
Chapter 45
İlk defa Hogwarts trenine binmek ve bir maceranın sonunu yaşamak Draco'yu pek memnun etmemişti. Hala olayların şokunu atlatamamıştı. Draco Malfoy...Teyzesinin kocası hayır daha doğrusu Bellatrix Lestrange'in kocası, eniştesi Rodolphus Lestrange'in ölümüne neden olmuştu.
Nereden tahmin edebilirdi ki bu şekilde öleceğini!
Başını trenin camına yaslayıp gri gözlerini kapattığında hala o geceki olay aklına geliyordu. Rodolphus Lestrange'in kanlı cesedi karşısındaydı. En azından görmeyi hayal ettiği 12 yaşındaki Neville Longbottom değildi.
Masum çocuktan ziyade psikopat bir ölüm yiyenin ölmesi daha iyiydi değil mi?
O zaman niye onun ölmesi yüzünden mutlu hissedemiyordu. Kendisinin sorunu neydi! Gözlerini açtığında "Draco." ismiyle kendisini çağıran iki çocuğu karşısında buluvermişti.
Blaise ile Pansy'in yüzündeki endişe paha biçilemezdi. Eğer karşısında oturan iki çocuk olmasıydı profesörler tam vaktinde gelmeyecekti, onlar lanet olası canavar tarafından öldürülecekti.
Aslında Rodolphus Lestrange'in ölümü tamamen Draco Malfoy'un suçu değildi. Yalnızca o zaman yaşanmış an için kendisini suçluyordu. Pansy'nin ardından Blaise'in sağ ve sol yanına oturup omuzuna yaslanması az da olsa Draco'nun verdiği kararlarda ki yükü azaltmıştı.
Üzerindeki yükü en çok azaltmasını sağlayan şey ise Blaise'in "Senin suçun değil." kelimelerini demesiydi. Şöyle basit kelimelerin onu rahatlatmasını hiç beklemiyordu.
Draco gri gözlerini yeniden kapatır kapatmaz derin sessizliğe gömüldü. Yolculuğunun şu denli uzun geçmesini beklemiyordu.
...
"NEVILLE!!"
Zavallı çocuğun titreyen vücuduyla yerde oturup dehşet içerisinde Draco'ya dönüp bakması Draco'yu perişan etmişti. Nasıl oluyor da yetişkin bir insan 12 yaşında çocuğu bu şekilde korkutabilirdi ki!
"Hiç beklemediğim yüz görüyorum. Merhaba sevgili Draco. Önümden çekilebilir misin lütfen? Arkandaki çocukla yapmam gereken düello var."
Draco dişlerini öfkeyle sıktı. Neville'nin önüne telaşla atıldı.
"Ne yapıyorsun Rodolphus? O yalnızca çocuk!"
Azkabandan yeni çıkmış manyağın sararmış dişleriyle attığı kahkaha Draco'nun kulağına korkutucu ve aynı zamanda psikopatça geliyordu. Titrememek için kendisini zor tutuyordu.
"Çekil önümden Malfoy! Şuan sana nazik davranmamın nedeni sevgili Bella'mın biricik yeğeni olman."
Draco ağzını açıp kapattı.
"Teyzem yani Bellatrix nerede?"
Rodolphus yanıtlamak için dudaklarını araladığı sırada Draco'nun gri gözleri Rodolphus arkasındaki boşluğa kaymıştı.
"Bella'nın yerini sana şimdi söyleyemem."
Yalnızca sorularıyla onu oyalayarak süre kazanmayı deniyordu.
"Şimdi çekil önümden!"
Asasını kendisinin yüzüne yönelttiğinde Draco önündeki çılgın adamın kendisi dahil kimseye asla acımayacağını biliyordu. Kızmaya başlamıştı.
Tam sağ elindeki asasını sıkıca tutup aklından geçen ilk büyüyü söyleyecekken aniden boşluktan beliren siyah saçlı 12 yaşındaki çocuk Rodolphus Lestrange'in ayaklarına doğru atladı.
"Sen-" Kelimesini söylemeyi tamamlamadan Rodolphus sertçe tekme attı ve Harry Potter'ın acımasızca taktığı yuvarlağımsı gözlüklerinden ayrı çimenlerin üzerine düşmesini sağladı. Harry tekme sonucu ağrıyan karnını tuttuktan sonra yanına düşen gözlüğü almayı denediği vakit büyük siyah ayakkabı giymiş ayağın eline basması çok hızlı gerçekleşmişti.
