Ikigai

Harry Potter - J. K. Rowling
M/M
G
Ikigai
Summary
Ikigai = Uğruna yaşadığınız şey, hayata tutunma sebebi.///---///Severus Snape 6. yıl pek çok açıdan acı çekiyordu...Babası olacak canavar, annesini öldürmüştü.Lily yanında değildi.Ölüm Yiyen meselesi yüzünden ciddi baskı altındaydı.Hufflepuff'tan bir manyak tarafından rahatsız ediliyordu.Ve James Potter aptal bir büyü yüzünden ondan ayrılamıyordu. Kelimenin tam anlamıyla...///---///Ikigai Aimour yapılan kişiyi, belirlenen diğer bir kişiye bağlayan bir bağ büyüsüydü. Büyüye maruz kalan kişi, diğerinden ne kadar uzak durursa o kadar acı çekerdi ve uzak durmaya devam ederse, gün geçtikçe ölürdü.Ve bu büyü James Potter'ı, baş düşmanı Severus Snape'e bağlamıştı.
All Chapters Forward

Chapter 5

"Yıllar sonra ilk defa onun için ayağa kalkan, onu korumaya çalışan birileri vardı..."

////----////

Güneşin doğuşunu izlemeyi her zaman sevmişti çünkü küçükken annesi ile izlediği zamanları hatırlatıyordu. Yazın alabildikleri ucuz dondurmalarla çatıya çıkar, babasına yakalanmamak için sessizce yerler ve güneşin doğuşunu izlerlerdi. Severus bazen sabah ayazında üşürdü ama hiçbir zaman annesine belli etmezdi çünkü onunla sakin ve huzurlu bir şekilde vakit geçirebildiği nadir anlardandı.
Annesini kaybettiğinden beri bazen güneşin doğuşuna uyandığı olurdu. İstemsiz olarak gözleri aralanır, uykusu kaçardı ve her zaman içinde aynı isteği bulurdu; güneşin doğuşunu izleme isteği. Artık odası zindanlarda olmadığından, yaz boyunca pek çok kez camın önüne oturmuş, günün aydınlanmasını izlemişti. Bu da öyle bir sabahtı. Açlıktan midesi ağrırken ders programı için verilen son belgeyi de doldurdu, Slughorn ile olan görüşmesinde bina başkanına verecekti.

Çantasını hazırlarken kahverengi bir baykuş sakince camına vurdu. Profesör McGonagall'ın akıllı baykuşunu anında tanıyarak camı açtı ve baykuşu içeri alıp biraz sevdi.
Önüne biraz yem bırakır bırakmaz merakla notu açtı. Minerva kahvaltıyı odasında yapmayı teklif etmişti. Genelde asla Büyük Salondaki yemeği kaçırmayan kadından gelen notla şaşırarak duraksadı. Profesör her sabah, öğlen ve akşam yemeklerinde Büyük Salonda olurdu.

Fazla sorgulamadan mektubu masasına bıraktı ve geç kalmamak için aceleyle banyoya girdi. İşlerini hallederken zihni günün işlerini planlamakla meşguldü. McGonagall'ın yanından ayrıldıktan sonra Slughorn ile ilk iş günü için buluşacaktı. Kendine özel olan ofis için oldukça heyecanlıydı. Kendi dersleri öğleden sonra olduğu için bol vakti vardı.
Saçlarını bir lastikle bağlayıp odaya döndü ve dolabına ilerledi. Düzgün görünmek için en iyi beyaz gömleğini ve siyah pantolonunu giydi. Kravatını bağlayıp ayakkabılarını da hızlıca giyerek çantasını kaptığı gibi kapıya ilerledi. Havalar hâlâ sıcaktı, eğer üşürse diye çantasına koyduğu ince cüppesi fazlasıyla yeterdi.

