
Arabada
Sirius'un bakış açısı
"Şey, merhabalar, ee- evime gidecektim de- normalde sevgilim beni alacaktı ama- işi çıkmış. Sizin de sanırım arabanız var, eğer- aynı yerde oturuyorsak-?" Remus'un sosyal anksiyetesi çok belli oluyordu, Parmaklarıyla oynuyor, neredeyse gerginlikten kekeliyordu.
Şans, Sirius'un yanındaydı sanki. Remus'un güvenini kazanmaya çalışıyordu, ayağına kadar gelen teklifi de geri çeviremezdi. Zaten bu düpedüz aptallık olurdu.
"Tabii, tabii olur! Zaten ben de kendi başıma yolculuk yapmaktan nefret ederim." Olabilecek en samimi gülümsemelerinden birini takındı. Genelde bunu birinin ruhunu ebediyen kalacağı yere götürmeden önce kullanırdı. İnsanlar bu gülümsemeye bayılıyorlardı.
Sanki araba anahtarlarını daha yeni, sırf Remus'la iletişime başlamak için yaratmamış gibi eline aldı. Öylesine sohbete girer gibi konuyu açtı. Cevabı zaten biliyordu, ancak Remus söylemeden onu evine götürse korkunç olurdu. "Nerede oturuyordun?"
Remus evini tarif etti. İlk cümlesindeki kaygısı azalmış gibiydi. Gülümsemenin etkisinden olmalıydı.
"Yolumun üstünde oturuyormuşsun." Az önce ne kadar işe yaradığını bilmenin özgüveniyle tekrar gülümsedi Sirius.
Kahverengi saçlı çocuğun ela gözleri neşeyle parıldadı. Çocuğun gülümseyişindeki isteği görünce sırıttı. Her şey çok kolay olacaktı. Remus ona güvenmişti.
Ayağa kalktı.
"Gel hadi."
Yere düşürmüş olduğu siyah tüye Remus'un baktığını fark etmemişti.
Arabasına doğru yürürlerken Remus'un sessizlikten rahatsız olduğunu fark etti.
"Kişiselse cevap vermek zorunda değilsin ama sevgilinin seni almamasının belli bir nedeni var mı?"
Bu sevgilisinden ayrılmaya manipüle etmeden önce kullanacağı basit bir soruydu. Manipüle etmek doğru bir söz müydü bilmiyordu. Belki Remus için gerçekten kötü şeyler planlıyordu ama sevgilisinden ayrılması tüm olası senaryolarda onun için iyi bir şeydi.
"Hayır, ödevi olduğunu söyledi ama yalan söylediğine eminim." Remus konuşurken sesini olabildiğince duygulardan arındırarak kullanmıştı. Ama Sirius onun duygularını hissedebiliyordu. Mutsuz olduğunu biliyordu.
Arabanın kapısını Remus için açtı Sirius. Centilmenlik herkesin hoşuna giderdi. Ayrıca Remus'a kimse centilmence yaklaşmıyordu.
"Aranızda güven yoksa belki de..." düşünüyormuş gibi duraksadı. Gerçekten doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu. "Çok güçlü bir ilişkiniz yoktur? Ve sana iyi davranmadığını düşünüyorsan bırak gitsin, daha iyilerini hak ettiğine eminim."
Remus iç çekti. Sanki haklı olduğunu biliyordu ama bunu kabul etmek istemiyordu.
"Müzik açmamı ister misin?" Kütüphaneye gitmeden önce Remus'un sevdiği şarkıcıların ve grupların kasetlerini almıştı Sirius. Sonra da şarkıları birkaç kere dinleyip hepsini ezberlemişti.
"Tabii, olur. Ben seçebilir miyim?"
"Hıhı." Torpido gözünü gösterdi. "Kasetler orada, istediğini alabilirsin." Kayıtsız gözükmeye çalışıyordu ama sanki endişelenmeye başlamıştı. Daha önce hiç böyle hissetmemişti, her zaman planladığı şeyler tamamen düzgün gitmişti. Şimdi neden öyle olmamasından korkuyordu?
Ya senden etkilenmediyse? Ya sıkılıyorsa?
Neden önemsiz, birkaç güne kadar yaşamayacak bir ölümlüyü umursuyordu? O kimdi ki?
Düşünceleri oynamaya başlayan Guns n' Roses şarkısıyla kesildi. İyi seçim, diye geçirdi aklından. Beatles açmasını beklemişti ama olsun. Direksiyona parmaklarıyla ritim tutarak sürmeye devam etti.
"Bu kasetler harika! En güzel şarkıların birleşmiş hali gibiler!" Remus güldü. "Ama bu yılda hala kasetten dinleyen tek kişi olmalısın."
Sirius kaşını çattı. Kasetlerden başka bir yol olduğunu bilmiyordu.
"Ah, evet." Gerçekçi olacağını umarak güldü. "Eski versiyonları daha çok seviyorum."
Remus tekrar güldü.
"Bu grubu sevdiğini asla tahmin edemezdim. Sende daha çok Beatles tipi var."
"Ha- evet daha çok seviyorum ama-" Kasılmış gözüküyordu. Sirius neden onun gerilmesinden, üzülmesinden korkuyordu ki? "Mike'la -erkek arkadaşım- ilgili çok anısı var ve hatırlamak istemiyorum."
Siktir. Onu üzmüştü ve bilerek bile yapmamıştı. Onu geri nasıl mutlu edeceğim? Hiç sormamalıydım-
Birilerini önemsemek istemiyordu, bunun tekrar gerçekleşmesine izin vermeyecekti. Fark eder fark etmez dudağını yolmayı bıraktı.
"Oh- anlıyorum. Belki bu şarkıları ne zaman dinlesen beni hatırlarsın?" Özgüvenli bir şekilde Remus'a göz kırptı.
Remus'un yanaklarının hafifçe kızardığını fark etti. Kızarınca çok sevimli gözüküyordu ama bu sevimlilik Sirius'a acı veriyordu. Dünyadaki herkes DNA'sını ondan aldığı için bu çok normaldi tabii. Ama her çevresine baktığınde eski aşkını görmek ona tahmin ettiğinden de daha çok acı veriyordu ve sanki Remus'un ona verdiği acı diğerlerininkinden daha çoktu.
"Emin ol hatırlayacağım." Şimdi Remus da gülümsüyordu. Bu birlikte birkaç şey yaşayacakları anlamına mı geliyordu? Sirius bunu istiyor muydu?
Hayır. Hayır istemiyorum. Sadece eğleneceğim. Sonra da onu öldüreceğim. Başka hiçbir şey olmayacak.
Remus camdan dışarıyı işaret edip evini gösterdi. Bahçesinde çiçekler yetişen, küçük ama sevimli bir aile eviydi. Bahçesinde bir köpek kulübesi bile vardı.
"İnsem iyi olur. Çok teşekkürler...?"
"Sirius." Hafifçe gülümsedi.
"Remus. Memnun oldum Sirius. Eğer bana ihtiyacın olursa- burdayım."
Gülümseyerek arabadan çıktı ve eve doğru gitti. Sirius, o eve sağ salim girene kadar onu izledi. Evi çok huzurlu duruyordu. İster istemez gözünün önüne Remus'la burada yaşamaya başladığı geldi. Melekliği bırakırdı. Köpeği birlikte severlerdi. Belki de eğlenmenin başka yolları da vardı.