
Arkadaşlar, Dostlar ve F.R.I.E.N.D.S.
Maçtan sonra James'i tebrik edip odama geçtim. Formamı çıkarıp eşofman ve kazak giydim ve kendimi yatağa attım. Uyumak istiyordum ama akşam yemeğini kaçırmak istemiyordum. Sonra mutfağa sızıp atıştırmak zor oluyordu. Bunu da James'in görünmezlik pelerini sayesinde yapıyorduk yoksa asla cesaret edemezdim. Bu okulun sistemi de cezaları da çok saçmaydı. Yasak Orman tüm öğrencilere yasaktı fakat eğer bir kuralı çiğnersen ceza olarak oraya gönderiliyordun. Akıl ve mantıktan tamamiyle uzak bu sistemin içinde kendimi Türkiye'yi özlerken buluyordum. Ki, akıl ve mantık diyince biz, değil mi?
Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre sonra uyku ile uyanıklık arasındaki evreye geçiş yapmıştım ve canım oda arkadaşlarım olmasa neredeyse uyuyacaktım.
"Tomris, hadi! Yemeğe iniyoruz." dedi Daisy.
Yatakta duvara dönüp inledim "Of!"
Bana doğru yaklaşan adımlarını duydum. "Bu sefer kaytaramazsın!" diyerek bacağımı çekmeye çalıştı. Yıllardır öğrenmediği bir şey vardı, o da beni yataktan kaldırmaya ne kadar uğraşırlarsa o kadar kalkmayacağımdı.
"Siz gidin ben geliyorum."
"Oldu canım. Hadi kalk sonra acıktım diye ağlanama."
Canım hiç istemese de kalktım ve büyük salona indik. Bizimkilerin yanına oturduk. Bizimkilerden kastım okulda yaşıtımız olan herkes desem yalan olmaz. Daisy dışadönük ve arkadaş canlısıydı, haliyle neredeyse herkesle iyi anlaşıyordu. Bense arkadaş konusunda seçiciydim. Bu yüzden genelde yalnız takılırdım. Tüm bu insanlarla asıl Daisy ile arkadaş olunca tanışmıştım. Konuşmalara arada bir katılıyor, genelde sadece dinliyordum. Çok üzücü bir vaziyetteyim gibi görünüyordu ama ben bu insanlarla Daisy gibi can ciğer olmamaktan memnundum. Yine de onların arasında olmayı seviyordum. Arkadaşlarla sosyalleşmek güzeldi. Dostlarsa ayrı bir şeydi. Onlar kalıcıydılar. James ve Daisy gibi. Onların dışında Penelope, Gece ve Deniz vardı. Penelope Hufflepuff'tan, Gece ve Deniz ise Türkiye'den arkadaşlarımdı. Gerçi Deniz Kuzenimdi. Gereksiz bilgi, geç.
"Belki ben de bir gün bu gruptakilerle samimi olurum." Diye geçirdim içimden. Neden olmasın?
"Mike, ne yapıyorsun orda?" dedi kızlardan biri. Soruyu yönelttiği çocuk gülerek masanın altına bakıyordu.
"Kesin telefonuyla oynuyor." dedi biri.
"Susun ya, yakalatacaksınız beni." dedi Mike başını kaldırmadan.
Yanındaki çocuk üstten ne yaptığına baktı. "Friends mi izliyorsun?" diye sordu şaşkınlıkla. "Hangi bölüm?"
"Ross'un liste yaptığı bölüm." Bölümü durdurdu.
"Iy, yapabileceği en aptalca şeyi yaptı. Şeyden daha aptalca değil tabi-"
"Dur! Spoiler yemek istemiyorum."
"Ne? Dizinin tamamını izlemedin mi?"
"İzin verirsen izleyeceğim."
"Bu devirde Friends izlemeyen mi kaldı ya?"
Kızlardan biri hemen araya girdi. "Aramızda internet kullanmayanlar da var." Bu kız bildiğim kadarıyla safkan bir aileden geliyordu. Eskiden safkan üstünlüğünü savunan bir ailenin, üstünlük egosunu kandan değil de yaşam tarzından devam ettiren Z kuşağı çocuğuydu. Muggleların yaptığı ne varsa küçümser, birinin muggle işi bir şey yaptığını ya da dediğini duyarsa burnunu kırıştırırdı. Tıpkı şu an olduğu gibi.
"Sizin şu triplerinizi hiç anlamıyorum." dedi. "Ne buluyorsunuz böyle saçma şeylerde?"
"Sizin..." diye başladı cümleye Daisy, parmaklarını tırnak işareti yaparak. "...toplumunuzda da internet olsa, influencer olur ve hikayende sahte gençlik iksiri reklamı yapardın." dedi Daisy. Herkes gibi ben de gülmeden edemedim. "Ya da Hogsmeade'den indirimli yemek linki paylaşırdın." diye ekledim gülerken. Mike kahkaha attı. "Ne güzel olurdu aslında. İndirim yani." dedi sonra.
"Link ne?" diye sordu Audrey denen kız. Ya da Ashley. Öyle bir şeydi adı.
"Boşver."
Muhabbet böyle ilerledikçe zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. Sonunda odama geçip kendimi uyumak üzere yatağa attığımda benden mutlusu yoktu. Gözlerimi kapatır kapatmaz uykuya daldım.