
Chapter 2
Kapıyı ardından sinirle çarparak sınıftan çıktı kurt. “Küçük zengin piçleri” diye söylenerek otoparktaki motoruna doğru yol aldı. Her gün yeni bir olay yaşanıyordu bu lanet okulda. Okulda ki herkesten nefret ettiğini düşündü aslında okuldan da nefret ediyordu. Kafasına kaskını geçirdi ve huzur bulduğunu düşündüğü tek yere dükkânına gitti. Saat henüz sabahın dokuzuydu ve diğer günlerin aksine bugün aslında derse girmeyi gerçekten planlamıştı. Ama anlaşılan bugün de diğer günler gibi bunun için doğru zaman değildi. Neyse ki notları yüksekti ve bu yüzden derse girmemesi de kimsenin umurunda değildi.
Çantasını kapının karşısındaki deri koltuğun önüne attı, pantolonunda oluşan sertliği daha fazla görmezden gelemeyeceğini biliyordu ama kafasını başka yere odaklamakta kararlıydı. Müzik setini açtı ve kahve yapmak için arka taraftaki küçük mutfağa geçti. Tezgâhın üzerindeki dağınıklıktan bir fincan kapıp hızla yıkadı ve makinanın yanına bıraktı. Dükkân neredeyse hiç güneş almıyordu ve parkelerin solgun rengi mekânın ne kadar kirli olduğunun en bariz kanıtıydı. Oldukça küçük olan vitrin camları bile neredeyse kirden içeriyi göstermez haldeydi ama kurt her şey gibi bunu da umursamıyordu.
İşlek caddelerden birinin yan tarafında ki küçük ve kör bir sokaktaydı dükkân. Seneler önce amcası tarafından kurt’e devredilmişti. O zamanlar berber salonu olarak kullanılıyordu ama babası hapse girdikten sonra onu yanına almak istemeyen amcası bunu kendine bakması ve onun yakasından düşmesi için bulunmaz bir fırsat olarak görmüştü. Hatta işe yaraması o kadar önemliydi ki kurt’e dükkânı nasıl isterse o şekilde işletebileceğini söylemişti. Kurt’un ilk işi dükkândaki her şeyi boşaltıp istediği şekilde dekore etmek olmuştu.
Birkaç cd rafı ve dergi üniteleri yerleştirmiş, güzel büyük bir deri koltuk almış ve ses sistemi kurmakla yetinmişti. Başlarda sadece punk, rock ve metal müzik arşivlerinin bulunduğu küçük bir müzik market olarak başlamıştı çalışmaya ama zamanla birkaç arkadaşı ile dövme yapmaya başlamış sonrasında da çizgi romanlar ve otantik şeylerde satmaya başlamıştı burada. Son 2.5 yıldır da bu şekilde işliyordu artık.
Pek insan canlısı biri değildi ve zamanla birlikte çalıştığı insanlardan bile rahatsız olmaya başlayıp ilk fırsatta hepsinden kurtulmuş yoluna kendi başına devam etmişti. Zaten bir süredir dükkânda yatıp kalkmaya da başlamıştı. Dükkânın dövme yaptığı kısmına yani arka tarafına büyük bir yatak atmış ve etrafını duş perdesi benzeri koyu renk perdelerle kapatmıştı. Geceleri uzun saatler burada çalışıyor bazen içerek dükkânda sızıyordu. Çoğunlukla alkollü olduğu için burada kalması daha iyi oluyordu.
Kahvesini alıp yeni gelen cd kolilerini açmaya başladı. Her ne kadar düzenleme yapmaya çalışsa da aklını buraya veremiyordu. Kutuların üzerindeki tarihlere ve ödeme yapılacakların yazılı olduğu listelere defalarca baktı. Hatta cd’leri ücreti ödenenler ve promosyonlu olanlar olarak ayırmak için işaretlemeye bile çalıştı ama bir türlü yapamıyordu. En sonunda sinirle elindeki cd’leri kutuya geri fırlattı. Anlaşılan o küçük velet kurt’u sandığından daha fazla etkilemişti ve bunu inkâr etmenin pek paydası olmuyordu. Kafasını meşgul etmeye çalışması anlamsızdı ne yaparsa yapsın aklı hala bir saat önce olanlardaydı. Bu zamana kadar kimse ona kafa tutmamıştı üstelik bu yeni çocuk hiçte öyle cesur bir tipe benzemiyordu.
