
Yeni Beşinci Sınıf
O yıl Hogwarts’ta birinci sınıfların arasında oldukça dikkat çeken bir kız vardı. İlgi odağı olmasının sebebi beyaz saçları veya insanı delip geçekmiş gibi bakan yeşil gözleri değildi, birinci sınıf olmak için çok büyük görünmesiydi. Üstelik herkesin ona baktığının farkında değilmiş gibi tavandaki mumları izliyordu. Dakikalar sonra Profesör Mcgonnagal Seçme Töreni için ayağa kalktı ve Seçmen Şapka’yı taburenin üzerine koyup isimleri okumaya başladı. “Abercroumbie, Euan” küçük ve oldukça heyecanlı görünen bir birinci sınıf telaşla tabureye oturdu “Gryffindor!” “Zeller, Rose” “Hufflepuff!” en sonunda sıra beyaz saçlı kıza gelmiştir. “Alex” diyen Mcgonnagal soyadını okumaz, bu Büyük Salon’da mırıldanmalara neden olur. Seçmen Şapka Alex’e dokunduğu an “Slytherin!” diye bağırır. Alex ayağa kalkıp sakince masasına yürür. Salonun öbür ucunda Ron, Harry ve Hermione’ye doğru gözlerini devirir, “Slytherin’de olduğuna göre söylendiği kadar ilginç olmasa gerek” buna rağmen Hermione Slytherin masasına doğru merakla bakar. Seçme Töreni sona erdiğinde Dumbledore konuşma yapmak için ayağa kalkar, “Her zamanki ders yılı başlangıcı duyuruları için dikkatinizi birkaç dakikalığına bana vermenizi rica ediyorum.” Büyük Salonun uğultusu yavaş yavaş dinerken boğazını temizler “Öncellikle birinci sınıflar hepiniz hoş geldiniz” diyerek gülümser “Bu yıl aramıza yeni katılanlar sadece birinci sınıf öğrencileri değil, yeni beşinci sınıf öğrencimiz Alex’e de hoş geldin diyorum” Büyük Salon fısıltılarla dolar “Evet şimdi binaların Quidditch seçmeleri hakkında…”
Harry merakla Hermione’ye döner “Beşinci sınıfta okula başlanabiliyor mu?” diye sorarken bir yandan Alex’e bakıyordur. Hermione “Hayır bu daha önce hiç olmamıştı” derken sesi tereddütlüdür “Nedense çok tanıdık görünüyor” Slytherin masasında Alex herkesin ona bakmasını görmezden gelerek yemek yiyordur. Draco Malfoy gri gözleri kısık bir şekilde ona bakarken hiçbir şey yokmuş gibi gözleriyle diğer masaları tarar. En sonunda kafasını kaldırır ve Draco’ ya dik dik bakar. “Demek yeni beşinci sınıf sensin” der Draco ağır ağır “Ben Malfoy, Draco Malfoy” diyerek elini uzatır. Bir süre onu süzdükten sonra “Alex” diye mırıldanarak elini sıkar ama yeşil gözleri soğukça parlıyordur. Draco başka bir şeyler söylemek için ağzını açar ama öğrencilerin yatakhanelere gitmek için ayaklanmasıyla lafı yarım kalır. Alex sakince doğrulur ve yeşillerle süslenmiş Slytherin yatakhanesine doğru ilerler. İçeri girdiğinde, uzun siyah saçlara ve yeşil gözlere sahip oldukça zayıf bir kız ile iriyarı, tıknaz bir kız meraklı bakışlarını ona çevirir. Bakışları altında huzursuz hissederek yavaşça sandığına doğru yürür. “Sen yeni gelen olmalısın, Alex değil mi?” diye sorar yeşil gözlü olan “Ben Pansy, Pansy Parkinson ve o da Millicent Bulstrode. Hogwarts’a hoş geldin.” Alex kafasını kaldırıp onlara bakar “Evet Alex, şey teşekkürler” der tereddütle Pansy adlı kızı inceleyerek. Daha sonra pijamalarını sandığından çıkarmak için eğilir. Pansy ve Millicent odadan çıkmadan önce ona doğru döner “Şey biz ortak salona iniyoruz, bir şeye ihtiyacın olursa bize söyleyebilirsin” Alex başıyla onaylar ve hafifçe gülümser “Tamam teşekkürler” Pansy ona son bir bakış attıktan sonra çıkar.
