayvan gibi yaşıyor rutin halde okula gelip giderek ömürlerini çürütüyorlardı. Kurt’e kalsa kesinlikle okula gelmezdi ama lanet amcası dükkânı ona verirken liseyi bitirmesini şart koşmuştu ve maalesef okul bitmeden dükkânı tam olarak kurt’e vermemişti. Okul bahçesinde bulunan halı sahada antrenman yapan futbol takımına baktı göz ucuyla. ‘Her sabah aynı aptal hareketler’ dedi kendi kendine.
Futbol takımının üyelerinden ayrıca nefret ediyordu. ‘kafası top peşinde koşmak ya da yuvarlanmak dışında bir boka çalışmayan bir avuç salak’ diye düşündü her sabah olduğu gibi. 3. Derece matematik dersi vardı ve sabah sabah bu kafayla çekebileceği tek şeyde matematikti. Herkesin aksine matematiği severdi zaten nasıl olduğunu anlamasa da okulda ki 3.Derece matematik alan 2. Sınıf tek çocukta kendisiydi. Gelirken aldığı sandviçinden bir ısırık daha aldı “ hey prenses bugün daha iyi görünüyorsun” diye üzerine atlayan puck’a gözlerini devirdi. “ sana da günaydın puck” diye tısladı dişlerinin arasından. Puck suratında ki kocaman gülümsemeyle konuşmaya devam etti “ ee prenses bugün daha iyi misin sen ve şu küçük arkadaşın” diyerek gözleriyle kurt’un pantolonunu işaret etti.
Kurt çantasını puck’ın kafasına patlattı “ kes artık bu boktan muhabbeti sen kendi işine bak” dedi ve matematik sınıfına doğru ilerledi. Puck arkasından seslendi “ hey okul çıkısı unutma malum işimiz var ve sen bugün tarihin en büyük sanat eserini yapacaksın” dediğinde kurt anlamsızca puck’a döndü. Ne dediği hakkında hiçbir fikri yoktu, “ ashley, unuttun mu hani şu bayan kalça” dedi yaramaz çocuk edasıyla. Kurt onu tamamen unutmuştu “ puck beni bu saçma seksüel amaçların için kullanmaktan vazgeç ayrıca tekrar söylüyorum o kız sana vermez” diyerek puckla dalga geçmenin keyfini çıkardı. “ bahse var mısın sen soyunmasını sağla ben gerisini halledeceğim” diyerek serçe parmağını kurt’e uzattı. “ sen hastasın adamım, dövme yaptırmak için benim karşımda soyunan bi kadını yatağa atmaya çalışacak kadar “ dedi elinin tersiyle puck’ı itip yürümeye devam ederken.
“ hadi ama prenses benim için bir iyilik, biliyorsun iki aydır sana dövme yaptırmak için yalvarıyor bu tek şansım dostum” dedi kendini acındırır bakışlarla. Kurt onun bu hallerinden bıkmıştı ve daha fazla uğraşmak istemiyordu.” Tamam, ama son kez söylüyorum o kızın derdi seninle değil benimle yatmak ve bunun düşüncesi bile midemi bulandırıyor ugghh” dedi tiksintiyle. Puck bunun bir evet olduğunun farkındaydı ve yerinde zıplayarak işaret parmağını kurt’e doğru kaldırarak konuşmaya devam etti. “ bu iyiliğini ödeyeceğim adamım” dedi ve o an kurt’e gözleriyle işaret etti “ bu da ilk taksitim” dedi ve yanından geçen blaine’i tuttuğu gibi kurt’e doğru fırlattı.
Blaine şokla açılmış gözlerle kendini kurt’un göğsünde buldu “ sizin derdiniz ne ha! Kuş beyinli” diyerek puck’a bağırdı ve o an kurt’le göz göze geldi. Sinirden sarsılan vücuduna şimdi birde ateş eklenmişti. Hızla silkelenip kurt’ten uzaklaştı. “ sakin ol bebeğim, sabah sarılmasını da çok severim en az sabah seksi kadar” diyerek blaine’e bir adım yaklaştı kurt. Suratında her zamanki hain gülümsemesi vardı ve blaine onun bu halinin bile onu tahrik ediyor olmasından nefret ediyordu. “ beni rahat bırak ucube” dedi ve hızla arkasını dönerek koşarcasına uzaklaştı.