Koridorda onu ilk gördüğü anı düşündü. O saçma renkli kıyafetleri ve o saçma papyonu. Kesinlikle altı yaşındaki bir çocuk gibi görünüyordu. Zengin züppesi olduğu her halinden belliydi, resmen paçasından marka akıyordu ama buna rağmen tüm markaların çocuk reyonundan giyiniyor gibi duruyordu. Hele o kendine güvenen lanet sırıtması, sanki o görüntüsüyle kurt'ü korkutabilirmiş gibi ciddiyetle konuşması da kesinlikle çok acınasıydı.
Tüm bunları zihninden geçirdiği an hala o çocuğu düşündüğünü fark edip yüzünü buruşturdu. Hemen bir sigara çıkarıp yaktı ve derin bir nefes alıp müziğin sesini açarak kendini koltuğa bıraktı. Dolap kapağını çocuğun suratına çarptığı anı düşündü ve yanındaki aptal kuzeninin çığlıklarını, istemsizce bir gülümseme yayıldı suratına sınıfa gelip ona kafa tuttuğu anı düşündü “küçük aptal” diye söylendi. Gerçekten de o tiple kurt’u korkutacağını düşünmüştü üstelik bir de gözdağı vermek için burnunun dibine kadar girmiş ve güya etkileyici ses tonuyla onu tehdit etmişti.
Ama kurt’un en çok eğlendiği yer şüphesiz çocuğa dokunduğu kısımlardı. ‘O aptal suratının aldığı hali görmediği için çok şanslı’ diye düşündü. Hayatında biri tarafından ilk defa taciz edildiği belliydi ve bunu yapanın kendisi olması kurt’ü daha çok eğlendirmişti. Bunları düşünürken yenden uyarıldığını biliyordu, o çocuğu düşünmek bile kurt’u sertleştirmeye yetiyordu. Elini sertçe sertliğine bastırdı ve genzinden sinir ve zevk karışımı bir inilti yükseldi. Buna bir son vermek zorundaydı o aptal velet, sadece bir zengin piçi ve olan her şey sadece ona bir ders vermek içindi. Yani en azından öyle olması gerekmiyor muydu?
Sinirle söylenerek yerinden kalkıp mutfağa doğru gitti kahvesini yeniden doldurmak için ama ayağı yerde ki geceden kalma şişelere takılınca kendini mutfağın zemininde acıyla inlerken buldu. Kaşını dolabın kenarına çarpmıştı, küfrederek yerden kalktı ve aynaya doğru yürüdü. Aynada suratına baktı tamda piercing olan kaşını çarpmıştı ve o kısmın hızla morardığını gördü. Hemen buzdolabını açıp soğuk bir bira aldı açtı ve kaşına koydu.
Nesi vardı bugün böyle? Aptal gibi hissediyordu kendini sinirle birkaç şeyi tekmeledi ve acıyla inledi. O sırada puck gelmişti ve onun bağırışlarını duydu. “ hey dostum neyin var” dedi ve o an kurt’un suratını fark etti. “ tanrım gerçekten bok gibi görünüyorsun, kötü bir gün galiba ha” diyerek elindeki sigara izmaritini uzaktan lavaboya doğru fırlattı. Koltuğa uzanıp elinde ki sigara paketiyle oynamaya başladı her zamanki gibi ağzındaki sakızı çıkarıp koltuğun arkasındaki duvara yapıştırmıştı.