Aceleci adımlarla merdivenleri indi ve Gryffindor ortak salonunun olduğu kuleye ilerledi. Gergince bir nefes alırken eli pantolonunun cebinde sıktığı asasındaydı. Bir sürü Gryffindor'un olduğu iğrenç yerden geçip Minerva'nın ofisine gitmeliydi. Görünmez olmaya çalışırken kenardan kenardan yürüyüp merdivenlerin önünde durdu ve yukarı baktı. Bir iki alt sınıf Gryffindor onu umursamadan kenarda durmuş konuşuyordu, başka kimseyi göremediği için hâlâ çoğunluğun uyuduğu bir saatte olduğuna şükrederek merdivenleri çıkmaya başladı. Şişman Hanım tablosunun önünden şimşek gibi geçip daha yukarı çıktı ve Biçim Değiştirme profesörünün kişisel ofisinin önünde durdu.

''Merlin!" dedi buraya kadar sapasağlam gelebildiğine şaşırarak. Eğer şanslıysa profesörle beraber aşağı inerdi.
Beyaz, çelimsiz eli kapıya birkaç kez vurdu.

"Gel!"

"Merhaba Profesör," dedi Slytherin nazikçe tebessüm ederek. Kapıyı arkasından kapatıp içeri ilerledi, kağıtlar ve kitaplarla dolu olan masanın önündeki sandalyeye yavaşça oturdu.

"Hoşgeldin Severus, nasılsın?" dedi cadı gülümseyerek.
Severus tekrar tebessüm etti.
"İyiyim profesör. Bugün ofisimi göreceğim ve çalışmaya başlayacağım. Siz nasılsınız?"

Kadın, genç adamın iş konusunda heyecanlı olmasına güldü. "Bende iyiyim, şimdiden cezaya kalmış 6 öğrencim var ama iyiyim. Geçen sene ikinci gün cezada olan öğrenci sayısı 14'tü."

Severus iç çekti. "Asla profesör olmayacağım."

Minerva kahkaha atarken bir ev cini belirdi ve masayı temizleyip kahvaltılıklarla doldurmaya başladı. Severus oldukça keyifli bir kahvaltının ortasında 'Bensiz mi kahvaltı yapıyorsunuz? Bana bunu nasıl yaptınız!' diyerek içeri dalan Darius'la gözlerini devirdi ve krepten büyük bir parçayı ağzına tıktı.
Kahvaltının sonunda profesörler ders programları ile ilgili konuşurken Severus, Profesör Slughorn ile olan ilk iş günü için ayrıldı.

Endişe içinde alt dudağını ısırırken hızlı adımlarla merdivenleri indi ama son kısımdan dönmeden önce nefesini tutarak bekledi. Peki... oradan geçmeyi hiç istemiyordu ama mecburdu. Belki acele eder ve kafasını aşağıda tutarsa, dikkat çekmeden geçip gidebilirdi. Eğer normal bir koridorda olsa nispeten daha güvende olurdu ama ne yazık ki aptal aslan ininin tam önünden geçmek zorundaydı. Orada ona ne yaparlarsa yapsınlar kimse bir şey söylemez, profesörlere haber vermezdi.

Aslında öyle bir durumda profesörlere haber vermesi gereken iki kişi vardı. Lily ve Remus. Ama Severus için asla ses çıkarmamış olan insanlar, şimdi hiçbir şey yapmazlardı.
Başına gelecek kötü bir şeyi anlar gibi asasını çıkarttı ve çantasının üzerine bildiği en güçlü koruma tılsımını yaptı. En azından çantasını koruyabilirdi. Elinde asası ile sırtını yasladığı duvardan ayrılarak merdivenleri inmeye başladı. Bomboş koridor tüylerini diken diken ederken nefesini tutarak hızlıca yürümeye başladı. Dört salak neyse de, bütün Gryffindor'a karşı tek başına ayakta duramazdı.

Sağ tarafındaki Şişman Hanım tablosunun önünden geçerken tablonun gürültüyle açılması bir oldu. Asasını gelen kişi veya kişilere doğrultmak için kaldırdığı an soldaki tozlu zırhın arkasından Black fırladı ve asasını doğrulttu.

"Expelliarmus!"