Dizlerinin titremesini bastırmak için hızlı adımlarla ilerliyordu çünkü az önce saniyeler içinde olan şey ve kurt’un lanet parfümü onu bayıltmaya yetecek güçteydi. Hızla koridoru geçti ve sınıfa girip kendini tahtaya yasladı. Nefes alıp verişi hızlanmıştı ve hemen düzelmek zorundaydı. Birkaç derin nefes aldı ve boş olan sınıfta yerini aldı. Kafasını sıraya dayadı ve kollarıyla kendini kapattı.
Günün yavaş yavaş güzel geçmeye başladığını düşündü kurt. O aptal gene ayaklarının dibine düşmüştü. Ne kadar korunmasız olduğunu düşündü biri tarafından tutup başka birinin kollarına atılabilecek kadar hem de. Zavallı ufaklık gözleri yuvalarından çıkacak gibiydi ve yüzünde yine o kurt’un çok sevdiği dehşet ifadesi vardı. Anlaşılan bu kurt’un sandığından daha eğlenceli olacaktı. O küçük zengin veledi istediği kadar güçlü görünmeye çalışsın sadece komik olabiliyordu.
Sırasında iyice kaykıldı kurt ve kulağına kulaklığını taktı. Dersin başlamasına dakikalar kalmıştı ve yine sınıfın en arkasında görünmez olmayı başarmıştı. Ders boyunca matematik hocasının gözlerini üzerinde hissetmişti. Adamın ders anlatma aşkı kurt’u sıkmaya başlamıştı. ‘Alt tarafı matematik dersi sanki gezegeni kurtaracağız bu aptal denklemlerle’ diye düşündü. Üstelik sanki çok zor bir şey başarmış edasıyla sınıfta dolaşması da cabasıydı.
Dersin sonlarına doğru bay sloan iyice kurt’u göz hapsine almıştı ve kurt onun bir girişimde bulunacağının farkındaydı. Bunlar klasik öğretmen davranışlarıydı, sessiz çocuğu dürt ve içindeki şeytanın çıkmamasını dile.. Birkaç saniye sonra kurt haklı çıktı ve bay sloan eliyle kurt’u işaret ederek bir şeyler söyledi ama kurt kulağındaki kulaklıktan tek kelimesini bile duyamamıştı. Sonunda istemese de kulağındaki kulaklığı çıkarıp ne var bakışıyla öğretmene bakmaya başladı. “ zahmet olmazsa derse katılın bay hummel, bu sene de geçen sene ki gibi sesinizi duyamadan bir yılı tamamlamak niyetinde değilim ve dersime katılmayan öğrencilerden de haz etmem bunu bilecek kadar dersime girdiğinizi varsayıyorum” diyerek eliyle tahtaya yazdığı denklemleri işaret etti.
Kurt bıkkınlıkla gözlerini devirdi ve alayla karışık “ nasıl isterseniz bay sloan” dedi ve elindeki not kâğıdını kaptığı gibi öğretmen masasına bırakarak kapıya yöneldi. Yazdığı soruların tamamını zaten anında cevaplamıştı ve bu dersin adının neden ileri matematik olduğunu bir kez daha düşündü. Bay sloan inanamaz gözlerle önüne konan kâğıda bakakalmıştı. Tüm sorular cevaplanmıştı üstelik işlemler ve sonuçlarda kusursuzdu. Yine de yenilgiyi bu kadar çabuk kabul etmeyecekti son şansını kullanarak “ henüz dersin bittiğini sanmıyorum bay hummel bu sınıfın kuralları var soruları cevaplamış olmanız kafanıza göre hareket etmenizi gerektirmez, zil çalmadan sınıfı terk edemezsiniz” dedi zafer kazanmış edasıyla ama çalan zil bu cümlesini de ağzına tıkamıştı. Duyduğu zil sesiyle yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı kurt’un “ bence bir sakıncası yok eğer ihtiyacınız olan zilse buyrun” diyerek sınıftan çıktı.
Aptal öğretmenler ve gereksiz egoları! Bu günlük kesinlikle bu kadar yeterdi. 3 saat kesintisiz matematikten sonra başka bir öğretmenin daha çalkantılı ruh halini çekemezdi. Doğrudan bahçeye çıktı bir ağacın altına oturdu ve sigarasını yaktı. Eline karalama defterini aldı ve her zamanki gibi bir şeyler karalamaya başladı.