Kurt gözlerini devirerek ayağıyla puck’ın bacaklarını tekmeleyerek koltukta kendine yer açtı “ şu lanet arka ayaklarını çek, mekândaki tek koltuğa tünemene sinir oluyorum ayrıca o lanet sakızları bir ara temizle zaten yakında boş yer bulamayacaksın” dedi tiksintiyle. Elindeki biradan bir yudum aldı ve yeniden kaşına götürdü. Puck sersemlemiş halde suratına bakıyordu “ nee? daha geçen ay yeni temizledim” diyerek ağzına bir sigara götürdü. “hem bu gün çok şekersin bakıyorum bu hallerini neye borçluyuz küçük hanım” diyerek kurt’un omzuna tekme attı. Kurt şuan hiç onunla uğraşacak havada değildi henüz öğlen olmamıştı ama içmeye başlamıştı bile “ siktir git puck seninle uğraşamam” diyerek koltuktan kalktı. Çalan cd’yi değiştirdi ve geceden kalma cipslerin olduğu tabaktan ağzına kocaman bir lokma atıp birasını içmeye koyuldu. Arada aynadan suratına bakıyordu ama morluk gidecek gibi görünmüyordu.
Puck onun bu huysuz halini fark etmişti “ hadi ama tatlım bence mor sana çok yakıştı üstelik o saçındaki sürtük pembesiyle de takım oldu sayılır” diyerek gülmeye başladı. “ puck ciddiyim benimle uğraşma, hırsımı senden almamı istemezsin” dedi elindeki şişeyi tehditkâr şekilde ona doğru sallayarak ama puck korkmuş görünmüyordu. “ sabah derse girdiğini görünce bir an umutlanmıştım ama anlaşılan küçük oyuncağınla oyunun kısa sürdü ha” dedi imalı bir ses tonuyla.
Kurt onun sınıfta olduğunu fark etmemişti ve anlaşılan puck her şeyi görmüştü. Nedense bir anda keyiflendi ve suratına o hain gülümsemesini yerleştirdi. “ aslına bakarsan oyun henüz yeni başlıyor o sadece ön sevişmeydi “ dedi ve birasını kafasına dikti.
Kurt’un bu tavrı puck’ı daha da keyiflendirdi “ evet ön sevişmenin iyi geçtiğini şuan bu uzaklıktan bile görebiliyorum” diyerek gözlerini kurt’un pantolonuna dikmişti. Kurt sinirle arkasını dönerek “ puck siktirgit başımdan” dedi ve ayağının yanından kaptığı kül tablasını ona doğru fırlattı. Neyse ki isabet etmemişti. Ama kurt artık bunu inkâr edemeyeceğinin farkındaydı neredeyse yarım saat geçmesine rağmen hala sertliği normale dönmemişti ve onun hakkında konuşmakta bu duruma pek iyi gelmiyordu. Hızlı adımlarla arka tarafa geçti o sırada puck’ın ona seslendiğini ve çıkarken kapanan kapının sesini duyabiliyordu. Kendini yatağına bıraktı.
Birkaç derin nefes aldı gözleri tavanda sakinleşmeye çalışıyordu ama gözlerinin önünde beliren görüntü onu rahatlatmaktan çok daha uzak bir yere sürüklüyordu. Blaine’in sertliğini tuttuğu anı hatırladı çocuğun korkuyla açılan o nefis yeşil gözlerini ve o an bir şey daha anımsadı blaine’in bu beklenmedik davranışla kendi dudaklarını ısırmasını. Tanrım bu gerçekten olmuştu ya da kurt hayal ediyor olabilir miydi? Umurumda değildi.
Elini hızla pantolonundan içeri uzattı ve sertçe kendini kavradı. Çocuğun yüzüne yaklaştığı an burnuna dolan kokusunu anımsadı, elinin hareketi hızlanmıştı. Onunla konuşurken korkusuzca gözlerinin içine bakmıştı ‘lanet olsun çok seksi’ diye inledi ve sertliğindeki eli artık canını yakacak kadar sertti. O anda onun dudaklarını hızla yakaladığını düşündü ve sertçe emdiğini.. işte bu kadardı sadece onu öpme fikri bile kurt’u boşaltmaya yetmişti. Kesik nefes alış verişlerinin arasında bir kez daha inledi “ seni becermek için elimden ne gelirse yapacağım, yemin ederim!”