Asasını kaybetmenin verdiği telaşla geriye doğru birkaç adım attı ve etrafını saran Gryffindor'lardan kaçmanın bir yolunu düşündü. Pekala, şimdi ne bok yiyecekti?
Bir adım attıktan sonra sırtı başka birinin göğsüne çarptığında irkildiğini belli etmemeye çalışarak arkasına döndü.
Lanet gözlükler, alaycı ela gözler ve iğrenç bir sırıtışla kıvrılmış dudaklar.
James Potter...
Severus yenilgiyle iç çekti. Oturup 'alın burdayım, ne yaparsanız yapın.' demek istedi bir an ama yapamazdı. Hâlâ yaşama tutunmak için çabalamaya çalışırken böyle pes etmek istemedi. Ayrıca, onun önünde pes ettiği gün öldüğü gündür...

"Ne var Potter?"

"Hiç," dedi Gryffindor omuz silkerek. "Sadece bizi en çok eğlendiren ucubeye merhaba demek istedik."

Severus dişlerini sıktı. "Artık senden daha çok yetkiye sahip olduğumu biliyorsundur eminim ki, Potter. Bu sefer yaptığınız şeyler öylece göz ardı edilmeyecek."

Potter bir böceğe bakar gibi baktı. "Senin için kimsenin bize çok da büyük bir ceza vereceğini sanmıyorum. Hatta içten içe bizi destekliyor bile olabilirler."

Severus kaşlarını çattı. Öyle bir şey yoktu. Bunun kendisini incitmesine izin vermedi çünkü ona inanmıyordu.
"Eğer asamı verip önümden çekilmezseniz binanızdan 100 puan alacağım ve daha ikinci günden eksilere düşeceksiniz."

James kahkaha attı. "Duydunuz mu, puan kıracakmış! Eminim bu kadar kalabalık bir grup onlara haksız yere puan kırdığını söylerse eksilere düşecek olan siz yılanlar olacaksınızdır."

Birkaç kişi onunla beraber güldüğünde Severus kaşlarını çattı. Yüzünde iğrenen bir ifade ile karşıdaki aptala baktı. Ondan o kadar çok nefret ediyordu ki yeryüzünde var olan hiçbir kelime anlatmaya yetmeyecekmiş gibi hissediyordu.
Potter daha fazla konuşmaya tenezzül etmek istememiş olacak ki birkaç adım uzaklaştı ve sırıtarak yukarıyı gösterdi.

"Hadi Sümsükus'u yıkayalım!"

Severus başını kaldırıp tepesindeki iki büyük kovayı gördüğünde küfür ederek çantasını başının üzerine kaldırdı ve bir kalkan gibi kullandı. Aynı anda üzerine beyaz bir toz döküldü. Bu toz deterjan falan mıydı? O an durup düşünemedi, sadece kaçmaya çalıştı ama arkasından gelen bir sokma laneti yüzünden acıyla inleyerek öne atıldı, çantası yere düştü ve diğer kovadan dökülen buz gibi su üzerine döküldü.
Nefes alacak bile vakti bulamadan soğuğun getirdiği şokla titredi. Kulakları onlarca Gryffindor'un alaycı kahkahası ile dolduğunda en azından başını ve yüzünü toz deterjandan biraz koruyabilmişti ama sabah büyük bir özenle giydiği yepyeni kıyafetleri mahvolmuştu. Baştan aşağı sırılsıklam olmuştu.

Öfkesi yükselirken alt dudağı titredi, gözleri yaşardı. Bunu yaşamak istemiyordu. Yine de onlara en ufak zayıflık göstermedi.
"Çantayı alın," dedi Potter'ın gülen sesi. "Hey sümsük, daha temiz hissediyor musun?"

Severus öfkeyle birkaç küfür etti ama Potter onu umursamadan aptal bir gösteri sunan, aptal bir adam gibi etraftakilere konuştu.
"Kıyafetlerini de yıkasak mı acaba? Ne dersiniz?"

Etrafında bir daire oluşturmuş grup gülerken Severus aralarında Lily'i gördü. Kırgın bakışlarını zümrüt yeşili gözlerinden uzak tuttu. Belki aylar önce böyle bir şey yaşansa daha çok kırılır, parçalanırdı ama hayır, şimdi ufak kırgınlığının yanında devasa bir öfke, çığ gibi büyüyordu. Tekrar aynı şekilde aşağılandıktan sonra ayağa kalkamazdı. Bulduğu son hayatta kalma gücünün tamamını yitirirdi ama bu öfkesini artırdı. Ona bunları yapan herkesten nefret ediyordu.