Ne zaman bunaldığını hissetse bir şeyler karalardı zaten resim yapmak yaptığı tek iyi şey de denebilirdi. Çocukluğundan beri resim yapmak onu rahatlatırdı. Anne babasının şiddetli kavgaları sırasında odasına kapanır ve sayfalarca çizerdi. Berbat bir aile yaşantısı vardı. Babası alkolikti ve onlara her zaman kötü davranırdı. Lanet herifin tek istediği her gün içebileceği kadar alkol ve ayakaltında dolaşılmamasıydı. Kurt babasının onları görmezden gelmesine alışkındı ama annesini dövüyor olması asla kabullenemediği bir şeydi. Küçüktü ve elinden bir şey gelmiyordu onu koruyamıyordu, onu o allahın belası pisliğin elinden alamıyordu. Sabahlara kadar annesinin yaralarını temizlediğini hatırladı. Belki de onları bırakıp gitmekte haklıydı. Kaçıp kendini kurtarmakta..
Ona ne kadar hak verse de kurt’u o herifle bırakmış olmasını asla kabullenemiyordu. O da babası gibi onu hiç sevmemişti anlaşılan. Ayağına bağ olmasını istememişti, birine âşık olduğunu söylemişti giderken ve beni anlamalısın demişti. Ayaklarına kapanmıştı kurt onu da yanına alması için, burada o adamla bırakmaması için ama faydası olmamıştı. Kurt’e onu da götüreceğini söyleyerek kandırmıştı ve bir sabah uyandığında annesinin olmadığını fark ettiğinde henüz 9 yaşındaydı. Tam iki sene babası olacak o pislikle aynı evde kalmıştı. Babası neredeyse her gün onu dövmüş ve ona annesini hatırlattığı için bir pislik, bir sığıntı gibi davranmıştı. Kim bilir belki de babası haklıydı en azından kurt o zamanlar böyle düşünüyordu. İki sene sonra yine bir gece babası gelen bir telefonla evden fırlamış ve bir daha geri dönmemişti.
O gece annesinin şehre geldiğini öğrenmişti ve hem onu hem de aşığını hiç düşünmeden öldürmüştü. Sabah uyandığında babasını salonun ortasında neredeyse alkol komasına girmiş bir şekilde kanlar içinde otururken bulmuştu. Daha ne olduğunu anlayamadan polislerin eve gelişini ve babasını götürürken onu amcasının karısına bırakmalarını izlemişti. Korkmuştu ve şokla o an ne olduğunu anlayamamıştı. Ama olanları anlaması çok uzun sürmemişti. Zaten babası da onu bir kez olsun aramamıştı. Bunları hatırlamaktan nefret ediyordu bu aptal anıları düşünmekten.
Sıkıntıyla kafasını karaladığı kâğıttan kaldırdı ve kâğıdı buruşturup fırlattı. Cebinden paketini çıkardı ve bir sigara daha yaktı. Gözü karşısında ki futbol sahasındaydı. Aptal aylak takımı yine antrenmandaydı. Birkaç saniye sonra gözleri onu seçti. Üzerinde ki kırmızı eşofman altı ve sarı tişörtüyle koşuyordu ve yine 500 metreden seçiliyordu. Bu çocuğun derdi neydi böyle disney çizgi filmlerinden fırlamış gibi görünmekten zevk mi alıyordu? Bu çocuğun dikkat çekmek için çaba harcaması kurt’un daha da canını sıkıyordu, üstelik bir de futbol takımına katılmıştı. Aptal olduğunu kanıtlamak için yeni bir uğraş daha bulmuştu anlaşılan. Neredeyse her saniye gözünün önündeydi ve o aptal beş yaşındaki çocuk tavırları kurt’un içinde ki siniri daha da arttırıyordu.
Bunları düşünerek bir süre blaine’i izlemişti ve bunun farkına varması için blaine’in de ona bakarak bir şeyler işaret ettiğini algılaması yetmişti. Mesafe uzaktı ve ne dediği duyulmuyordu ama kurt onun ağzını okuyarak ne demek istediğini anlamıştı. “seni küçük aptal seni izlemiyorum” diye tısladı dişlerinin arasından ve çantasını alarak yerinden kalkıp uzaklaştı. Bir şeyler yemek için yemekhanenin yolunu tuttu. Blaine’in onun kendisini izlediğini ima etmesine takmıştı kafayı. O aptalı neden izleyecekti ki? Kendini bu kadar önemli göstermeye çalışması kurt’un sabrını taşıran son damlaydı. O sırada yemek hanenin önünden geçen blaine’i fark etti. Anlaşılan antrenman bitmişti ve soyunma odasına gidiyordu. Kurt son lokmasını ağzına tıktı, çantasını topladı ve blaine’in arkasından soyunma odasının yolunu tuttu.