Alex pijamalarına uzanır ama sonra fikrini değiştirir ve kapıya yönelir. Filch ve Mrs. Norris’e yakalanmamak için sessizce ilerler ve şatodan çıkar. Yasak Orman’a doğru yürürken. Hagrid’in ahşap kulübesinin önünde toprağı eşeleyen gümüş tüylü yaratığı görünce durur. Yavaşça hipogrife doğru birkaç adım daha atar ve göz temasını kesmeden tek dizini öne doğru bükerek eğilir ve selam verir. Bir süre sonra hipogrif de öne doğru eğilir. Alex gülümseyerek doğrulur ve elini uzatıp gagasını okşar. “Senin burada ne işin var?” Alex sakince kendisine seslenen kişiye doğru dönerken bir eliyle asasını kavrar. Onunla yaşıt gibi görünen, siyah dağınık saçlı ve yeşil gözlü, yuvarlak gözlükler takan bir çocuk birkaç adım öteden şaşkınlıkla ona bakmaktadır. Buckbeak’den uzaklaş!” diyen Harry Potter onlara doğru ilerler. Harry’ye arkasını dönerek Buckbeak’i okşamaya devam eden Alex “Demek adın Buckbeak tanıştığıma memnun oldum” der sevgiyle. “Uzaklaş dedim!” diye bağıran Harry’ye “İlk söylediğinde duydum” diye yanıt verir ona bakmadan, daha sonra kollarını Buckbeak’in boynuna dolar ve hızlı bir hareketle kendinin yukarı çekerek sırtına oturur. Şaşkınlıktan olduğu yerde donup kalan Harry’ye kaşlarını kaldırır “Bütün gün orada dikilecek misin yoksa gelmeyi düşünüyor musun?” hala şaşkın bir halde Buckbeak’in yanına yaklaşan Harry’nin kolundan tutarak yanına tırmanmasına yardım eder “Sanırım nezaket kurallarını bilmiyorsun. Merhaba, adım Alex tanıştığıma memnun oldum” der sesinde hafif bir alaycılıkla “Bu arada sıkı tutunsan iyi olur” diye kısa bir uyarını ardından kollarını Buckbeak’in boynuna dolar, hipogrif gümüşi kanatlarını açarak havalanır.Harry nereye tutunması gerektiğini bilemeyerek panikleyince Alex iç geçirerek kollarını tutar ve beline dolar “Bulaşıcı bir hastalığım yok merak etme” der alaylı bir sesle. Harry sözleriyle beraber kızarırken Buckbeak aniden alçalır. Alex, Harry’ye bakar ve bir anda kendini boşluğa bırakarak göle doğru düşmeye başlar. Bedeni buz gibi suya çarpmadan önce Harry’nin dehşete düşmüş bir ifadeyle küfredip peşinden atlamasını görüp sırıtır. Nefes almak için kafasını suyun dışına çıkardığında Harry’nin hemen yanında yüzdüğünü fark eder “Sen. Aklını. Mı. Kaçırdın.” der Harry soluk soluğa “Ne halt etmeye atladın ki” Alex omuz silkerek asasını kavrar, Harry’yi kolundan yakalar ve şatonun girişine cisimlenir. Harry’nin şaşkın bakışlarını görmezden gelip, hiçbir şey olmamış gibi yatakhanesine doğru yürüyen kıza bakarak “Bunu nasıl yaptın?” diye bağıran Harry’ye cevap vermek yerine elini sallar ve yatakhaneye giden merdivenleri çıkıp gözden kaybolur.
Ertesi sabah Alex kahvaltı yapmak için Büyük Salona indiğinde Harry, şaşkın görünen Ron ve Hermione’ye dün geceyi anlatmaktadır “ Ve sonra asasını salladı ve bizi şatonun girişine cisimledi!” der Harry hala inanamayarak “Yapamaz” der Hermione hemen “Henüz on yedi yaşında olmamasını geçtim, Hogwarts arazisinde cisimlenemezsin” Ron gözlerini devirirken Harry “Eh nasıl yaptığını bilmiyorum ama kesinlikle cisimlendi” der. Hermione tekrar itiraz etmek için ağzını açar ama Ron araya girer, “Bunu yapabildiğine göre oldukça güçlü olmalı”
Harry düşünceli bir ifadeyle Slytherin masasına doğru bakar “Evet öyle olmalı”