"HARRY!"
Görünmezlik pelerinin içerisinde aniden çıkan Ron ile Hermione Granger'ın telaşla çığlık atmaya başlamıştı. Draco, arkasına saklanan Neville'ın panik dolu yüzüyle önünde gerçekleşen tiyatroyu andıracak korkunç sahneyi izledi.
Draco derin nefes alıp verdi.
...
"Peki sonra ne oldu?"
"Yani Lestrange, Potter'a asayı doğrulttuktan sonra ne oldu?"
Draco iç çeker çekmez gerçekleşen sonraki sahneyi iki arkadaşına anlatmaya karar verdi.
...
"Expelliarmus!"
"Confident!"
"Protego!"
İki yetişkin ruhuna sahip büyücünün büyüleri asadan çıkıp etrafa saçılıyordu. Adamın ağızından çıkan her büyü burada bulunan bütün herkesi öldürecek cinstendi.
Draco ayakta geriye doğru ışık şeklinde gelen büyülerden kaçarken bir sağa birde sola doğru çekilip "Protego!" büyüsünü düzenli olarak söylemeye devam etti. Ne yazık ki Rodolphus Lestrange asla yorulmuyordu.
Draco artık yorulmuştu ve fazla enerjisi kalmamıştı. Tam geriye adım attığı sırada taşa takılıp düştüğü zaman Rodolphus çılgın kahkahalarıyla 'Crucio' lanetini vurmak üzereyken gözlüklerini yerden alıp takmış Harry Potter onun üstüne atladı.
Merlin aşkına Potter! Muggle yöntemi kullanmadan işleri halledemiyor musun?!
Burası büyücülük dünyası büyü kullansa ölür müydü?! Ne kadar hallediş yöntemini Draco, yadırgasa da yaptığı harekete minnetardı.
İşte o zaman Draco bunu fırsat bildi ve "HARRY GERİ ÇEKİL!" cümlesini söyler söylemez geri çekilen Harry Potter'ın arkasında ayağa kalkmak üzere olan Rodolphus Lestrange "Stupefy!" büyüsüyle vurup bayılttı.
Kırmızı ışık asasının ucundan çıktıktan hemen sonra Rodolphus Lestrange'in vücudu yere düşmüştü. Böyle basit sersemletme büyüsüyle çılgın ölüm yiyeni yeneceğini kim düşünürdü ki?
Gri gözleri Harry Potter'ın yeşil gözlerini fark edince Draco iç çekti. Sonuçta karşısındaki çocuk, büyücü dünyasının korkutucu kara büyücüsünü 'Silahsızlandırma' büyüsüyle yenmişti. Artık hiçbir olaya şaşırmamalıydı.
"O iyi mi?"
Draco başını salladı. Hermione Granger ise Ron Weasley'nin sorusuna karşılık olarak "Birazdan uyanır." yanıtını kısaca verdi.
"Çabuk olmalıyız."
Draco, titreyen Neville'yi elini tutup aceleyle kaldırdı. Arkalarını döndüklerinde kulaklarına ulaşan inleme sesini duyar duymaz Draco, sırtına dayanan asayı hissetti.
Arkasını dönmeye denediği buz gibi el onun kafasını öne doğru sertçe çevirdi. "Arkanı dönmek yok."
"Onu bırak!"
Karşısında duran Harry Potter'ın arkasındaki Rodolphus Lestrange'ye doğru asa uzatması Draco'yu mutlu etmişti. Neyse ki bu sefer büyücülüğe yakışır yöntemle kendisini kurtarmayı deniyordu.
"Demek büyücü dünyasının kahramanı sensin. Harika! İkinizi öldürdüğümde lordumuz çok sevinecek! Kehanette bahsedilen tarihte doğmuş iki kişiyi öldürmek çok gurur verici olacak!"
Draco'nun tüyleri diken diken olmuştu. Sanki son söylediklerini kahkahalar eşliğinde normalmişçesine anlatması bütün vücudunun kaskatı kesilmesini sağlamıştı.
Kehanete tek uygun olan çocuk Harry Potter değildi. Bundan dolayı Voldemort, Potter ailesini öldürürken Lestrange çifti, Longbottom'a ailesine işkence etti.