Potter'dan, Black'den, Lupin'den, Pettigrew'dan, Lily Evans'dan, üzgünce bakıp hiçbir şey yapmayan veya gülen herkesten! Potter'a saldırmak anlamsızdı. Kendisini kurtarmak için asasına ihtiyacı vardı ve onu kaybetmişti!
Severus bu sefer bu aşağılamaya dayanamayacağını bilerek kaçmaya çalıştı ama birinin kolları, kendi zayıf kollarını arkadan tuttu. Severus spor yapsa da kas yapmaya yönelik pek bir şey yapmamıştı ve doğru düzgün dövüşmeyi de bilmiyordu. Yine de çırpındı. Kolları acırken soğuktan ve saklamaya çalıştığı korkudan titriyordu.

"Potter! Bırak beni! Yemin ederim seni buna pişman ederim!"

Potter eğlenerek yaklaştı ve asasını gömleğinin önüne doğrulttu. "Senin gibi bir pislik en fazla ne yapabilir?" dedi yüzündeki sırıtmayla ama Severus onun gözlerindeki kızgınlığı görebiliyordu. Severus'un cüretine, ettiği küfürlere kızmıştı.

"En azından sizin gibi aşağılık bir zorba değilim!"

Potter asasını ittirdi ve sertçe göğsünü dürttü. "Kara büyüler yapan yavru Ölüm Yiyen mi söylüyor bunu!" dedi öfkeyle ve devam etti.
"Bize yaptığın ne olduğu belirsiz büyüler seni çok da masum kılmıyor sümsük!"

"Hiçbir zaman ilk önce başlatan ben olmadım!" diye bağırdı Slytherin öfkeyle. Arkasından hala kendisini tutan kişiye bir tekme savurdu ama her kimse çekilmedi, onun yerine bir küfür mırıldanarak kollarını daha sert sıktı. "Her zaman size karşı kendimi savunurken kullandım o büyüleri!"

Potter cevap vermedi, bir büyü fısıldayarak asasını yukarıdan aşağıya hareket ettirdi ve düğmelerinin açılmasını sağladı. Aralanan ıslak gömlekten beyaz teni ve babasının eseri olan bir yara izinin ucu görünüyordu. Potter hırsını alamayarak bu sefer de başka bir büyü için dudaklarını araladığında kurtulmak için çırpındı. Gitmek zorundaydı. Bu kadar gözün önünde çıplak kalmaktansa ölmeyi tercih ederdi. Dolu gözleri Potter'ın arkasındaki Lupin ve Black'e doğru döndü. Lupin her zamanki gibi başını başka bir tarafa çevirirken Black'e bakmadı bile. O da Potter'ın aynısıydı, asla yardım etmezdi.

Ne olduğunu bilmediği bir çeşit krizin sinirleri üzerinde titreştiğini hissetti. Titriyordu. Elleri, dizleri, hatta iç organları bile titriyor gibiydi.
Yalvarmayacaktı, asla ama bu aşağılamadan sonra-

"Dur!"

Herkes gibi Severus'un obsidyen gözleri de sesin geldiği yere döndü.
"Ne?" dedi Potter'ın şaşkın sesi.
"Neden?"

"Tamam işte, yaptın ne istiyorsan. Artık gidebilir miyiz?" dedi Black yüzünde tuhaf bir ifade ile. Yıllar sonra ilk defa Severus'a acımış mıydı?
Potter'ın güldüğünü duyduğunda dişlerini sıktı.
"Peki. Ama önce geçen yılı tekrarlayalım ha? Bence hala aynı iç çamaşırını giyiyordur."

Black kızgınca bir şey söyleyecekti ki bir büyü Potter'a sırtından çarptı ve yüzüstü, Severus'un ayaklarının dibine düşmesine sebep oldu. Gözlüğü bambaşka bir yere uçan Potter acıyla tısladı.
Black'in en iyi arkadaşını asla büyülemeyeceğine emin olarak kimin yaptığına baktı.
"Whitmore?"

Kehribar gözlü genç sırıttı ve Severus'a göz kırptı. "Nasılsın aşkım?"