O küçük zengin piçine bu defa gününü gösterecekti. Ona çok bile müsamaha göstermişti. Daha okulun ilk haftasından kurt’e meydan okumuştu üstelik ona ne yapıp yapmayacağını söyleme cesaretini göstermek bu kadarı fazlaydı. Bu zamana kadar ona gereken dersi vermeliydi, böylece kendinin kurt için bir şey ifade etmediğini anlardı. Hızlı adımlarla soyunma odasına geldi ve şöyle bir içeriyi kolaçan etti. Birkaç velet üzerini değişiyordu ve kurt’u gördükleri anda onunla göz göze gelip korkuyla hızla toparlanıp orayı terk ettiler.
Kurt hızlı adımlarla arka tarafa doğru ilerledi. Blaine duştaydı ve bu manzara gerçekten izlenmeye değerdi. Yavaşça yanındaki duvara dayandı ve sessizce onu seyretmeye başladı. O beş yaşındaki çocuk bir anda kaybolmuştu sanki. Sıcak suyun buharının sardığı duşlarda blaine arkası ona dönük olarak duş alıyordu. Tanrım bu çocuğun kalçaları gerçekten iyiydi. Üstelik blaine suyun altında bir şarkı mırıldanıyordu ve lanet herifin sesi de çok seksiydi. Kurt birkaç dakika daha onu izledi, suyun teninde izlediği yolu takip etti gözleriyle ve çocuğun sıkı kalçalarına gözlerini kenetledi. Oradan uzaklaşmalıydı çünkü vücudunu saran ateş hiçte iyiye gitmiyordu. Kurt kendi iç sesi ile savaşırken blaine her şeyden habersiz duşu kapattı ve arkasını dönüp havluyu almaya yeltendi. O anda kurt’u gördü. Ve kurt çocuğun kusursuz görünümlü karın kaslarını ve daha aşağıları süzüyordu.
Blaine’in ona baktığını fark ettiği an yüzüne en pis gülümsemesini yerleştirdi.” Etkileyici anderson, beş yaşındaki birine göre sıkı bir vücudun var” blaine şokla açılan gözleriyle korkuyla havluyu beline sardı.” Senin burada ne işin var, lanet olsun şimdide beni mi takip ediyorsun !” diye gürledi. Onun bu korkmuş tavrı kurt’un hoşuna gidiyordu. İşte olması gereken buydu “ sakin ol ufaklık seni takip ettiğim falan yok, hem anlaşılan kendini fazla ciddiye alıyorsun” dedi ona bir adım daha yaklaşarak. Blaine sırtını dolabına yaslamış ve kurt’le dolap arasına sıkışmıştı. Kaçmak için yeltenmek istedi ama yapamazdı. Ondan korktuğunu belli etmek şuan yapılacak en aptalca şey olurdu. Hızla kurt’u omzundan itti ve dolabını açarak kıyafetlerini aldı.
“o zaman burada ne işin olduğunu söylemek ister misin ucube” dedi sakin görünmeye çalışarak hala kurt’e arkası dönüktü ve bunun onun gözlerine bakarak söyleyemeyeceğini de biliyordu. Sessizce kurt’un cevabını bekledi ama onun yerine ona yaklaşan birkaç adım duydu ve o anda sırtından setçe dolaba bastırıldı. Kurt ön koluyla onu sırtından duvara bastırıyordu ve saniyeler içinde vücudunun tüm kıvrımları da kendini blaine’in vücuduna bastırıyordu. Kurt derin bir nefes aldı ve çocuğun kulağının altına doğru sokuldu. “ bana bak anderson bu tavırlarından hiç hoşlanmıyorum haberin olsun” dedi ve artık tüm ağırlığını blaine’in üzerine bırakmıştı. Hızla diğer elini blaine’in saçlarına soktu ve çocuğun kafasını arkaya doğru asıldı. Blaine kurt’un sertliğini kalçalarında hissedebiliyordu ve bir anda istemsizce gözlerini kapadı. Bu sıcak vücut ve boynunda hissettiği sıcak nefes tüm vücuduna sarsıcı titreşimler yolluyordu.
Kurt onun boynuna daha da sokuldu ve cümlesini tamamladı “ eğer seni isteseydim anderson..alırdım bunu aklından çıkarma” dedi. Blaine bunun kulağına bu kadar seksi gelmesinden nefret etti ve hızla sertleşen erkekliğinden. Birkaç saniye sonra kapadığı gözlerini açtığında kurt gitmişti ve bu olduğu yerde sertleşmiş bir penisle ikinci kalışıydı..