Kahkahalar yalnızca 3 dakika devam etmişti. Ondan sonra gelen kükreme sesi tüyler ürpertici kahkahaları kesmesine sebep olmuştu. Draco, Rodolphus Lestrange ile arkasını döndüğü anda salyaları akan yaratığın kızıl gözleriyle karşılaşması ani olmuştu.
Draco neredeyse soluklanmayı unutacak düzeydeydi. Anlaşılan tek kendisi değildi. Arkasından sıkıca tutan adamın titreyen elleriyle asasını hissettiğinde şu anki korkusunun gayet normal olduğunu anlamıştı.
"DRACO!!"
Harry Potter'ın çığlığı hiç yardımcı olmuyordu.
Draco kendisini tam titreyen manyak ellerin sahibi yüzünden canavara itilmek üzere bulacak iken hızlı davranıp onun vücudunu çeken adamın kafasını vurdu ve ileriye atılıp düştü.
Kendisini aniden yerde bulan Draco, titreyen bacaklarıyla kalkmayı denediği anda yüzüne salyalar akan Rodolphus Lestrange'in korku dolu gözleriyle karşı karşıya geldi. Rodolphus ona el uzatıp "Yardım et." dediği anda canavarın saniyesinde kocaman ağzı açılır açılmaz gözüken sivri dişleri hızla kana bulanmıştı.
Draco, yüzüne saçılan Rodolphus Lestrange'in kanını onun ölümüyle beraber dehşet içerisinde izleyiverdi. Yalnız birkaç dakika içerisinde yutulan Rodolphus Lestrange'den sonra canavarın kızıl gözleri dehşetle titreyen Draco'ya kaydı.
Chimera tam Draco'ya adım attığında Harry Potter titreyen vücuduyla Draco Malfoy'un önüne atıldı. Korkudan titreyen vücuduyla sıkıca Draco'ya sarılırken "Endişelenme." kelimesini defalarca tekrarladı. Sanki dudakları arasından çıkan defalarca kez söylenen kelimeyi kendisi ile yanındaki küçücük çocuğu sakinleştirmek için yalan söyleyen yetişkine benziyordu.
Aslında roller tersi olmalıydı! Yetişkin olan Draco idi.
Draco'nun kolu Harry Potter'a dolandıktan hemen sonra gri gözleri kapandı. Gözlerini kapatır kapatmaz karşısına çıkan karanlığın içerisinden canavarın kükremesini dinledi. Kulağına ulaşan *takırtı* sesiyle derin sessizlik çok kısa sürmüştü.
Draco gözlerini açar açmaz gördüğü manzara canavarın salyalar akan yüzünün başka tarafa çevrilmiş olduğuydu.
Ron Weasley göz yaşları içerisinde chimera'ya attığı ikinci taşla bütün dikkatleri üzerine çekmişti. İşte o zaman canavarın öfkesi tamamen zavallı kızıl saçlı çocuğa yönelmişti.
Neyse ki Hermione diğer taraftan canavar tam Ron'a yaklaştığı sırada "Stupefy!" büyüsünü yaptı. Draco'nun ki kadar iyi olmasa da yine de bilincini hala kaybetmeyen canavarın kendisine koşmasını yetecek derecede dikkat çekmişti.
Draco ayağa kalkıp asasını aceleyle Hermione'ye iğrenç nefesli ağzını açmadan önce büyü mırıldandı.
...
"Ne büyüsü yaptın?"
Draco omuz silkti. Aklından geçen büyüyü şanslıydı ki yapmamıştı. 'Ölümcül laneti' canavarda olsa bir canlının üzerinde neredeyse yapmak üzere olma düşüncesi korkunçtu.
Tam zamanında Dumbledore'un Hagrid'le birlikte yanlarında belirmesi onları kurtarmıştı. Hala olayın şokunu atlatamamıştı. Eğer gördükleri ya da yaşadıkları rüya olsaydı şimdi hissettiklerini hissedemezdi değil mi?
Draco yanağını cimdikledi. Gerçekten korkunç kabus olmasını ümit ediyordu. 2nci yılın böyle bitmemesini istiyordu.
Draco, yaşadıklarının tanrı tarafından verilen kabus olmasını dua ediyordu.
...