Severus şaşkınca ona bakarken yükselen fısıltıları ilk defa umursamadı. Kulakları uğuldarken yanaklarının kızardığını hissetti.
Potter ise öfkeyle ayağa kalkmıştı.
"Sen! Ne cüretle-"

"Kes sesini!" diye gürledi Hufflepuff. Yüzünde psikopatça bir öfke ifadesi vardı. "Asıl sen ne cüretle ona dokunursun?! Pis ellerinin bile kirletemeyeceği birine dokunmak, onu bunca aşağılık ruhlu insanın önünde soymaya çalışmak senin ne haddine!"

Asasını ne ara bırakmıştı, Severus görmedi ama Hufflepuff bir eliyle Potter'ın yakasını tuttu ve diğeriyle çok sağlam bir yumruk çaktı.
"Bir daha onu incitmeye kalkan herkesi bu okulun temellerine gömerim! Beni duydunuz mu?! Yemin ederim sizi öyle derine gömerim ki, ruhunuz bile çıkamaz!"

Yediği en az altı yumruktan sonra Potter, Whitmore'u üzerinden attı ve elmacık kemiğine doğru sert bir yumruk savurdu. Büyücüler genellikle büyü ile kavga ettiğinden yumruk yumruğa kavga eden iki kızgın gencin varlığı az önce gülen birkaç 2. ve 3. sınıfı korkutup kaçırdı.
Potter, Whitmore'un üzerine çıkıp dudağına da vurdu. Sertçe bir kez daha vuracaktı ki Hufflepuff kolunu tutup büktü ve üzerinden attığı an Gryffindor'u sertçe yere çarptı. Severus sert düşüşe yüzünü buruştururken gözleri bir grup Hufflepuff tarafından tutulan üç Gryffindor'a kaydı. Potter'ı korumalarına ve kavgaya karışmalarına engel oluyorlardı.

Artık onu koruyacak birileri olduğuna göre, gelen güven duygusuyla dikkat dağınıklığından yararlanarak başını geriye doğru savurdu ve arkasındaki iri yarı Gryffindor'dan kurtuldu. Öfkeyle dönüp burnunu tutan salağa sırıttı.
"Gryffindor'dan 100 puan," derken öfkeli bir şekilde iri yarı çocuğun omuzlarına tutundu ve bacaklarının arasına sertçe dizini geçirdi. Acıyla bağırıp yere düşen beyinsize bakarken yüzünü buruşturdu ve tekrar Potter'a ilerleyen Hufflepuff'a baktı.

"Acheron!"

Sesini duyduğu an sırıtarak kendisine dönen Hufflepuff, Potter'ı bir anda umursamayı bırakmış gibiydi. Dudağı acımış olacak ki sırıttıktan hemen sonra yüzü buruştu.
"Evet?"

"Bırak onu, yeterince dayak yedi," derken yüzü gözü dağılmış pisliğe yüzünü buruşturarak baktı.
"Hem de çok yemiş."

Whitmore eğlenen bir bakışla eğildi ve siyah, tılsım sayesinde hala tertemiz duran çantasını aldı. Sonra da Black'i tutan Hufflepuff'a elini uzatıp Severus'un asasını aldı.

"Siz!" dedi çok öfkeli bir Minerva'nın sesi. Yanında kızgın bir Darius vardı.
"Hangi akılla Hogwarts Asistanını taciz ediyorsunuz! Hepiniz cezalısınız. Burada bulunan ve Quidditch ekibinde olan herkes ekipten atılmıştır! Ve inanın bana bunlar cezanızın sadece bir kısmı! Özellikle siz Bay Potter," dedi yerde kıvranan gence bakarak.

Potter'ın dediği ve diğerlerinin düşündüğünün aksine Minerva'nın, onun için çok sevgili Gryffindor'larına kızması Severus'u mutlu etti. Çünkü istemese de bir anlığına cidden kadının onun yerine Gryffindor'larını seçeceğini düşünmüştü.

Sonra Minerva, Whitmore'a döndü. "Kavga için Hufflepuff'tan 75 puan. Böyle bir şeye göz yummadığı ve asistanı koruduğu için, burada bulunan tüm Hufflepuff'lara kişi başı 20 puan." dedi ve sevinçli gençleri umursamadan Gryffindor'lara döndü.
"Bundan sonra bu okulda şaka adına yapılan hiçbir zorbalığa göz yumulmayacak ve en sert cezalar verilecektir. Eğer üçten fazla tekrarlayan olursa yönetim kurulu kararı ile okuldan atılacaktır!"

Darius gözlerinde parlayan sinire rağmen nazikçe öğrencilerine döndü. "Severus ve Hufflepuff'lar ayrılabilir. Yarası olan varsa Madam Pomfrey'e uğrasın."

Severus sırıtan sarılı siyahlı gençler gitmeden onları saydı. Üç kenarda bekleyen, üç de Çapulcuları tutan Hufflepuff vardı, bir de Acheron. Yani 75 puan gitmiş, 140 puan gelmişti.
Hepsi Severus'a başıyla bir selam vermiş ve Acheron ile sessizce konuşmuştu. Onlar ayrılırken Minerva aslanlarını muhtemelen muhteşem bir azarlama seansı için ortak salona sokmuştu. Darius ise müdürün yanına gidiyordu.
Koridorda sadece Acheron ile kaldığında başını eğip derin bir nefes aldı.

İşlenecek çok fazla olay vardı ve hâlâ panik atak geçirebilecek gibi hissediyordu.
"Severus, iyi misin?" dedi endişeli bir ifade ile koluna dokunan Hufflepuff. Severus bir an cevap veremedi. İyi miydi? Dilini yutmuş gibi hissetmese her şey daha kolay olurdu.
Sıcak elini çenesinde hissetti. Uzun olan genç, nazikçe başını yukarı kaldırıp gözlerine baktı. Sarı gözleri koyulaşmış, endişeli bir hal almıştı.
"Sorun yok, titriyorsun."

Severus zayıflığından utanarak geri çekilecekti ki Hufflepuff'ın elini göğsünde hissetti. Teninde hafifçe hareket edinen el toz deterjanı döktü.
"Tenin buz gibi olmuş," derken başını eğip gömleğinin düğmelerini tek tek kapatmaya başladı. Severus ise yüzünün dibindeki suratla ve kendisine oldukça yakın olan genç adamla kızardı. Erkeksi bir parfüm kokusu ciğerlerine dolarken gözlerini kırpıştırdı.

Acheron daha sonra asasını çıkarttı ve hem gömleğini hem de pantolonunu kuruttu. "Sağlam bir banyo yapman gerekecek," diye mırıldandığında Severus iç çekti.

"Teşekkür ederim Acheron," derken adını kullanmakta tereddüt etmedi.

"Ne için?"

"Yok olmak üzere olan onurumu kaybetmeme engel olduğun için, onu dövdüğün için, yardımların için."

Acheron gülerek baktı ama yarası açıldığından yüzünü buruşturdu. Yarayı sürekli unutması aptalca ama sevimliydi.
"Ben senin kurtarıcınım, sende benim şifacı meleğim olursan ödeşmiş oluruz."

Severus güldü. "Tabii. O zaman... odama gelmek ister misin?"

Acheron duraksadı ve sonra çapkın bir bakışla Severus'un gömleğini düzeltti. "Beni odana mı götürüyorsun aşkım? Yaramazlık mı yapacağız?"

Severus gözlerini devirirken onu ittirdi ama gülüyordu.
"Hayır, seni iyileştirmek için gidiyoruz Bay Kurtarıcı." Çantasını ve asasını kenardan alıp merdivenlere yürüdüğü sırada Acheron elleri cebinde koşarak yanına geldi.

"Peki... Bir yerlerden prezervatif bulmamız gerekecek mi?"

"Acheron!"

Bir kahkaha koridorda yankılanırken Severus tebessümünü saklayarak omzuna vurdu. Eğer o olmasaydı buradan asla gülerek inemezdi. Ve muhtemelen bir daha asla odasından çıkamazdı.

Ama şimdi cesur bir Hufflepuff sayesinde gülümsüyordu. Ona minnettardı. Yıllar sonra ilk defa kendisi için ayağa kalkan, onu korumaya çalışan birileri vardı...

////----////

Forward
Sign in to leave a review.